EDİNCİK’i bilirsiniz.. Şimdi Bandırma’nın mahallesi konumunda.
Büyükşehir Yasası çıkmadan önce beldeydi. Belediyesi vardı.
Küçük, şirin, yeşillik bir yerleşmeliktir orası.
Şu sıralar 7 bin dönüme yakın mera arazileriyle sık sık gündeme geliyor.
Edincikli’nin kullandığı bu geniş araziyle ilgili çok ilginç gelişmeler yaşanıyor.
***
MERA, 2014’e kadar Edincikli’nin. Dokuz yüz otuzlarda belde sakinleri aralarında para toplamış, kimisi altınını bileziğini bozmuş, bu arazileri satın almışlar.
Sonra gidip Belediye’ye hibe etmişler.
Belde halkı mera arazisini rahat rahat kullansın diye.
Büyükşehir Yasası ile beraber Özel İdarelerin, belde belediyelerinin taşınır ve taşınmazları Paylaştırma Komisyonları tarafından Büyükşehir ve ilçe belediyelerine pay edildi malum.
Arazi büyük ve çok kıymetli. Öyle olmasa zaten bugün sen – ben kavgaları yaşanmazdı.
Paylaştırma yapılırken Hazine ile Edincik Belediyesi arasında hukuki sorunlar yaşanmış. Konu yargıya taşınmış.
Mahkeme, Bandırma Belediyesi’ne geçmesine karar vermiş. Paylaştırma Komisyonu ise mahkeme kararına karşın kıymetli araziyi Büyükşehir’e bırakmış.
Hal böyle olunca Bandırma Belediyesi yeniden yargı yoluna gitmiş.
Komisyon, yargı kararıyla birlikte araziyi Bandırma Belediyesi’ne vermeliyken, Hazine’ye devrini uygun bulmuş.
Bandırma Belediyesi, “arazi benim” diyor.
Büyükşehir Belediyesi, “Hazine’den bize devredilsin” diye uğraşıyor.
Valilik, Büyükşehir, ilçe belediyesi, komisyon falan hepsi mevzunun içinde.
Edincikli’ye soran eden yok.
Zaten onlar da seçimden sonra mevzu gündeme gelince öğrenmişler.
***
BELEDİYELER borç batağında.
Bandırma Belediyesi’ne çok para lazım. O kadar lazım ki, o kadar olur.
Parası olmayan Bandırma Belediyesi, banka kredisi alabilmek için çabalıyor şu sıra.
Büyükşehir derseniz, of anam of…
Ben diyeyim iki katrilyon, siz deyin iki buçuk katrilyon.
Borç yiğidin kamçısı.. Borçsuz belediye çalışmayan belediyedir falan ama..
İş ödemeye gelince sıkıntı yani.
Her parasal sıkıntıda başvurulan yegane yöntem, arsa, arazi satmak.
Mera alanıymış, kırsalda yaşayan vatandaşlar için çok değerliymiş; buna kimse bakmıyor.
Şimdi hem Bandırma, hem Büyükşehir belediyelerinin gözü bu arazide.
Duyum o ki, Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz ve Bandırma Belediye Başkanı Tolga Tosun bu hususta bir toplantı yapmışlar. Senin olsun benim olsun muhabbeti yani.
Ama önce Hazine’nin devretmesi lazım.
Kime devrederse artık.
Böyle bir şey söz konusu olursa, muhtemelen Büyükşehir Belediyesi’nin mülkiyetine geçer.
Bandırma Belediyesi tali bir kurum sonuçta.. Büyükşehir, tüm hinterlandın patronu!
***
YA Edincikliler?
Onların söz hakkı olmayacak mı?
Tamam, artık Bandırma’nın mahallesidir orası.. Öteki mahalleler neyse, Edincik de o.
Araziyi Belediye’ye hibe etmişler, elden çıkarmışlar, resmiyette tasarruf hakları kalmamış.
Ama fiili bir durum var.. Edincik halkı kullanım hakkına sahip olarak görmüş kendini; mera olarak değerlendirmiş uzun yıllar.
Mülkiyet hakkı kutsaldır da.. Halkın yararına ve kamusal çıkara dönük bakmak lazım mevzuya.
Hani yarın Hazine’den Büyükşehir’e falan geçerse burası.. Büyükşehir yönetiminin, “arazi benim, ister atarım, ister satarım” demesi sıkıntı yaratır.
O sebeple, tasarruf hakkına kim sahip olursa olsun, halkın yararına bir karar olsun.
Her yeri imar alanı, sanayi alanı, bilmem ne alanı diye parsellerken, bitme noktasına gelen tarım ve hayvancılığı da düşünmek lazım. Burası meraysa, mera olarak kalsın.
“Şu kadar dönümünü konut alanı, bu kadarını ticari alan yaparız” falan diye heveslenmeler olmasın.
Meraların patır patır satıldığı bir ortamda, Edincik’in merası Edincik’te kalsın.
İşin içine iktidar, siyaset, ticaret, rant kavramları girmesin.
—————————————
EĞER GERİ GELİRLERSE GERÇEKTEN ÇOK FARKLI BİR ŞEHİR BULABİLECEKLER Mİ
BÜYÜKŞEHİR Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, SYAL’in (Sırrı Yırcalı Anadolu Lisesi) 29. Dönem mezuniyet törenine katılmış.
Sırrı Yırcalı’nın torunu Sırrı ile çektirdiği pozu sosyal medya hesabına koymuş.
Altına şu notu düşmüş:
“SYAL’in 29. Dönem mezuniyet törenindeyiz. Tüm öğrencilerimizi tebrik ediyorum. En az sizler kadar her sınavda stres yaşayan anne ve babalarınızı alkışlıyorum. Çağrım, üniversitelerinizi bitirdikten sonra Balıkesir’e dönün. Geldiğinizde çok farklı bir şehir bulacaksınız.”
Durumdan vazife çıkaralım.
Sen ne yaparsan, o çocuklar üniversiteyi bitirdiklerinde bu şehre geri dönmeyecekler. Çünkü bu şehir, insanı kurutur. Beş yıl sonra dönüp geldiklerinde kentleşmeyle ilgili belki kısmi değişiklikler görebilirler. Ama kentlileşmeyle ilgili büyük beklentiler içine girmemek lazım.
Beş on yıl sonra, nüfusu artmış, imar alanları çoğalmış, daha fazla betona gark olmuş bir Balıkesir’le karşılaşacağız. Ancak farklı sektörlerde çok önemli büyümeleri, tesislenmeleri, yeni iş sahalarının açılmasını, sosyo-kültürel ve sosyo-ekonomik anlamda çok önemli gelişmeler yaşanmasını beklemeyelim.
Umarım tersi olur, biz haksız çıkarız.
En önemlisi de, üniversite şehri olamayışımız. Otuz – kırk bin öğrenci, koca bir kampüs, bir yığın fakülte, yüksek okul. Hem de her biri yüksek puanlarla öğrenci alıyor. Yani, üniversiteler liginde amatör takım konumundaki Balıkesir Üniversitesi, puanlama konusunda Süper Lig takımı muamelesi çekiyor kendine.
O çocuklara, “kendi üniversitenizde okuyun, kendi memleketinize değer katın” diyemiyoruz.
Kendi şehrinin üniversitesinde, en iyi, en kaliteli eğitimi alabilmelerini sağlayamıyoruz.
Doksan ikiden bu tarafa önemli atılım ve gelişimler yaşaması gereken üniversite, ‘önemsizler ligi’nde oynuyor. Yirmi altı – yirmi yedi yıllık üniversitede daha yeni yeni yaprak kıpırtıları gözlenebiliyor.
O sebeple o çocuklar, hele de SYAL gibi başarılı bir eğitim kurumunu bitirdikten sonra, süper ligde top koşturan üniversiteleri tercih ediyor.
Gidiyorlar.. Geri dönmüyorlar.
Yaz tatili için falan geliyorlar.. Denize girip bronzlaşıyorlar, sonra doydukları memleketlere gidiyorlar.
Biz Balıkesir’e çakılıp kalanlar da..
Evlerimizin lüksünü, arabamızın konforunu yarıştırmaya devam edeceğiz.