Normalleşme mi, yumuşama mı?

Aklı başında hiç kimse kutuplaşmanın olmadığını söyleyemez. Peki, o halde siyasetteki kutuplaşma sona ermeli, siyasette diyalog kanalları açılmamalı mı, elbette açılmalı. Sertliğin tarafı Erdoğan ‘yumuşama’ derken siyasetin normalleşmesini, diyalog kanallarının kurulmasını isteyen Özgür Özel ise ‘normalleşme’ diyor. Olur mu, mevcut tablo içinde çok mümkün gözükmüyor!

ergün-aydoğan-normalleşme-mi-yumuşama-mı

 

Siyaset normalleşir mi, normalleşmeli mi? veya… Siyasette yumuşama olmalı mı, yumuşamayı gerektirecek sertlik var mı?

Siyaset, CHP’nin 47 yıl sonra birinci parti olması, iktidarın 22 yıl sonra ilk kez ikinci olmasından sonra ‘normalleşme veya yumuşama’yı konuşuyor! Normalleşmeyi kim, yumuşamayı kim istiyor?

Parti içi ve muhalefet cenahının tüm itirazlarına rağmen iktidarla muhalefet arasında ‘kopuk’ olan ilişkiyi başlatan girişim CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in hamlesiyle gerçekleşti. Görüşme sonrasında görüşmenin olumlu, olumsuz taraflarıyla birlikte normalleşme veya yumuşamanın olup olmayacağı üzerinden değerlendirmeler devam ediyor.

Özgür Özel siyaset ‘normalleşme’li derken Erdoğan, ‘’Türk siyasetinde yumuşama sürecini başlatalım’’ diyor.

Son dönemde Türk siyasetindeki ‘sertleşme ve kutuplaşma’ iktidarın gücünü tahkim ederken muhalefeti etkisizleştirdi. İktidar cenahı, muhalefet cenahını siyasi eleştiriyi aşan, bir anlamda akıl almaz iddia ve hakaretlerle ‘şeytanlaştırdı’ ötekileştirdi.

Erdoğan kendisini eleştirenlere, muhaliflerine ‘’Cibilliyetsiz, çapulcu, çamur, çürük, edep fukarası, eşkıya, haysiyetsiz, iki ayyaş, İsrail dölü, kan emici, mankafa, namert, sanatçı müsveddesi, sefil, şerefsiz, soysuz, sürtük, terörist, tezek, vampir, virüs, Zerdüşt, zürriyetsiz, ananı da al git…’’ ve daha bir sürü hakaret içerikli sözlerle muhalefete yüklendi. Erdoğan’ın bu hakaret dili onun siyasetini yürüten yazar, akademisyen ve trollerini de aynı sertlikte mücadele etmesine yol açtı.

Millet İttifakı’na ‘zillet ittifakı’ diyen iktidar ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ‘normalleşme ve yumuşama’yla ilgili ise ‘’Yumuşama beklentimiz usulde değil, üslupta olmalıdır. Yumuşama adı altında yumuşakça olmamızı, köşelerimizin törpülenmesini, irademizin kırılmasını hiç kimse beklememeli’’ ifadeleriyle Erdoğan’ı kendi alanına çekti.

İktidarın kutuplaşmayı artıran siyaseti için araçsallaştırdığı…

Yargı mekanizması saraya bağlandı, Hukuk Devleti ve adalet duygusu yok oldu. Haksız, hukuksuz, gizli tanıklarla, siyasallaşan davalarla insanlar hapislerde ömür tüketti. Yargı mekanizması iktidarın muhalif kesimler üzerinde baskı oluşturmasının aracı haline geldi. Sadece siyaset değil, yargı kurumları da kendi içinde ‘çatışır’ noktaya geldi. En üst yargı organı Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımayan, AYM üyeleri hakkında Yüce Divan suç duyurusu yapan Yargıtay var.

Tam da ‘normalleşme, yumuşama’ tartışmalarının yapıldığı süreçte beklentilerin aksine Kavala’nın yeniden yargılanması reddedildi. Hak ihlali kararına rağmen Can Atalay hala tutuklu. Kobani davasında cezalar yağdırıldı, kocamışlık raporlarına rağmen 1000 gündür tutuklu bulunan 28 Şubat Paşaları serbest bırakıldı. Bir taraftan da MHP’nin yumuşak karnı olduğu iddia edilen Sinan Ateş iddianamesi kabul edildi. Aynı zamanda ‘mafya devlete ayar veriyor’ denilen Emniyet ve Yargı içindeki ABK (Ayhan Bora Korkmaz) tartışmaları devam ediyor. İktidar çevreleri bunun kendilerine yönelik darbe girişimi olduğu iddiasında; nasıl bir darbeyse!

Kişiye dayalı mevcut yönetim sistemiyle…

TBMM işlevsizleşti, bakanlar Meclis’ten koptu, Saray’a bağlandı, ülke Saray’dan yönetilir hale geldi. Bürokrasi hiç olmadığı kadar siyasi iktidara bağımlı oldu; Parti devleti algısı kuvvetlendi. Sermaye el değiştirdi, sermaye ‘taraf olmayan bertaraf olur’ diyen siyasi iktidara bağımlı hale geldi.

İktidarın hegemonyası altına girmiş medyadaki kutuplaşmayı, bütün millete ait olan TRT’nin iktidarın yayın organı haline gelmiş olmasını söylemeye gerek bile yok.

Aklı başında hiç kimse kutuplaşmanın olmadığını söyleyemez. Peki, o halde siyasetteki kutuplaşma sona ermeli, siyasette diyalog kanalları açılmamalı mı, elbette açılmalı. Sertliğin tarafı Erdoğan ‘yumuşama’ derken siyasetin normalleşmesini, diyalog kanallarının kurulmasını isteyen Özgür Özel ise ‘normalleşme’ diyor.

Olur mu, mevcut tablo içinde çok mümkün gözükmüyor!

Bir taraftan ‘yeni anayasa’ dayatmaları bir taraftan iktidar partisinin sloganı ‘’Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli’’ hazırlıkları. Hem de muhalefetin tüm itirazlarına rağmen, diyalog aramadan, söz verildiği halde ‘mülakat’ kaldırılmadan, iktidarın eğitime ideolojik bir kılıf uydurma gayretleri.

Seçimlerden sonra başlayan ‘diyalog’ sürse bile ki sürmeli ama beklendiği düzeyde bir ‘normalleşme, yumuşama’ olması uzak ihtimal gibi görünmektedir.

Yumuşama diyen, sertliğin tarafı iktidar istediği an yumuşama iklimini yaratabilir. Normalleşmeyi isterse istediği an ‘ben yaptım oldu veya ben ne dersem o olur’ yerine diyalog kanallarını açarak normalleşmeyi sağlayabilir.

 

Wittgenstein’ın dediği gibi ‘’Dilinizi değiştirin. Zira dilinizin sınırları, dünyanızın sınırlarıdır.’’

 

 

Exit mobile version