Nejat Uygur Kocapabuç lakabını tescilledi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Hilmi DUYAR /POLİTİKA/ Nevzat Kırceylan; Namı diğer Kocapabuç. Bütün Türkiye onu Kocapabuç diye tanıyıp, bildi. Kırceylan, Balıkesirspor’un 1966 yılında 2’nci lige alınmasından sonra, 1967 yılında geldiği kırmızı beyazlı kulübün Türkiye 2’nci ligindeki ilk gol kralı oldu. Formunun zirvesindeyken, Orduspor’da geçirdiği sakatlık sonucu futbolu bırakmak zorunda kaldı. Balıkesir’de çalıştırdığı Çimentospor takımını daha antrenörlüğünün ilk yılında amatör 1’inci kümeye çıkardı. 3 yıl üst üste şampiyon yaptı. Balıkesir Çimento Fabrikası’ndan emekli olduktan sonra, pek çok işte çalıştı, her işinde başarılı oldu. Balıkesirspor kulübü olmak üzere pek çok dernekte yöneticilik yaptı. Kocapabuç lakabını ona Balıkesirspor yöneticisi, iş adamı Hasan Özdamar verdi ama Kocapabuç lakabını Türkiye’ye tanıtan, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en ünlü sanatçılarından Nejat Uygur oldu.

 

 

Nevzat Kırceylan kimdir?

2 Nisan 1944’te pek çok insanın Vicdaniye diye bildiği Balıkesir’in Kayabey Mahallesi’nde doğdum. Kayabey İlkokulu’nu bitirdikten sonra sanat okuluna gittim. 3 yıl öğrenim gördükten sonra okulu bıraktım. Başarılı bir talebe değildim. Gayet iyi futbol yeteneğim vardı. Bu esnada Türkiye’nin her yerinde fabrikalar futbol takımları kurmaya başladı. Takımlar pıtrak otu gibi her yerde türemeye başladı. Balıkesir’de de müessese takımları, fabrika takımları kurulmuştu. Şeker spor, Dokuma Fabrikası, Köy Hizmetleri gibi pek çok takım faaliyete geçmişti. Ben Çimentosporu tercih ettim. Çimento fabrikası o yıllarda devletindi ve olanakları çoktu. Kendi sahası vardı ve çok da güzeldi. Maaş vardı, yemekler farikadan karşılanıyordu. Profesyonel futbolcu gibiydik. Takım otobüsümüz vardı. Statta duşlar vardı. Kulüp Başkanımız Cemal Kaşarcıoğlu’ydu istediğimiz formalar alınıyordu.  Daha sonra askerlik çağım geldi. Askerliğimi Balıkesir’de yaptım. Karagücü takımında top koşturdum. Askerlikten sonra, Kütahyaspor’da, sonra Balıkesirspor’da forma giydim. Orduspor’da sakatlanınca futbolu bıraktım. Balıkesir’e döndüğümde çimento fabrikasında çalışmaya başladım. Aynı zamanda Çimentospor’un antrenörlüğünü yaptım. Emekli olduktan sonra, Park Restoran müdürlüğü görevinde bulundum. Çiçekçi dükkanı açtım. Çiçekçilik sayesinde 2 kızımı üniversitede okuttum. Şu anda Balıkesir huzurevinde kalıyorum.

 

 

Size neden Kocapabuç diyorlar? Kaç numara krampon ya da ayakkabı kullanıyorsunuz?

Çimento Fabrikasından ayrıldıktan sonra Çayırhisar’da askerlik yapmaya başladım Karagücü takımında sivrilmeye, tanınmaya başladım. Türkiye genelinde maçlara katılınca çok dikkat çekmeye başladım. Karakuvvetleri karmasına katıldım. Terhis olunca Kütahyaspor’da oynamaya başladım. Ancak Balıkesirspor 1966 yılında kurulunca 1967-1968 sezonunda memleketimin takımının formasını giymeye başladım. 17 kez ağları havalandırarak Balıkesirspor’un ilk gol kralı ben oldum. Aynı zamanda Kocapabuç lakabını da Balıkesirspor formasını terimle ıslatırken aldım. Balıkesir Atatürk Stadı’nda oynanan maçın birinde 3 gol atmıştım. Un fabrikası sahibi Hasan Özdamar kulüp yöneticisiydi. “Kocapabuç golleri atıyor, Bal-kes şampiyonluğa koşuyor” dedi. O slogandan sonra Kocapabuç diyenler oldu ama dar bir çevre bu lakabı söylüyordu. Halk arasında yaygın değildi.  Her yıl Temmuz ayı geldiğinde Nejat Uygur Tiyatrosu Balıkesir’de 1 ay boyunca oyun sahneliyordu. Nejat abi beni buldu, kramponlarımı istedi. Kendisine ne yapacağını sordum. “Sen getir ne yapacağımı görürsün” dedi.  O gün futbol ayakkabımı Nejat Uygur’a verdim. “Kız kardeşini al tiyatroya gel en önde seyret” diyerek ayrıldı. O gece merakla tiyatroya gittim. Ön sırada yerimiz ayrılmıştı. Sahne ışıkları yandı. Nejat Uygur, kramponlarımı boynuna takmış, sallana sallana sahneye çıktı. Eliyle futbol ayakkabılarımı işaret ederek, “Kocapabuç Nevzat 17 gol atmış gol kralı olmuş. Bu ayakkabıları ben giysem, değil 17 gol, 50 gol atardım” dedi. O esnada alkış tufanı koptu. Benim Kocapabuç lakabım tescillenmiş oldu. O günden sonra da Kocapabuç Nevzat olarak her yerde anıldım. Nevzat Kırceylan dediklerinde, “Hangi Nevzat?” diye sorarlar. Kocapabuç Nevzat dediklerinde 7’dan 70’e herkes bilir. Ben 42 numara ayakkabı giyiyorum. Ayaklarım, lakabımdan dolayı bilindiği gibi büyük değil.

 

 

Bildiğim kadarıyla insanlar kendi memleketinde askerlik yapamıyor. Nevzat Kırceylan nasıl oldu da Balıkesir’de askerlik yaptı?

Balıkesir’de Karagücü takımı vardı. İlerleyen yıllarda, Balıkesir’de sıkıyönetim komutanlığı ve garnizon komutanlığı yapan rahmetli Rauf Küçük Paşa Çimentospor’da top koşturduğum dönemde Binbaşıydı. Karagücü takımının kulüp başkanıydı. Biz Karagücü ile sık sık maç yapardık. Rauf Binbaşı askere gideceğimi öğrenince fabrikaya geldi. Askerliğimi nerede yapacağımı sordu.  Ankara Muhafızgücüne gideceğimi söyledim. “Seni burada bırakalım” dedi. Nasıl olacağını sordum; “Biz hallederiz” dedi. Askerlik şubesine gittik, işlemler yapıldı, Balıkesir’de kaldım. Karagücü takımı olduğu için ben Balıkesir’de yaptım askerliğimi. 2 sene Karagücü’nde oynadım ve 2 sene üst üste Kara Kuvvetleri şampiyonu olduk. Başarılı maçlar oynadık. Beni sevindiren, mutlu eden, burada ben sadece kendime pay çıkarmak istemem. Bizim takımda oynayan arkadaşlarımızın hepsi profesyonel takımlarda futbol oynadılar. Ata Özbay vardı. Ankara Şekerspor da oynuyordu. Ahmet Kargı vardı. Samsunspor’da çok başarılı bir sağ bek oyuncusuydu. Beyoğluspor’da top koşturan Mücahit Menekşe vardı, Beşiktaş’ta oynayan Coşkun Ehlidil takım kaptanıydı. Ben ikinci kaptandım. Eski 1’inci Lig takımlarından Altınordu’nun kalecisi Sefer abimiz vardı. Beyoğluspor’dan çılgın Mücahit sağ bek oynuyordu. Şampiyonlukta hepsinin payı büyüktü.

 

 

Balıkesirspor’a nasıl transfer oldunuz?

1966 yılında terhis belgemi aldığım yıl Balıkesirspor’da kurulmuştu. Fakat ben, Kütahyaspor’dan daha önce teklif geldiğinden Kütahyaspor’a gittim. Bir sene amatör olarak orada oynadım. Bu arada Bursaspor’dan ve Denizlispor’dan teklif geldi. Ben daha tercihimi yapmadan, Balıkesir eski milletvekillerinden, dönemin Balıkesirspor ikinci başkanı Mehmet Tiritoğlu Kütahya’ya Balıkesirspor Genel Kaptanı Sebahattin Erdeniz ile ziyaretime geldi. Benimle konuşup, Balıkesirspor’da oynamamı istediler. Bursaspor ve Denizlispor’un tekliflerini geri çevirip Balıkesirspor’a evet dedim. Transfer ücreti olarak 25 bin lira verdiler. Üst üste golleri atmaya başlayınca 10 bin lira daha prim aldım. Bu para ile Kurtdereli heykelinin bir ev sahibi oldum. Binayı yapan müteahhit Ahmet Eser de evi bana ucuza verdi. Para biriktirmeye gerek kalmadan ev sahibi olmuştum. Balıkesirspor’da çok güzel günler yaşadım.

 

 

Balıkesirspor’da oynarken başarılı günler yaşadın unutamadığın bir karşılaşma oldu mu?

Trabzonspor, Samsunspor maçları çok sert geçiyordu. Fakat Boluspor müsabakasında sahada mahsur kaldık. Bu olayı hiç unutamadım. Türk futbolu adına utanç verici bir durumu yaşadık. Boluspor da, biz de çok iddialıydık. Boluspor bizi yenemeyince olaylar çıktı taraftar bize saldırmak istedi. Polis ve jandarmanın önlem almasıyla biz 3 saat sahada bekledik. Adeta bizi esir aldılar. Güvenlik güçleri vatandaşları evine soktu. Her kapıya bir asker dikti. Biz Bolu’yu bu durumda terk ettik. Türk sporu adına utanç verici bir durumdu. Ben o acıyı da çektim. Maç berabere bitmeseydi biz galip gelseydik olaylar nereye varırdı bilemiyorum. O günü aklıma dahi getirmek istemiyorum. Unutamadığım başka bir anım ise, Balıkesirspor’a başarılar kazandıran teknik direktörümüz, Fenerbahçe ve milli takımımızın Kalecisi Şükrü Ersoy’a bir yöneticinin söylediği söz oldu. Balıkesir’de havaalanı vardı ama Trabzon’a direkt sefer yapan uçak yoktu. Balıkesir’den İzmir’e gittik Trabzon uçağı ile hiç aktarma yapmadan Trabzon’a indik. Maçı oynadık iyi bir oyun sergiledik. Karşılaşma berabere bitti. Havaalanında uçak bekliyoruz. Rötar olunca canımız sıkıldı, arkadaşlarımızın birisinin önerisiyle, kendimize bir oyun icat ettik. Bir çizgi çizildi, çizgiye bozuk para atıyoruz. En yakın atan oyunun galibi oluyor. Kendi aramızda eğlenirken, zaman da geçiyordu. Sonunda uçağımız geldi ve Balıkesir’e döndük. Yöneticilerden biri Şükrü Ersoy hocamıza, “Kumarbaz” diyerek, kumar oynattığını söylemiş. Halbuki öyle bir niyetimiz yok hesapta zaman geçirmek var. Yönetim kurulu Kervansaray Otel’de toplanıyor. Hocaya “Futbolculara kumar mı oynatıyorsun?” diye soruluyor. Teknik direktörümüz bu duruma çok içerlemiş. “Ben hayatımda, ne kumar oynadım, ne de futbolcularıma oynatırım” diyerek ayrılıyor. Bize, “Allahaısmarladık çocuklar” dedi ve otomobiline atlayıp gitti. Bir yöneticinin densizliği nedeniyle başarılı antrenörümüz gitmişti. Oysa orada kumar oynanmıyordu.  Şükrü Hocanın ayrılışından sonra Balıkesirspor’un başarı grafiği düştü. Ligi 3’üncü bitirdik. Ertesi sene Antrenör olarak Abdullah Matay’ı aldılar. Eskişehir’den. 6 oyuncu getirdi. 3’üncü olan takıma 6 oyuncu getirmek abesle iştigaldi.  Takım o sezon 7’inci oldu. Ertesi sene gene bir yanlış transfer daha yapıldı.  Candemir Berkman’ı Zonguldak’tan aldılar. Zonguldak averajla düşmekten kurtuldu o sene. 6 oyuncu da Berkman hocayla geldi. Takımın performansı daha da düştü.  Ben Santraforda gol kralı olmuşum, Matay beni sol açıkta oynattı. Balıkesirspor’da çok iyi 2 sol açık adam var. Arap yaşar da Haldun da sol açıkta benden çok iyiler. İkisi de iki ayağını çok iyi kullanıyor. Ben tek ayaklıyım. Santraforda çok süratliyim bana yetişecek savunma oyuncusu yoktu. Ben otomatikman yedek kalmaya başladım. Takımda daha çok bozulmaya başladı. Balıkesirspor Şampiyonluğa oynarken zor durumlara düşmeye başladı. Ben de Orduspor’a transfer oldum.

 

 

“Orduspor’da sakatlanınca futbolu bıraktım” dediniz. Büyük bir sakatlık mı bitirdi futbol yaşantınızı?

Balıkesirspor’da Tamer Güney antrenörlük yapıyordu. Bana, “Bir yere söz verme seni gideceğim takıma götüreceğim” dedi. Orduspor’a gitti, ben de 170 bin liraya transfer oldum. 1972 yılıydı. Orduspor çok iyi gidiyordu. Ben de yeni evlenmiştim. İyi oynuyordum. Ankara’ya maça geldik. Önüme bir top atıldı. Süratle topa koştum. Rakibin sağbeki de hızla geldi. Ayağını önüme koydu tepetakla yuvarlandım. Ayağa kalkmak istedim kalkamadım. Sedye ile ambulansa oradan hastaneye götürdüler. Yan bağlarım kopmuştu, menüsküs vardı. Ameliyat olacaksın dediler. O günlerde tıp fazla ilerlememişti. Gazetelerde okuyoruz, görüyoruz, menüsküs ameliyatı olanlar sakat kalıyor, iyi tedavi olamıyor. Çok düşündüm. Evliliğimi yapmışım, evimi almışım, takıma dönsem yedek bekleyeceğim. Futbolu bırakmaya karar verdim ve Balıkesir’e döndüm, çimento fabrikasında çalışmaya başladım.

 

 

Çimentospor’da çalıştırıcılık yaşamınız nasıl başladı?

Balıkesir’e döndükten sonra, eski takımım Çimentospor’u ziyaret ettim. Fabrika’nın müdürü, müdür muavini, aynı kişilerdi. Boş kadro olduğunu, çalışmamı istediler. Çalışırken, takıma sahip çıkmamı önerdiler. Kabul ettim ve çalışmaya başladım. Antrenörlük yaşamım da başladı. Antrenör futbolcu olarak oynadım. Takımı ben yaptığım için kadroya kendimi koyuyordum. Yarı devre oynadıktan sonra çıkıyordum. Çok yetenekli, çak başarılı oyuncularım vardı. Çoğu üniversite öğrencisiydi. Ayhan Zeybekli arkadaşım vardı. Sendikacılık, başkanlık yaptı. Onun yeğeni üniversitede görevliydi onun vasıtasıyla üniversite takımını çalıştırmam için teklif geldi. Şart koydum. Çalıştırırım ama çimentonun sahasına gelirseniz, çalıştırırım dedim. Üniversite takımından oyuncu aldım. Sezonu erken açar, gelen oyuncuları denerdim. Bana yarayanları takıma alırdım, diğerlerini serbest bırakırdım. Onların hakkını yemek istemezdim. Bende kalsa oynayamayacaklar, başka takımda şans arasınlar diye serbest bırakırdım. Turizm ve Otelcilik Yüksek Okulundan 5 tane çocuk aldım. Çok güzel oynuyorlardı. Çok cana yakın, saygılı çocuklardı. Ailevi durumları da iyiydi. Antrenör olduğum ilk yıl, Çimentospor’u  1’inci kümeye çıkardım. Daha sonra 3 yıl peş peşe şampiyon olduk.

 

 

Takım iyi sonuçlar alırken antrenörlüğü neden bıraktınız?

Emekli olunca Antrenörlüğü bıraktım. Bırakmadan önce yanıma yardımcılar aldım. Sinemacı Şennur vardı. Futbolu çok seviyordu. Yardımcı olarak aldım. Çok iyi yetiştirdim ve takımı ona teslim ettim. Çünkü dizim artık sinyal veriyordu. Futbolu da o yüzden bırakmıştım. Emekli olduktan sonra, Park restorandan iş teklifi geldi. 1 yıl müdürlük yaptım. Park Restoran bir dönem Balıkesir’in en iyi restoranlarından biriydi. Defileler, balolar düzenlerdim. Daha sonra kendi işimi kurmaya karar verdim ve çiçekçi dükkanı açtım. Beni tanıyan çok olduğu için çok iyi iş yaptım. Kurum ve kuruluşlar çiçeklerini, çelenklerini benden alıyorlardı. Çiçekçilikte bol para kazandım. 2 kızım var, 2’sini de çiçekçilikten kazandığım para ile birini İstanbul’da, birini Edirne’de üniversitede okuttum. Kızımın biri voleybol genç milli takım kadrosuna girdi. Onlarla gurur duyuyorum. Eşimden ayrılınca çiçekçiliği bıraktım, sade bir yaşama başladım. İlk eşimden ayrıldıktan sonra 2 evlilik daha yaptım. O evliliklerimde de çok mutlu günler geçirdim.

 

 

Balıkesirspor’un size verdiği bir plaketi geri verdiğinizi öğrendim. Neden yaptınız?

Balıkesirspor’da Türkiye gol kralı olmuştum. Üstelik Balıkesirspor’un ilk gol kralıyım. Çimentospor’da antrenörlük yaparken, Balıkesirspor’a 7 oyuncu verdim. Üstelik futbolcular da transfer ücreti almadılar. Balıkesirspor’a yönetici oldum. Fakat beni üzen bazı şeyler var. Atatürk Stadı şeref tribününe futbolla ilgisi olmayan o kadar çok kişi alıyorlar ki bana bir davet bile yok. Bu duruma tepki olarak bana verilen plaketi iade ettim. Fakat. Benim gol krallığı kupam hala Balıkesirspor kulübünün vitrininde duruyor. Onu ben isteyerek verdim. Çünkü ben onu nerede saklayayım, nerede teşhir edeyim. Onun en güzel yeri Balıkesirspor kulübüdür. Gol krallığı kupasını oraya verdim. Bende kalsaydı evim dağılacaktı. Nihayetinde sahip çıkılmayacaktı. İleride benden bir anı kalmayacaktı. Ben sırf bunu sağlamak için kupayı Balıkesirspor Kulübünde bıraktım. Tarihe bir iz bırakmak için bıraktım.

 

 

Huzurevinde ne zamandan beri kalıyorsunuz?

3’üncü eşimden ayrıldıktan sonra evlenmemeye karar verdim. O arada alkol alıyordum. Gerçekten kararında olmayan alkol iyi bir şey değil. Neticede fazla alkol tüketiyordum. Utanmaya başladım, Nevzat ne yapıyorsun sen? Dedim kendi kendime. Bunları açıkça söylüyorum, saklamıyorum. Çünkü kapı duvar oluyor. Ne arayan var, ne soran var. Evde yapayalnızım hiç kimse misafir gelmez, gelmeyince misafirliğe gidemezsin. Toplumdan kopuyorsun. Dışarıdaki arkadaşlarından kopuyorsun. Bir ara hastanede yattım. Kendime baktım iyi değilim. Kararı hemen o anda verdim. Huzurevinde kalacaktım. Neden böyle bir karar aldınız diye soracak olursanız;  Aile ve Sosyal Hizmetler Müdürlüğü’nde, Burhan Erdayı Sevgi Evi’nde, Avukat Fevzi Şen ile yıllarca birlikte çalıştım, 2’nci başkanlık yaptım. Bu nedenle huzurevlerini, yetiştirme yurtlarını iyi biliyorum. Yöneticilerle konuştum. Beni tanıdıkları için yardımcı oldular. Balıkesir Huzurevinde boş yer olmadığı için Edremit’e gittim. Daha sonra yıkılacağı için bizi geçici olarak Pelitköy’de bir huzurevine yerleştirdiler. Sonra Balıkesir Huzurevine geldim. Çok iyi, çok da güzel oldu. Burada gayet fevkalade bir yaşamım var. Etkinliklerde Türk Sanat Müziği söylüyorum.

 

 

Türk Sanat Müziği’ne nasıl başladınız?

Türk sanat müziğini oldum olası seviyorum. Konserleri hep izler, kaçırmazdım. Müzeyyen Senar, Safiye Ayla, Zeki Müren, Emel Sayın, Muazzez Abacı, Bülent Ersoy ve pek çok Türk Sanat Müziği icra edenleri dinledim. Burada bize müzik dersi veren bir hocamız olunca fırsat bildim, fırsatı da kaçırmak istemedim. Aynı zamanda folklor öğretmeni olan Birgül Bilir hocamızdan eğitim aldık. Şimdi her etkinlikte Türk sanat müziği söylüyorum. Bize bu desteği veren, Huzurevi Müdürü Mehmet Şenerol, huzurevi müdür yardımcısı Fatma Erol Uzun’a teşekkür ediyorum.

 

 

Pek çok insan huzurevinde kaldığını kimseye söylemiyor, ya da huzurevine gelmek istemiyor. Balıkesir Huzurevi’nde mutlu musunuz?

Bir daha evlenmeyeceğim dedikten sonra yaşadıklarım benim huzurevinde kalmam gerektiğine işaret ediyordu. Benim çocuklarım var. Biri Bodrum’da, biri İstanbul’da. Onların da bir yaşam tarzı var. Benim felsefem, hiç kimsenin yaşam tarzına karışmamak, hiç kimseyi rahatsız etmemek. Ben çocuklarımın yanında ne yaparım? Tanımadığım yerde insanları tanıyıncaya kadar ömür biter. Zaten bunlar benim kafamda yıllar öncesinden var. Balıkesir’e güzel bir tesis kurmuşlar. Bunu değerlendirmek gerek. Artık çağ böyle. Gurbet elde insanlar, memurlar gidiyor, çocuklar gidiyor. İnsanlar ne toprağını terk edebiliyor, ne çocuklarının yanına gitmek istiyor. Onun için huzurevleri çok geçerli oldu. Ben gönüllü olarak buraya müracaatımı yaptım. Tek kişilik odada kalıyorum. Banyosu içinde, çamaşırımız yıkanıyor, müzik yapabiliyoruz, seyahatlere götürüyorlar. Gündüz dışarı çıkmak serbest, burada saygı da görüyorum. Fevkalade güzel, yöneticilerimiz iyi, ücret dışarıya oranla son derece ucuz. Burada para biriktiriyorum. Günde 4 kez hastanelere servis var, ilaçların ayağına geliyor, haftada 1 gün doktor geliyor. Yemeklerimiz lezzetli, personel güler yüzlü. Tek sıkıntı sosyal aktivitelerde katılımın az olması. Konser vereceğiz, şarkı söylemek isteyen yok, halk oyunlarına 2 kişi katılıyor. Bu tür etkinliklere katılan daha fazla huzurevi sakini olursa, daha da güzel olacak.

 

 

 

 

 

 

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Nejat Uygur Kocapabuç lakabını tescilledi
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!