Hilmi DUYAR / POLİTİKA / Selim Kudar Astsubaylıktan emekli olduktan sonra doğduğu köye geri dönüp, Tahtakuşlar Köyü Özel Etnografya Galerisi’nde çalışmaya başlamış, çalışmakla kalmayıp araştırmacılığa soyunmuş, Türkmenlerin nereden geldiğini, kim olduğunu, geleneklerini, göreneklerini, giysilerini, takılarını, yaşam tarzlarını Kayıp Mu kıtası, batık Atlantis, Aztek, Maya, İnka, uygarlıklarında aramış. Dünyanın pek çok yerinde yapılan arkeolojik kazılarda elde edilen bulgularla, Türkmenlerin, Türklerin damgalarını, sembollerini karşılaştırmış. Elde ettiği motifleri, sembolleri, resimleri, belgeleri kitabında derlemiş. Türk kültürü ile diğer Aztek, Maya, İnka uygarlıklarının kültürü, Kızılderililerin kültürü arasındaki büyük benzerlikleri resimlerle ortaya koyarak dünyadaki Türkmenlerin izlerini takip ederek, “Muatazmayinşatürta” adlı, mitoloji, efsane, obje, takı sembol evrimini anlatan, bol resimli, bol motifli, kitabında okuyucularına sunmuş. Politika Gazetesi olarak, hem galeriyi, hem de ilginç kitabı, Selim Kudar’ın sözcükleriyle sizlere aktardık.
Selim Kudar kimdir?
14 Haziran 1958’de Kaz Dağları’nın güney yamaçlarındaki Tahtakuşlar Köyü’nde doğdum. Babamın görevi nedeniyle ilk ve orta öğrenimimi ülkemin değişik şehirlerinde dolaşarak 1977 yılında tamamladım. Aynı yıl Hava Teknik Okullar Komutanlığı’ndan radar teknisyen astsubay olarak mezun oldum. Kırklareli’nden Urfa’ya kadar değişik kentlerde görev yaptım. 1997 yılında emekli olduktan sonra Tahtakuşlar Köyü Özel Etnografya Galerisi’nde çalışmaya başladım. Etnolojik olarak kendi kültürüm üzerinde yoğunlaştım. Yaptığım araştırmaların sonuçlarını gelecek kuşaklara aktarmak için, ilk ağızdan, konuları saptırmadan, iyiye, güzele ve doğruya yönelerek, “Muatazmayinşatürta” kitabını yazdım. Araştırmalarımı hala sürdürüyorum.
Tahtakuşlar Köyü Özel Etnografya Galerisi’nde neler var?
Burası Tahtakuşlar. Köyü, Tahtacı Türkmenleri kuş bölgesine yerleşince köyün adını da Tahtakuşlar koymuşlar. 1946 yılından beri aynı isimle anılıyor. Burası bir Türkmen köyü olduğundan Türkmen kültürünü yaşatmak için biz aile olarak uğraş veriyoruz. Tahtakuşlar Özel Etnografya Galerisi’nin inşaatını 1991 yılında bitirip hizmete açtık. Galerimizde Türkmen kültürü bölümü var. Ayrıca sanat galerimiz var. Bir de AR-GE bölümü gibi kitaplık oluşturduk, 1994’ten beri de tam faal olarak görev yapmaktayız. 365 gün ziyaretçilere açığız. Türkmen Kültürü bölümü birinci kısımda, elbiselerimiz, takılarımız, mutfağımız, çadırımız, kullandığımız el araçlarımız var. Orak, çekiç, değişik türde gaz lambaları, fenerler, köz ile ısıtılan ütülerden tutun eski dönemde kullanılan ev ve el araçları var. Anadolu’da kullanılan, galerimize bağışlarla gelen binlerce malzemeyi sergiliyoruz. Takılarımızın yer aldığı bölüm var. Şatürta adını verdiğimiz takılarımızı 26 ülkede sergiledik. Bu sergilerde yaklaşık bin 600’e yakın sanatçımızın eseri yer aldı. Resim, seramik, fotoğraf, her türlü sergiyi açtığımız, Selim Turan bölümümüz var. Turan anısına 32 kez sanat şöleni düzenledik. Selim Turan Azerbaycan kökenli Türk ressam ve heykeltıraştır. Fransız Hükümetinin bursu ile Paris’te resmi ve özel atölyelerde çalışmış, 1953-1983 yılları arasında Goetz ve Ranson akademilerinde ders vermiştir. Fransa’nın birçok kentinde fresk, seramik, mozaik ve heykelleri bulunan sanatçı galerimizin kurulmasına büyük katkıları olmuştur. Galerimizin AR-GE de dediğimiz kitaplık bölümünde, deniz yaşam formları bulunmaktadır. İçlerinde en önemlilerinden biri, dünyada sergilenen en büyük Deri Sırtlı Deniz Kaplumbağasıdır. Galeriye devredildiğinde mumyalanamaz raporu verilmişti. Biz zoru başardık. Yaşayan en eski canlılardan biridir. 230 milyon yıldır neslini devam ettiren bir türün sergilenen en büyük örneği bizim galerimizdedir. Dünyada sayıları çok az kalmıştır. Türünün devam etmesi için, neslinin korunmasını Brezilya üstlenmiştir. Çanakkale Boğazı’nda gemi pervanesine takılıp ölen Caretta Carretta’da Cengiz Apak tarafından müzemize bağışlandı. Yeşil kaplumbağamız, Endonezya, Bal Adaları’ndan bir gemi kaptanı tarafından getirilip armağan edildi. Sergilenen balıklar genelde Ege Denizi’nden. Her tür örnek var. Hint okyanusunda yaşayan ve küresel ısınma sonucu yolunu şaşırıp Edremit Körfezi’ne gelen bir balon balığını da galerimize koyduk. Vatozlar, köpek balığı çeşitleri, ahtapot var. 12’inci Deniz Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Emin Göksan adına da bir köşe oluşturduk. Emekli olup bölgemize yerleşmişti ama rahmetli oldu. Bütün onur belgeleri, kılıcı, üniformaları galeride yer alıyor.
Hangi takılar, hangi giysiler yer alıyor?
Tahtacı Türkmen dediğimiz, Türkmen boyları dağlarda kaldıkları için kültürlerini aynen yaşatmışlar. Onlarla ilgili iki kanat bir kuyruk dediğimiz üç etek elbiseleri var. Bölgemizde hala hem yapılıyor, hem de kullanılıyor. Örf adetlerimiz devam ediyor. Gelenek ve göreneklere göre, düğünlerde, bayramlarda bu elbiseleri hala giyiyorlar. Kız gelin olup giderken kafasına kaz tüyü takarlar. “Kız yoldan uçtu gitti” anlamına gelir. 29 bin fit yüksekliğe çıkan dünyadaki tek kuştur. Aynı zamanda en uzun uçan canlıdır kaz. Onun için şamanlar kazı sembol etmişler kendilerine. Türkler bu bölgeye gelince İda Dağının adını Kaz Dağları diye değiştirmişler. Benim araştırmalarıma göre Türklerin buraya gelişi en az 2-3 bin yıl kadar geriye gidiyor. Kaz Dağı’nda bulunan 3 bin yıllık mezar taşlarında kazayağı damgaları var. Kazayağı Salur Türkmenlerinin damgasıdır. Salurların kuşu da Asya Siyah Kartalıdır. Kaz eti acı olur yenmez derler. Nedeni yüksek irtifada uçmalarından kaynaklanır. Kaz eti yenir. İlk kar yağışından sonra kazlar alçak uçar ve o zaman eti tatlılaşır. Biz kazayağını sembol olarak kullanırız ve kaz tüyü bizim için çok değerlidir. Elbiselerin arasında, genç kız elbisesi, gelinlik ve değişik elbiseler var. Takı kültürü yüzyıllardır devam etmektedir. Türkmen takılarında kullanılan malzemelerin çoğu organiktir. Takı ve nazarlıkların bir amacı vardır. Süs olarak kullanma sonradan oluşmuştur. Takılar kadın ve erkeğin toplum içindeki yerini belirler. Biz takılarda daha çok bitki tohumlarını ve çekirdeklerini kullanırız. Hepsinin ayrı bir anlamı vardır. Hurma çekirdekli kolye, Kızılcık çekirdekli kolye, çam kozalaklı kolye, iğde çekirdekli kolye, karanfilli kolye, bunların sayısını çoğaltabiliriz.
Bazı yörelerde giysiler anlam ifade eder. Tahtacı Türkmenlerinde böyle bir durum var mı? Kısacası elbiselerin dili var mı?
Biz bir elbiseye baktığımız zaman giyenin genç kız mı, evlenmek mi istiyor, yeni gelin mi, anne mi, fakir mi? anlarız. Tabi bu durum daha çok takılardan belli olur. Ya da başlığından, bağlama şeklinden belli olur. Hatta elbisenin rengine varıncaya kadar ayırt edici özellikler olur. Biz buna elbiselerin dili demeyelim. Elbiselerin çoğu üç etektir. Ama bağlama şekilleri, bazı şeyleri anlatır. Yörük, Türkmen şekilleri ayrı ayrıdır. Dağdaysa daha sık giyiniyor. Mesela şalvar dediğimiz olayda lastik varsa Türkmen’dir. Dağ başında soğuk girmesin diye paçaları lastiklidir. Ovaya doğru inildikçe paçalar biraz daha geniş olur. Bu bölgede mesela lastik yoksa Yörük’tür. Lastik varsa Türkmen’dir. Fakat takıların hepsi statü belirleyicidir. Gerdanlık dediğimiz soylu kişilerin taktığı objelerdir. Bir de matematiksel olarak yapıldığında bazı anlamlar yüklenebiliyor. Karanfil oksijeni çoğalttığı için güzel kokusu için dikilir ama evlenmek isteyen kızlar, yeni gelinler takar. Karanfil türküleri bile vardır. Dünyada da pek çok yerde karanfil kullanırlar. Çocuk doğunca, sütü çoğalttığına inanırlar Tarhana otunun. O nedenle Tarhana otu takarlar anneler. Takıların hepsi işlevseldir. Korunma amaçlı takılarda var. Çocuk arazide oynarken yılan sokmasın diye sarımsak takarız. Sarımsak takılırsa çocuğu yılan sokmaz ve arazide rahatça oynar. Arı sokmasın diye de atkılı kuyruğu takılır. Kokusunu uçan böcekler sevmez. Hatta o bölgeye de gelmez ve çocuğu arı sokmamış olur. Çocukların, arazide çalışanların boynuna muska takılır. Muskanın içinde çörek otu olur. Mikrop taşıyan sinekler çörek otunun kokusuna gelmez. Muska takanlar mikroplardan dolayısıyla hastalıklardan korunur. Takıda, sembolizm, matematik, bilim her şey var. Eskiler bir şey yapıyorsa kesinlikle bir bilimsel yönü çıkar. Buğday, bolluk, bereket diye geçer. Eve bir gelin gelir, çocukları olur, 3 olurlar 5 olurlar. Onun için de çoğalmayı, üremeyi, bolluk, bereket i sembolize eden buğday saçılır. Buğday saçma nedeni bereket olsun diyedir. Buğday saplarını açarak sarı renk elde ederiz. Biz buğday saplarından ters üçgen şeklinde takı yaptık Ters üçgen Ay Tanrı’sının sembolüdür. Toprak ananın sembolünü kullanarak takının bir tarafına 7 ters üçgen, diğer tarafına 7 tane koyarak 7 kat yerin altını sembolize ettik. Toprak anayı ifade eden bir takı ortaya çıktı Tasarımını eşimle birlikte yaptık ve Şatürta diye marka alıp bütün Anadolu kültürünü yeniden canlandırdık. Artık objelere göre Dünya kültüründe de yerimizi almış olduk.
Muatazmayinşatürta ismini verdiğiniz hayli ilginç bir kitap yazdınız. Ne anlatmak istediniz? Hedefinize ulaştınız mı?
Türkmen kültürünü burada biz sergiliyoruz ama bazı araştırmalar yapmak zorunda kaldık. Çünkü bize yöneltilen bütün sorulara doğru yanıt vermemiz için bazı uygarlıkları da incelemeye başladık. Yaklaşık 6 sene uğraştan sonra, Tibet ve Meksika tabletlerine kadar bu olayı getirdik. Araştırmalarımızın sonunda kayıp kıta diye adlandırılan Mu Kıtası’na dayandık. 6 yılın sonunda matematiksel bir sembolizm, ezoterizm şifresi çıktı. Şamanlara ait geometrik sembollerin anlamlarıyla karşılaştık. Orijinal alıntılardan Atlantis, Tibet, Meksika tabletlerini inceledik. Aztek, Maya, İnka’larda Budist ve Şamanlara ait olan objelere rastladık. Şamanizm ve Kızılderililerin, matematik, astroloji öğretilerinden yola çıkıp, Türk halılarına uyarlayınca sembolizm ve ezoterizmin şifresi çıkmış oldu. Tüm bunları kayıt altına almak için 2004’te, Mitoloji, efsane, obje, takı ve sembollerin evrimini içeren bir kitap çıkardık. Şaman ve Türkmen adetlerini ilave ettik. Damgalarımız ve sembollerimizi, hepsini bu kitapta topladık. Şu anda 9’uncu baskısı piyasaya sürüldü. 17 ülkede neredeyse kaynak kitap statüsünde. 86 ülkeye dağıttık. 7 kıtada şu anda orijinal Türk objeleri, takıları ve sembolleri kayıt altına alınmış oldu. Bazı üniversiteler kitabımı kaynak gösteriyor. Talep gören bir kitap. Sembolizm ve ezoterizm üzerine, takı objeleri olarak da dünyada bir örnek oldu. Bazı üniversitelerimiz ve yurt dışında kaynak kitap gösteriliyor.
Muatazmayinşatürta ne demek?
Ben kitabımda, nereden geldiğimizi, kim olduğumuzu, kullandığımız takıların, sembollerin, nazarlıkların, damgaların, işaretlerin, motiflerin nereden geldiği düşüncesinden yola çıkarak Tahtacı Türkmenlerine nasıl ulaştığını yazdım. Binlerce yıl geriye giderek dünyada yaşamış uygarlıklarla benzerliklerimizi ortaya çıkaran bir kitaptır bu. Muatazmayinşatürta’nın anlamı şöyle: Mu, Kayıp kıta Mu’yu, at, kayıp kıta Atlantis’i, az, Aztekleri, ma, Mayaları, in, İnkaları, şa, Şamanizm’i, tür, Türkmenleri, ta, takıları temsil ediyor. 7 uygarlığın hepsini birleştirdiğimizde kitabın adı ortaya çıktı. Anadolu kültürünün özünü bu kitapta objelerle anlattık. Kitabın oluşumu sırasında yaptığımız araştırmalarda akrabalarımızı da bulduk. 17 bin yıl önce Bering Boğazından geçen Kanada’dan Amerika’dan Meksika’ya kadar giden dil benzerliği göç yolu ortaya çıkmış durumda zaten. Şu anda 600 kelimemiz Türkçe olarak benzer durumda. Alaska’da Moldovya’da Kafkasya’da, İrlanda da, İspanya’da ortaya çıkan damgalara sembollere göre Türklerin 7-8 bin yıl önce oralarda yaşadıklarının izlerine rastlıyoruz. Bizim kazayağı dediğimiz damgaları Kafkasya’da, Alaska’da bulduk. Bazı Türk cumhuriyetlerinde Kırgızlar’da bulduk. Azerbaycan bölgesinde, Moldova’da yaşayan Gökoğuzlar (Gagavuz) kullanmış onlarda bulduk. Kızılderililerde, Sio, Apaçiler’de rastladım. Bulmadığımız bölge kalmadı. doğru mudur, yanlış mıdır okuyanlar kararlaştıracak. Bence damga, sembol varsa doğrudur. Burdur bölgesinde Hacılar Ören yerinde, milattan önce sekiz bin yılına ait kazayağı damgası var. Göbeklitepe’de de çıktı kazayağı.
Türkleri araştıran kitabınıza pek çok ülkeden ilgi var. Aynı ilgi Türk cumhuriyetlerinden de var mı?
Türk cumhuriyetlerinin ilgisi çok büyük ve temaslarımız devam ediyor. Yakında bütün Türk cumhuriyetlerine bu kitabı ulaştırmayı kendime görev saydım. Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk araştırmış. 1932 yılında Tahsin Mayatepek’i görevlendirmiştir. 14 adet raporu Türkiye’ye getirtmiştir. Meksika büyükelçimiz 3 yıl önce buraya kadar geldi ve burada 3 gün konuk ettim. “Bu kadar kültür benzerliği olduğunu tahmin edememiştim. Buraya gelince emin oldum” dedi. Singapur kültürüyle Tahtakuşlar kültürü arasında benzerlikler var. Çünkü şaman kökenliler. Bolivya, Endonezya gibi ülkelerde de Şamanizm’in izlerine rastladık. Damgalarımız, objelerimiz, Şaman kültürü olarak capcanlı duruyor.
İnsanlığın kökeninin kayıp ada Mu’dan mı geldiğini söylüyorsunuz?
Ortada 30-35 bin yıllık, Tibet, Meksika tabletleri var. Tabii bilim adamları bunu nasıl değerlendiriyor şu anda? Ona ben müdahil olmak istemem. Ama dünyada ilk uygarlık da biz değiliz, son uygarlıkta olmayacağız herhalde. Çünkü araştırmalarımda 35 bin yıla kadar inebiliyorum. Dünyayı ikiye ayırdığımız zaman güneş kültü ortaya çıkar. Ay ana, Güneş baba denir. Anaerkil, Ataerkil. Artı eksi gibi bir kültür ortaya çıkıyor. 50 bin yıldır var olduğu kabul edilen Şamanizm. 32 bin yıl önce Asya’da bir ayrışma oluyor Budizm ortaya çıkıyor. Şaman kültürüne sahip olanlar göçlere başlıyor. Hristiyanlık Budist kültürden etkilenmiş, İslamiyet’te şaman kültüründen. Budizm’de ile Şamanizm arasında % 40’a yakın benzerlik çıkıyor. Çünkü güneş ve Ay kültü her ikisinde de var. Birbirinden etkileşim tabii ki olmuş. Fakat sembolizm ve Ezoterizm olarak tamamen ayrı.
Kızılderililer ile Türklerin takıları arasında benzerlik var mı?
Takılar, nazarlıklar korunma amaçlı yapılıyor, statüleri hepsinde aynı. Biz, sarımsak takarız, onlar da sarımsak takıyor. Ne için taktığı önemli. Sarımsak takılırsa yılan sokmuyor. At kılı takarsanız arı sokmaz. Muska dediğimiz ters üçgenin içine çörek otu dolduruluyor. Hasta oldukça yutturuluyor. Aynı zamanda çörek otu olan yere uçan haşere gelmez. Bu takılar Kızılderililerde de var Anadolu kültürüne baktığımızda beyaz gelinlik ağırlıklıdır fakat bizim kültürümüzle alakası yok. Biz güneş kültürüne değil Ay Kültürüne sahibiz ve onun için de biz kaz da kutsal sayıldığı için şöyle açıklayayım. Yerdeki Etoburlar Budist, güneş hayvanı, uçan etobur kuşlar da şaman sembolüdür. Kafasına tüy takma olayı buradan kaynaklanır. Özel törenlerde kaz tüyü takılır. Bizde de gelin duvakları kaz tüyüdür. Kazlar çok yüksekten uçtuğu için Tanrı’yı gören canlı diye bazı efsanelerde geçer. 2 kanat, 1 kuyruk, 3 etek elbisemiz vardır. Sadece Anadolu’ya has değil. Kızılderililerde de 3 etek var.
Biraz Şamanizm’den, şaman kültüründen söz edelim. Kızılderililerde şamana benzeyen kişiler var. Çizgi romanlarda Kızılderililerin büyücüleri var. Doğru bir benzetme yaptım mı?
Şaman kültürü 3 boyutta incelenmesi gereken bir konu. Herkes şaman olamaz. Ben sadece Şamanizm’in kültürel boyutundayım. Kam’lar günümüzde şaman diye de biliniyor. Kavramlar karışmıştır. Günümüzde Alevi kültürü dediğimiz hepimizin kültür, alev kültürü, ateş kültürü Anadolu’da capcanlı duruyor zaten. Ama bilerek ya da bilmeyerek bu kültürler Anadolu’da yaşıyor. Işte bunun kültürel boyutu benim konum. Onu araştırıyorum. Boyutları var, ya da tedavi boyutları var. Bunlar ayrı konular. Davul çalmayla şaman olunmaz. İnsanın doğuştan itibaren kazandığı doğayla ilgili her şey Şamanizm’in bir parçasıdır zaten. Şaman ile Kızılderili büyücüsüne gelince. Bunlar yanlış bilgiler. Büyücü denilen insanlar diye bir şey yok. Meseleyi şöyle anlatabilirim. “Hanginiz Haç’a tapıyor da ben toteme tapayım” diye söylenen Kızılderili Atasözü var. Totem onun soy kütüğüdür. Kesinlikle öyle bir şey yoktur. Hatta mesela bazen diyorlar ki, siz bize uzaktan dürbünle baktınız, çadırın içinde atkuyruğunu sallayan kadını kötü ruhları kovalıyor diye yazdınız. Öyle bir şey yok. Atkuyruğu ile ortamı kokutuyoruz ki sinek, haşarat girdiyse kokuyu algılayıp kaçsın diye yapıyoruz diyor. Bunun cinlerle, ya da kötü ruhla, kötü enerjiyle ilgisi yok. Her şey yanlış anlatılıyor. Şimdi büyü dediğimiz olay, şaman tedavileridir. Günümüzde Reiki, Meditasyon, Yoga dediğimiz olaylar tamamen şaman tedavi gruplarına girer. Müzik ile de terapi yapılır. Müzik terapi dediğimiz olay aslında Kızılderili’de de bizde de dünyanın pek çok yerinde de var. Bizdeki saz insanın beynini dinlendirir. Semahta trans dediğimiz olayı yaratır. Saat yönünün tersine dönen on iki burcun izdüşümü bizim semahlarımızda da var. Mevlana’da da aynı şey var. Enerji alıp verme olayı. Şamanlık hala Rus bölgelerinde, Moğolistan’da, Türk cumhuriyetlerinde, Anadolu’da, Avrupa’da, Balkanlarda var. Bizim yaptığımız sünnet töreni, evlilik töreni bir şaman geleneğidir. Tahtaya vurma, muska asma, sarımsak asma, darı asma, hepsi yani Anadolu’daki şaman kültürünün bir örneğidir.