MERT DAYANIR NAMERT KAÇAR MEYDAN GÜMBÜR GÜMBÜRDENİR!

 

Dilimize Farsça dan intikal etmiş sözcüklerden olan Mert ve Namert’i eskisi kadar sık olmasa da hala kullanırız. Mert özü sözü bir güvenilir, dürüst insan anlamında kullanılır genel olarak. Namert kelimesini halk kullanımından büyük ölçüde düşmüştür.

 

Eskiden alçaklığı, arkadan vurmayı tabir etmek için kullanılırdı.  Örneğin Köroğlu türkülerinin birinde “Mert dayanır namert kaçar meydan gümbür gümbürdenir” der.  Burada mertlik cesaret dayanıklılık ve sözüne sadakati, namertlik korkaklığı ve güvenilmezliği ifade eder.

 

Şimdilerde mert kelimesi erkek isimlerinde yaşasa da daha önce onun ifade ettiği erdemleri “delikanlı adam ”, “sağlam adam” tabirleriyle ifade ediyoruz halk ağzında. Tabi gerçekten aynı anlamları mı ifade etmek istiyoruz o dil bilimcilerin inceleme konusu olmalı ama eskiden delikanlılık gençlik, coşku, atılganlık, enerjikliği ifade eden bir kavramdı.

 

Sağlamlık ise insan için değil eşyalar ve nesneler için kullanılırdı. Belki mert kelimesi belleklerden silindiği gibi anlamının karşılığı da seyrelmişse toplum nezdinde onun için olmuş olabilir bu dönüşüm. İnsan için sağlam tabiri kullanılmasına şaşırmıyorum çünkü günümüzde insan büyük oranda nesneleşmiştir. İnsan araçtır, kaynaktır, emek faktörüdür. Basit bir kantité ve sayıdır çoğu zaman.

 

Mert kelimesini genelde “mert adam veya mert kadın” şeklinde bir tamlamayla kullanırdık. Mert adamın tersi de namert adamdı. Ancak bu kelimeyi ödünç aldığımız Farsça’da “mert” kelimesinin kullanımı biraz farklıdır. Farsça’da mert adam hatta insan demektir. Bunun çoğulu olan merdom insanlar anlamında kullanılır. Namert ise basitçe bunun tersidir. Yani namert insan olmanın tersi anlamına gelir.

 

İnsan geleneksel kültürlerde akılla, doğrulukla, adaletle, hikmetle ve hürriyetle tanımlanır. Yani insan olmak basitçe biyolojik bir durum değil bir zihniyet bir varoluş durumudur. Hümanizm öncesi toplumlarda insan olarak doğmak değil insan vasıflarına uygun yaşamak ve o yaşamı kazanmak vurgusu ağır basar. Örneğin bir erkek rüştünü ispat edene kadar eksik kabul edilir.

 

Rüştünü ispat ise bir çok geleneksel toplumda “inisiyasyon” dediğimiz bir nevi erginlenme  geçirmekle eşdeğerdir. Eski Türkler’de bu durum ad kazanma şeklinde tezahür etmiş. Anadolu’da bir dönem askerlik yapmak bu inisiyasyon geleneğinin yerini tutmuş.

 

Askerliğini yapmayana kız vermemek söylencesi biraz da böyle bir süreçten geçmemiş gençlerin eksik görülmesi ile ilgili bir bakış açısını yansıtmış. Yani bu toplumlarda insan olarak doğmak yetmiyor bunu fiilen göstermek de gerekiyor. Çünkü insan olmak biyolojik bir fenomen olmanın ötesinde manevi bir durum, bir varoluş statüsü olarak tanımlanmış.

 

Kişi biyolojik olarak insan olsa bile bir insanın sahip olması gereken erdemleri hayata geçiremiyorsa  şu an kullandığımız gibi namert adam ya da bozuk adam değil bizzat adam ya da insan olamıyor. Onun tam tersi, onun uzağında, onun olumsuzlaması olan bir şeye dönüşüyor. Bir şeyi nasıl tanımladığınız onun zihin evrenindeki varoluşunu belirliyor. Günümüzde insanı yeniden tanımlamak ve onun olumsuzlaması olan vasıfları da belirginleştirmek gerekiyor. Çizgiler belirginleştikçe yaşamak kolaylaşıyor. İnsan tanımlamak, belirlemek, sınırlarını çizmek, adlandırmakla medenileşiyor. Medeniyet bu anlamda dünyanın belirsizlik ve kaostan arındırılarak aydınlatılması eylemi oluyor.

 

Kısacası “mert” diye yazılır insan diye okunur. “Namert” diye yazılır insanlıktan çıkmış olarak okunur.

 

Exit mobile version