Memleket yanarken plajda güneşlenmek!

ÇANAKKALE’nin ciğerleri yanıyor günlerdir. Ormanlık alanlar, makilikler, tepelikler, köyler.. Şehrin etrafını sarmış alevler.

Hemen her gün farklı bir yerden yangın haberi geliyor.

“…yangın çıktı, ekiplerin müdahalesi devam ediyor!”

Ya da, “kontrol altına alındı, soğutma çalışmaları sürüyor” falan.

Klişe cümleler eşliğinde yangın haberleri!

Nedenini, niçinini sorgulamaktan uzak yayınlar.

Araya bir iki duygusal, vicdan yaptıran, iç burkan, ama iki dakika sonra unutup başka bir habere atlayacağımız trajik eklemeler…

Al sana yangın haberciliği!

 

***

YAŞAMAYAN bilmez. Alevlerin sıcaklığı teninizi yakar geçer.

O canım ağaçları kavrulurken gördüğünüzde ne yapacağınızı bilemezsiniz.

Döktüğünüz gözyaşları, alevleri söndürmeye yetmez!

Bir noktanın söndüğüne sevinirken, başka bir noktadan patlayıverir yeniden; şaşırır kalırsınız.

Bir evi yanar, bir dam yıkılır, bir ocak söner.

Bir kaplumbağa kavrulur.. Bir sincap ölür yanarak.

Bir insan görürsünüz; elleriyle ayaklarıyla ateşi söndürmeye çalışan.

Ormancılar hele… Fedakarlıkları karşısında sarılıp öpmelisiniz onları, kurumdan kararmış yanaklarına aldırmadan.

Söndürme ekiplerinin insan ötesi mücadelesi içinizi serinletir bir an.

Tepeden, birkaç metre üstünüzden söndürme helikopterleri geçer.. Sarı kanatlı uçaklar vızır vızır döner alevlerin üstünde.

Hem havadan, hem karadan.. Öyle bir hareketlilik, öyle bir aksiyon ki bu..

Distopik bir filmin içinde sanırsınız kendinizi.

Ama yaşadığınız kıyamet gerçektir, film değil.

 

***

BİZ on – on beş gün önce yaşadık.

Çanakkale’deki gibi büyük ve her yeri saran türden değildi ama.. Az daha bir köy elden gidiyor, bir ormanlık alan kül oluyordu. Birkaç dam, iki tepe, yüzlerce ağaç, köy içindeki sarı otlar ve dahi börtü böcek, sincap kaplumbağa, yılan çıyan.. Gözümüzün önünde kül oldu gitti.

O yüzden artık, bu yangın haberlerini yaparken, yazarken, görüntülerken, haber rutini klişe cümlelerle değil.. Yaşayan, bilen, gören, tanıklık eden bir vatandaş olarak önceliyoruz.

 

***

BU haberler artacak, öyle görünüyor.

İşte efendim iklim değişikliği, küresel ısınma falan.

Meselâ iklim değişikliğiyle ilgili haberlere hiç ilgi göstermiyor bu millet.

‘Küresel ısınma’ klişesi, en pespaye magazin haberinin gölgesinde kalıyor.

Sadece yangınlar değil; deprem ve sel felaketleri de öyle.

Oysa depremlerle iç içe yaşıyoruz. 6 Şubat’ta 11 şehrini kaybetti bu ülke. Binlerce yurttaş enkaz altında can verdi. Bir saat önce oturup balkonunda serinlediğin ev, enkaz yığınına dönüştü.

Birkaç gün okuduk, izledik, arama kurtarma, enkaz kaldırma çalışmalarına dair haberleri takip ettik.

Sonra, çevirdik sayfaları.

Ya da sosyal medyadaki magazin paylaşımlarına zıpladık.. Tiktok videolarda komiklik aradık falan.

 

***

METEOROLOJİ de haber veriyor birkaç gün öncesinden ne olup biteceğini ama.. Bir de astrologların tahminleri, öngörüleri var.

Gezegen Retrolarına bakıp, eylül ortasından itibaren yaşanabilecek sel felaketlerine dikkat çekiyorlar.

Bunu öngörmek için astrolog, meteorolog olmak gerekmiyor.

Yaşanmış örneklerle sabit.. Yaşadıklarımızı gördük zaten, yaşamadıklarımızı da yaşayacağız bu süreçte.

Yağmurlar öyle eskisi gibi ahmak ıslatan türde yağmıyor ki!

Yağdı mı sel oluyor; evleri, barkları, köyleri, kentleri sel alıp sürüklüyor.

Gölgede elli dereceleri görmedik mi bu yaz?

Bir bakıyorsun yakıcı sıcak, yarım saat sonra fırtına, yağmur, sel…

 

***

BİR DE iklim değişikliği olgusunu diline dolayan, çok konuşan ama hiç bir şey yapmayanlar var.

Adam uluslararası arenalarda falan iklim değişikliğiyle mücadele toplantılarına katılıyor, iki çuval laf söylüyor.. Kendi memleketinde yağmur suyu gideri bile yapamıyor!

 

***

TÜM bunlar olup biterken, kıtlık ve açlığı da yaşamak zorunda kalacağız ileride.

Beklenmeyen anda gelen dolu yağışı, tarlalardaki ekili ürünleri paramparça edecek meselâ.

Ağaçlarda dal bırakmayacak!

“Ceviz büyüklüğünde dolu yağdı” diye okuyoruz ya haberlerde hep.. Karpuz büyüklüğünde olanları görmek de mümkün!

Ülkenin dört bir yanı sallanıyor. Altımızda envai çeşit fay; hareket halinde hepsi.

Şu uzman çıkıyor, olası Marmara depreminin yaklaştığına dikkat çekiyor..

Bu uzman çıkıyor, Doğu Anadolu fayının tetikleyeceği yeni depremlerden bahsediyor.

Büyük depremler sonrasındaki artçılar bile, büyük şiddette artık.

Özetle, dünyanın çivisi çıkmış gibi görünüyor.

Hepimizin üzerine düşen sorumluluklar yok mu?

Hani, “herkes kapısının önünü süpürse dünya tertemiz olur” diyoruz ya hep.

Bu kıyamet çağını en az hasarla atlatmak için herkesin yapabileceği bir şeyler olmalı.

 

Ardımızdaki orman alev alev yanarken, plajda güneşlenenlerden olmayın!

Exit mobile version