KÖRFEZ’DEKİ KİRLİLİK VE LAFI AĞZINDA DOLANDIRAN BAŞKANLAR

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Edremit Körfezi’ndeki kıyı yerleşimlerinde yaşayan vatandaşların deniz kirliliğiyle ilgili şikayetleri iyice arttı son haftalarda. Yıllardır bu sorunun bitmesi bir yana, artarak devam ediyor olmasından bıktılar artık. Yöneticiler “stratejik” planlara yazıyorlar, projeler çiziyorlar, dönüp vatandaşa söz de veriyorlar ama temel sorunların çözümünde hiçbir gelişme olmuyor. Bunun yarattığı bir hüsran yaşanıyor. Fakat bu sefer belediyeler ve kamu kurumları, vatandaşların her yaz giderek yükselen hayal kırıklıklarını bir kez daha geçiştirip, yeni seneye kadar zaman kazanmaya kalkışmasalar iyi olacak. Zira önümüz seçim ve vatandaş da bunun son derece farkında. Bu sefer susmayacaklar, sandıkta da elleri titremeyecek.

 

“ALTYAPI YAPAMIYORSANIZ YENİ İNŞAAT İZNİ DE VERMEYİN!”

Bir okurun yazdığını, noktasına dokunmadan aktarıyorum: “Allah aşkına toplanan bunca vergi nereye gidiyor, Bizler vatandaş olarak görevimizi yapıyoruz. Nerede ödediğimiz vergilerin karşılığı, hizmet yapmayan çekilip gitsin. biz insanca yaşamak istiyoruz, nedir bu vurdum duymazlık, kapı kapı dolaşıp yalan vaatlerde bulunuyorsunuz, hiç de yüzünüz kızarmadan. Yeterin artık.”

Bir başka okur da şöyle yazmış: “Artık siteler yapılmamalı fazla geliyor Altınoluk kaldıramıyor,  inşaat istemiyoruz yeter artık.”

 Evet vatandaşlar hem isyan noktasındalar, hem de basit bir çözüm öneriyorlar. “Altyapı yapamıyorsanız, yeni inşaat izni de vermeyin” diyorlar açıkça. Oysa inşaat izinlerini vermekte olan ilçe belediyesi bu konuda fazlasıyla hazır cevap. Zira inşaatlardan geçinen bazı meslek erbabı ile çevrili etrafı. Belediye Başkanı halkın gözünün içine bakarak “adamın Anayasal hakkı, vermeyip de ne yapalım?” diyerek savunuyor inşaat ruhsatlarını. Peki ama vatandaşların “temiz bir çevrede, sağlıkla yaşaması” da bir Anayasal hak değil mi? O konu aklına bile gelmiyor. Kirlilik için ne yaptığı sorulunca da, BASKİ Genel Kurulu bitince söz alıp konuştuğunu söylüyor. Ancak ne söylediği bile anlaşılmadı ki. Vatandaş “nerede kaldı bizim arıtmalar?” diye kükreyebilen birini görmek istiyor artık, lafı ağzında dolaştıranı değil. O nedenle de zaten, sitelerdeki yazlıkçı tabir edilen hemşerilerimiz bile organize olmuş durumdalar. Foseptik derdinden bıktıklarını, kanalizasyonsuz mahalleler olamayacağını söylüyorlar ve yatırım istiyorlar. Aslında Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bile foseptikli bir yazlık konutu var bu kıyılarda. Yani en iyi kendisi biliyor kanalizasyon sistemi olmayan konut sahibi olmanın ne anlama geldiğini.

 

“KIYILAR ALTYAPISI OLMAYAN BİNLERCE KONUTLA DOLDU”

Foseptik sadece kullanım açısından sorun yaratmıyor. Muhtemelen denize sızıntılar da oluyor. Standardı bile var foseptik imalatının ama denetimi hiç yok. Bilimsel bir tespit bile yapılmamış bugüne kadar sızıntılar için. En azından 30 yıldır, bir üniversiteyle anlaşıp araştırma yaptırılmamış. Oysa kimler gelip geçti son 30 yılda belde, ilçe ve şehir belediyelerinden değil mi? O vakitler yazlık konut talebi çoktu ama altyapıyı yapacak para ve kadro yoktu. Sonuçta altyapısı bulunmayan binlerce konutla doldu kıyılar. Foseptikle idare ediyorlar yıllardır. Sitelerin ortak arıtma tesisleri var belki ama denetimi Çevre İl Müdürlüğü’nde. Onlar da ancak şikayet üzerine işlem yapıyor, önleyici denetimleri yok. Şimdi bu manzaraya bakıp da, zincirleme sorumluluk davası açsa vatandaşlar birleşerek bütün bu yöneticilere, nasıl olur? Bu olmaz belki ama bir başka şeyin olacağı kesin: bugün kanalizasyon isteyen vatandaşlar, yarın terfi istasyonu, kolektör hattı ve nihayet yeterli arıtma tesisleri de isteyecekler. Araştırıp, okuyup, soracak ve sonunda bağlantıyı kuracaklar. O vakit de BASKİ ve Büyükşehir Belediyesi kadar, ilçe belediyelerini de sıkıştıracaklar. Zira “benim yetkim sınırlı, görev onların” diyerek aradan çekilme dönemi de bitecek yakında. Yani bu sorun, karar alıcıların nasıl seçileceğine ve siyaset kurumuna da yansıyacak. Vatandaş açıkça söylüyor zaten, beklemek istemiyor: “yapacak olan gelsin” diyor. Nereye? İlçe belediyesine, Büyükşehir’e, Bakanlık mevkiine, iktidara. Cevapları bu kadar açık.

 

YÜZME SUYU ANALİZLERİ NEDENSE HEP ‘İYİ’ ÇIKIYOR!

Daha ne kadar çekecek kirlilik sorununu  vatandaş? Giden yıllar ömürden gidiyor. Yazlıkçı her sene bölgeye yığılıp da nüfus yoğunluğu artınca çözüm isteyerek sonuca ulaşmanın mümkün olmadığını biliyor artık. Üstelik Coronavirüs pandemisi nedeniyle büyük kentlerden uzaklaşma eğilimi artıyor. Doğal gaz da gelirse, yazlık konutlar sürekli oturulan alanlar olacak. Yaz yoğunluğunda çekilen sorunlar da, o zaman bütün mevsimlere yayılacak. Vatandaşlar bu durumun son derece farkında. Peki, atanmış veya seçilmiş yöneticiler ile siyasetçiler de farkındalar mı acaba? Vatandaşların kirlilik sorununu büyüttükleri, abarttıkları falan da yok. Son derece haklılar. Deniz kirli ve renk ile koku da değil bu husustaki tek kıstas. Balıkesir İl Sağlık Müdürlüğü deniz suyu  kaynaklı hastalık vakalarının neden bu kadar arttığını açıklamak zorunda vatandaşa?

Oysa bunu yapmak yerine, eskiden “Yüzme Suyu Analiz Sonuçları” arada bir “ORTA” veya “KÖTÜ” çıkabilirken, şimdi bütün numune analiz sonuçlarını “İYİ” olarak açıklıyor. Hiçbir somut yatırım yapılmamasına rağmen nasıl ulaşıldı bu sonuca acaba? Pina Deresi, Şahindere, Güre Deresi, Manastır Çayı, Edremit Çayı, Havran Çayı gibi akarsuların denizle bağlantı noktalarından alınan numunelerin analiz sonuçlarının nasıl iki senedir “İYİ” çıkabildiğini anlamıyor hiç kimse. Üstelik konu foseptik, kanalizasyon ve arıtma tesisiyle de bitmiyor. Dereler de çok kirli. Peki, böylesine güzelim bir coğrafyada, neden çok kirli derelerimiz? Dağlardan doğan tertemiz çeşitli küçük kollar, birleşip dere, çay olduktan sonra denize kadar kısa sayılabilecek mesafeleri koşarak inerken, ne oluyor da bunca kirleniyor? Her türlü katı ve sıvı atık insan eliyle derelere boşaltılarak yaşam alanından uzaklaştırılmaya çalışılıyor. Dereler bir kirlilik taşıma kanalı haline getiriliyor. Fakat bunu yapınca da bir başka soruna, denizdeki kirliliğine yol açılıyor.

 

EDREMİT KÖRFEZİ’NDEKİ AKARSULAR İŞTE BÖYLE KİRLENİYOR!

Edremit Körfezi’ne dökülen irili ufaklı 18 akarsu var ve bunların kirliliğine yol açan pek çok sebep bulunuyor. Yıllardır kentsel alanlardan çıkan her türlü katı atıkların yığıldığı “vahşi çöp depolama alanlarının” her birinin yanından bir dere geçiyor ve sızan çöp sularını denize kadar taşıyor; kanalizasyon sistemleri yetersiz ve bu nedenle birçok kentsel alanda sıvı atıklar derelere karışıyor, hatta bilerek akıtılan yerler de var; eskiden köy dediğimiz, şimdiki kırsal mahallelerin pek çoğunda kanalizasyon sistemi yok ve her türlü evsel sıvı atık en yakın dereye akıtılıyor; kamuya ait veya özel arıtma tesislerinin kapasite yetersizlikleri ya da arızalanma durumlarında da dereler kirletiliyor, zira bu tesislerin hepsinde de bir by-pass borusu var ve sıvı atıkların en yakın alıcı ortam olan dere yardımıyla denize gönderilmesi rutin uygulama sayılıyor; pek çok kentsel yerleşimde, yağmur suyu drenaj hatları ile kanalizasyon hatları birbirine karışıyor ve özellikle sağanak yağışlarda hatlar bu yoğunluğu taşıyamayınca “fazlalık” dereler vasıtasıyla denize akıtılıyor; bazı kentsel yerleşimlerde, kentin sıvı atıklarını arıtma tesisine taşıyan kolektör hatları, dere yataklarının içinde yer aldığı için, yağış olduğunda havalandırma bacalarından taşan sıvı atıklar doğrudan derelere karışıyor; tavuk çiftliklerinin, besi çiftliklerinin yanından geçen dereler ve çaylara bunların atıkları ve gübreleri boşaltılıyor, gerekli denetimler de yapılmıyor; çeşitli fabrikalar hakkındaki yoğun şikayetler bazen yıllarca sürüyor, sonunda arıtma tesislerinin yetersiz olduğu veya arıtma havuzundan en yakın dereye “sızıntı” olduğu çıkıyor ortaya; tarımda kullanılan çeşitli ilaçların, zehirlerin kutuları, ambalajları derelerimiz vasıtasıyla denize kadar iniyor; çeşitli çadır kamp alanlarında katı atıklar derelere atılarak uzaklaştırılıyor, bu hususu denetleyen veya cezai yaptırım uygulayan da bulunmuyor; pek çok piknik yerinde, kuru dere yatakları çöplük olarak kullanılıyor ve ilk yağmurla beraber bu katı atıklar denize kadar iniyor; denetimsiz vidanjörler teslim noktalarına kadar gitmek yerine, taşıdıkları sıvı atıkları kuru dere yataklarına boşaltabiliyor vb.. İçiniz sıkıldı değil mi?

 

TEK SORUN KANALİZASYON VE YETERSİZ ARITMA DEĞİL…

Fakat durum böyle ne yazık ki. Sıvı atıklar yaşam alanımızdan derelere doğru çeşitli yöntemlerle uzaklaştırılıyor belki ama gittiği yer deniz ve orada da hastalık sebebi oluyorlar. Sahillerimizde görülen hastalık yapıcı bakterilerin, insan veya hayvan dışkısından kaynaklandığını herkes biliniyor. Katı atıklar ise denize inince bir yere gitmiyor aslında, rüzgarın durumuna göre ya o kıyının, ya da bu kıyının sahillerine yığılıyor. Olmadı batıyor, denizin dibindeki canlıların başına bela oluyorlar. Balıkların sindirim sisteminde bile plastiğe rastlanıyor atık.

Özetle, Körfez’in kirlilik nedenleri çok çeşitli, tek sorun kanalizasyon veya arıtma tesislerinin yetersizliği de değil. Derelerin durumu da çok önemli ve öyle bir tarafından bütün kirleriyle koca bir derenin girdiği, öte tarafından tertemiz çıktığı devasa arıtma teknolojileri de yok dünyada. Demek ki, artık gönül rahatlığıyla dereleri kirleterek yaşamaya da son vermek, yukarıda aktarılan bütün sebepleri ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu işleri gerçekleştirme görevi ise, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları arasında dağıtılmış durumda. Her biri işin farklı bir boyutundan sorumlu. Bu durum da bir miktar sıkıntı yaratıyor haliyle. O nedenle, aralarında ciddi bir koordinasyon kurulması gerekiyor. Valilik eliyle ve il bazında, bu konuda aylık bir rapor yapılsa ve kamuoyu ile paylaşılsa elbette çok faydalı olacaktır.

 

NE KURTARIRSAK GELECEK İÇİN KAZANÇ OLACAK…

Peki vatandaşa düşen bir görev var mı? Elbette, hatta bir de değil aslında, iki görev var: Önce kirletmemeleri lazım. Sonra da kirletenleri, belediyeye ve kurumlara ileterek, onlara yardımcı olmaları lazım. Bu vatandaşa verilen anayasal bir görev zaten ülkemizde.

Politikacıların da, çevre sorunları gündeme geldikçe çözümü sandığa havale etmekten artık vaz geçmeleri gerekiyor. Zira öyle bir dönem yaşanıyor ki, doğa adına ne kurtarılabilse gelecek için kazanç olacak. Sadece hızla devam ettirilen kamu malı satış furyasından söz etmiyorum. Betonlaşmadan ve kirlilikten de kurtarmak gereken öyle çok alan var ki aslında. Çevre tahribatı dursun diye, sandığı beklemek yerine, siyasetçilerin de bugünden sahaya inip çevre için direnenlerin yanında olmaları önemli. Bir de somut programlar üretip, seçilirlerse neleri, ne kadar zamanda yapacaklarını açıklamaları ve halka söz vermekle yetinmeyip altına imza atmaları bekleniyor artık.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
KÖRFEZ’DEKİ KİRLİLİK VE LAFI AĞZINDA DOLANDIRAN BAŞKANLAR
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!