Kimlere çile, kimlere ödül?

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Seçimler bitti ve bir kez daha TL’nin adeta çöküşünü izlemek zorunda kaldık. Zaten, bu durumu öngören ve çeşitli uyarılar yapan epeyce gerçek “ekonomist” de vardı ülkemizde değil mi? Seçim öncesi dağıtılan paraların ve verilen sözlerin, ancak böyle bir yöntemle tutulmasının mümkün olabileceğini ifade edenler oldu.

 

Peki, bu durumu anladık ama ülkemiz bu noktaya gelmişken, toplumun farklı kesimlerine karşı neden külfet konusunda adil davranılmadığını anlamak da, açıklamak da çok zor elbette. Bunu biraz açalım izninizle.

 

Geçtiğimiz 20 Haziran Salı günü, öğleden önce Türk-İş Başkanı Ergün Atalay asgari ücretle ilgili üçüncü tur görüşme toplantısına girerken basın mensupları, kararın ne zaman açıklanacağını sordular. O da konuşulanı söyledi, “bayram öncesi” dedi ve “Perşembe-Cuma günlerini” işaret etti. Fakat ilginç bir gelişme yaşandı ve hemen öğleden sonra yeni Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan ve işveren kuruluşu temsilcisiyle birlikte aynı Ergün bey basını karşısına çıktı, net asgari ücretin 11.402 TL olarak belirlendiği ilan edildi.. Beklentilerin epeyce altındaydı bu rakam ve eski görüşmelerde olduğundan epeyce erken bir açıklama olmuştu. Sebebini hemen algılayamadı kamuoyu. Çünkü odaklanılan konu eski Bakan’ın vermiş olduğu “500 USD” sözüydü. Toplantı çıkışında bunu da hatırlattı medya temsilcileri ama kısaca “14 USD eksik kaldı” diyerek geçiştirdi bunu Türk-İş Başkanı.

 

22 Haziran Perşembe günü ise, bu sefer Merkez Bankası’nın yeni Başkanı H. Gaye Erkan kamuoyunun merakla beklediği “önemli faiz kararını” 650 baz puan artış olarak açıkladı. Böylece MB politika faizi de % 8,5’dan 15’e çıkmış oldu. Piyasa daha yüksek bir artışa hazırlandığı için, döviz bir kez daha artışa geçti. 20 Haziran’a göre % 9 arttı, TL bir kez daha trajik bir değer kaybı yaşadı. Bu durum önce, MB’nın 27 aydır neden dövizi sabit tutmak için tüm rezervleri sattığının sorulmaya başlanmasına sebep oldu. Öyle ya, madem “nas” bir kenara konulmuş ve tekrar neo-liberalizmin bilinen yolunda yürümeye karar verilmişti, o halde neden bu kadar “çekingen” bir adımla yetinilmişti. Elbette beklentiler MB faizlerinin % 15’de kalmayıp, daha da artacağı yönünde ama şimdilik döviz değerinin çözüleceğine iyice arttığı da ortada. Fakat aynı zamanda asgari ücret açıklamasında neden acele edildiği de böylece anlaşılmış oldu.

 

Demek ki, MB kararının çerçevesi konusunda önceden “uyarılan” Bakan bey, tarafları uzlaştırarak verilmiş olan “500 USD” sözünün ancak tutulabileceğini görmüş ve buna uygun davranmıştı. Bu durumda 486 USD seviyesi de yeterli görülerek ve “bu kadar çatlak su kaçırmaz” denilerek pişkince açıklanmıştı. Oysa dövizdeki hızlı artış sonucunda, üç gün sonra asgari ücret 446 USD seviyesine indi. İşçiler daha yeni asgari ücretle aylıklarını alamadan, önemli bir kayıpla karşılaştılar. Bakalım daha nerelere kadar gidecek USD hazretleri? İşçiler haklı olarak “bu nasıl söz tutma?” diyecekler ama tren de çoktan kaçmış olacak. Kendilerine dürüstçe davranılmadığını görmekle kalmayıp bir de yaşayacaklar.

 

Oysa 23 Haziran Cuma günü Merkez Bankası’ndan bir açıklama geldi. Politika faizleri arttırılınca, bankaların kredi kartları faizlerini de arttırma kararı alındığı açıklandı. Bir gün önce yapılan faiz artışı nedeniyşe % 40 seviyesinde bir “güncelleme yapılması” ve hatta uygulamanın da bir ay öne çekilmesi uygun bulunmuştu. Bu açıklamadan sonra da yeni MB Başkanı, ertelemiş olduğu toplantıyı Türkiye Bankalar Birliği başkanı ve banka yöneticileriyle bir araya gelerek yaptı. Böylece bankaların zarar etmesine asla izin verilmeyeceği hususu da kamuoyuna ilan edilmiş oldu. Halbuki aynı kamuoyu, MB’nın oldukça uzun süredir bankaları % 8,5 ile fonladığını ve onların bu paraları % 40’la satarak büyük kazanç sağladığını da biliyordu. Bankalara bir kere daha kıyamadılar. Eskisi öyleydi, yeni ekonomi yönetimi de aynı yönde karar alarak kimine birlikte yürüyeceğini göstermiş oldu. İşçiler de gördü bunu, kamuoyu da. Sadece TÜİK karşı olacak değil ya işçiye, anlaşılan MB da aynı kervana katıldı. 

 

Bu arada ani bir kararla BAE’ne giden Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in de umduklarını bulamadıkları anlaşıldı. Sıcak para bağımlısı haline getirilmiş olan Türkiye’ye, o ülkeden can suyu gelmedi. Anlaşılan o ki, bu durumda biraz daha artacak döviz fiyatları önümüzdeki aylarda. Bakalım yaz dönemindeki turizm gelirleri ne kadar etkili olabilecek? Böyle bir etki de olmazsa, o  vakit ülkenin artık tek tip ücreti haline getirilmiş olan asgari ücret de, USD karşısında biraz daha eriyecek elbette.

 

Oysa, TL yılın başından bu yana % 30 mertebesinde erirken ve hayat da vatandaş  için her geçen gün çekilmez hale gelirken, bu durumdan kazananlar var ülkemizde. Basın, üç aylık Kur Korumalı Mevduat hesaplarındaki kazancın % 35’lere çıktığını yazıyor açıkça. Bu artış, haliyle bütçeye ağır bir yük bindirecek ve bütçe açığını da arttıracak. Öte yandan, kredi kartı faiz oranlarında yapılan artış ise halkın bireysel borçlarını katlayacak ve milyonlarca vatandaş daha hukuki takiplerle ve icrayla uğraşmak zorunda kalacaklar.

 

Seçimler biter bitmez durum böyle.. Türkiye ekonomisini rayına oturtacağı söylenen yeni ekonomi ekibinin tercihleri, kısa vadede kimin ödülle, kimin cezayla karşılaşacağını belirlemiş bulunuyor. Yerel seçimlere kadar belki dalgalı bir seyir görebiliriz ekonomide, ancak sonuçta acı ilaç çalışanlara içirilecek, kollanacaklar ise parası olanlar ile o parayı idare edenler olacak.

 

Şimdilik herkese iyi bayramlar.. Bayram gibi kutlayın elbette bu günleri. İmkanı olmayan garibanların yüzünü güldürün mümkünse, hanelerindeki gıda ihtiyacına yardımcı olun. Zira gelen günlerde, kemerler sıkılacak epeyce.

 

 

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Kimlere çile, kimlere ödül?
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!