GİTGİDE yaşlanıyoruz ya; hep maziye dönüp bakıyor akıl.
Ama şehrin mazisini bilenler, bugüne bakıp eskiye özlem duyuyor çoğunlukla.
Öyle ya canım, şehrin simgesi sayılan nice yapının yıkıldığını gördü bu gözler. Komşuluğun, arkadaşlığın, dostluğun, ortaklığın, hemşehriliğin en samimi, en mükemmel olduğu günleri geride bıraktık.
Şimdi her işimiz, her ilişkimiz yapay!
İki sevgilinin her cümlenin başına sonuna “aşkım” sözcüğünü yerleştirmesi gibi..
Aşk ulvidir, büyüktür, güçlüdür. Zırt pırt söylenmez; hissedilir, hissettirilir.
Her cümlenin içinde ‘aşkım’ varsa, yapaydır o ilişki, geçicidir.
Dünün Balıkesir’indeki doğallığa aşıktık biz. Şimdiki Balıkesir’in yapaylığından o yüzden sıkılıyoruz.
***
O doğallığın, dinginliğin, samimiliğin onda biri kaldı mı şimdi?
Plansız programsız büyüyen, henüz bir kimlik oturtulamamış, yönetenleri şehirden bihaber, her işin başı sonu ranta dönmüş, görgüsüzlüğün, sonradan görmeliğin hükümran olduğu bir şehir ortamda yaşarken..
Gel de eskiyi anma!
ŞEHRİN simgeleri dedik ya.. Kervansaray Oteli vardı hani.. Şimdiki Toplu Taşıma Merkezi’nin Cumhuriyet Meydanı’na bakan kısmında. Uzun yıllar Balıkesir’e hizmet verdi orası. Mimarisiyle farkını hissettiriyor, kimseye rahatsızlık vermiyordu.
Balıkesirlilerin sosyalleştiği bir mekandı.
***
MİMAR, öğretim üyesi Yasemin İnce Güney, yıllar önce Mimarlık dergisinde şu tespitleri yapmış Kervansaray Oteli’ne dair:
“Kervansaray Oteli’nin mimari projesi, 1955 yılında yapılan proje yarışmasını kazanan Muhteşem Giray ve Affan Kırımlı’ya aittir. Kervansaray Oteli’nin, dönemini yansıtan kültürel özgünlüğe sahip olması nedeniyle Balıkesir’in kültürel zenginliği sayılarak korunması konusunda, dönemin Oda Genel Başkanı Oktay Ekinci ve Şube Başkanı Cengiz Dikici gibi pek çok kişi hemfikirdir. Ekinci, Kervansaray Oteli’ni, tanımladığı meydanla birlikte 60 yıl önceki planlı imar kültürümüzün ve 20. yüzyıl mimarlık sanatımızın bir yansıması olarak tanımlar.
Bunun yanı sıra, Kervansaray Oteli’nin Balıkesir’in simgesi haline geldiğini Balıkesirliler gibi, yolları Balıkesir’den geçerken oteli kullananlar da kabul etmektedir. Örneğin, Bulutsuzluk Özlemi müzik grubu üyelerinden Y. Mimar Nejat Yavaşoğulları, grubun Ege yolculuklarında uğradıkları Kervansaray Oteli’ni Balıkesir’in Pera Palas’ı olarak tanımlar.
Kervansaray Oteli var olduğu süre içinde, Balıkesir’e gelen konukları ağırlamanın yanı sıra, çok çeşitli kültürel ve sosyal aktivitelere de ev sahipliği yapmıştır. Otelin içinde ya da bahçesinde gerçekleştirilen bu aktivitelerden başka, dış çeperinin tanımlamaya yardım ettiği Cumhuriyet Meydanı’nda, 1980’ler sonuna kadar yapılan milli bayram kutlamaları da otelin kent hafızasındaki önemli yerini vurgular.”
***
SABRİ UĞUR’un modern kent yaratma sevdasına kurban edilen bir yapıdır Kervansaray Oteli.
Orada yaşamlarının en güzel anılarını bıraktı Balıkesirliler. O anılar, moloz yığınlarının altında kaldı.
Oysa kentler asfalt yollarıyla, granit kaldırımlarıyla, trafik sinyalizasyonlarıyla, çok katlı yapılarıyla, alışveriş merkezleriyle anılmazlar. Kentleri unutulmaz kılan, içinde barındırdığı simgelerdir.
Kervansaray bu şehrin simgelerinden biriydi.
***
BİZİM DE çok anımız kaldı, molozların altında. İş çıkışı, oğlan küçük o zaman; Güzide’yle beraber haftada bir, on beş günde bir, mutlaka akşam yemeği sosyalleşmemiz olurdu. Bizimki yürümeyi yeni yeni öğrenirken, Kervan’ın arka bahçesinde kurulu masaları tek tek dolaşıp kendini tanıtırdı.
Önceki gün 102 yaşında yaşama veda eden Müşerref Yırcalı’nın da ikinci eviydi orası.
Oteli ve restoranı Müşerref Hanım işletiyordu. Sert mizaçlı, biraz üstten bakışlı görünse de, içi yumuşacıktı. Ağaçlardan kopardığı meyveleri yedirirdi müşterilerin çocuklarına.
Sayısız Balıkesirlinin düğünü, nişanı, sünneti, toplantısı, eğlencesi orada oldu.
Türkiye’nin 9. Cumhurbaşkanı merhum Süleyman Demirel’in de vazgeçilmeziydi.. Kâh Başbakan, kâh Cumhurbaşkanı, kâh muhalefet lideri sıfatıyla gelip gittiğinde, Kervansaray Oteli olurdu, yegane uğrak yeri.
Balıkesir’e yüksek vergi ödeyen mükellefleri ödüllendirmek için geldiğinde, mutlaka öğle yemeği seremonisi yaşanırdı. Her gelişinde, gözleriyle rahmetli Behram Eker’i arardı; “Behram nerde, Behram” seslenişi de, seremoninin bir parçasıydı adeta!
(Behram Eker’i tanımayanlar için parantez açalım.. Namı diğer Deli Behram! Cumhuriyet ve Atatürk sevdalısı, köylülüğünden taviz vermeyen, Adalet Partisi’nin Balıkesir’deki mühim karakterlerinden, eski mebbus Behram Eker… Allah rahmet etsin. Bizim gazetede de çok yazı yazdı şehre dair… Demirel O’na seslenir, Behram Amca da ‘burdayım Sülüman Bey’ diye karşılık verirdi…)
Protokolle orada buluşur, orada yemek yer, orada toplantılar yapardı Demirel.
Zamanın devlet adamları, sanatçıları, yabancı konuklar falan… Çok misafir geldi geçti salonlarından, odalarından, koridorlarından.
Ne orkestralar çaldı, ne sanatçılar şarkılar söyledi.
Öyle mekanlara giderken şık şıkıdım giyinirdi şehrin hanımları; saçlar yapılır, makyajlar tazelenirdi; mekana ve insana saygının tezahürü olarak. Takım elbiseli, kravatlı, traşlı adamların şehrin sokaklarında yürüdüğü zamanlardı.
Bittabi, lafı sözü dinlenen, oturaklı, ciddi, bilgili, geniş gönüllü, tahammüllü insanlardı onlar. Şimdinin zırtapozlarına bakınca, “ne varsa eskilerde var” diye iç geçiriyor insan.
***
KERVANSARAY’dan geriye 7 palmiye kaldı. Onlara ağaç değil, direk muamelesi yapıyor şehri yönetenler. Hem bayrak flama resim asmak, hem aydınlatma maksatlı!
O zamanki yerel yönetim için Kervan’ı yıkmak, şehirdeki Yırcalı gücünü yıkmak anlamına geliyordu bir nevi.
“Yıkmayın, otel olarak değerlendirmeyecekseniz, güçlendirin, bakım onarımdan geçirin, kültür sanat merkezi olarak şehre kazandırın” diye çok yazdık söyledik.. Yıkmaya odaklı anlayış kararlıydı.
Oradan her gün geçiyoruz; bir sabah, bir akşam.
Her seferinde iç geçiriyoruz.
***
MÜŞERREF YIRCALI da tarih oldu şimdi; tıpkı yıllarca yönettiği Kervansaray gibi.
O’nun anısına, Kervansaray’dan söz edeyim istedim bugün.
Selam ederim.