KENTLEŞME ÖZGÜNLÜĞÜ YOK ETMEK ANLAMINA GELMİYOR!

AYNI tornadan çıkma şehirler oluşturuyoruz.

Kaldırımı, taşı, yolu, çevre düzeni, yapısı, bilmem nesiyle hepsi aynı.

Sadece kentler değil, köyleri de birbirine benzetiyorlar.

Köyün yoluna, meydanına, sokağına döşenen taş.. Birkaç kilometre ilerideki köyünkiyle aynı.

İnsan insana benzemez.

Yerleşmelikler de birbirine benzememeli.

Her yerde aynı projeyi uygularsan.. Ne özgünlüğü kalır yerleşmeliğin, ne güzelliği.

 

***

ÖYLE Kİ, çöp konteynerin, oturma bankın, çevre düzenin, şehir estetiği adına yaptığın çalışmalar falan.. Farklı olacak ki birbirinden, insanda “nereye gitsen aynı” hissi oluşmayacak.

 

***

EN çok da sokaklara, caddelere, her yere döşedikleri parke taşlar.

Yani bu taşları döşeyen arkadaşlar.

Ya onlar hep aynı arkadaşlar.. Ya da ellerinde hazır döşeme şekilleri var, ona göre döşüyorlar!

Hani ayağın çamura değmiyor, toz toprak oluşmuyor falan ama.. O kadar sakil, o kadar sevimsiz, soğuk duruyorlar ki.

Hele de üstünde bir gram yeşillik yoksa.. Yani taşı döşemek için yol kenarlarındaki ağaçları tırpanladıysan bir de.. Taş çölü gibi duruyor yani!

 

***

MESELÂ Güre sahili.

Biliyorsunuz, Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz Körfez’i çok önemsiyor.. CHP’li bir Belediye iş başında olmasına rağmen oralara hizmet yağdırıyor. Bunun karşılığında bol bol teşekkür ediyor CHP’li yöneticiler.

Edremit Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan’ın bir teşekkürü de Güre’deki sahil düzenlemesi içindi.

Oraların insanı olarak, oraların doğallığına rahmet okutan bu yapaylığa nasıl teşekkür etti ki?

Sahilin taşlı topraklı, bazen tozlu çamurlu, ama kendine özgü yapısı ve doğallığı vardı eskiden.

Boydan boya gri taşlarla döşeyince kordonu..

Ortalık yeşilsiz kalıvermiş.

Çorak görünümlü, bakınca büyük eksiklikler hissettiren, göze hoş gelmeyen bir manzara çıkmış ortaya.

Pazar günü birkaç saatliğine oralardaydık; Güre’deki ADD’nin çay bahçesinde oturduk, çay içtik.

Uzun zamandır Güre’nin sahil tarafına geçmedik.

“Bakalım, neler yapmışlar” diye girdik ki.. O çorak, o yapay taşlı manzara çıkıverdi karşımıza.

 

***

SAHİLDEKİ eski fabrikanın oradan taa Adrina Otel’e kadar taş döşemişler.

Otelin oralardaki devremülkçüler mutlu olmuştur.

Sahildeki çay bahçelerinin, restoranların, meyhanelerin de eski doğallığı kalmamış.

Dolgu da yapılmış sanki.

Eskiden deniz taşlarıyla süslenmiş bir meydancık vardı Güre sahilinde.

İş makinalarıyla kazıyıp kaldırmışlar.

Yer gök parke taşı olmuş.

 

***

GÜRE’yi örnek olarak verdik. Körfez’de de, Merkez’de de, kırsalda da durum farklı değil.

Oysa hepsinin kendine göre özgün dokusu var.

Başka ülkelerde şehirler, kasabalar birbirine nasıl benzemiyorsa.. Bu benzemezlik, bu farklılık insanları nasıl oralara çekiyorsa..

Bizim buralarda da öyle olmalı.

“Ben yaptım oldu” mantığıyla hizmet yapılmaz.

Oraların sakinleri, yaşayanları, gerçek sahipleri vardır; onların beklentileri, talepleri dinlenir.

Yörenin özgünlüğünü zedelemeden, yaşam alışkanlıklarını değiştirmeden, doğallığı tahrip etmeden yaparsınız ne yapacaksanız.

 

***

ALTINOLUK’un her yanı beton artık. Dağı taşı, zeytinliği sahili.. Beton!

Geçmiş yıllarda sahil bölgesinde yapılan düzenleme ve dolgu çalışmalarıyla yeni bir sahil şeridi kazandırılmıştı.

Altınoluk’un kozmopolit yapısı ekseninde, oralardaki düzenlemeleri ‘şehircilik’ adına olumlu gelişmeler şeklinde değerlendirebiliriz belki.

Ama Güre’de öyle bir yapı yok ki.

Her haliyle sahil kesimi açısından çirkindi belki. Ne ki, o doğal görünümü içinde çirkinliği eritiyordu.

Yani doğal çirkinliğine alışan ve bunu ‘özgün’ kabul eden insanlara, şimdi yapay bir çirkinlik sunuluyor.

 

***

 

 

Güvenlik ve huzurlu şehir kimliğinden uzaklaşıyoruz

 

İHA’nın 14 Eylül 2020 tarihli Balıkesir haberleri sayfasından:

“Ayvalık’ta Jandarma’dan uyuşturucu operasyonu.”

“Balıkesir ve Bandırma’da 7 kişiye uyuşturucu operasyonu.”

“Edremit’te iki kişi uyuşturucu ticareti yaptıkları iddiasıyla tutuklandı.”

“Balıkesir’de uyuşturucu operasyonu: 10 kişi yakalandı.”

“Bandırma’da esrar operasyonu.”

“Bursa’daki dev uyuşturucu operasyonunda 41 tutuklama.” (Balıkesir bağlantısı var.)

13 Eylül 2020 tarihli Balıkesir haberlerinden de bir iki örnek verelim:

“Balıkesir’de polisten şafak operasyonu! Bazı işyeri ve evlere şafak vakti uyuşturucu ve silah baskını yapıldı.”

“Balıkesir’de polis son bir haftada 28 silah ele geçirdi.”

 

***

BALIKESİR’de hemen hergün uyuşturucu ve silah operasyonları yapılıyor.

Bir yandan polis, bir yandan jandarma şehirde, kırsalda, sahilde, her yerde baskınlar düzenliyor; kaçak silahları topluyor, uyuşturucu tacirlerini zımbalıyor.

Bölgedeki asayiş olaylarının en çoğu uyuşturucu ve silah.

Bir de hakkında arama – yakalama kararı olanları çok sık görüyoruz haberlerde.

Hergün haklarında arama – yakalama kararı olan onlarca şüpheli yakalanıyor.

Bu durum, polis ve jandarmanın bölgede güvenlik ve huzur adına çok sıkı çalıştığını gösteriyor.

Yine bu durum, bölgenin güvenlik ve huzurdan hızla uzaklaştığının göstergesi.

Uyuşturucu tacirleri için Balıkesir bölgesi ‘yaşam alanı’ olmuş.

En çok da Körfez bölgesinde yoğunlaşan uyuşturucu trafiği oldukça hızlı.

Ruhsatsız, kaçak silahlanmandaki artış da korkutuyor.

Mafyatik olaylarda da artış var. Çünkü yine Körfez bölgesinde önemli bir rant söz konusu.

 

***

ARANANLAR yakalanıyor, uyuşturucu işi yapanlar yakalanıyor, kaçak silahçılar yakalanıyor.

Ama gördüğünüz gibi, operasyonların ardı arkası kesilmiyor.

Yani.. Yakalananların boşluğunu başkası dolduruyor anında.

Suç ve suçlu sayısı artıyor.

Balıkesir büyüdükçe, suç çeşitliliği de, suçlu da büyüyor.

Güvenli ve huzurlu kent ortamından hızla uzaklaşıyoruz.

 

Exit mobile version