Kedi için bacaları kırdık nitekim!

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

BİZİM beyaz kedi Neriman, yeni ofisin açık baca deliğine sıkıştı.

Arama, kurtarma, söndürme ve bilumum vazife sorumluluğunu sabırla yerine getirdiklerini bildiğim itfaiyeci arkadaşlar gelip kurtardı.

Ama ne kurtarma!

 

***

ŞU sıra bizim ailenin birer ferdi olan kedi ve köpeklerden muzdaribiz.

Muzdarip derken, “bu hayvanlar ızdırabımız oldu” anlamında değil, yanlış anlamayın; çok sevdiğimiz için üzerlerine titriyoruz. Biz titredikçe, onlar ters köşe yapıyor her seferinde.. Biz üzülüyoruz.

 

***

ÖNCE köpeciklerimizden bir acı haber vereyim.

Köydeki evin bahçesine terk edilen beş yavru köpeciğimiz vardı. Üç aydan fazla baktık, besledik, sevdik. ısıttık, temizledik.

Onlar için fazla mesai yaptık hergün. Sabah erkenden köye git, karınlarını doyur, barınaklarını temizle.. Akşamüstü yine köye git, karınlarını doyur, barınaklarını temizle…

Bu böyle haftalarca sürdü.

Civar köylerin koyun keçi besicileri dişi köpekleri sevmiyor; erkek yavruları ayırıp dişileri araziye terk ediyor. Bizim köpecikler de öyle.

İlk kucağa aldığımızda “bunların hepsi erkek” dediydik. Köpek mi besledik büyüttük bunca zaman, ne bilelim erkek mi dişi mi!

Kedi konusunda uzman sayılırız artık; uzaktan bakınca anlıyoruz cinsiyetini…

Neyse.

 

***

BİZİM köpecikler koşup oynarken bahçede, içlerinden biri dermansızlaştı, yattığı yerden kalkmaz, yemez içmez oldu. Kakasında beyaz beyaz parazitler ve dışkısından kan gelmeye başladı.

Veteriner götürdük, ilaçtı, iğneydi falan; iyileşemedi bir türlü.

Yan tarafa ayırdık, diğerlerine bulaşmasın diye düşündük.

Maalesef hepsi hastalandı. Pestil gibi serildiler yere.

Sabahları bahçeye ve köyün içine salıyorduk onları. Dolaşıp geri geliyorlardı.

Bir sabah geldik, ne görelim; en irileri olan Kocabaş çitin ardında kaskatı kesilmiş. Dokununca anladık ki, ölmüş bizim Kocabaş.

Ayrı tuttuğumuz Karaburun kendi yerinde yatıyor.

Diğer üçü yok!

Tellerin üstünden nasıl atladılarsa artık, çıkıp gitmişler.

Öleceklerini anladıklarında, kayıplara karışırlarmış, öyle dedi köpek besleyen arkadaşlar.

Benekli, Miniş ve Karakulak geri dönmedi.

Seslendiğimizde, kulaklarını zıplata zıplata koşar gelirlerdi yokuş aşağı.

Günlerce bekledik, bir umut…

Gelmediler.

Köyün çalıyla, yabani otla, ahmedirefik ağaçlarıyla kaplı sessiz köşelerinde kaybolup gittiler işte.

Biz kalakaldık Karaburun ve Suskun’la baş başa.

 

***

SUSKUN’u biliyorsunuz, geçen yılın mahsulü… O da çok çile çekti; çektirenlere lanet olsun.

Şimdi bizi koruyor!

Bir de kıskanç, bir de bencil… Sadece O’nu seveceksin, O’nunla ilgileneceksin; Karaburun’u azıcık okşadık mı yavrucağızın boğazına geçiriyor çenesindeki sivri dişleri.

Bittabi önce Suskun’u seviyoruz mecburen. Yoksa, ötekinin işi zor.

 

***

DÖRT köpeciğin kaybı bizi hayli üzdü. Ama ne yapalım, ömürleri o kadarmış.

Gelelim kedilere.

Gazetede sokaktan gelme dört kedimiz var. Karakedi, Tırsık, Aşil, Neriman.

Kedi milleti, adres değişikliğini sevmez hiç. Yaşam alanlarına müdahale etmeyeceksin, yer değişikliği falan yapmayacaksın.

Ofisi değiştirdik malum; eski yerden taşındık, şimdi yeni yerimizdeyiz.

Eşyalar geldi, yerleştik, en son kedileri getireceğiz.

Getirdik nitekim.

Yeni yerin zeminine ayak basar basmaz deli danalar gibi kaçıştılar sağa sola.

Hiç aklımıza gelmez, baca deliği açıkmış; bizim beyaz kedi Neriman nasıl yaptıysa yaptı, iki metrelik dolabın üstüne zıpladı, baca deliğinden içeri girip saklandı.

Gel diyoruz yok, elimizi sokuyoruz içeri, bir kedinin geçebileceği genişlikte değil.

Eyvah, kedi delikte sıkıştı kaldı!

 

***

BÖYLE durumlarda ne yapılıyor artık; İtfaiye’ye haber veriliyor.

Hayvansal operasyonlarla sık sık gündeme gelen Büyükşehir İtfaiyesi’ne haber verdik; kısa sürede geldiler. İki genç İtfaiyeci, ne yapalım, ne edelim, nasıl çıkaralım diye plan program yaptı; sonra operasyon başladı.

Yukarıdan itiyorsun gelmiyor, aşağıdan çekiyorsun olmuyor.

Çatıya çıkıp aşağıya top sarkıttılar, diğer bağlantıları tıkadılar.. Artık çıkabileceği tek yer, girdiği delik.

Ama çıkamıyor işte.

“Kırın baca duvarlarını” dedik.

Balyozla güm güm indirdiler tuğlaları.. Her yer delik deşik!

Bıkmıştık inşaat molozu temizlemekten; yeni adreste ilk işimiz moloz temizlemek oldu yine.

Dört saatlik bir çalışmanın ardından kedinin kafasını yakalayabildik. Deliği genişlete genişlete dışarıya çıkardık.

Bizim beyaz kedi, antrasit olmuş… Bir hafta kirini pasını yaladı temizlenmek için.

 

***

BU kere Tırsık yok piyasada. Neriman’ı çıkardık bacadan; acaba Tırsık da mı girdi aynı deliğe?

Işık yak, aşağı bak, yukarı bak, ses dinle, tıkırtı bekle; yok.

Tırsık en son eklenendi bizim aileye. “Son giren ilk çıkar” dedim gülerek…

Ya çıkar bir yerlerden, ya da bizden vazgeçti; kapı aralığından vınlayıp geldiği sokaklara geri döndü!

Ertesi sabah, dolaplardan birinin altındaki delikten uzattı kafasını.

Bütün gün orada saklanmış. Boşuna Tırsık koymadık adını; neredeyse bir yıldır bizimle, henüz dokunabilen olmadı…

 

***

İTFAİYECİ arkadaşlara bu kurtarma operasyonu için teşekkür edelim tekrardan. İyi çalışıyorlar, kurtarana kadar uğraşıyorlar; “yapacağımız bir şey yok” demiyorlar.

Zaten hep söylerdim; her yanı dökülen Büyükşehir Belediyesi’nin en çalışkan, en sorumlu, en etkili birimi İtfaiye teşkilatı.

 

***

“BİTTİ mi artık, başka mevzuya geçelim mi” diye sorarsanız.. Bitmedi!

Bir de Eftelya’mız vardı evde.

Paşa, Bahattin ve Eftelya. Bizim evin kedileri.

Bahattin yedi yaşında, Paşa ve Eftelya dört… Bahattin, made in Cyprus. Bizim oğlan Kıbrıs’ta okurken Lapta’da bulup sahiplendi. Mezun olunca O’nu da getirdi yanında. Dört yıldır falan bizimle yaşıyor.

Paşa ile Eftelya kardeş.

Birbiriyle uyumsuz ve sürekli kavga eden üç kedi.

Eftelya, üstündeki baskı ve şiddetten muzdaripti nicedir. Bir yolunu bulup kaçmış.

Mahallede bakmadığımız cadde, sokak, bahçe kalmadı.

Arabaların altı, apartman kuytulukları, ağaç dalları, balkonlar, akla gelebilecek her yer.

Yok bizim kedi!

On beş – yirmi gün oldu.. Hâlâ sabahları gazeteye gelirken oraya buraya bakınıyorum; akşam eve gelirken telefonun feneriyle arabaların altını kontrol ediyorum. Yok!

Gitti bizim Eftelya.

Sokağı bilmez; herkese sevdirmez kendini, uzak durur. Dış ortama kolay uyum sağlayamaz.

Umarım sıcak bir el dokunmuştur; belki de alıp sahiplenmişlerdir. Hazır beslenmiş, büyümüş, güzelleşmiş, kısırlaştırılmış, tertemiz pırıl pırıl bir kedi; yavruyken alıp büyütme derdi yok, ne güzel işte.

Öyle olmuştur umarım.

Özlüyoruz Eftelya’yı.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
Kedi için bacaları kırdık nitekim!
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!