100 yıllık Cumhuriyet’in 1/5’den fazla 21 yıllık süresiyle Türkiye’nin en uzun iktidarı. Kendi ifadesiyle ‘metal yorgunu’ kutuplaştırma ve ötekileştirme siyasetiyle ülkeyi karpuz gibi ikiye ayırmış, bir tarafta iktidarın her koşulda kalmasını isteyenler, bir tarafta her koşulda iktidarın değişmesini isteyen bir kitle vardı.
2018’de yeni sistemle birlikte sorunlar daha da ağırlaştı, ekonomik dengeler bozuldu, cari açık arttı, bütün baskılamalara rağmen dövizin yükselişi durdurulamadı. Bankada dövizi olanlar dövizini alamadı, serbest piyasada döviz alım satım arasındaki fark 2-2’5 TL’yi geçti. Enflasyon patladı, varlık fiyatları fırladı; konut ve araç alabilmek hayale dönüştü, kiralar ödenemez hale geldi. Bozulan ekonomi dengeleri insanları geçinemez hale getirdi. Kimine göre 10 milyon, kimine göre 10 milyonun üzerinde farklı ülkelerden Suriye, Irak, İran, Afganistan, Pakistan sığınmacı sorunu oluştu.
Üstüne üstlük 11 ili kapsayan deprem felaketi yaşandı. İktidar 48 saat deprem bölgesine gidemedi. AFAD ve Kızılay depremzedelerin derdine derman olamadı, Kızılay; çadır, kan sattı.
Ülkenin siyasi bölünmüşlüğü, sığınmacı ve ağır ekonomik şartlar altında gidilen seçim sürecinde sistemin zorunlu kıldığı siyasi ittifak genişletildi. Ülkenin ağır şartları karşısında bu seçim ‘tünelden önceki son çıkış, bu seçim son seçim olabilir, bu seçim kazanılmazsa ülke için felaket olur…’ Ve muhalefet; boş tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur iddiasıyla kesin gidiyorlar, biz kazanıyoruz, tamam bitti bu iş iddiasını ortaya koyarak seçime gitti.
Birinci turda yorgun iktidar Meclis çoğunluğunu elde etti. İlk kez yapılan ikinci turda 21 yıldır ülkeyi tek başına yöneten, birçok tezi çöken Erdoğan bir kez daha Millet İttifakı adayı Kemal Kılıçdaroğlu karşısında cumhurbaşkanlığını %47,82’ye karşı %52,18’le kazandı.
Seçimden sonra birçoklarının dediği gibi ‘biz demiştik’ demenin yararı yok. Evet biz de adaylaşma sürecinde düşüncelerimizi kamuoyuyla paylaştık. Aday belli olduktan sonra en yüksek katkıyı sağlamak için ne yapılması gerekiyorsa yaptık. Seçim süresince iktidarın hukuksuzluklarını, kamu gücünü sonuna kadar nasıl kullandığını sürekli yazdık. Tabi bunlar sürpriz, beklenmeyen bir durum değildi. İktidarın varlığını sürdürmek için elindeki tüm imkanları sonuna kadar kullanacağı biliniyordu.
Neyse, tarihi denilen, mutlaka kazanılması gerektiği söylenen, terliği koysak kazanırız denilen, bu ekonomik kriz karşısında seçim kazanamaz denilen iktidar karşısında seçim kazanılamadı. Kısacası 1 yıl önce Erdoğan dışında seçim kazanma umudu olmayan iktidar hem Meclis çoğunluğunu hem de cumhurbaşkanlığını kazandı. Erken seçimi zorlayacak olağanüstü bir gelişme olmazsa 5 yıl daha aynı anlayışla ülke yönetilmeye devam edecek.
Eskiden TBMM’nin tabur girişinde ‘’Hiçbir mazeret başarının yerini tutamaz’’ dediği gibi…
Olağanüstü anlamlar yüklenen seçim başarısızlıkla sonuçlanmış, seçim kaybedilmiştir. Şimdi buradan farklı siyasi anlayışların bir araya getirilmesi büyük başarıdır denilemez; evet önemlidir ama sonuç istenildiği gibi olmamıştır. Parti devleti haline gelen iktidarın devletin tüm olanaklarını kendi lehine kullanmasına yönelik; ama canım şartlar eşit değildi, devlete karşı yarıştık demek doğru değildir. Seçimi kazanacağız, ‘kazanıyoruz’ denilirken de şartların eşitsiz olduğu biliniyordu. Seçim öncesi ve seçim sürecinde yaşananların tümü öngörülen gelişmeler olduğuna göre buna göre stratejiler geliştirilmeliydi. Rakibin beka, güvenlik kaygıları ve terörle ilişkilendirme suçlamalarına aynı tonda cevap verilmeliydi…
İddia edilen ‘kıyamet senaryosu’ gerçekleşmiş, iktidar seçimi tekrar kazanmıştır. Şimdi ne yapılacaktır?
Ekrem İmamoğlu’nun ‘’Değişmeyen tek şey değişimdir. Her sahada, her ortamda değişim. Aynı şeyler yapılarak farklı sonuçlar mı beklenecektir’’ dediği gibi her sahada, her ortamda değişim, yeni yollar mı aranacaktır, yoksa bu sonuçlardan yüksek başarı sonucu çıkararak aynı anlayışla devam mı edilecektir.
Kemal Kılıçdaroğlu vaat ettiği çağdaş demokratik anlayışı, demokratik mirası Türkiye’ye bırakma imkanını elde edememiştir ama bizzat kendileri CHP’de bunu yaparak, değişimin, dönüşümün öncüsü olarak CHP’yi geleceğe hazırlayabilir.
‘’Bunca yıl sönmemiş umudum, Nisan değilse Mayıs, Perşembe değilse Pazar…’’ Atilla İlhan