KANSER OLMAK!

Sinsi bir hastalık olduğu söyleniyor.

Sözlüklerde ise  “kendiliğinden, düzensiz olarak bölünüp çoğalarak bulundukları bölge dışına yayılabilen ve doğal gelişimi ölüme yol açan, genellikle kötücül ur biçiminde olan bütün doku ve göze bozukluklarını kapsayan ortak ad” şeklinde tanımlanıyor. 

Kendiliğinden ve düzensiz yayılması, tıp biliminin bir yorumu ama kanser denen illetin kendiliğinden ve düzensiz yayılmasının elbet bir temel nedeni var: İnsanın kendine dikkat etmemesi, insanın kendine bakmaması, annemin deyimiyle, insanın kendine mukayyet olmaması. 

Kendine mukayyet olmayan, kendine bakmayan, kendine dikkat etmeyen insanın, toplumun hatta ülkelerin başına neler geleceğini düşünelim. 

 

Ekonomik yapınıza dikkat etmezseniz, günün birinde insan olarak cebiniz, ülke olarak da bütçeniz açık verir. Borçlanma, elinizdekileri satma, kredi alma, borçlandığınız kişi ya da ülkelere gebe kalma, kendinizden ya da ilkelerinizden tavizler verme ve sonuçta o bildik deyimle batma noktasına gelirsiniz. 

Kültürel yapınıza dikkat etmezseniz, başkalarının kültürel baskısına boyun eğer, onlar gibi düşünmeye, onların ezgilerini söylemeye, onlar gibi yaşamaya başlar, kendiniz olmaktan çıkarsınız. 

Haklarınızı ve özgürlüklerinizi bilmez, fark etmez ve sahip çıkmazsanız, birilerinin size tanıdığı haklardan ve özgürlüklerden ötesini yaşayamaz, haksızlık ve baskı yaşadığınızda ise boşuna feryat edersiniz. 

Kendinize mukayyet olmazsanız, birileri size mukayyet olur; farkında mısınız?..

Sizi seçim dönemlerinde seçmen olarak görür seçilmek isteyenler. Onların gözünde seçmen öte biri değilsinizdir. 

 

Sizi tezgahın ardında duran, ki bu tezgah hayatın her yerinde kurulmuştur, bir işyeri, bir alışveriş merkezi, bir market ya da para ödediğiniz her yer o tezgahtır; tüketiciden ibaret görür satıcılar. Onların gözünde, onların ürününü satın alacak ve para verecek bir tüketiciden ibaretsiniz sadece. O tezgahın önüne gelene dek döktüğünüz ter, o malı aldıktan sonra edineceğiniz yarar ya da o malın iyi bir ürün olup olmadığı onları ilgilendirmez. Devir, al sat devridir ve sizler o devrin alıcılarından ibaretsiniz. Size çocuğunuzun geleceğini, size yaz aylarınızın tatillerini, size hiç gücünüz yoksa umudu onlar satar ve hayatınızı sadece nefes alan tüketiciler olarak sürdürmeniz için her şeyi yaparlar. Yeter ki ölmeyin ve tüketin. 

 

Sinsi ve kendiliğinden ve her yere yayılan bir kanserdir hayat diye yaşadığımız. Kelimeler ve kavramların gerçek anlamlarını yitirdiği bir dünyada yaşıyoruz. Arkadaşlık, dostluk, kardeşlik en çok dile getirdiğimiz kavramlar ama arkadaşça, dostça ve kardeşçe davranmıyor, yaşamıyor ve yaşadığımızı sanıp kendimizi avutuyoruz. Ve bu yüzden hayatımızda arkadaşlarımız, dostlarımız, kardeşlerimiz var ama gerçekte arkadaşımız, dostumuz, kardeşimiz yok. Onlar zor zamanda yanınızda değiller ama günün her anında sadece cümleleri ile her yerdeler.  Her yere sıçrayan kanser gibiler. 

Ekonomi ve eğitim ve kültür. Bu temel taşlarına sinsice yerleşen kanser, kendini tanımamak, kendini bilmemek ve kendine sahip çıkmamaktır. Kendini ve geçmişini bilmeyen, kendini tanımayan ve kendine sahip çıkmayan bir insanın, bir toplumun ve bir ülkenin kanser olmasına şaşırmamak gerek. 

 

Kendine mukayyet ol, der hep annem. 

Kendimize mukayyet olamadık be annem. 

Kan ter dökerek bir ülke kurmuştuk bak. Nicedir kanser olduk. Sinsice içimize girmiş ve kendimize sahip çıkmamakla büyümüş ölüm denen illet. 

Exit mobile version