KLİŞE haline gelen ‘Hukuk bir gün herkese lazım olacak’…
Sayıştay Başkanı’nın bile eleştirdiği Kemal Kılıçdaroğlu’nun; Ankara-İstanbul adalet yürüyüşünün, ‘hak, hukuk, adalet’ sözü, İstanbul Belediyesi’nden çıkarılanların haklarını savunma argümanı haline geldi.
Siyasi düşüncesinden dolayı kişilerin işten çıkarılması, çalışmalarına olanak tanınmaması en temel insan haklarına aykırı, asla kabul edilemez, asla savunulamaz. Her çalışan siyasi fikri, düşüncesi ne olursa olsun ehliyeti, liyakatine uygun sorumlu olduğu alanda çalıştığı kuruma-birime en yüksek katkıyı sağlamak için çaba harcamalıdır.
Peki mevcut süreç öylemi işliyor derseniz kesinlikle öyle işlemiyor. Geçmişte de hiç kuşku yok siyasi tavassutla işe alımlar olmuştur ama hiçbir dönemde işe alımlar AKP döneminde olduğu gibi siyasi tavassutla, siyasi torpille; işe insan değil, insana göre iş yaratma bugün olduğu kadar olmamıştır.
Partili cumhurbaşkanı Erdoğan bugün başta CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve belediye başkanlarını hani siz, seçimlerden önce söz vermiştiniz kazandığınız belediyelerde kimsenin işine son vermeyecektiniz diye eleştiriyor. Kendi sözleri üzerinde yükleniyor ya…
Oysa kendileri iktidara geldikten sonra aşırı kadrolaşma ile suçlamaya muhatap olduğunda, kamuoyuna açık, aleni olarak ‘elbette kadrolaşacağız, elbette kendi kadrolarımızı işe alacağız, bugüne kadar bizden öncekiler kadrolaştı, müsaade edin bizde kendi kadrolarımızı yerleştirelim’ mealinde kamuoyuna çok açık beyanları var.
Ve 25 yıllık yerel, 17 yıllık genel iktidarlarında işe alımlarda partiye üye olmayı temel şart olarak kabul ettikleri gibi sadece işe girmek için üye olanları değil kuvvetli referansı olanlara iş verdiler. Taşerona ilk şartları çalışanları biz belirleyeceğiz oldu. Herhangi bir işe alım sınavında yüz üzerinden yüz alan bir kişi sözlü mülakatlarda partili değilse düşük mülakat puanıyla işe alınmadı; yeteneği, kabiliyeti, eğitimi, aldığı puan ne olursa olsun.
Ayrıca seçimler öncesi ‘hızlıca’ işe alınanlar, kayyum döneminde şişirilen kadrolar ve en yaygın olarak parti teşkilat mensuplarının hiç belediyelere gitmeden, çalışıyormuş gibi; bankamatik denilen yöntemle çalışıyor gözükenlerin tespit edildiği iddiaları var.
Sosyal medyada bunu özetleyen espri ‘işten çıkarılmamızı protesto için belediye önünde eylem yapacağız mesajına; bana bir konum atar mısın’ paylaşımı durumu özetliyor.
Siyasetle gelenin, siyasetle gitmeyi kabul etmesi acı da olsa bir gerçektir.
Seçimler öncesi mevcut belediye başkanı için kendini feda edercesine gece gündüz çalışan, olası başkan aleyhine her türlü mücadeleyi veren yetmedi, başkaları tarafından ellerine tutuşturulan bildiriyle kamuoyuna seçilecek başkana karşı oldukları açıklamalarını yapan yani ‘aşırı siyasallaşan’ yetmedi hakarete varan açıklamalarla; seçilse bile başkanım olamaz, onu başkan olarak kabul etmiyorum diyen çalışanların hiçbir şey olmamış gibi ben çalışmak istiyorum demesi kabul edilebilir değil.
Yeni başkan çalışmak istese bile o çalışanın gerçekten işine sahip çıkacağı, verimli olacağı, karşı olduğu başkanın başarısına katkı sağlamak için kendisinden bir şeyler katacağı oldukça şüphelidir.
O nedenledir ki, aynı partiden olsa bile başkanlar değiştiğinde, kendisinden önceki kadrolarla ilgili ciddi değişim tasarrufuna gitmektedir.
Partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın literatüre kattığı; seçilen elbette kendi kadrolarını getirecektir anlayışı tartışılır olsa bile gerçeğe dönüştü. O kadar ki kamu bürokrasisine girebilmek için ‘kuvvetli’ parti referansı ile işe girip görev alabilenler, görevlerinde devlet adına değil parti adına, partiliden daha çok parti militanı gibi görev yaptığına o kadar çok tanık olunuyor ki; artık yadırganmıyor, yadırganmadığı gibi normal karşılanıyor. Ve hatta o davranışı haklı çıkaracak şekilde; elbette öyle davranacak çünkü halka hesap verecek olan siyasilerdir savunusuyla bürokrasinin parti refleksli görev yapma biçimi meşru kabul ediliyor.
Tüm bunlara rağmen partili cumhurbaşkanı ve iktidar medyası kaybedilen belediyelerde işten çıkarılmalara karşı ‘seçimden önce söz vermiştiniz, neden işten çıkarıyorsunuz’ suçlamasını yönelttikleri gibi, işten çıkarılanların eylemlerini destekliyorlar.
Erdoğan belediye başkanı seçildikten sonra belediyede kimsenin ekmeği ile oynamadım sözü asla gerçeği yansıtmadığı gibi; 17 yıllık genel iktidarlarında işe girebilmek, devletten ihale alabilmenin tek ölçüsü-kriteri AKP’li olmak…
Oysa başta İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmak üzere birçok CHP’li Belediyelerin atamalarının başka siyasi kimliklere mensup olması CHP tabanı tarafından ciddi eleştiri-tartışma konusudur.