İNTİHAR DEĞİL CİNAYET!

TUFAN DALGIÇ

 

İntihar, bu diyarlardan başka diyarlara kaçış. Bir başka deyişle “Yaşam üzerinde inisiyatif kullanmak”. Sosyologlara göre toplumsal bir travmanın dışa vurumu. Belki de intihar kendini öldürerek birilerini cezalandırma amacı da taşıyordur. Kısacası intihar için çok şey söyleyebiliriz. Hatta bazı intiharlar vardır, karşısında saygı duruşunda bulunulur. Bazıları içinse insan kendini yer “olmamalıydı” der.

Şairlerin intiharını yaşamdan ve ölümden bağımsız olarak düşünmek gerekli, şair ölür ve şiir yaşar. İşte bu yüzden hiç kimse şairlerin intihar edişini yadırgamaz. Zaten yaşamla ölüm arasındaki ince çizgide yaşarken insanların duyumsamadığı acıları, mutlulukları sözcüklerle dile getirmek gibi büyük bir dünyası vardır şairlerin. Bu nedenle şiiri seven, şiire gönül veren insanlar “Keşke intihar etmeseydi” lafını pek kullanmaz. Bu bir tercihtir ve şair, her zaman başına buyruk bir şekilde kendi kararını verir.  Sylvia Plath, bir gece çocuklarının başucuna süt ve kurabiye bırakır, mutfağa geçerek fırının gazını açar ve intihar eder. Plath’ı Türkçeye çeviren Nilgün Marmara ‘Hayatın neresinden dönülse kârdır.’ diyerek kendini boşluğa bırakmıştır. Tarihteki en efsane intihar ise Fransız Şair Gerard de Nerval’in olsa gerek. 1850’li yıllarda gezi notları kaleme alan Nerval, Paris’te eski sevgilisini bir parkta kocasıyla ve iki çocuğuyla görür. O gece kendini bir sokak lambasına asarak intihar eder. İntiharı haber alan dönemin şairleri, Nerval’in kendini astığı o sokak lambasının önüne gelerek saygı duruşunda bulunur. İntihar edemeyen şairler de vardır. Ümit Yaşar, intiharı defalarca denese de başaramaz. Onun yerine oğlu Vedat, Galata Kulesinden kendini boşluğa bırakır. İlk denemede başarır ve kuleden ilk intihar olayı da böylece gerçekleşmiş olur.  Devrimin ardından Rus Şair Sergey Yesen’in intihar edenler kervanına katılır. Kendini asmadan önce kanıyla Mayakovki’ye bir veda şiir yazar. Mayakovski Yesenin’in intiharına çok kızar, eleştirel şiirler bile yazar ama 5 yıl sonra kendisi de intihar eder. Bilemiyoruz belki de hayal ettikleri, düşledikleri devrimi bulmadıkları için intihar etmişlerdir.

 

FAKİR OLDUĞU İÇİN ÖLENLER

Yukarıdaki şairlerin bazıları yaşadıkları psikolojik hastalığın etkisiyle ölüm denen bilinmezliğe yürümüş, bazıları ise düşlediği dünyaya, “Mutluluk ve huzur”a ulaşmadığı için bir başka diyara yolculuğa çıkmıştır. Onların intiharı çok fazla canımızı yakmaz, bu intiharlardan kendimizi sorumlu hissetmeyiz ama borç yüzünden, geçim derdi yüzünden insanların intihar etmesi bizleri derinden yaralar.

Ne yazık ki, geçim sıkıntısı nedeniyle intihar edenlerin sayısı her geçen gün artıyor. 2000 krizi yıllarında çocuğuna okul önlüğü alamadığı için canına kıyanları, kendini yakanları görmüştük. 2020 yılına geldik ve memleketin manzarası değişmedi.  Çocuğuna pantolon alamayan babalar, geçim sıkıntısı yaşayan kardeşler ve son olarak 2020 yılından ‘ iş dileğinde’ bulunan gencecik bir üniversiteli kadın intihar etti. İşte bu yaşananlar toplumu derinden yaralıyor. (hala vicdanımızı kaybetmemişsek) Peki, asıl soruya gelelim! AKP’nin “Çay ve simit hesabı” yaparak iktidar olduğunu unutmadık. AKP iktidarında artık insanlar bir lokma ekmeğin hesabını yapıyor. Sahi AKP’lilerin ve AKP’ye oy verenlerin bu intiharlar hiç canını yakmıyor mu?  Yukarıda dediğim gibi intihar bir tercihten çıkıp insanlar için zorunluluk olursa, insanlara yaşam şansı bırakılmazsa onun adı “İntihar” değil, “cinayet” olur. Direnerek yaşanmıyor her zaman. Çocuklar bile biliyor, “Kapitalizm öldürür”…

NOT: İnsanlar bir sabah uyanıp intihar etmeye karar vermez. Belki yıllarca intiharı düşünür ve sonunda bir kırılma onun ölümünü hazırlar…

Exit mobile version