İNOVASYONUN GÜCÜ VE KÜRESEL HAKİMİYET

 

Fransa’da 2021’de yayınlanan tematik büyük atlas (Grand Atlas 2021 autrement)  inovasyondan “gücün motoru” olarak söz ediyor.  Dünya üzerinde  firmalar ve devletler arasındaki güç dağılımın hiç olmadığı kadar inovasyon, araştırma, bilimsel ve teknik hakimiyet üzerine kurulmuş olduğu bir dönemdeyiz. Araştırmaya göre dünyada araştırma ve inovasyon kutuplaşmış durumda.

Çünkü dünyada 5 ülke toplam inovasyonun % 73’ünü yönetirken 15 ülke % 85’ini yönetiyor.  Dünyadaki toplam inovasyonun % 28’i tek başına Birleşik Devletler tarafından yönetiliyor. Çin % 25,6 ile Almanya, Japonya ve Fransa’yı geride bırakmış durumda. İnovasyondaki bu rekabet kontrol, patent, sanayi casusluğu ve karantina savaşlarına sebep oluyor. Bu savaşların tam ortasında global olarak interkonnekte ve mobil ultra kalifiye bir yetenek havuzu üzerindeki mücadele yer alıyor.

Google, Amazon, Facebook, Apple + Microsoft  2018 de 801 milyar dolar gibi bir meblağa hükmederken bu firmaların Çin menşeli rakipleri olan Baidu, Alibaba, Tencent, Xiaomi + Huawei 329 milyar dolarlık bir büyüklüğü yönetiyor. Birleşik devletlerin global hegemonyası rapora göre araştırma ve inovasyondaki hakimiyeti üzerine kurulmuş durumda. Bu hakimiyeti destekleyen Ivy ligindeki Harvard, Yale, Princeton, Columbia gibi üniversiteler ve Silikon vadisi gibi merkezler.

Amerika’nın bu entelektüel sermayesi kısaca GAFAM olarak adlandırılan Google, Apple, Facebook, Amazon, Microsoft gibi dijital ekonomi ve yapay zeka geliştirme üzerinde çalışan global oyuncuları besliyor. Amerika’da inovasyon informatik, havacılık endüstrisi, biyoteknoloji, sağlık ve enerji alanlarında yoğunlaşıyor. Bu sektör Amerikan ekonomisinin % 17’sine ve toplam istihdamın % 10’una tekabül ediyor. Dünyadaki 3600 data merkezinin % 42’si  Amerika’da % 33’ü de Batı Avrupa’da yer alıyor.

Yani dünyada stratejik bir öneme sahip veri depolama ve veri yönetiminin merkezleri bu bölgeler.  Aşağıdaki harita dünyada inovasyon ve araştırma merkezlerinin dağılımını gösteriyor. Sırasıyla en koyu renk milli gelirinin % 3’ünden fazlasını ar-ge ye ayıran, % 2 ila 3 ünü ayıran, % 1 ila 1,99’unu ayıran ve % 1 den daha azını ayıran ülkeleri gösteriyor.  Buna göre Türkiye bu alanda dünyanın oldukça gerisinde. Bizdeki rakamlara göre Gayrisafi yurt içi Ar-Ge harcaması 2021 yılında bir önceki yıla göre 26 milyar 965 milyon TL artarak 81 milyar 922 milyon TL’ye yükseldi.

Gayrisafi yurt içi Ar-Ge harcamasının GSYH içindeki oranı 2020 yılında %1,09 iken, 2021 yılında 7 trilyon 248 milyar 789 milyon TL’lik GSYH içindeki oranı %1,13’e yükseldi. Tabi bu harcamaların efektifliği teknoloji ve patente dönüşme ve ekonomik çıktılar üretme kapasitesi ayrı bir sorgulama konusu. Türkiye’nin küresel hedefleri ve iç politikaya dönük söylemleri düşünüldüğünde bu konuda alması gereken hayli mesafe olduğu aşikar. Öncelikli  yazılım ve iletişim teknolojisi, savunma sanayi ve havacılık teknolojisi alanları Türkiye’nin hızla atılım yapması gereken alanlar.

Türkiye bu yolla yurt dışına giden nitelikli emeği tersine bir göçle ülkeye çekebilir. Diğer yandan içerideki eğitim kurumlarının standartlarını yükseltecek eğitim politikaları geliştirmek ve mevcut emeğin niteliğini global trendlere göre yeniden şekillendirmek stratejik bir hedef olarak ortaya konulmalı.

 

Exit mobile version