İMAR PLANLARI VE BELEDİYELER

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Ülkemizde imar faaliyetleri neye göre yapılıyor; hedefler, sınırlar ve kurallar nasıl belirleniyor? Bu önemli konuda, nüfus artıp kentler iyice yoğunlaştıkça, planlamanın ve uzmanlaşmanın gereğine de uyulmuş aslında. 1960’lı yıllarda başlayan planlı dönem, imar uygulamalarına da yansımış ve 1985 tarihli İmar Kanunu ile genel çerçeve çizilmiş. İmar planları ise, üst kademeden alt kademeye doğru Mekansal Strateji Planı, Çevre Düzeni Planı ve İmar Planları şeklinde sıralanıyor.

 

Mekansal Strateji Planı, ya ülke bütününü kapsayacak şekilde, ya da bölgesel olarak yapılıyor. Hazırlama görevi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (ÇŞİDB)’na verilmiş. 1/50.000 ve 1/100.000 ölçekli olarak yapılan bu planlar, haliyle siyasi tercihlerden de etkileniyor. Çevre Düzeni Planları ise “ülke ve bölge plan kararlarına uygun olarak konut, sanayi, tarım, turizm, ulaşım gibi yerleşme ve arazi kullanılması kararlarını belirleyen plan” oluyor. Bunları da ya büyükşehir belediyeleri hazırlayıp ÇŞİD Bakanlığı’na onaylatıyor ya da doğrudan bakanlık kendisi hazırlıyor. Planların yapılmasında artık genellikle, kamu personeli yerine dışarıdan hizmet alımı tercih ediliyor. Mekansal Strateji Planları da, Çevre Düzeni Planları da sadece teknik planlar değil. Konunun ekonomik, jeolojik, coğrafi, kültürel, tarımsal, ormana dair, ulaşımla alakalı, su rejimini ilgilendiren vb. onlarca yönü var. Uzun çalışma sürelerini kapsayan ve oldukça masraflı olan hazırlıklar yapılıyor. Sadece geleceği belirlemekle kalmıyor planlar, ilgili alandaki tüm canlıların hayatını da etkiliyor. Planları değiştirmek de mümkün ama basit bir usul değil bu haliyle, çeşitli sınırlamalar var. Planların yaz-boz tahtası gibi sürekli değişmesini hiç kimse istemiyor haliyle. Zira bireysel olduğu kadar, kamusal zarar yaşanması da kaçınılmaz oluyor bu durumda. Demek ki, bu planların açık, şeffaf bir süreçle ve etkilenecek tüm tarafların görüşü, rızası alınarak yapılması, en başından yola bu şekilde çıkılması çok önemli. Arabanın mı, yoksa atın mı öne koyacağını baştan belirlemek gerekiyor. “Pafta, gösterim, plan notları ve plan raporu ile bir bütünlük” sunan planların, temel tercihlerinden en önemlisi ise kamu yararı. Bizleri ilgilendiren mevcut Çevre Düzeni Planı ise, Çanakkale ve Balıkesir illerini kapsıyor ve bir ortak bölge şeklinde birlikte değerlendiriyor.

 

 

DALYAN BÖLGESİ KENTSEL GELİŞİM AKSI OLARAK BELİRLENDİ

 İmar Planları ise Nazım İmar Planı ve Uygulama İmar Planları olarak ikiye ayrılıyor. Balıkesir’de 2014’deki değişiklikten sonra, 1/5.000 ölçekli Nazım İmar Planları Büyükşehir Belediyesi tarafından hazırlanıp onaylanarak ilçe belediyelerine sunulmak zorunda. Belediyeler de buna uygun olarak 1/1.000 ölçekli Uygulama İmar Planları yapıyor ve imara da fiilen izin veriyorlar. Sistem böyle çalışıyor. Mesela Edremit için Balıkesir B. Belediyesi 2014’ten bu yana, 1/5.000 Nazım İmar Planı’nı hazırladığını duyuyorsunuz. Hatta en son geçen yıl bu zamanlarda “Aralık’ta imzadan çıkar” açıklamaları da yapılmıştı. Fakat bu sözlerin üzerinden bile bir yıl geçti, hala gelmedi bu plan. Tabii bu durum Edremit’te 1/5.000 planının hiç olmadığı anlamına da gelmiyor. Eski belde belediyeleri zamanından kalma planlar mevcut. Zaten Büyükşehir Belediyesi’nin yaptığı çalışma da bu eskiler ile halihazır durumu uyumlu kılacak, bütünlük sağlayacak bir plan hazırlığını ifade ediyor.

 

Üstten alta planlarda durum böyle ve elbette bütün planlar sadece insan yapısı, yani değişebilir, şartlara göre geliştirilebilirler. Malum her planın hazırlanmasından önce temel kabullerin belirlenmesi gerekiyor. İşte bu öngörüler değişirse, planları da değiştirmek bu nedenle zorunlu. Yukarıda belirtildiği gibi, büyük planları değiştirmek konusu biraz dar bir yetki alanı ile sınırlanmış durumda. Önemli bir stratejik değişim, çok zorlu bir gereklilik aranıyor burada. O nedenle, daha hazırlık aşamasında çok yönlü olunması ve tam bir uzlaşma sağlanması kuralına uyulmazsa, sonuçlar da tartışmalı hale geliyor. Mesela mevcut Çanakkale-Balıkesir Stratejik Planı’na göre, Edremit ve Burhaniye ilçelerimizin kentsel gelişim aksı olarak Dalyan belirlenmiş durumda. İnanması çok zor ama belirlenen bu alan, sıkışmış kum kayaç zemin üzerindeki sulak alanlar ve meralardan oluşuyor. Deprem gerçeği ve sonuçları muhtemelen hiç dikkate bile alınmamış. Şimdi rasyonel akıl ne demeli? “Bir hata yapılmış olabilir, inceleyelim, gerekiyorsa değiştirelim” demeli değil mi? Bunu kimlerin söylemesi gerektiğini de yasalar belirlemiş aslında. İlgili bakan, ildeki en büyük mülki amir veya büyükşehir belediyesi başkanı yapacak bunu. Aslında eskiden daha geniş bir görevli listesi vardı ama sonradan bu şekilde sınırlandı. Peki, ilimizde bu konuyu gündeme getiren hiç bir yetkili duydunuz mu bugüne kadar? Aksine stratejik plana dair genel bir kabul var yönetim kademelerinde ve uygulanmak istedikleri bütün projeler de buna paralel oluyor. Örneğin, Balıkesir Büyükşehir Belediyesi Dalyan’daki Hazine arazilerinin büyük bir parçasını satmak için çeşitli girişimlerde bulundu açıkça değil mi? Hatta onu sessizce satabilseydi, aynı bölgedeki diğer Hazine arazilerine ve hatta OSB’nin arazisine de gelecekti belki sıra. Konut yapılmasında bir sakınca görmüyor buralarda demek ki.

 

 

EDREMİT BELEDİYESİ SORUMLULUĞU YOKMUŞ GİBİ DAVRANIYOR

Fakat yerel belediyenin yaklaşımı da aynı yönde. Edremit Belediyesi, Dalyan OSB ile Burhaniye sınırı arasında yer alan arazilere yazlık konut inşa etmek isteyen bir şirkete “hayır” bile demiyor mesela. Muhtemelen bu şirket, önüne bir harita koyup, gözlerini kapatıp parmağını basmak suretiyle de seçmedi bu arazileri. Önceden bir takım gelişmeler oldu ki, şirket de Edremit’e geldi yatırım yapmak için. Hatta durumun böyle olduğuna dair kanıt sayılabilecek bir davranış da sergiledi. Belediye tarafından kendisine sorunsuz bir yol çizileceğinden o kadar emindi ki, bir de konser düzenleyip, inşaat ruhsatı bile olmadan temel atmaya kalkıştı. Buna izin vermeyenler çevreye duyarlı kamuoyuydu o vakit. Edremit Belediyesi ise inşaat ruhsatları konusunda önce topu Meclis’ine atıp “kırmızı kod” falan dedi. Fakat oradan “görevli müdürün işi bu” yanıtını alınca da çıkartıp verdi şirkete inşaat izinlerini. Şirket hemen imalata başladı, sulak alan falan dinlemedi. Çünkü epeyce gurbetçiye ve yerli müşteriye arsa satışlarını yapmış, konut imali için de anlaşmıştı. Ancak çevreye duyarlı vatandaşlar bu sürece de itiraz ederek belediyeye karşı dava açtılar (burada da çok enteresan bir detay var ama bu başka bir yazının konusu olacak ileride). Dava açılınca, geri dönülemez bir kamu zararı oluşmaması için, inşaat faaliyeti ilk 7 konuttan sonra durmak zorunda kaldı. Fakat kamuoyunun umduğu şekilde mahkeme kararını beklemek yerine, aylar sonra proje alanının öteki ucunda 50 kadar yeni konut için yeni inşaat izinlerini verdi belediye. Şirket yine imalatlarına başladı. Belediye “davalı alanın dışında” falan diyor ama vatandaşların temiz bir çevrede yaşama hakkını, doğanın korunmasını talep etme hakkını, diğer canlıların yaşaması ve doğal dengenin bozulmaması gerekliliğini hiç aklına bile getirmiyor. Anlaşılan o ki, belediyenin böyle hususlara zaman ayırmaya niyeti de yok. Sanki tek hedefe odaklanmış gibi, Çıkrıkçı ovasını imara açmak ve yazlık konutlarla doldurmaya uğraşıyor. Bunun dışında hiçbir sorumlulukları yok gibi davranıyor.

 

 

O DA BETON İSTİYOR, BU DA BETON İSTİYOR…

Ne diyelim şimdi? Ankara’nın yaptırdığı ve onayladığı Mekansal Strateji Planı ve Çevre Düzeni Planı’nın yaşam alanımızda bu işlere uygun bir zemin yarattığını düşünüyorlar herhalde. Büyükşehir Belediyesi bu zemine dayanarak, alenen arazi satışı yapmak istiyor Dalyan’ın bir tarafında. Edremit Belediyesi de Dalyan’ın diğer tarafında “satış işleriyle ilgim yok, şahıs malı bu arsalar 1980’den kalma imar var” diyor ama inşaat izinlerini de veriyor. Sorsanız, Edremit Belediyesi “çevrecidir” ve Dalyan’ın bir tarafında Büyükşehir’in arazi satışına da karşı olduğunu söyler. Fakat kendisinin inşaat ruhsatı verdiği arsaların pazarlamasında bir milletvekillerinin rol aldığı videoların yayınlanmış olduğu gerçeğini de siyaseten açıklayamaz. Sadece “onun şahsi konusu” der. Büyükşehir Belediyesi ise görevlendirdiği Meclis grup sözcüleri vasıtasıyla “bizim arsalar iyi, onlarınki kötü” videoları yayınlar kamuoyuna “haklı olduğunu” kanıtlamak için. Niye? Stratejik Plana göre buraların betonlaşması meşrudur çünkü onlara göre de ama onlar da “çevrecidir”. Fakat her ikisi de “doğanın hakları, ortak geleceğimiz, hata var mı planlarda acaba” diyemez. Aynı amaçla ama farklı alanlar için, siyaseten güzelce atışır, hatta ardada bir kayıkçı kavgası da yaparlar. O da beton istiyor, bu da beton istiyor ama her ikisi de kendilerine karşı bu konularda itiraz eden olursa, bunun temelinde diğerinin kışkırtması olduğunu düşünüyor. “Vatandaş kendiliğinden itiraz yapmaz” görüşü, bir siyaset anlayışı mıdır, yoksa psikolojik bir durum mudur bilemiyorum. Ancak reel durum budur.

 

 

BÜYÜKŞEHİR EMLAKÇI GİBİ ÇALIŞIYOR

Şimdi gelelim şu bir türlü Edremit’e gelemeyen 1/5.000’lik Nazım İmar Planının yarattığı sorunlara. Öyle ya bu plan gelecek ki, belediye de Uygulama İmar Planlarını revize etsin, vatandaştan gelen imar taleplerine de yön versin. Bu yola girilmiyor bir türlü. Peki, ne oluyor? Sürekli olarak ilçe belediyesinden Büyükşehir Belediyesi’ne mevcut 1/5.000 imar planında noktasal atış şeklinde değişiklik talepleri yağıyor. İlçe Meclisi’nde onaylayıp gönderiyorlar taleplerini. Çoğunlukla “onu oradan çekip, buraya ilave edelim, şu oraya gitsin buraya da şu kadar konut sıkıştırıverelim” tarzında yazlık konut arzına yönelik bu talepler, genellikle Balıkesir’de İmar Komisyonu’ndan da geçiyor. Bazen oy birliğiyle alınıyor kararlar, bazen de oy çokluğuyla ve Balıkesir Büyükşehir Belediye Meclisi de onaylıyor bunları. Eller kalkıyor iniyor ve sonuçta zeytinlikler gidiyor, yerine konutlar geliyor. 2-3 dönüm de değil imar değişikliği talepleri, bazen 150 dönümlük talepler bile oluyor. Enflasyon baskısı nedeniyle konut talebi de hazır zaten. “Yeni imara açma işi değil bunlar, çünkü daha önce imara açılmıştı, şimdi yapılan sadece bir imar değişikliği” deniliyor durumu savunmak için. Doğrudur ama sonuç değişmiyor. Üstelik biliyorlar ki, yeni konut, yeni nüfus ilavesi anlamına geliyor. İster mevcut imar durumunu tadil ederek yapılsın bu iş, ister başka türlü. Mesela Balıkesir B. Belediyesi de farklı yöntemler uyguluyor. Yukarıda değindiğim Dalyan’daki Hazine arazilerini satış gayretini hatırlayın lütfen. Bir diğer yol ise satışa çıkartılan kamuya ait eski kampları, tatil ve eğitim tesislerini uygun fiyata alıp, Belediye Meclisi’nde bunları satmaya yarayacak çeşitli imar değişiklikleri yapmak ve ondan sonra da elden çıkartmak şeklinde oluyor. Deyim yerindeyse, kamu kurumu yetkisiyle alenen bir “emlakçı” gibi çalışıyor ve bir hayli para da elde ediyor Büyükşehir. Elbette bütün bu işlerde Meclis’ten onay da alınıyor. Fakat nedense arada onaylamayan bir kişi bile çıksa, Meclis naklen yayınında adeta savcı gibi sorgulanıyor. Nihayetinde, Balıkesir B. Belediyesi tarafından satılan bu alanlara da yeni konutlar ve nüfus geliyor tabii ki.

 

 

KÖRFEZ’DEKİ YERLEŞİMLERDE YAŞAM ÇEKİLMEZ HALE GELİYOR

Nasıl ama sistem? Alan memnun, satan memnun, belediye hepsinden çok daha memnun değil mi? Tek memnun olmayan ise buradaki vatandaşlar. Çünkü ister yazlıkçı olsun ister sürekli oturan, Körfez’deki bütün vatandaşlar halen yeterli olmayan bir altyapı sisteminin yarattığı mevcut sorunlar varken, bir de ilave edilecek nüfusun yaratacağı yoğunluk sonrasında neler olabileceğini düşünüyorlar kara kara. Halen 1/1.000’lik plana göre inşaat izni veren ve uygulamayı onaylayan ilçe belediyesi mesela, bu sorunlar dile getirilince topu Büyükşehir’e atıyor. Oysa Büyükşehir’e bağlı BASKİ bunca yoğun inşaata nasıl su ve kanalizasyon yetiştireceğini şaşırıyor. Büyükşehir ise bunca yıl ihmal edilerek biriken önemli altyapı sorunlarını çözmek yerine, inatla makyaj niteliğinde sahil düzenlemeleri ve kıyı dolgularıyla uğraşıp, bu yoldan kamuoyunun desteğini alabileceğini hayal ediyor. Ancak Büyükşehir, ilçe belediyeleri ve belediye birlikleri ittifak halinde gidip Ankara’da ÇŞİD Bakanlığı’nın kapısını çalamıyorlar bir türlü? Gerekli yatırımlar sürekli erteleniyor, vatandaş oyalanılıyor ve Körfez’deki yerleşimlerde yaşam çekilmez hale geliyor. Çünkü yıllardır adeta bir atık çukuru gibi kullanılan Edremit Körfezi, artık alenen kanalizasyon kokuyor.

 

Demek ki, bazı küçük detaylara dokunmakla yetinen, büyük sorunların ise etrafından dolanan değil, doğrudan üzerlerine gidebilen yerel yöneticiler ve siyasetçiler gerekiyor artık bize. Sorunlar orta yerde dururken, “benim sorumluluğum” değil diyerek kenarda bekleyen ama sorunu yaratan betonlaşmaya da son hızla devam eden zihniyetten, tabelasına da bakmaksızın kurtulmak gerekiyor. Çerçeveyi yerelde belirleyen ve vatandaşın desteğini de arkasına alarak Ankara’nın kapısına dayanan, işe Stratejik Plan’dan başlayıp uygulamayla bitiren gayretli yöneticiler gerekiyor. Mevcut sıkıntılardan kurtarmaya ve adil bir kentsel düzen kurmaya yönelik kadroları ve azimleri olmalı artık seçeceğimiz yerel yöneticilerin. Talep edilenlerle fiilen yapılanlar arasında uyum olmayınca, huzurlu bir kentsel yaşam yerine, tam anlamıyla bir kaos çıktı ortaya bugüne kadar. Bu duruma artık bir son vermek gerekiyor.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
İMAR PLANLARI VE BELEDİYELER
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!