İlklerin İletişimcisi, gönüllü arkeoloji neferi, Antandros’un önemini anlattı

Hilmi DUYAR /POLİTİKA/ Gülçin Cömert, Bandırma, Altınoluk, Zeytinli belediyelerinde Basın ve Halkla İlişkiler Müdürlüğü yaparken hep ilklere imza atmış. Daha çocukluğunda Bandırmalılara ilki yaşatmış ve öğrenim gördüğü ilkokul ve Bandırma’nın ilk kız majörü olmuş. Bandırma’nın ilk kadın parti ilçe Başkanı ve ilk kadın Milletvekili adayı olmuş. Altınoluk Belediyesi’nde görevliyken, Edremit Körfezi’nin İlk uluslararası zeytincilik sempozyumunu gerçekleştirmiş. Antandros kazılarının başlatılmasına önayak olmuş. 2008 yılında sonlandırılan Barışarock Festivali’ni İstanbul’dan Zeytinli’ye taşımış. Tüm bu çalışmaların arasına, arkeoloji gönüllüsü olmayı sıkıştırmış 32 yıl bu yolda da emek harcamış, Bandırmaya bir müze kazandırmış. Şimdi de Antandros Derneği’nin başkanlığını yürütüyor. Antandros kazılarına destek olmak için elinden gelen gayreti gösteriyor. Kazı çalışmalarının ilerlemesiyle birlikte, yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı haline gelecek olan Antandros hakkındaki gelişmeleri Antandros Dernek Başkanı Gülçin Cömert’ten öğrenelim.

 

 

 

 

Gülçin Cömert kimdir?

1963’de Bandırma’da doğdum. İlkokul, ortaokul ve liseyi Bandırma’da okudum. İlkokulda Bandırma’nın ilk bando kız majörü oldum. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi (SBF) Basın Yayın Yüksek Okulu’nu bitirdim. Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) Radyo Prodüktörlüğü sınavını kazandım gitmedim,  Bandırma’da kaldım. Belediye’de Halkla İlişkiler müdürü olarak işe başladım. Daha sonra siyasete atıldım. Bandırma’nın ilk kadın ilçe başkanı ve ilk kadın milletvekili adayı oldum. 1999’da anne memleketim olan Edremit Körfezine taşındım.   Altınoluk, Zeytinli belediyelerinde de aynı pozisyonda çalıştım. Daha sonra kendi işimi kurdum. Bölgenin kıymetlisi olan zeytincilik ve zeytinyağlı ev yemekleri işi yaptım. Her ikisinde de zeytine ve zeytinyağına hak ettiği değeri verdiğime, bölgenin ürünlerini ön plana çıkardığıma inanıyorum. Lokantamda, TV programlarında yemek tarifleri verdim, gurmeler gelip programlarında yer verdiler. Ve artık emekli olup kendi köşemde yemek kitapları yazayım, hobilerimle uğraşayım derken, 2013 yılında, kurucusu olduğum Antandros Derneği’nde yönetimde görev verildi. Ve o günden beri de devam etmekteyim. 60 olan üye sayısı 400’e ulaştı. Yönetim kurulu üye sayımızı 5’ten 7’ye çıkardık. Asıl ve yedek üyelerimizle birlikte çalışıyoruz. Ben iletişim Fakültesi mezunuyum fakat 32 yıldır arkeoloji gönüllüsü olarak çalışıyorum. Bu nedenle 2 yıllık Kültürel miras ve Turizm okudum.

 

 

 Prodüktörlük insanlara havalı geliyor. Neden öğrenim gördüğünüz bir dalda çalışmadınız da Bandırma Belediyesini  seçtiniz, memleket sevdası ağır mı bastı?

Ben Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu Radyo Televizyon Bölümü mezunuyum. Sonra bu okulların hepsinin adı iletişim fakültesi oldu ben radyo sınavını kazandığım halde gitmedim o dönemde gönüllü olarak Bandırma Festivali’nin, daha doğrusu 1’inci  Kuş Cenneti Kültür ve Turizm Festivali’nin ki, ilk çevre festivallerinden biridir orada çalıştım. Sonra Bandırma Belediyesi’nde başladım göreve. Ben çok eski mezunum, 84  mezunuyum. O dönemde halkla ilişkiler birimi yoktu. Belediyelerde halkla ilişkileri emekli birileri yürütürdü. Sadece protokol görevi yapardı. Karşılama görevi yapılan olarak anılırdı. Oysaki halkla ilişkiler o değil. Kurum içi, kurum dışı iletişim, kültür, sanat etkinlikleri, hepsini içeren bir daldır. Bu alanda çalıştığım her yerde, ilk ben başlattım bu tür etkinlikleri. Festival, kültür sanat etkinlikleri gibi ve öyle devam etti. Bandırma Belediyesi’nde çok keyifli çalışıyorduk. Sedat Pekel’di başkanımız o dönemde. Ama bebeğim oldu. Baktım ki olmayacak bir süre ara verdim çok sevdiğim işime.

 

 

Annelik duygusu ağır bastı sanırım. Daha sonra sizin Altınoluk Belediyesi’nde ilginç çalışmalarınız oldu. Neden Bandırma Belediyesi değil de Altınoluk Belediyesi?

Anne tarafım Akçaylı. Ben annemin memleketi Akçay’a yerleştim Bir süre sonra Altınoluk Belediyesi’nde işe başladım. İsmail Aynur Başkan’la birlikte çalıştık. Orada da festival organizasyonları oldu. Körfezin ilk uluslararası zeytincilik sempozyumu ve fuarını gerçekleştirdik birlikte. Zeytinyağlı yemek yarışmaları yaptık bu kapsamda. Uluslararası fotoğraf yarışması organize ettik. Ve en sonunda ilk kez Antandros kazılarını o dönemde başlattık.

 

 

 

 

 

Zeytin denilince Edremit Körfezi’nin zeytini ve zeytinyağı ünlüdür. Sempozyum konusu nereden aklınıza geldi?

Altınoluk’ta Yaşama Saygı Kültür ve Sanat Festivali zaten oluyordu. Ben göreve gelmeden önce başlamıştı.  Festivalin kapsamını genişletip geliştirerek devam ettirdim. Zeytin sempozyumunu çok yönlü yaptık. Dr. Mustafa Tan’la tanıştık. Tariş’te çalışıyordu. Tariş’in de desteği oldu. Onunla birlikte bir program yaptık. Uluslararası katılım oldu. İspanya’dan Yunanistan’dan İsrail’den, bilim adamları geldi. Midilli Sanayi Odası üyeleri geldi. Yemek yarışması düzenledik. Midilli’den yarışmacılar ellerinde kalamarlarıyla geldiler. Hilton’un aşçısı Ayberk Şurdum,  Yemek yazar Tuğrul Şavkay vardı jürimizde. Evlerinde yapıp getirmediler, bir otelin mutfağı açıldı yemekleri orada yaptı yarışmacılar. Çok güzel bir yarışma oldu.  Fotoğraf yarışması düzenledik. Zeytin, dostluk ve barışın simgesi olduğu için Yarışmaya Yunanistan’ın da katılmasını istedik. Güney ve Kuzey Kıbrıs’tan jüri üyeleri olsun dedik. KKTC, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve ülkemizden yarışmacılar ve Jüri üyeleri oldu. Ömer Bakan fotoğraf yarışması   birincisi oldu.  Ben görevi bıraktıktan sonra etkinliğin ikincisi tekrar yapıldı.

 

 

 

 

Çok sevdiğiniz ve başarılı olduğunuz bir iş görevi neden bıraktınız?

Belediyeden niye ayrılıyorsunuz derseniz, bir dönem de Zeytinli Belediyesi’nde çalıştım.  Altınoluk ve Zeytinli belde belediyesiydiler. Küçük belediye oldukları için kadro yoktu. Müdür görünüyorsun ama müdür imzası atamıyorsun. Geçici işçi statüsünde çalışıyorsun. Maaşlar ya ödeniyor, ya ödenmiyor. Yaptığınız iş çok önemli. Bir sürdürülebilirlik sağlamak gerekiyor. O yüzden ayrıldım.  Yani kendi arabamla gelen konukları taşıyordum. Sonuçta maaş da alamıyorum. Niye çalışayım dedim ve o nedenle ayrıldım. Sonra kendi işimi kurmak zorunda kaldım.

 

 

 

Zeytinli Belediyesi’nde neler yaptınız, orada ilkler var mı?

Zeytinli Belediyesi’nde de çok üretken bir belediye başkanı vardı  Şadan Aytaç. Akrabam olmasına rağmen beni Altınoluk Belediyesi’nde kendimi kanıtladıktan sonra işe aldı. Tabii bir de böyle bir durum var. Orada da Köy Enstitülerinin kuruluş yıl dönümü etkinliğini  düzenledik, uçurtma Şenliği yaptık, Midilli’den çocukları davet ettik. Halk oyunları ekibi geldi, onlarla birlikte çalıştık. Balıkesir’de ilk Rock festivalini Zeytinli’de başlattık. Barışa Rock, 2003 yılından 2008 yılına kadar her yıl, Ağustos ayının son hafta sonunda, Sarıyer Mehmet Akif Ersoy Piknik Alanı’nda yapılan 3 günlük bir müzik festivalidir. 2008’de sonlanınca, Niye Zeytinli’de olmasın dedik. Cahit Berkay bizim arkadaşımızdı, Moğollar onların aracılığıyla Barışa Rock festivali Ege’de devam etsin, karşı kıyıyla olsun diye düşündük. Biraz farklı mecrada gelişti bizim bölgede. Yine de ilk başlatanı biz olduk.

 

 

 

Hep ilkler dedik, ilk yaptığınız Kuş Cenneti festivali hala devam ediyor mu?

Kuş Cenneti festivalinin asıl başlangıcı Rotary Kulübünün başlattığı sempozyumlar yani Kuş Cenneti’ni  Kurtarma sempozyumlarıydı. Çünkü Kuş Gölü ya da Kuş Cenneti A sınıfı diplomaya sahip. Ama birçok kirleteni olan bir yerde ve giderek artık kurtarılamayacak duruma gidiyordu. Pek çok tesis atıklarını arıtmasız oraya veriyordu. Balya’daki Fransız Madenlerinin atıkları Kocaçay’a karışıyor, zehirli ağır metaller Manyas gölüne taşınıyordu. Bandırma 6’ıncı Hava Üssü’nün atıkları oraya geliyordu. Çevre Bakanlığıyla görüştük ve ilk çevre tesisi sanıyorum oraya yapıldı ama bu fiziksel arıtmaydı, biyolojik arıtma değildi. Fiziksel olduğu için elek görevi gördü. Çok da işe yaramadı. Ama yine de bir farkındalık yaratıldı. Festivaldeki amaç şuydu; Sempozyum olsun, ama farkındalık yaratmak için başka kültürel etkinlikler de katılsın işin içine dedik. Günümüzde bakıldığında Kuş Cenneti ve çevreye ilişkin pek bir şey yapılmıyor. Sadece festivalin adı kaldı. Bu konuda tek eleştirim bu.

 

 

 

 

İletişim, halkla ilişkiler, belediyecilik konusunu burada bitirelim. Arkeoloji sevdası nereden geliyor?

Arkeoloji ile ilk tanışmam Bandırma Belediyesi’nde çalışırken, Daskyleion Kazı Başkanı Prof. Dr. Tomris Bakır hoca ile tanışmamla oldu. Rahmetli Erdoğan Moralı’yla birlikte müze derneğini kurduk ve Bandırmalı bir grup arkeolojiye, tarihe, gönül verenlerle Bandırma Müzesi’ni Bandırma’ya kazandırdık. Tomris Hocanın halkla olan ilişkisi bizi cezbetti. Çünkü Tomris Hoca gittiği her yerde, kazılarda halkı işin içine çekebilmek için, diyormuş ki bulduğunuz eski eserleri bize getirin. Kazı sezonu sonunda onlara özel baskılı bir belge veriyormuş. Böylece insanlar kendilerini o yöreye ait hissediyorlar. Tomris Hocanın bu çalışmaları ve zaten yaşadığım bölgenin tarihini, mitolojisini öğrenme merakı beni arkeolojiye yöneltti.

 

 

 

 

Müze Kurmak zor bir iş bunu nasıl başardınız?

Bandırma Müzeleri Yaptırma ve Yaşatma Derneği olarak belediyeden destek istedik. Bandırma Belediyesi, Ziraat Parkı’nın hemen yanında bize bir arsa tahsis etti. Dernek üyemiz Mimar Atilla Ertan,  Rotary Kulübü’ndeki diğer mühendislerle gönüllü olarak, sıhhi tesisat, elektrik, mimari projeleri  hazırladılar. Dernek olarak dedik ki; “proje hazır, biz bu inşaatı yaparız”.  Bandırma esnafına gidip, “hadi bakalım çimento, kum, demir, tuğla, verin” dedik. Ama o sırada Körfez Savaşı patladı. Tabii gittiğimiz herkes bize tuhaf bakıyor. Ya ne müzesi, ne inşaatı, savaş çıktı. Biraz ara verdik. O dönem Kültür ve Turizm Bakanı Fikri Sağlar. Onun peşinde çok koştuk. Her gittiği yerde, bölgemize geldiğinde, müzemizi dile getirdik.  Belediyenin de katkılarıyla belli bir noktaya getirdik. Sonra bakanlığa devredildi. Önce kadro çıkartılamadı. En sonunda gerçek anlamda bir müze statüsüne kavuştu. Şimdi orası küçük de olsa bölge müzesi oldu. Ancak turizm sektörü ve okulların biraz daha o müzeyle ilgili olmaları sahip çıkmaları gerekir diye düşünüyorum.

 

 

 

 

Arkeoloji sevdanızı biliyoruz. Bandırmaya bir müze kazandırmışsınız. Antandros kazıları nasıl başladı, siz mi önerdiniz?

Altınoluk Belediye Başkanı İsmail Aynur, belediye başkanlığı seçim çalışmaları esnasında Antandros kazılarını başlatmayı seçim vaatleri arasına katmış. Bu bir yerel yönetici için kültürel değerlere sahip çıkmak adına gerçekten güzel bir şey. Daha önce bir küçük kazı çalışması, yüzey araştırması yapılmış ama kapanmış gitmiş. Başkan konuyla ilgili araştırma yapmamı isteyince ben Tomris Hoca’yı aradım. Prof. Dr. Tomris Bakır, yanında Gürcan Hoca’yla birlikte geldiler ve yeni bir yüzey araştırması yapmaya karar verdiler. Balıkesir Müzesi’yle birlikte kazıya başladılar. Belediye kazı ekibine eski düğün salonunu tahsis etti. Araç gereç, yemek desteği verdi. Önce yüzey araştırması olarak başlayıp müze başkanlığında süren kazı daha sonra bakanlık kazısı olarak devam etti ve Gürcan Hoca başkanlığında 2000 yılından beri devam ediyor. Gürcan Polat kazılara doçent olarak başladı, şimdi profesör olarak devam ediyor. Prof. Dr. Gürcan Polat, 33 yıldır Balıkesir kazılarında Daskyleion ile başlayıp Antandros ile devam eden duayen kazı başkanı diyebiliriz artık.

 

 

 

 

Antandros kazılarında önce Nekropol mü bulundu?

 

Antandros Antik Kenti’nin saptanmasına ilişkin araştırmalar, 1842 yılında Heinrich Kiepert’in, Avcılar Köyü camisinin duvarında Antandros isminin geçtiği yazıtı keşfetmesiyle başlar. Kiepert diyor ki Antandros buralarda bir yerlerde. Köylülerle yaptığı konuşmalarda Kaletaşı denen yerin altında Antandros yazısı olan sikkeleri buluyor. Fakat o tarihlerde kazı yapılmıyor. Melis sitesi temeli kazılırken lahitler bulunuyor. Bursa Tabiat ve Kültür Varlıkları Koruma Kurulundan geliyorlar. Lahitleri bir kenara alıyorlar. Diyorlar ki evet burada bir mezarlık var ama önemli değil, siz inşaata devam edin. Ne yazık ki oraya Melis Sitesi yapılıyor. Orası şimdi birinci derece sit alanı ve Türkiye’de 750 yıl kesintisiz kullanılan tek mezarlık. Yani böyle bir yerin büyük bölümünün üzerine bir site yapılıyor. Önce nekropol bulunuyor. Sonra da tesadüfen Roma Villası bulunuyor.

 

 

 

 

Antandros kazısı çok ilerleyemedi. Neden böyle oldu?

Bakanlığın bir uygulaması var kendine ait olmayan yerlerde kazı izni vermiyor. İzinsiz kazı yapıldığı zaman arsa sahibi, mal sahibi dava açıyor. Bu çok yüksek miktarlarda para tuttuğu için böyle bir şeye izin vermiyor bakanlık. Dolayısıyla bizim kazı yaptığımız alanda da özellikle Roma villasının olduğu yer vakıflara aitti. Bununla ilgili bir dava süreci vardı. Üç yüz bin lira gibi bir rakam üzerinde anlaşma olmamış. Onun için biz çok mücadele ettik. Hatta dava Yargıtay’a gitti. Sonuçta orayı kazı alanına kattılar. Yani nereye geçti? Aslında bir devlet kurumundan başka bir devlet kurumuna geçti. Bunun mücadelesini bir sivil toplum örgütü verdi. Yani para olduğu halde orada kazı yapamıyorsunuz. Diğer yerlerde de yine kamulaştırma sorunu var. Özellikle Roma Villasının çıktığı yerden yola bağlantı yeri kamulaştırılması gerekiyordu ören yeri olabilmesi için. Bununla ilgili çok çalışma yaptık. Gerek ıslak imza kampanyası gerekse internet üzerinden kampanyalar düzenledik. Birçok kurumla görüştük. Balıkesir Valisi Hasan Şıldak ve Edremit Kaymakamı konunun hassasiyeti üzerinde durdu. Arsa sahipleriyle defalarca görüştüler. Edremit Belediyesi’nin de takas yöntemine girmesi yoluyla onlar da kamulaştırıldı. Şimdi ören yeri olmasının önünde bir engel yok. Artık kazı yapılması için şu anda tek engel para durumu. Kamil Saka Belediye Başkanı’yken Edremit Belediyesi anasponsorumuzdu. Seçimlerden sonra Edremit Belediyesine yeni seçilen yönetim destek olmadı. Ama Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, destek verdi. Tabii büyükşehir belediyesi tüm kazılara eşit destek vermek istiyor. Kyzikos, Adremytteion ve Antandros, bir de şimdi Havran kazıları başladı. Kitap basımına destek olmaları, broşür vesaire gibi bu tür ortaklığımız da oluyor büyükşehir belediyesi ile. En büyük sorunumuz maddi anlamda bir sponsor bulmak. Eskiden bankalar sponsor oluyordu. Ama ne yazık ki onlarda da yönetim değişince sponsorluğu bıraktılar. Aslında Antandros’ un en bilinmeyen döneminde sponsor oldular. Şimdi efsaneleriyle, Roma villasıyla çok bilinen bir dönemde sponsor bulamıyoruz. O da biraz ülkenin ekonomik durumuyla ilgili. Zaten büyük şirketler, holdingler belli yerlere kanalize olmuşlar. Bölgemizde, turizm şirketleri var, firmaları var, oteller var, restoranlar var. Ama onlarda turizm sezonunun kısa olmasından yakınarak sponsorluktan vazgeçiyorlar. Aslında kazı ekibine bir öğün yemek vermek, temizlik. maddesi yardımı yapmak bile bir anlamda küçük de olsa sponsorluk ve sahip çıkmaktır.

 

 

 

 

Turizmcilerden destek yok mu?

Antandros Derneği olarak EMITT, Heritage fuarlarına katılıyoruz. Bölge tanıtımı için bölgedeki kuruluşlara Antandros ile ilgili, bilgi belge fotoğraf desteği veriyoruz. Ancak, şu ana kadar konuya duyarlı yaklaşan Edremit Ticaret Odası ve birkaç firma dışında kimsenin kazı ekibine ayni ve nakdi desteğini görmedik.  Kazı çalışmaları şu anda bakanlıktan ve valilikten gelen destekler ve Balıkesir Büyükşehir Belediyesinin ana sponsorluğunda devam etmektedir. Dernek olarak biz de üye ve gönüllülerimizle kazı ekibinin gereksinimleri için elimizden geleni yapıyoruz.

 

 

 

 

Anadolu-Avrupa, Mitolojik–Tarihsel Birliktelik: Castro & Antandros isimli Projeniz suya mı düştü bu durumda?

Prof. Dr. Gürcan Polat ile Antandros Derneği’nin başlattığı bir projeydi. Türkiye & Avrupa Birliği, Sivil Toplum Diyaloğu II, Kültür Sanat Hibe Programı kapsamında hazırlanan ve 2012 yılında tamamlanan Anadolu-Avrupa, Mitolojik–Tarihsel Birliktelik: Castro & Antandros isimli proje, Türkiye çapında sunulan 300 proje içinden ilk 19 arasına girerek hibe almaya hak kazanmıştır. Proje, derneğimiz ile İtalya’dan Castro Derneği (Pro Loco Castro) ortaklığı, Altınoluk Belediyesi, Ege Üniversitesi ile İtalya’dan Castro Belediyesi ve Salento Üniversitesi’nin katılımıyla gerçekleştirilmiştir. Aeneas’ın İtalya’nın Castro kentindeki ilk karaya çıktığı yer olarak bilinir orası. İtalyan Proje ortaklarımızla geliş gidişler oldu, proje yapıldı. Castro Belediye Başkanı Altınoluk’a geldi. Ata topraklarına geldik dedi, çok heyecanlandı. Bizim derneğin projesiydi bu. Altınoluk Belediyesi’yle birlikte yapılmıştı. Projeyi yazan Gürcan Polat’ın kazı ekibiydi. Kamil Saka Edremit Belediye Başkanı olunca, kazıya destek verdi. Bundan cesaret alıp, dedik ki böyle bir proje var. Kamil başkan olumlu karşıladı.  bunu devam ettirelim, izini sürelim dedi. Aeneas’ın Rotası adlı bir çalıştay düzenleyelim Aeneas’ın gemisiyle gittiği limanlardaki şehirlerin belediye başkanlarını davet edelim ve bunu bir rota olarak belirleyelim dedik. Kamil Bey, tüm önerilerimizi kabul etti, çok destek verdi. Çağırdık o belediyelerin başkanlarını. Gürcan Hoca makalelerini paylaştı. Çünkü rotayı o oluşturdu. Yani antik şair Vergilius’un Aeneas destanına dayanmaktadır bu olay. Görüşmeler yapıldıktan sonra Çalıştay Gürede gerçekleştirildi. Aeneas’ın rotasını günümüzde yeniden canlandırmak için düzenlenen ‘Aeneas’ın Rotası Çalıştayı’na yurt içinden ve yurt dışından belediye başkanları, akademisyenler, arkeologlar, Antandros kazılarını yürüten Prof. Dr. Gürcan Polat, Roma’daki Lavinium Vakfı üyesi Tara Francesco Borghese, İtalya’nın İzmir Başkonsolosu Luige İannuzzi,  İtalyan temsilciler, Edremit Kaymakamı Ali Sırmalı, dönemin Edremit Belediye Başkanı Kamil Saka katıldılar. Edremit Kaymakamı Sırmalı, Avrupa’da bilinen bir efsaneyi tekrar canlandırarak binlerce yıllık tarihi olan, pek çok medeniyete ev sahipliği yapan  toprakların önemini vurgulamak istediklerini belirterek, “Romalı şair Vergilius’un, Roma İmparatorluğu’nun kuruluşunu anlatan, Aeneas Destanı’nda, Troia Savaşı’nda hayatta kalan Troialılarla yeni bir yurt aramak için Çanakkale’den yola çıkan Aeneas’ın, Kazdağlarını aşarak antik adı Antandros olan Altınoluk’a geldiği anlatılıyor. Aeneas ve beraberindekiler burada 20 gemi inşa ettikten sonra denize açılıp, Akdeniz’de 4 ülkede 21 liman dolaştı, ardından Roma’nın kurulduğu yere ayak bastı. Altınoluk’tan dünyaya açılan Aeneas rotasıyla Edremit körfezini daha iyi tanıtmayı hedefliyoruz. Turizm, tüm dünyada ekonomik geliri artırmanın bir aracı olurken aynı zamanda dünya barışına da büyük katkılar sağlıyor. İnsanların birbirilerini ve kültürlerini tanıması turizm ve dünya barışı açısından çok önemlidir. Bu nedenle biz Aeneas efsanesini tekrar yaşatmak, bu rotayı tekrar başlatmak istiyoruz” diyerek Kaymakamlık da destek vermişti.

 

 

 

 

Bu kadar güzel giderken, proje niye tökezledi?

Dillere destan bir çalıştay olmuştu. Bu konuda herkes hemfikirdir. Çalıştaydan sonra tekrar bir araya gelmeyi planladık. Herkes üzerine düşeni yapsın diye kararlaştırdığımız toplantıya, Prof. Dr. Gürcan Polat, dernek yöneticileri olarak katıldık fakat Edremit Belediyesi çalışanları gelmedi. Uzun süre bir kopukluk oldu. Araya Yerel Yönetimler Seçimi girdi. Edremit Belediyesi yönetimi el değiştirdi. Yeni gelen yönetimle bir türlü iletişim kurulamadı. Kamil Bey zamanında başvuru yapıldığından, çalışmaları yalnız devam ettirdiler. Roma’ya gitmişler, görüşmeler yapılmış. Lavinium Vakfı ile ortak hareket edilmiş, toplantılara katılmışlar. Tabi projeyi hazırlayan Prof Dr. Gürcan Polat ve ekibinin Antandros Dernek yöneticilerinin olanlardan haberi yok. Tescil aşamasında Avrupa Birliği’nden bir raportör geldi. Bizimle görüştü. Dedi ki siz niye yoksunuz? Biz yokuz ama Türkiye için bu proje çok önemli, bizim olup olmamamız önemli değil, proje tescil edilsin, ama projede Balıkesir Büyükşehir Belediyesi de Valilik mutlaka olsun dedik. Edremit Belediyesi olarak Avrupa Birliği projesi hazırlamışlar. Onda da biz yokuz. Bu proje kapsamında Antandros ile ilgili filmler çekildi, toplantılar yapıldı. O toplantılara biz dahil edilmedik. Proje kapsamında da Antandros kazı çalışmalarına da bir katkıda bulunulmadı.  Proje sonunda kapanış  sempozyumu yapıldı. Kazı ekibinden bir öğretim üyemiz konuşmacı olduğu halde sempozyumu duyurmamız ve katılmamıza engel olundu. Nedenini bilmiyoruz ve hala anlamış değiliz. Çünkü biz gönüllü çalışıyoruz. Bu proje Türkiye’nin projesi. Hep onu savunduk. Hocanın emeklerini yok saydılar. O yüzden tabii ki üzgünüz. Haziran 2022 ‘de Avrupa Konseyi tarafından Kültür Rotası olarak tescil edildi. Turizm anlamında bölgemize ve ülkemize çok katkısı olacak bir projeydi bu ama turizmcilerin haberi yok olaydan. Çalıştay 2017 yılında yapıldı, sonra tescil edildi, aradan uzun süre geçti turizmcilerle bir toplantı yapılmadı. Karşılıklı geliş gidiş nasıl olacak? Turizm sektörüne yansıması nasıl olacak? Bir bilgilendirme yok. Yani bilmiyorum.

 

 

 

 

Aeneas Rotasından kısaca bahseder misiniz? Aeneas’ın Rotası gerçekleşir mi sizce?

Ben kısaca Aeneas’ın Rotasından bahsedeyim. Aeneas Troia kadar güçlü yeni bir devlet kurmak üzere görevlendiriliyor. Antandros’a geliyor. İda Dağının kerestelerinden 20 tane gemi yapıp yeni bir ülke kurmak üzere bir bahar sabahı yola çıkıyor ve nereye gideceğini bilmiyor. Önce Enez’de karaya çıkıyor. Kuracağı ülkenin orası olduğunu düşünerek otları yolmaya başlıyorlar ama otların ucundan kan damladığını görünce yanlış yerde olduğunu düşünüp vazgeçiyorlar. Tekrar gemiye binip denize açılıyorlar Delos Adası’na geliyorlar. Buradaki kahinlere nereye gideceklerini soruyorlar. Kahinler Batı’yı gösteriyor. Batı’ya doğru gitmeye başlıyorlar. Girit’te Pergamon Krallığı’nı kuruyorlar. Bir süre sonra aşırı susuzluk ve kıtlık başlıyor. Hastalıklar artıyor. Aeneas kuracağı ülkenin orası olmadığını düşünüp  yol arkadaşlarıyla oradan ayrılıyor. Arnavutluk kıyılarında Butrint’e uğruyor. Hayal kırıklığı yaşayıp tekrar yola devam ediyorlar. Rüzgarlar Aeneas ve arkadaşlarını Kartaca’ya sürüklüyor. Aeneas burada kraliçe Dido’yla evleniyor. Mutlu  yaşarlarken tanrılar Aeneas’a diyor ki burası değil senin kuracağın yer. O tekrar gemisine binip giderken Dido çok üzülüyor ve intihar ediyor. Bununla ilgili bir opera var, Dido ve Aeneas Operası.  Bu operayı da biz sergilemek istedik. Devlet opera ve balesiyle görüştük. Geldiler, baktılar, amfitiyatroyu incelediler, programa da alındı . Genel müdür değişince program da değişti.  Türkiye’de maalesef sürdürülebilirlik biraz zor oluyor. En sonunda pek çok limana uğrayarak Roma yakınlarında karaya çıkıyorlar. Ve burada Kraliçe Lavinia’yla evlenip Roma’nın kurulmasına vesile oluyorlar. Altınoluk parkında, Çalıştay’da açılışını yaptığımız ve aslı İtalya’da bulunan heykeldeki kurdun emzirdiği Romus ve Romulus da Aeneas’ın torunlarıdır. Aeneas Rotasını içeren bölgemizde ve dünyada yankı uyandıracak projelerimiz vardı. Sadece gemi rotası değil,  her kesimi, bölgedeki her sektörü ilgilendiren projelerdi bunlar. Bu proje bir ekip işi, hepimizin bu konuda söyleyecek sözü var ve olmalı da.. Bizce, paydaşlar biraraya gelmeli, hiç kimse yok sayılmamalı, bölgemiz ve ülkemiz için kamu kurum ve kuruluşlarının yanısıra bilim insanları, turizmciler bölgedeki konuyla ilgili STK lar, meslek örgütleri ve Odalar bu oluşumda yer almalıdır. Sonuç olarak, Aeneas Rotasını  hep birlikte yapalım, Balıkesir’in olsun, Türkiye’nin olsun istiyoruz.

 

 

 

 

Antandros Derneği iyi işler çıkarmış bu dernek başka neler yapıyor?

Kültürel miras kavramını ve Antandros’u anlatmak için Arkeoloji buluşmaları, sempozyumlar ve fuarlara katılıyoruz. Bu toplantılarda pek çok kazı başkanıyla, kazı ekipleriyle görüştük, yaptıklarımızı anlattık. Türkiye’de bu anlamda bir başka dernek olmadığını gördük. Ekipler, keşke bütün kazıların böyle derneği olsa diyor. Kazı ekibini karşılıyoruz, ayni destek, gıda yardımı yapıyoruz. Kazı ekibindeki öğrencilere burs veriyoruz. Gene üyelerimizin desteğiyle kazı alanında ziyaretçileri biz gezdiriyoruz. Ören yeri ilan edilmediği için gelecek ziyaretçiler önceden haber verirlerse kazı alanında gelen konuklara Antandros tarihi, mitolojisi ve kazı çalışmalarını anlatıyoruz.  Ayrıca Doç Dr Yasemin Polat’ın Çocuklarla Arkeopark projesi kapsamında Kültürel miras, Antandros arkeolojisi, mitolojisi konusunda eğitim veriyoruz. 7-12 yaş arası çocuklar bize geldiklerinde, bir sunum yapıyoruz, derneğin bahçesinde önceden hazırladığımız alanda kazı yaptırıyoruz. Yerleştirdiğimiz buluntuları bulmalarını sağlıyor ve onlar hakkında bilgi veriyoruz.  Kitapçıklar hediye ediyoruz. Antik giysiler giydiriyoruz ve o giysiler de eğitimin bir parçası oluyor. Sonra da katılım belgesi veriyoruz.Bugüne dek 3 bin 500ü aşkın çocuğa bu konuda eğitim verdik. Ayrıca kazılarda çıkan buluntuların ya da mozaiklerin, figürlerin benzerlerini hediyelik eşyalara taşıyoruz. Gerek Halk  Eğitim kurslarıyla, gerek Balmek kurslarıyla birlikte iş birliği yaparak hem kültürel mirasın sürdürülebilirliğini sağlıyor hem de hediyelik eşya anlamında farkındalık oluşturuyoruz. Ayrıca bunu yapan kadınlara ek gelir sağlamış oluyoruz. Antandros, yöre kültürü, tarihiyle ilgili söyleşiler düzenliyoruz. Bir de son olarak Antik Dönem yemek kitabımız var.

 

 

 

 

Antandros’tan Günümüze Antik Yemek Sofraları kitabı bastırdınız Nedir bu kitabın öyküsü?

Antik yemeklerle  ilgili çalışmalar  Aeneas çalıştayına hazırlanırken başladı. Antik dönemde çok bilinen ve ticareti yapılan Garum Sos’la işe başladık. Buradan hareketle bildiğimiz kadarıyla ilk kez biz mayaladık Garum Sos’u. Yapımı biraz enteresandır. Antik Romalıların yemeklerinde kullandıkları fermente edilmiş bir çeşnidir. Sardalye gibi Hamsi gibi küçük balıkların iç organları ve baş kısımları çeşitli otlarla bir araya getirilip deniz suyuyla karıştırılır ve 1 yıl boyunca bekletilip fermente yoluyla elde edilir Romalıların yemeklerde sıkça kullandığı anlatılır. İnsanlara garip gelse de bekletilip süzüldükten sonra yemeklere ayrı bir tat katıyor. Afrodizyak etkisi varmış ve vücudun tuz gereksinimi sağlıyormuş. Garum Sos’u yaptık ve bu sosu çalıştaya gelecek konuklara  yaptığımız antik yemeklerde kullandık. Nurdan Çakır Tezgin ve Erhan Şeker reçeteleri, yemekleri de Deniz Şeker hazırladı. Ortaya son derece farklı ve çok güzel bir menü çıktı.  Hatta iki menü yaptık. Biri antik yemekli, biri normal yemekti. Antik yemek menüsünün kısa zamanda bittiğini gördük. Çok sevildi, beğenilerek yendi. Bunun üzerine geçen yıl otuz çeşitle oluşan bir gala yemeği düzenledik. Yine konuklar çok beğendi. Bunlar boşa gitmesin söz uçar yazı kalır anlayışıyla kayıt altına almaya karar verdik ve sonuçta bu yemek kitabı ortaya çıktı. Sadece bir yemek kitabı değil, bir kültür, antik yemek kültürü. Bu nedenle kazı başkanımız Prof Dr Gürcan Polat’ın Antandros Tarihi ve Kazıları ile ilgili, Doç Dr Yasemin Polat’ın Antandros Mutfak Kültürü ile ilgili makaleleri var içinde. Bu kitap, çeşitli kurumların, üye ve gönüllülerin maddi destekleriyle ortaya çıktı. Bu kitap yine Arkeoloji, sanat tarihi konusunda önemli bir isim olan Nezih Başgelen’e ait olan Arkeoloji Sanat Yayınlarından onun sunum yazısı ile yayınlandı. 7 yıllık araştırmasının sonucu ortaya çıkan, 90’ı aşkın reçeteden oluşan bu kitabın telif haklarını Antandros Derneğimize hediye eden araştırmacı yazar Nurdan Çakır Tezgin (aşçı Fok)’e şükranlarımızı sunuyoruz. Ayrıca biz bu kitap aracılığı ile Antik yemek rotası da oluşturmak istiyoruz. Yani gelen konuklar Antandros’u gezsinler, Zeus’la Hera’nın evlendiği İda Dağı’na çıksınlar. Troia’yı izlesinler orada. Adramytteion’u gezsin, akşam da o dönemlerin yemeklerini tatsınlar. Giysilerini giysinler. Müziklerini dinlesinler istiyoruz. Ve tüm bunlar bölgemizdeki turizm tesislerinde yapılsın istiyoruz.

 

 

 

 

Antik dönemin yemekleri nasıl biliniyor. Her halde yemek kalıntısından eser kalmaz yüzlerce yıl. Yazıtlar mı var, kitaplar mı, parşömenler mi var?

Tabii tabii. Yani bütün bunları aslında Nurdan Hanım’ın anlatması daha doğru, bu nedenle Antik Zaman Sofraları kitabımızdan onun kaleminden alıntıyla cevaplıyayım: “Tarihçi Herodot, Homeros, Yaşlı Cato, Sokrates, Platon, Plutarkhos, Hipokrates, Galenos, Plinius, Ksenophon, Athenaeus ve elbette Apicius’un günümüze ulaşan kitap ve dokümanlarından yararlanmak onların kendi çağlarının dilini çözümlemek başlı başına bir serüven. Antik Dönem yemekleri Dünya üzerinde pek çok kereler denenmeye çalışılmış, her aşçı kendi yorumunu ve bilinmeyen malzemeler için günümüz eklentilerini kullanmıştır. Günümüz dünyasında antik yemek yazarı olarak en çok da Apicius üzerinde durulmuş. Sadece Apicius adına sahiplendirilmiş De re Coquinaria adlı yemek kitabı ile yola çıksaydık bütün o tarihsel sürece haksızlık etmiş olurduk.  Kaldı ki Apicius birkaç Antik çağ aşçı ve gurmesinin ortak adıdır. Roma döneminde yaşamış ortalama dört Apicius bilinir. İlki M. Ö. 90’larda yaşamış ve ondan sonrakiler de aynı ismi almışlardır. Dördüncü ve sonuncusu Caelius Apicius olup De re Coquinaria adlı yemek kitabının yazarıdır. M.S. IV. Yüzyılda yaşamıştır. Diğer Apicius’ların kayıtlarından yararlanarak tarifleri sadece işi bilen aşçıların anlayacağı şekilde yazmıştır. Muhtemelen bazı yemeklerin inceliğini de sır olarak saklamıştır!” Hem bu yazılarda hem de antik yemek kaplarından çıkan buluntular, kapların şeklinden antik yemeklere dair bilgilere ulaşılıyor. O dönemin farklı yeme içme tarzları varmış. Nurdan Çakır Tezgin Hanım günümüz damak tadına yakın hale getirerek uyguladı yemekleri.

 

 

 

 

Antandros kazılarının en önemli buluntularından biri de Roma Villası. Nedir Roma Villası, kimler kullanmış, ne için kullanılmış?

Orada sadece bir villa yok aslında Birkaç tane villa var ama çok yeni bir kazı, 21 yıllık bir kazı. Arkeolojik kazılar çok daha zor ilerliyor. Kepçeyi götür kazmaya başla mantığı olmadığı için çok yavaş ilerliyor. Gerektiğinde, fırçayla tozlar alınıyor. Yaklaşık 2 bin metrekare büyüklüğünde bir villa. Karşılama odaları var, yazlık, kışlık karşılama odası var. Yazlık karşılama odası, mermerden yapılmış. Kışlık olanı mozaik döşemeli. Ayrıca kendine ait hamamı var. Hamam alttan ısıtmalı ve sütunlar üzerine oturtulmuş. Soğuk havuzları da var. Kentin kendine ait kanalizasyon ve içme suyu şebekesi var sadece villanın değil. Çünkü oradaki kanalizasyon ve içme suyu hatları tepeye doğru gidiyor. Kaletaşı mevkisine doğru ilerliyor. O dönemki yerleşimler de göz önüne alınca Gürcan Hoca’nın dediği gibi kamusal alanlar, kamu binaları, başka villalar, diğer yerleşim yerleri bulunuyor. Kendi sikkesini basan büyük bir kentten söz ediyoruz. Bir genel hamam var biraz ileride, kentin surları var. Kent devletinden bahsediyoruz. Burada Nekropol de çok önemli. Şu ana kadar 550 açma yapıldı. farklı gömme yöntemleri görüldü. 750 yıl kesintisiz kullanılan Türkiye’deki tek mezarlık. Nekropolde kamulaştırma  tamamlandı. Hemen orası çeşitli canlandırmalarla ve çatı sistemiyle turizme açılabilir. Aslında bununla ilgili çalışmalar yapılıyor. Balıkesir Büyükşehir Belediyesi ve Mimarlar Odası, kazı başkanımızla birlikte Nekropol çatısı için mimari yarışma hazırlığı içindeler. 

 Kazı ekibimize daha fazla destek verilirse, kazı çalışmaları daha uzun süre devam eder ve ortaya çıkan eserlerin yerinde sergilenmesi sağlanır. Antik kentin başka konutları, kamusal alanları, tiyatrosu ve bunun gibi olası diğer yapıları ortaya çıkarılır. Kamulaştırmalar tamamlandığı için artık ören yeri olması konusunda da engel kalmayan ve şu anki  durumunda bile yerli ve yabancı pek çok kişinin  ziyaret ettiği Antandros Antik Kenti, Efes, Troia, Assos, Göbeklitepe örnekleri gibi bölgemize kültür turları için çekim merkezi olacaktır.  Bu konuda her yıl kazıya gelen bakanlık denetçileri ve kazı başkanımız Prof Dr Gürcan Polat ilgili bakanlığa ören yeri olması ile ilgili raporlarını sunmaktadırlar. Derneğimiz ise kurumlarla görüşmekte, imza kampanyaları düzenlemektedir. Yakın zamanda Ören yeri olacağına inanıyoruz.

Ve dediğim gibi tekrar tekrar bir kazı ekibine sahip çıkalım. Büyükşehir belediyesi dışında yörede yaşayan esnaf, sanayici, turizmci destek olmalı. Ayni ya da nakdi destek vermeli. Bir r de şu özelliğimiz var. Biz kamu yararına dernek olduğumuz için eğer bizim yolumuzla bağışta bulunmak isterlerse vergiden düşebiliyorlar. Böyle bir faydası oluyor.

 

 

 

İçinden Çanakkale yolu geçecek olan Aeneas Gemisi ve Heykeli hayal mi oldu?

Maddi sıkıntılar, kurumlar arası iletişimsizlik vb nedenlerle  yapılamadı. Heykel olacaktı, antik 2 tekne olacaktı, projeleri bile çizilmişti. Projelerin hepsi kayıtlı ve maliyetleri hazır.  Bugün olmazsa yarın yapılır.

 

 

 

 

 

 

Exit mobile version