YILMAZ SİMAV
Karaoğlan Mahallesi, Balıkesir’imizin en eski merkez mahallelerinden biri. Çamlık eteklerindeki Aygören Mahallesinden aşağıya, düzlüğe ulaşan yamaçta kurulmuş, düzlüğe de yayılmış.
SINIRLAYAN SOKAKLAR
Mahallenin batısında Aygören’le paylaşılan Kızortaokul Sokak var. Eski Hacıilbey İlkokulu’ndan güneye doğru uzanır. Alternatif trafiğe müsait oldukça düz bir sokaktır. Güney sınırındaki Ulus Sokakla buluşur. Ulus Sokak yukarıdan aşağı inen, FOTOĞRAF MÜZESİNİN, onun üst tarafındaki bizim eskiden “İngiliz Evi” dediğimiz taş binanın üzerinde (karşı tarafta) bulunduğu bir sokaktır. Saat Kulesi’nin üst tarafından gelen ÖZALP CADDESİ ile “üç yol ağzı” oluşturur. Mini bir meydandır orası. Eskiden orada bir dut ağacı vardı [yeniden yetiştirilebilir] yakınında da “Deli Tabiiyeci”nin evinin bitişinde YENİ SU denilen İÇME SUYU çeşmesi vardı. Taştan. İnsanlar testilerini sıraya sokarak, kimi zaman yarım saati aşan sürelerde, sıralarını beklerdi.Çünkü, çeşmenin suyu azaldığında ip gibi akardı. “Çeşme başı kavgaları” da olurdu nadiren. Ulus Sokak, Ziya Tan’ların evinde son bulur, çarşıya doğru, MEYHANE BOĞAZI adıyla devam eder. Ali Hikmet Paşa Meydanına ulaşır. Meydan kıyısını dolanınca Zağnos Paşa Caddesi’ne varılır. Bu cadde PAŞA CAMİİ hizasında ilerleyerek Şehitler Meydanı’na, oradan Eski Edremit Caddesi olarak da bilinen yol olarak, Karaoğlan Mahallesi’nin doğu sınırını çizer. En başta söz ettiğim Hacıilbey okulunun alt köşesine birleştirildiğinde sınırlar tamamlanmış olur.
DİĞER SOKAKLAR
Tam o noktadan, mahallenin ortasından geçen en uzun sokak, KARAOĞLAN CADDESİ başlar. Güneye doğru ilerler. Mahallenin merkezinden geçerek Karaoğlan Camiinin alt tarafından Pazar (Cami) Meydanına, oradan da Ulus Sokak’a ulaşır. Meydanın güney sınırında bir KUBBELİ ÇEŞME vardır. Tuğladan yapılı kubbesi tahrip olmuştur. Orijinal tuğlalar elden çıkmadan onarımının yapılması söz konusudur. Eskiden, meydanın orta noktalarında yeraltı sarnıcı vardı. Demir kapaklı. Burada, yangın için su tutulurdu. Geriye doğru gelirsek caminin alt karşı köşesinde bakkal dükkanı (Bakkal Ahmet Taracar) bulunurdu. Onun bitişiğinde bahçeli bir ev (Kirnelilerin Evi) vardır. (Damat Taner Çömlekoğlu) Ece Amca Sokak ve İğneci Sokak caddemizle buluşarak orada “Dörtyol” oluşturur. Dörtyol meydanında KARAOĞLAN ÇEŞMESİ ver alır. [Çeşmenin karşısında TAYYARECİ MEHMET evi vardı] Onun bitişiğinde MELEK AHMET (Mehmet Hekimoğlu), karşısında KEÇECİ ÖMERLER (Fuat Dedeoğlu) onun yanında Adliye Başkatibi AHMET ÜNVER, yanında da ACEM HÜSEYİNLER (Eruydaşlar), karşısında da LEBLEBİCİLER (Doğduğum ev olup orada kiracı idik) bitişiğinde de AŞIKLAR (İSMAİL ÇOLPAN) yanında da YAHYA Beyler (Kaptanzadelerden) sıralanırdı. Acemlerin az ötesinde NEVZAT ÖĞRETMEN (Kızı Şahika, şimdiki ortak belediye binasının karşısında PATENLE kayardı) bitişikte de ismini bilemediğim bir ÇEŞME yer almaktaydı. Hacıilbey İlkokulu (Şimdi Milli Eğitimde) altından ilerleyen sokak Zağnos Paşa Caddesi ile buluşur. Bu noktada ünlü bir PİŞİRİCİ FIRIN (Hüseyin Aga) yer alırdı. Karaoğlan Camii’nin üst tarafından geçen sokak EMİR SOKAKTIR. Eskiden adı Yatır sokaktı. KARAOĞLAN CAMİ ÇEŞMESİ çok eski bir çeşmedir. Bu toplama haznesi vardır. Çeşmenin içine açılan birdörtgen delik eskiden kapaklı idi. Şimdilerde kapaksızdır. [ACİLEN KAPATILMASI GEREKİR] KURTULUŞ’TAN önce Emir sokağı kesen ve Aygören’e uzayan SANCAR SOKAK üzerinde RUMLAR OTURURMUŞ. Çeşmede at nalı biçiminde bir halka asılıdır. RUMLAR PASKALYA’DA bu halkaya PASKALYA ÇÖREĞİ takarak “günlerini” haber verirlermiş. Çeşmenin üst kuzey cephesinde AÇIKLAYICI BİLGİLER vardır. [BU BİLGİLERİN fotoğraflarının alınarak KENT ARŞİVİNDEKİ bu çeşmeden söz eden yazı ve resimlerin yanına LİŞTİRİLMESİ çok isabetli olur] Caminin arka tarafında SANCAR SOKAK üzerinde SÜLEYMAN SİMAV eski evi, Emir Sokak üzerinde de “yeni” evi yer almaktadır. Caminin imamı ŞAMİL HOCA çeşmenin bitişiğinin yanındaki evde otururdu.
RAMAZAN DAVULCUSU
Ramazanlarda davulcular dolaşırdı mahallelerde. Maniler söylerlerdi. Biraz özele girersek; babam 23 yıla yakın Karaoğlan Muhtarlığı yapmış birkişidir. SÜLEYMAN SİMAV’DI O. Davulcu, muhtarın evi önünde daha bir iştahlı söylerdi manilerini. En dikkati çeken söyleydi:
-Kadife yastığa yaslanırsın
Kaymak ile beslenirsin
Sülüman Beyim be ŞEVKETLİM
SENBU MAHALLENİN ASLANISIN.
(Not: Babam minyon yapılıydı)
Şimdi asıl konuya dönelim.
PAŞA (EMİR) SULTAN TÜRBESİ
Emir Sokak üzerinde bir türbe vardır. TÖM DEDE olarak bilinirdi. Duvarında; gömülü, içi dairesel oluklu bir taş vardır. İnsanlar bu taşa başlarını sokarak vücutları ile birlikte dönerdi. Böylece “baş ağrısı” tedavi olurdu (veya bağışıklık alınırdı) Türbenin pencereleri kapalı idi. “Dedelere mumum var” türküsünde işlendiği gibi insanlar, bu pençelerde mum yakarlardı. Kırım camlardan içeriye para atıldığı da olurdu. Türbenin girişi, üstü örtülü olduğundan çocukların oyun yeriydi. Türbenin bitişiğinde eski bir mezarlık vardı. Terkedilmiş bir haldeydi. Mezar taşlarının üzerinden “birdirbir” diyerek atlardı çocuklar. Mezarlıkta çok miktarda servi ağacı vardı. Bir de baktık ki, serviler yok olmuş. Buranın mezarlık kimliğinden rahatsız olanalar belediyeye kestirmişler. Karşı yakada da boş bir alan vardı. Siper yapmak üzere kazdılar. Kazılarda kemikler çıktığı söylenirdi. [Hıristiyan Mezarlığı mı idi acaba ve şehir içindeki bizim mezarlık Karaoğlan yerleşiminin kadim kabristanı mı idi] Türbenin çatısı çökmüştü. Yıllarca onarılmadı. Oluşan molozlarda Ahmetrefik ağacı bile bitmişti. Mezarın biri açılmıştı. Define arandığı söylenirdi. Çocuklar mezarlığın yanından öbür sokağa geçmekten korkarlardı.
Türbenin bitişiğinde ECE AMCA ÇOCUK KÜTÜPHANESİ vardır, şimdilerde. Önünden Karaoğlan Caddesine inen sokak da ECE AMCA SOKAK adını taşır. Türbenin karşısında İSMAİL SAFA KASAPOĞLU’NUN (Damat Dinçer Orkan) bahçeli evi ve bitişiğinde BATEK HÜSEYİN evi bulunurdu. Yol kenarında SU TAKSİM NOKTASI vardı. Yukarılardan gelen çeşme suyu, bu noktada taksim havuzcuğunda ikiye ayrılır, biri cami çeşmesine, diğeri Karaoğlan Cadde çeşmesine yönelirdi.
DİBEK TAŞI
Meyhane Boğazı devamı Balıkavdan Sokakta. Ulus Sokak sapağından hemen sonra sağda içerlek bir alan (kaldırım) vardır. Burada bir DİBEK TAŞI vardı. Bu oyuk taşta, buğday dövülürdü. Keşkek için de bu iş yapılırdı. İki kişi karşılıklı; ellerine aldıkları, özel dövme balyozları ile dibekteki buğdayı döverlerdi. Bir biri, bir diğeri vururdu. Bu taşın kaybolduğunu düşünmüştüm. Sonra bir baktım ki; yerinde, taşı gömmüşler olduğu yerde. [Herhalde kaybolmamıştır. Bu taş başında ÖZEL BİR GÖSTERİ ile CANLANDIRMA yapılabilir.]
ELİF NACİ’NİN KARAOĞLAN’I
Ünlü Ressam Elif Naci, Balıkesir’de askerliğini yaptığı sırada (herhalde 1940’lı yıllarda) Karaoğlan’ı da resmetmiştir. Çallı Hoca’nın öğrencisidir kendisi. Resim sanatında D grubu kurucularındandır. Paris’te, Londra’da sergilere katılmıştır. Yapmış olduğu Karaoğlan resmini o sergilerden birinde sergilemiştir.
1940’lı yıllardaki Karaoğlan Mahallesini anlatmaya çalıştım. Dahası vardır elbette.