GEÇENLERDE sanal iletişim sayfamda, takipçi dostlara ille de etrafta bizleri sarmalayan
çoğu yabancı sermayeye ait, yerli olanları da benzeri çarkta işleyen büyük dükkanlara (market) veyadaha büyük dükkanlara (süpermarket) veya çok büyük dükkanlara (grosmarket-hipermarket) fazla ilgigöstermemelerini, giderlerse de fiyat etiketlerini birkaç rakip benzer firma ile karşılaştırmalarınıyazmış, sohbet olarak önermiştim.
O günkü tespitlerim olarak bulaşık süngerleri etiketlerini koymuştum.
Çok ilgi çekmiş, yazışmalar, özelden, whatsapp’tan mesajlar, sohbetler, haberleşmeler
bu konuya ilginin ölmediğini hissettirdi.
Ürün, bulaşık süngeri. Ölçüleri, rengi özellikleri aynı. Farklı büyük dükkanlarda ve yerli ürün de satandaha büyük dükkanda etiketlerin görsellerini çekip yanyana paylaşmıştım. Yazıldığı gibi okunmayan, söylendiğigibi yazılamayan, ama her yerde rafları ele geçiren yabancı markalar 29-35 TL. aralığında iken, ismi de yerli,adresi de belli ürünler 8-9 TL aralığında satılıyordu. Bulaşık süngerinin de ithali mi olur demeyelim, evet en çokgördüklerinizin hepsi ithal.
Orada da ana tema günümüzde yok olmaya yüz tutan “Yerli Malı” ürünler,“Türk Malı” etiketi , “Yerli Malları ve Tutum Haftası” ağırlıklıydı.
Adı da sahibi de yabancı çok şubeli büyük dükkanların (market) tamamı, yerli bilinenlerin büyük kısmıraflarını en çok para veren markaya kiralıyorlar santim ve sıra usulü.
Türk Malı firmaların çoğu, alanında dünya çapında etkili, güçlü yabancı markalarla
yarış yapmaları, rakip olmaları mümkün olamadığı için yer alamıyor.
Serbest Pazar ekonomisi dense de yaşanan kartel veya tröst ekonomisi.
Hep söylerim, yazarım, dostlara rica ederim: “Paketli bir ürün alırken lütfen üzerini
araştıralım, Türk Malı mı değil mi? Fabrika adresi var mı? Yoksa sadece bir PK – Posta Kutusu numarasıile sallayıvermişler mi” diye.
Son yıllarda hiç önem verilmeyen, bahsi geçmeyen, ama bizlerin çocukluğumuzda dolu dolu ve heyecanlayaşadığımız, hissettiğimiz bir “Yerli Malları ve Tutum Haftası” vardı.
12-18 Aralık tarihleriydi ama tüm Aralık ayında hissedilir, her an uygulanırdı. Okullarımızda, sınıflarımızdaheyecanla kutlanırdı.
O dönemlerde yabancı (İthal) ürünler, firmalar bu kadar çok olmadığı halde “Yerli Malı” ürünlerimizi tercih etme,değer verme konusu, faydaları ders gibi işlenirdi.
Ülke sanayimizin gelişmesi, yatırımların artması ve israf yerine tasarrufu tercih etme konularında bilgiler verilir, muhabbetlicanlandırmalar yapardık. Zaten yabancı markalar, ürünler olmadığı için evlerimizden annelerimizin yaptıkları kurabiyeler,kekler, pastaları okulumuza götürür, arkadaşlarımızla muhabbet içinde paylaşırdık.
Şarkımız da coşkuyla
“Yerli Malı, Yurdun Malı
Her Türk onu kullanmalı”
Günümüzde yabancı markalar arasında yok olan, boğulan yerli firmalarımızı yaşatmak için , tercihyaparken “Yerlisi varken neden yurtdışından geleni alayım ki?” özsorgulamasıyla destek çıkmak,elimizi, beynimizi Türk Malı ürüne yöneltmek büyük önem taşımaktadır.
Ama bu her zaman rahat olamıyor. Sizin hür tercihinize çember, ulusalcı düşüncenize sınır
gelmiş olabiliyor.Çünkü büyük dükkanların (market) önemli kazanç yollarından birisi olan rafları (stand) kiraya verme konusuna yerli firmalar rekabet edemiyor. Çoğu yerde çok uluslu ve alanında kartel, tröst seviyesinde markalarla yarışmaya, yüksek ücretle rafta yer tutmaya (stand) güçleri yetmiyor.Ve tüm büyük dükkanlarda hemen hemen aynı isimli yabancı malları görüyoruz.
Ben çok yeri geziyor, ürün ve fiyatlarını mümkün olduğunca karşılaştırıyorum.
Ama öncelik mahalle esnafımız. Onlardan çözüm üretiyorum.
Eğer marka çeşitliliği yoksa, farklılık olan büyük dükkanlara gidiyorum. Raflarında aynı türde
birden çok markaya, çeşitli firmalara yer veren, verebilen büyük dükkanlara yöneliyorum.
Yerli ürünler de işimizi görüyor. Fiyatları daha pahalı olmadığı gibi çoğundan epey ucuz.
O zaman niye yerli malı almayalım?
Son yaşadığım örnek, paspas sopası ucuna takılan püskül hemen tüm büyük dükkan raflarında yine aynı ithal 1-2 marka olarak renkli torbalarda 50-45 tl. aralığındaydı. Mahallemizdeki Hırdavatçıİbrahim beye uğradım, yerli marka sordum, sade şeffaf torbalı yerli ürün çeşitleri vardı.
Hem de o bir tane fiyatına 3 tane alabiliyordum, farklı markalar, farklı özellikli 3 tane aldım. Kullanıyorum.Herhangi bir bozukluğunu da görmedim. Aynı işlevini yerine getiriyor.
Maalesef yine ben haklı çıktım. Alışverişlerde giderek kapanmaya yüz tutan mahalle esnafımızı yaşatmak çok önemli.
Her konuda ileri görüşlü, Başkomutan, tarih yazan Gazi M. Kemal ATATÜRK, ekonomi konusunda da1923 yılında İzmir’de İktisat Kongresi’ni toplamış, ulusal ekonominin güçlü olması gerektiği vurgulanarakyerli üretimin geliştirilmesi ve yerli malların kullanılması kararı alınmış, uygulamaya geçirilmiştir.
1920’lerden itibaren yoğun olarak uygulanan, her yıl kutlanan Yerli Malları ve Tutum Haftası, 1946 yılından itibarenYerli Malı Haftası olarak kutlanmış, 1983 yılında adı Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası olarak değiştirilmiştir.
Okullarda 12 – 18 Aralık tarihleri arasında kutlanan bu hafta günümüzde eğitim müfredatında önem verilmediği gibi,AVM’lerde, reklamlarda yabancı marka hayranlığı, yabancı isimli ürün düşkünlüğü ile unutturulmaya çalışılmaktadır.
Tüketiciler, ”Hadi al” , “ Ne duruyorsun”, “Trendini yakala”, “ Hemen ara” gibi emredici reklamlarla bilinçaltında etkilenerek kaynağı belirsiz, imalat adresi çok küçük ve okunmaya müsait olmayanyerlere sıkıştırılmış ürünleri alma konusunda farkında olmadan yönlendiriliyorlar.
Aslında yiyecekten temizlik kimyasallarına önce tüm ihtiyaç temini alışverişlerde “Türk Malı” işaretini aramakönemlidir. Eğer yabancı ürün seviyorsanız; üniversiteyi bitirmiş pırlanta gençler, mühendisler neden hala işsiz;çalışacak iş, fabrika yok mu diye zihnimizi yoklayalım.
Büyük dükkanlarda elimizi bir rafa uzatırken reklamlarda emredildiği gibi hemen sepete atmak yerine, önce “Türk Malı” işaretiolanı (yerli üretim değil) yok mu diye sorgulayalım.
(Yerli üretim; açık veya tonluk çuvallarla ithal edilen malların Türkiye’de paketlenmesini içerdiği için gerçekçi olamıyor.)
Esnafta daha ucuza bulduğunuz bir temizlik malzemesini, sırf ismi yabancı, sahibi yabancı diye büyük dükkanda6 -10 katına alıp almamayı artık muhakeme etmeliyiz. Market raflarına giremeyen yerli ürünler, mahalle esnafındakarşımıza çıkabiliyor.
Para ödediğiniz marka için beynimizde “Ülkemizde kaç kişiye istihdam sağlıyor?”, “Hammaddelerini nereden alıyor”ya da “Kaç yerli fabrika bunun yüzünden kapandı”, “Kaç yüz kişi bu ithalattan dolayı işsiz kaldı?” diye sorgulamalıyız.
Sonra üzülmeyelim.
Yerli Malları kavramı “Önce Türk Malı” yaklaşımı sadece Aralık ayında bir hafta değil, 12 ay, 365 gün, yaşam boyuolmalı. Genç kuşaklara evde uygulamayla, okulda derslerle taze beyinlere gösterilmeli. Alış veriş yapılan büyükmarketlerde de ne alacak isek aynı türden kaç ayrı marka, kaç farklı çeşit olduğuna da dikkat edelim lütfen.
Deterjandan makarnaya hangi firma ürününü alacağınıza siz karar verebilirsiniz, market veya marka sahibi değil.
Düşmanı deniz döküşümüzün 100.yılında güzel ülkemize, dünyaya ve üreten Balıkesirimize, sağlıklı, güzel günlerdileklerimle selam ve saygılarımı sunarım.