SAĞDAN, soldan, yakın çevrenizden duyuyorsunuzdur.. Son günlerde hırsızlık olaylarında büyük bir artış yaşanıyor.
Daha çok güvenlik tedbiri olmayan inşaat alanlarından demir, çimento, tuğla vesaire çalıyorlar.
Geçenlerde Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Yasin Sağay’ın Kuva-yı Milliye Mahallesi’ndeki inşaatına girmişler meselâ.. Elektrik kablolarını çalmışlar.
Söylenene göre yetmiş bin lira civarında bir zarar söz konusuymuş!
Köydeki ev inşaatımıza da dadandılar. Zaten baştan beri ufak ufak bir şeyler alıp götürüyorlardı.
Bu kere inşaatın önündeki demirleri yükleyip götürmüşler…
O yetmemiş, açıkta duran demonte haldeki iskeleyi alıp gitmişler.
Gazeteci Murat Tozan’ın Turplu’daki köy evine de dadanmışlar; demir direkleri almışlar.
Başımıza gelince olay, etraftan daha sık duymaya başladık.
***
JANDARMA’nın, Emniyet Teşkilatı’nın yakalayıp adalete teslim ettikleri de var, edemedikleri de.
Şehir merkezindekiler bir şekilde mobeselerden tespit edilebiliyor.
Kırsalda kamera falan yok ki!
O nedenle kırsal kesimdeki hırsızlık olayları pek aydınlanmıyor.
***
HERKESİN inşaatına, evinin önüne, bahçesine bir güvenlik elemanı, bir bekçi koyma şansı yok.
Biz de bugüne kadar böyle bir tedbir almadık; o iş için ayrı bir bütçe lazım.
Sonuçta fabrika inşaatı yapmıyoruz, mütevazı bir köy evi.. Kıt kaynaklarla devam edip giden bir inşaat.
Güvenlik elemanı demek, maaşı, öğünü, sosyal güvenliği, falanı filanıyla hayli yekün tutuyor.
Yasin Sağay bekçi yerleştirmiş inşaatına..
Bizim öyle bir şansımız yok!
***
NE yapalım, bari kamera kuralım dedik.
Ama bu işi devlet yapmalı. Caddeye, sokağa, binaya, işyerine, elektrik direğine, her yere mobese kuran devlet.. Kırsalı da hesaba katmak zorunda.
Köylerin girişine, çıkışına, meydanına, sağına soluna kamera yerleştirmek bu denli zor olmasa gerek devlet için.
Sonuçta orada yaşayanların can ve mal güvenliğidir aslolan.
***
BAZI köylerin girişinde “hurdacı, satıcı giremez” tabelaları görürsünüz.
Hurda toplayıcılarını suçlamıyoruz elbette.
Tabi ‘hurdacı’ adı altında kamyonetle, pick-up’la, kasalı motosikletle, at arabasıyla falan dolaşıp duranların takip edilmesi gerekiyor. Burada köy muhtarlarının da tedbirli olması şart.
***
HIRSIZIN çalıp kasaya attığı malzemeler ne oluyor?
Satılıyor…
Demir çalıyor adam, götürüp satıyor.
Bunları satın alanlar muhtemelen sormuyor, “nereden buldun” diye.
Vatandaş sana, “benim işime yaramıyor, al götür” diye yarım ton demir vermez… Oradan buradan söküldüğü besbelli kabloları, “bendekiler fazla, bunlar senin olsun” diye hediye etmez!
O halde, hırsızlık malını satın alan da yardım ve yataklık yapmış sayılır.
***
DİYECEĞİM o ki, hani vatandaş huzur içinde bir ramazan ayı geçirsin diye narkotikti, silahtı, trafikti, aranan şahıstı falan karadan, havadan gözetleyip operasyon üstüne operasyon düzenliyor ya güvenlik ekipleri.
Yok yok, köylerin üstünde de helikopter dolaştırın, daha çok devriye çıkarın, personeli arttırın, kontrol noktaları kurup gireni çıkmanı arayın demiyoruz.
Kamera sistemi kurun, kâfi.
Girişe çıkışa yerleştirilecek iki kamera, kimin girdiğini, kimin çıktığını saniye sanayi kaydedecek sonuçta.
Durumdan güvenlik güçlerini haberdar edince, ilk soruları “kamera var mı” oluyor.
Demek ki kamera işi önemli.
Suça ve suçluya müdahalede en önemli araçların başında geliyor.
Artık Valilik mi el atar bu işe, Büyükşehir Belediyesi mi bütçe ayırır, orasını bilemeyiz.
Bine yakın köy, en az iki bin kamera… Külfetli, masarflı iş ama..
Vatandaşın can ve mal güvenliği söz konusuyla.. Kamera masrafı teferruat sayılır.