HİLMİ DUYAR / POLİTİKA
Eastern Kentucky University’de öğrenim gören, aynı zamanda tenis çalışmalarını sürdüren İzem Elif Ölçer’in hedefinde, Avustralya Açık, Fransa Açık (Roland Garros), Amerika Açık ve Wimbledon Grand Slam Tenis Turnuvaları var. Tenise 4 yaşında başlayan, 12 yaşında Milli Tenisçi olan İzem Elif Ölçer, Türkiye’de ve yurt dışında pek çok başarıya imza attı. Bu başarıları elde etmek çok kolay olmadı. Maddi ve manevi zorluklar yaşadı.
Önüne çıkarılan engellere rağmen, başarılı bir spor yaşamı oldu. Spor Hekimi Aylin Çeçen Aksu’nun yardımıyla Eastern Kentucky University ile bağlantı kurdu. 10 dakikalık tenis ve antrenman görüntülerini bu üniversiteye gönderdi. Genç yetenekte ışık gören Eastern Kentucky University yöneticileri İzem’i önce İngilizce sınavına aldı, mülakattan sonra da ABD’ye davet etti. İzem Elif Ölçer şimdi Amerika’da hem EKU takımında tenis oynuyor, hem pazarlama ve işletme bölümünde eğitim alıyor.
İzem Elif Ölçer kimdir?
22 Nisan 2005’te Balıkesir’de doğdum. Atatürk İlkokulu ve Mehmet Şeref Eğinlioğlu Ortaokulunu bitirdikten sonra TEOG sınavında % 100 burslu olarak Bilnet Okullarına girip tamamladım. Üniversite sınavlarına girmedim. Tanıdığımız bir aile yakınının yol göstermesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nde Eastern Kentucky University’de (EKU), yüzde yüz burs ile okuma şansı elde ettim. Çünkü küçük yaşlarda başladığım tenis sporunu daha da geliştirmek, bir adım ileriye gitmek, eğitim ve tenisi birlikte götürebilmek istiyordum. Eastern Kentucky University ‘de hem tenis çalışmalarımı sürdürüyorum, hem pazarlama-işletme bölümünde okuyorum. Öğrenim durumum bu. Tenis kariyerimden söz edecek olursam; çok küçük yaşlarda başladım. Ablam, tenis oynarken ben 4 yaşında kortlarda koşuyordum. 5 yaşında tenise başladım ve başarılar art arda geldi. Pek çok madalya ve şampiyonlukların ardından 12 yaşımdayken 2016 yılında milli sporcu oldum. Yaş gruplarında milli takım seçmelerinde peş peşe 2018 yılına dek milli sporcu oldum. Tenis çalışmalarıma Amerika Birleşik Devletlerinde (ABD) devam ediyorum.
Küçük yaşlarda başladığın tenisten söz edelim. Nasıl sevdin? Nasıl Başladın? Elde ettiğin başarılar nedir?
Tenis sporu ile ablam sayesinde tanıştım. Henüz 4 yaşındayken, ablamın antrenman yaptığı kortta top topluyordum, elimde boyumdan büyük bir raket ile sağa sola koşuyordum. Bazen onun gibi tenis oynamaya çalışıyor, elimdeki raketi sanki topa vuruyormuşum gibi sallıyordum. Raketi elime almak bile beni heyecanlandırıyordu. Zaman geçirmek için başladığım bu serüven, kısa zamanda tutkuya dönüştü. Ablamın çalıştırıcıları benim bu ilgimi fark etti. Antrenmanlar sırasında, sahadaki hareketlerimi ve oyuna olan doğal yatkınlığımı gözlemlediler.
Bende büyük bir yetenek olduğunu anne ve babama söyleyip, benim yeteneğimin ortaya çıkması için profesyonel tenis çalışmalarına başlamamı aileme önerdiler. Ebeveynlerim öneriyi ciddiye alıp, beni özel çalışmalara yazdırdı. Küçük yaşlarda başladığım bu serüven, başarı basamaklarını hızla tırmanmamı sağlarken, bu yolculuğumda engeller de oldu. Bazı koçlarım tarafından yeterince desteklenmediğimi hissettim. Rekabetin getirdiği baskılarla, eleştirilip, dışlandım. Yaşadıklarım tenis kariyerimle ilgili motivasyonumu kaybetmeme yol açtı.
Bu dönemde ailemin desteği, benim güç kaynağım oldu. Onların teşvikiyle daha çok hırslanarak çalışmaya devam ettim. Milli takımda elde ettiğim başarılar, bu zorlukları aşmamda bana yardımcı oldu. Ulusal ve uluslararası düzeyde kazandığım madalyalar kendime olan güvenimi arttırdı, yeteneklerimi kanıtlamamı sağladı. Bu arada üniversite çağına geldim. Ya tenisi bırakıp eğitim yaşamımı sürdürecek, ya da tenise devam edip, eğitimimi ağır aksak tamamlamaya çalışacaktım. Ülkemde tenise devam etmek benim için zordu. Hem okuyup, hem tenis alanında yükseleceğim, kendimi geliştirebileceğim olanak yoktu. Eğitim ve tenis kariyerimi birleştirebileceğim bir yol aramaya başladım. Dr. ABD’de üniversite eğitimi ve tenis programlarını birleştiren pek çok olanak olduğunu keşfettim. Bu üniversitelerin burs programlarına başvurarak, hem eğitimime devam edebileceğim hem de tenis kariyerimi profesyonel seviyede sürdürebileceğim bir yol buldum. Sonunda, Eastern Kentucky University’den burs kazanarak orada eğitim görme fırsatı elde ettim.
Bu süreç, spor kariyerimde değil, kişisel gelişimimde de büyük rol oynadı. Farklı bir kültürde, farklı bir ortamda, dünyanın değişik yörelerinden insanlarla tanışarak, yalnız bir sporcu olarak değil, birey olarak da kendimi geliştirdim. Şu an, hem tenis kariyerimde hem de akademik yaşamımda kendime yeni hedefler belirledim. Yaşamım, inişli çıkışlı olsa da, her adımda öğrendiklerim, karşılaştığım zorluklar, beni daha güçlü birey yaptı. Ailem, her an yanımda oldu, bana güç verdi, başarıya olan inancımı pekiştirdi. Teniste ve hayatta başarıya ulaşmanın, yalnız yetenek değil, azim, sabır ve destek gerektirdiğini öğrendim.
Amerika serüveni nasıl başladı.
Aklımda ABD’de eğitim almak gibi bir düşünce yoktu. Ben üniversite eğitimim ile tenis sporunu birlikte yürütmek için bir yol aramaya başladım. Birlikte tenis oynadığım arkadaşımın annesi Dr. Aylin Çeçen Aksu bana yol gösterdi. Çünkü kızını Amerika’ya göndermişti. Bana yardımcı olacağını söyledi ve onun desteği ile ABD yolculuğum başladı. Geçtiğimiz yıl şubat ayında İngilizce sınavlara girdim. Bazı üniversitelere başvuru yaptım. Teniste yaptığım çalışmalarla ilgili 10 dakikalık bir video gönderdim. Belirli bir puan aldım ve burs işlemlerini başlattım. Sonra telefonla aradılar ve ben okul yöneticilerinin katıldığı bir mülakattan geçtim. Zaten sürekli iletişim halindeydik.
Ağustos ayında da Eastern Kentucky University ‘de öğrenim görmeye hak kazandığımı söylediler. 30 Ağustos 2023’te ABD’ye gittim. İlk yıl bölüm olarak bir şeyi seçmedim. Çünkü okulda 2 sene seçmeme hakkınız var. Ya da seçip, 2 yıl içinde branş değiştirebiliyorsunuz. Çünkü ne yapacağıma karar veremedim. Tenis becerilerimi geliştirirken beni zorlamayacak dal seçmek istedim. Daha sonra pazarlama işletme diye adlandırdıkları bir bölümü seçmeye karar verdim. Hem tenisi sürdürebileceğim hem ülkeme dönersem Türkiye’de ya da orada kalırsam orada iş yapabileceğim bir dalda öğrenim göreceğim. Tenis ile gönderdiğim 10 dakikalık video ve CV’de belirttiğil ülkem ile uluslararası alanda aldığım başarılar çok beğenildi ve ben yüzde yüz burslu olarak orada öğrenim görüyorum.
Eastern Kentucky University ‘ye kabul edildin, ABD’ye gidip yerleştin. Ülkeye, yaşam koşullarına adapte olmaya başladın. Okulda bir günün nasıl geçiyor?
Okulun yurdunda sabahları erken kalkıyoruz. Pazartesi, çarşamba, cuma günleri saat 06.00’da kalkıp fitness ile güne başlayıp 1 saat çalışıyoruz. Fitnessten sonra tenis antrenmanına geçiyoruz. Yaklaşık bir buçuk saat çalışıyoruz. Antrenman bitince dersi olan sınıfa gidiyor. Çünkü herkesin dersi farklı saatlerde oluyor. Ders yoksa gidip dinlenebiliyorsun ya da sabah kahvaltını yapıyorsun. Öğlen ders bittiğinde yemekten sonra 2-3 saat tekrar antrenmana çıkıyorsunuz. Arada bir video analizleri izliyoruz. Ne yapmışız onlara bakıyoruz veya profesyonel oyuncuların videolarını izliyoruz, onlar gibi ne yapabiliriz diye fikir alışverişinde bulunuyoruz. Okuldaki tek Türk öğrenci benim.
Tek olmanın zorluğunu yaşadın mı? Senin gibi ABD dışında ülkelerden gelenler var mı? Okul dışında yurtta nasıl bir yaşam sürdürüyorsun?
Okuldaki tek Türk öğrenci bendim. Spor eğitiminin dışında normal eğitim alan Türk yoktu. Bu sezon 1 Türk öğrenci daha gelecek. Ben ona aracılık yaptım, O da benim gibi burada öğrenim görecek. Bizim takımın büyük çoğunluğu Ukraynalı, Rusça konuşuyorlar. Yurttaki oda arkadaşlarım da Ukraynalı. 4 kişi birlikte kalıyoruz. Ortak kullanma alanı ve 2 oda var her odada 2 kişi kalıyor. Ortak alanda bir araya geldiğimizde onlar Rusça konuşuyor ve onları anlamıyorum. Bir süre çok zorluk çektim. Onlar konuşunca kendimi dışlanmış gibi hissediyordum. Bir süre sonra alıştım. Onlarla samimi arkadaş oldum. Okulda Ukraynalıların dışında, Alman, Kanadalı, Venezuelalı öğrenciler var. 2’inci dönem bir Kazak öğrenci aramıza katıldı. Kendisi Türkiye’de bir süre yaşamış. Biraz Türkçe biliyor. Çat pat, basit cümlelerle Türkçe anlaşabiliyoruz.
Oradaki eğitim olanakları ile Türkiye’yi karşılaştırır mısınız?
Bence Türkiye’de eğitime önem verilmiyor. Amerika’ya gittiğimde bu olgu kendisini fazlasıyla hissettiriyor. Sadece biri de değil, ABD’de hem spora, hem eğitime önem veriliyor. Çünkü benim gönderdiğim 10 dakikalık video ile benim yeteneğimi keşfedip beni okullarına kabul ettiler. Türkiye’de ikisine önem verilmiyor. Türkiye’de spora önem veriliyorsa sadece futbola veriliyor. Dünya şampiyonu voleybol milli takımımızı ekonomi sınıfında saatlerce uçurdular. Futbol takımı dünya şampiyonu olsaydı, özel uçak kaldırırlar, dört dörtlük olanakları önlerine sererlerdi.
Türkiye’de İngilizceyi öğretmek için değil, sadece ders vermek amacıyla yapıyorlar ve bu çocuğa bir şey katmıyor. Amerika’da asla böyle değil. Her şeye önem veriyorlar. Örneğin derslerden geri kaldı mı? Hemen sana yeni bir imkan sunuyorlar ve geri kaldığın dersi ilerletmeye çalışıyorlar. Spor çalışmalarını tekrar programlayıp, geri kaldığın bölümden ek ders veriyorlar, her şeyle ilgileniyorlar. Ne yapmak istediğini teker teker soruyorlar.
Türkiye’de ben bunu hiçbir zaman görmedim. Bana öğretmenlerim destek oldu ama Amerika’yla kıyaslamaya bile gerek yok. İlk gittiğimde İngilizcem yeteri kadar iyi değildi. Özel ek dersler verdiler, öğretmen verdiler, bana destek olacak özel bir öğretmen verdiler. Eksik olan İngilizce ve 4 temel dersi bu sayede başardım. Onlar insanda bir ışık görürlerse, başarıya ulaşması için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar.
Bu durum hem dersler, hem spor için geçerli. Ben okula gider gitmez bana diz üstü bilgisayar verdiler. Türkiye’de bunu hiçbir okul yapmıyor. Orada okul, benim eğitimim, barınmam, yeme içme gereksinimlerim için para almıyor. Her şeyi kendisi veriyor. Ben yalnız Türkiye’ye gelip giderken yol parası ödüyorum. İşin ilginç yanı öğrenim gördüğünüz okulda tenis dalında çok başarılı olursanız, sizi başka okullarda transfer etmek istiyor.
Türkiye’de sana destek yerine köstek olmuşlar gibi konuştun. Sana kendi ülkende destek olmadılar mı?
EKU da öğrenim görüyorum ve okuduğum okulun adına yarışıyorum. EKU takımım çok başarılı olamadı ama ben kendi açımdan ilk yılım olmasına rağmen, güzel işler yaptım. Takım olarak 30’a yakın maç yaptık ve ben büyük bir deneyim elde ettim. Gelecek yıl daha iyi olacağıma inanıyorum. İyi ki Amerika’ya gitmişim diyorum. Çünkü Türkiye’de kalsaydım, tenis açısından hiçbir şey olmayacaktı. Balıkesir’de oynayabileceğim, antrenman yapabileceğim bir partnerim olmayacaktı, kendimi geliştirebileceğim hiçbir şeye sahip olamayacaktım.
ABD’de her gün farklı biriyle oynuyorum ve arkadaşlarım bana büyük destek veriyor. Tenis hayatımdan çok memnunum. Küçük yaşlarda başladığım sporculuk hayatımda, en büyük destekçilerim, Tenis antrenörüm Alperen Sayhan, bireysel spor ve egzersiz eğitmenim Hakan Bayram, Tenis antrenörlerim Ümran Rişliler, Birsel Öztoprak, fizyoterapistim Tolunay Kurt idi. Onlara çok teşekkür ediyorum. Benim başarılarımda büyük pay sahibi oldular.
Bunun yanında destek vermeyenler de vardı. Benim yerime benden daha başarısız olanları turnuvalara götürmek için beni dışladılar, antrenmanlara, kortlara almadılar. Desteklenmediğim çok zaman oldu. Bazı seçmelerde ben annem ve babam ile birlikteyken, bazı sporcular, diyetisyeni, fizyoterapisti, antrenörü ile birlikte geliyorlardı. Ben onlarla yarıştım ve başardım. 12 yaşımda milli takıma girince, başarı kazandıkça, bazı antrenörler, diğer sporcularla antrenman yaparken ben tek başıma çalıştığım günleri hatırlıyorum.
ABD’de En çok yadırgadığın ne oldu?
Yemek konusunda zorluk çektim. Yemeklerde domuz eti var mı? Diye soruyordum. Bu nedenle oradaki çoğu insan bunu biliyor ve yardımcı oluyordu. Belki de bu nedenle bana yemekhanenin kokusu bir garip geliyordu. Yemekleri bizim yemeklerimiz gibi değil. Pilav yapıyorlar kupkuru içinde yağ yok. Bizim gibi yemek kültürleri yok. Ben karnımı doyurmak için yiyordum. ABD’de sokaklarda hiç kedi görmedim. Okulun bahçesindeki ağaçlarda sincaplar dolaşıyor ama sadece 2 kedi gördüm ve onlarda insana alışık değil yabani. Sporculuğum nedeniyle disipline alışkınım ama onlar çok daha fazla disiplinli. Daha doğrusu dakik insanlar. Trafik kurallarına aşır derecede uyuyorlar.
Hedefinde neler var?
12 yaşımda katıldığım İngiltere’deki Avrupa Şampiyonasında üçüncülüğü kıl payı kaçırıp 4’üncü olduk. Benimle birlikte mücadele eden Mersinli ve Adanalı takım arkadaşlarım ile Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik ve Avrupa 4’üncüsü olduk. Mersinli arkadaşım şuan Avustralya’da, diğer arkadaşım da ABD’de öğrenim görüyor. Benim yaşımda tenise başlayanların büyük bölümü tenise devam etmek için ya da okullarına devam etmek için Türkiye’de kaldı. Hem tenise, hem yükseköğrenim hayatına devam etmek isteyenler ise benim gibi yurt dışındaki okulları tercih ettiler. Ben de okurken tenisi ilerletmek, dünyanın sayılı raketleri arasına girmek istiyorum.
En büyük arzum her yıl ocak ayında Avustralya’nın Melbourne şehrinde düzenlenen Avustralya Açık adıyla anılan Grand Slam, Fransa açık denilen Roland Garros Turnuvası ve Wimbledon turnuvalarında maç yapmaktır. Eastern Kentucky University, sadece spor kariyerimde değil, aynı zamanda kişisel gelişimimde de büyük bir adım oldu.
Farklı bir kültürde yeni insanlarla tanışarak sadece bir sporcu olarak değil, bir birey olarak da büyüdüm. Şu an hem tenis kariyerimde hem akademik hayatımda yeni hedeflere ulaşmak için çalışıyorum. Her ne kadar yolculuğum inişli çıkışlı olsa da her adımda öğrendiklerimle karşılaştığım zorluklar beni daha güçlü yaptı. Ailem her zaman yanımda olarak bana güç verdi ve başarıya olan inancımı pekiştirdi. Teniste ve hayatta başarıya ulaşmanın sadece yetenek değil, aynı zamanda azim, sabır ve destek gerektirdiğini öğrendim. Benim bu günlere gelmemde bana destek veren başta ailem olmak üzere herkese teşekkür ederim.