Hilmi DUYAR / POLİTİKA / OBİDEV Yönetim Kurulu Başkanı Fatma Tabanlı, Türkiye’de bir ilk olan OBİDEV Mesleki Eğitim ve Üretim Merkezi’nin kuruluş öyküsünü, otizmli bireylerin ve ailelerin sorunlarını, çektikleri zorlukları, yaşanan sıkıntıları Politika okurları için anlattı. 2012 Yılında kurduğu Otizmli Bireyleri Destekleme Derneğinden, Otizmli Bireyleri Destekleme Vakfı’na ve OBİDEV Mesleki Eğitim ve Üretim Merkezi’ne giden engebelerle dolu yolun nasıl aşıldığını, Obi Dükkan ve Obi Mutluluk Cafe’de neler gerçekleştirildiğini açıkladı. Tabanlı, Harabe halinde aldıkları eski okul binasının Zümrüdüanka Kuşu gibi yeniden küllerinden doğmasını sağlayıp, üretim merkezine dönüştürürken yaşananları anlattı. Tabanlı, Otizmli bireyler için yaptığı çalışmalar ile Balıkesir’i yurt dışında imrenilecek hale getirdi.
Fatma Tabanlı kimdir?
Balıkesir 1967 doğumluyum. Atatürk İlköğretim Okulu’nda okudum. Ortaokul ve liseyi annemin de enstitü mezunu olmasından dolayı beni yönlendirmesiyle Balıkesir Kız Meslek Lisesi Giyim Dalını seçtim. Giyim dalını çok sevdim ve kendimi bu yönde geliştirdim.1984 yılında Gazi Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Hazır Giyim Öğretmenliği Bölümünü kazandım, 1988 yılında mezun oldum. İlk atanma yerim eş durumundan Balıkesir’in Kepsut ilçesi oldu. Giyim öğretmeni olarak 1988’de göreve başladım. 1989’da evlendim, 1990’da ilk bebeğimiz dünyaya geldi. Çocuklarımız olmasına rağmen ailemizin de desteği ile meslek hayatımdan kopmayıp, çalışma yaşamımı aktif olarak sürdürdüm. 9 yıl sonra öğrenim gördüğüm Balıkesir Kız Meslek Lisesi’ne atandım. Öğretmen arkadaşlarımla birlikte 2012 yılına kadar pek çok öğrenci yetiştirip, kollarına altın bilezik taktık. 2012 yılında otizmli kızım Merve’nin büyümesi nedeniyle emekli oldum. Otizm alanında gönüllü çalışmalarım başladı. 2012 yılında Balıkesir Otizmli Bireyleri Destekleme Derneğini (OBİDER) kurduk. Daha sonra, daha iyi hizmet verebilmek için Otizmli Bireyleri Desteleme Vakfı’nı (OBİDEV) faaliyete geçirdik. 2012 yılından bu güne, yaşamımı bu yöndeki çalışmalara adadım.
Kızınızın otizmli olduğunu nasıl anladınız?
Benim 2 evladım var. İlk bebeğimiz Merve 1990 doğumlu. 8 aylıktı bazı farklılıklar olduğunu anladım. Uzman doktorlara gitmemize rağmen tanı konamadı. 2,5 yıl sonra oğlumuz Yekta dünyaya geldi. 2’nci çocuğum olduktan sonra, Merve’deki farkı daha çok ayırt etmeye başladım. Merve 3 yaşına geldiğinde otizm tanısı kondu. Neden gecikmiştik? Çünkü teşhisi koyacak doğru hekime gidemememizden kaynaklandı. Bu konuda yeterli bilince sahip değildik. O dönemde bilgiye ulaşmak çok zordu. Kız meslek lisesinde görev yaptığım dönemde çocuk gelişimi öğretmeni arkadaşımla aynı ortamda bulunmuştuk. Merve’nin farklılığını görünce ertesi gün bana, “Bebeğim ve ben” ansiklopedisi getirdi. Ansiklopedide otizmden bahsediyordu. Bütün belirtiler Merve’de vardı. Merve’nin ilk tanısını doktorlardan önce çocuk gelişimi öğretmeni arkadaşım koymuştu. Devamında biz doktorları zorladık. Çocuk psikiyatrisine yönlendirdiler 2 günde Merve’nin tanısı kondu. Bunun için biz Otizmli Bireyleri Destekleme Derneğini (OBİDER) kurduk. Erken tanı çok önemli. Çocuklarımızın tedavisinde bu yüzden bireylerin, toplumun, farkındalığının olması şart. Ailelerin çocuklarındaki farklılığı fark etmeleri, Hekime başvurmaları için, toplumda farkındalık yaratmak için, 2012 yılında, otizmli çocukların anneleri, gönüllüler, eğitimci arkadaşlarımız, Balıkesir’deki hayırsever insanlarla Otizmli Bireyleri Destekleme Derneğini hizmete sunduk. Merve ilk tanıyı aldığında çok üzgündüm. Daha önce doğru bir hekimden Merve’nin tanısının erken konmasını sağlayamadık. Doktorlara soruyoruz tedavisi nedir? Sadece özel eğitim, birebir özel eğitim olduğunu söylüyorlar. Balıkesir’de böyle bir kurum var mıydı? Maalesef yoktu. Kızımın tek tedavi yöntemi olan eğitime ulaşabilmesi için haftada iki gün İzmir’e gittik. Yaşı geldiğinde göndereceğimiz, eğitim alabileceği bir okul yoktu. Eğitim hakkından yararlanamadı. Derneği kurmaktaki en büyük amaçlarımızdan birisi de buydu. Dernek ile yürüttüğümüz, seminerler, eğitimler, farkındalık çalışmalarıyla, otizm tanısı alan ailelerin, bilinçlenmesi, nereye müracaat etmeleri gerektiği konusunda bilgiler vererek toplumu ve aileleri bilinçlendirdik. Biz bilgilendirilmediğimiz için o sorunu yaşadık. Çocuk nörolojisine gittiğimiz, çocuk psikiyatristine gitmediğimiz için tanıyı geç alma durumunda kaldık. Ebeler ve aile hekimleri yeni doğan bebeği takip ediyorlar. Bu takip süresinde otizm riskini ortaya koyan bulgular varsa sağlık müdürlüğüyle yaptığımız çalışma sonrasında çocuklar direkt aile toplum sağlığına yönlendiriliyor. Toplum sağlığında psikologlar tarafından bir test uygulanıyor. Test sonrasında otizm riski varsa aile çocuk psikiyatrisine yönlendirilerek erken tanı almaları sağlanıyor. Bunun devamında olması gereken eğitimin kalitesini ve niteliğini arttırmaktır. Bu konuyu dernek çalışmalarımızın en öncelikli işi haline getirdik. Balıkesir’de bu alanda çalışan uzmanlarla, ailelere yönelik pek çok eğitim seminerleri verdik. Tek tedavisi özel eğitim olan bu hastalıkta amacımız çocuklarımızın kaliteli ve nitelikli eğitim alabilmeleri için farkındalık yaratmak, eğitici eğitimlerinin kalitesini arttırmak oldu. Bu doğru eğitim modelini dernek binasında ortaya koyduk. Aileler çocuklarımızdaki gelişmeyi, ilerlemeyi görünce bizden talep etmeye başladılar. Başvuru çok olunca, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı kendimize ait bir okul ve rehabilitasyon merkezi düşüncesi oluştu. 20 Haziran 2016 yılında da Otizmli Bireyleri Destekleme Vakfını kurduk. Otizmde bir gün değil her gün eğitim sloganıyla otizm tanısı almış çocuklarımızın kaliteli nitelikli bilimsel dayanaklı uygulamalardan oluşan eğitim modeline erişimini sağladık.
Dernek kurulurken kimler destek oldu?
Gönüllülerimiz destek oldu. Projeleri yaptığımızda, hibe programlarına başvurduğumuzda, her hibe desteğine bir eş finansman desteği oldu. Özel kuruluşlar, milli eğitim müdürlüğü, her sektörden hayırsever insanlar projelerimizi destekleyerek bizim amaçlarımıza, hedeflerimize ulaşmak için yazdığımız projelere destek verdiler. Derneğimizi farkındalık yaratmak için faaliyete geçirdik fakat Balıkesir’de hem farkındalık yaratmak hem otizmli çocukların aldığı eğitimlerin kalitesini arttırmak ve otizm okullarına materyal desteği sağlamak adına, Güney Marmara Kalkınma Ajansı’na bir proje yazdık ve başarıyla yürüttük. Çocuklar için kilo kontrolü ve egzersiz eğitimi, denge kontrolü ve çocukların boş zaman etkinliklerinde bir uğraşları olsun diye hibe programına bir proje daha yazdık. Spor projesiydi bu. Amacımız çocuklarımızın Spor eğitimi almalarını desteklemek, doğru yöntemini ortaya koymaktı. Birebir uzman bir eğiticiden aldığımız eğitimler sonrasında yetiştirdiğimiz Balıkesir Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulu’ndaki (BESYO) öğrenciler ve antrenörlerle birebir spor eğitimleri verdirdik. 6 ay süren proje sonrasında otizmli bireyler bisiklete binmeyi, yüzmeyi, masa tenisi oynamayı öğrendi. Hemen hemen hepsinin bir branşı oldu ve bunu devam ettirdiler. Bir Sivil Toplum Kuruluşunun (STK) en büyük görevi toplumda bilinç uyandırmak, savunuculuk yapmak, hakları savunmaktır. Otizmin tedavisi sadece eğitim olunca maalesef, çocuklarımız olması gereken eğitimi alamadıkları için geç kalıyorlar. Toplumda otizmi kabul edilebilir hale gelecek çocuklarımız maalesef doğru ve yeterli eğitim alamadıkları için otizm tanısı kesinleşerek devam ediyorlar. Ama biz biliyoruz ki Avrupa’daki uygulamaları, büyük şehirlerdeki uygulamaları görüp incelediğimizde, bilimsel dayanaklı uygulamalardan oluşan eğitim aldıklarında otizmli çocukların akranlarıyla aynı okula gidebildiklerini görüyoruz. Balıkesir’de bu modeli kurmak için akredite olmuş bir merkez bünyesinde bu eğitimleri verebilmek için daha büyük kitlelere, ulaşabilmek için Vakıf kurduk. Dernekte 33 çocuk yararlanırken vakıf kurulduktan sonra 135 çocuk eğitimlerimizden yararlandı. Vakıf kurmaktaki amacımız buydu. Ailelerin doğru bir eğitime ulaşmalarını sağlamak, yasalar önünde haklarını savunmak ve toplumda kabul için bilinç uyandırmak. Vakfın bünyesinde de Milli Eğitim Bakanlığına bağlı rehabilitasyon merkezimizi oluşturduk.
Dernek ve vakıf bünyesindeki eğitimler sadece Balıkesir İl merkezi ile mi sınırlı yoksa il genelini de kapsıyor mu?
Ben kızımın eğitimi için bir dönem İzmir’e gidiyordum. Şu an bize ilçelerden ulaşan ailelerimiz var. Hatta yurt dışından gelen ailelerimiz var. Burada yakınları varsa o cesareti buluyorlar. Yaz döneminde anne 2 ay 3 ay burada iznini geçirip, çocuğuna yoğun eğitim aldırıyor. İlçelerdeki çocuklarımızın aileleri her gün gidiş geliş yapıyor. Burhaniye’den, Bigadiç’ten. Susurluk’tan gelen çocuklarımız var. Yatılı bir proje yürütmek istiyoruz fakat çok büyük ve maliyetli bir proje olduğundan bunu devletin yapması gerektiğini düşünüyorum. Devlet projeyi gerçekleştirsin fakat STK’lar da bu sistemin içerisinde denetici bir güç olarak var olsun. Çünkü haberlerde, kapalı kapıların arkasında çocuklarımıza, huzurevlerinde, bakım evlerinde, yaşlılara uygulanan şiddetleri, kamera kayıtları ile görüyor, izliyoruz. Maalesef durumun ortaya çıkmasına rağmen vefat eden evlatlarımız oldu. Çok şık huzurevleri, bakım evleri yapılıyor ama çalışan personel yeterli bilgiye, deneyime, eğitime sahip olmadığı için, çocuklarımızın problemli davranışlarıyla nasıl başa çıkacakları konusunda tecrübeleri edinmedikleri için sorunlar oluşuyor. Çocuklar büyük şiddete maruz kalıyor. Şiddeti önleme açısından STK’lar projede mutlaka yer almalı.
Çocuklarını dışarı çıkarmayan, kimse görmesin, bilmesin düşüncesinde olan aileler var. Onlara tavsiyeleriniz nedir?
Toplumda bilinç uyandırmaya çalışmamızın nedenlerinden birisi de bu. Neden aile çocuğunu dışarıya çıkartmıyor? Toplumdaki insanların sorgulayıcı, yargılayıcı bakış açısından dolayı. Ebeveyn çocuğunu dışarı çıkartıyor. Farklı bir çocuğumuz tepkide bulunduğunda, ebeveyn ya da aile tepki alıyor. Çocuğunu oraya oturtma! Çocuğun benim çocuğuma yaklaşmasın! İnsanlar, zarar verir düşüncesiyle çocuklarını alıp kaçırıyorlar. Toplum yeterli bilince sahip olmadığı için bu durum yaşanıyor. Ereğimiz, basında yer alarak, eğitimler düzenleyerek, 2 Nisan’da yürüyüşler yaparak. Toplumda farkındalık yaratmak. Derneği kurduğumuzda, obezite ve Down Sendromu ile otizm karıştırılıyordu. Şu an otizm dendiğinde insanların aklına OBİDER ve OBİDEV geliyor. Böyle bir farkındalık yarattık. Konya’da Selçuklu Otizmli Bireyleri Destekleme Vakfı (SOBE) var. Bu vakıf, Balıkesir’deki billboardlarda şu numaraya bir SMS at, 5 lira kazandır diye reklam vermiş. Herkes bizim reklama çıktığımızı sanmış ve destekte bulunmak için SMS atmış. Balıkesir’de otizm dendiğinde biz akla geliyoruz. Amacımız da bunu başarmaktı. Ben genelde vakıfta duruyorum. Bir aile çocuğuna tanı alıp geldiğinde, aynı dertten mustarip bir kişiyle konuşmak, tecrübelerinden yararlanmak onun yolunu biraz daha aydınlatıyor, cesaretlendiriyor. Çünkü topluma girmeleri gerekir. Topluma girmeden eğitim olmaz. Onları biz toplumla kaynaştırmazsak nasıl davranacağını bilemez. Evde bu kez çocukla birlikte anne baba ve diğer bireyler sosyalleşme hakkından yararlanamaz.
Eğitim kurumunuza otizmli birey geldiğinde 1 gün içinde neler yapıyor, hangi eğitimleri alıyor?
Otizm tanısı alarak gelenler olduğu gibi, tanı almadan bizden bir değerlendirme almak için gelenler var. Aile şüphelendiyse, risk olduğunu düşündüyse vakıf olduğumuzu bilerek geliyorlar. Onlara psikolog ve özel eğitim koordinatörümüz eşlik ediyor. 1 hafta gözlem yapıyoruz. Bu gözlem sonrasında, tanı koyma yetkisine sahip olmadığımızdan, aileye çocuk psikiyatristine gitmesini öneriyoruz. Aile tanı alarak geldiğinde çocuğumuzun değerlendirmesini yapıyoruz. Akranlarına göre hangi becerilerde gerideyse onları saptayıp, yaşıtlarıyla aynı seviyeye getirebilmek için bir eğitim programı hazırlıyoruz. İlk başta aileye yoğun eğitim alması gerekliliğini anlatıyoruz. Nasıl bir sürecin beklediğini açıklıyoruz. Eğitim nasıl devam edecek? Yasal haklarının neler olduğu konusunda bilinçlendiriyoruz. Öncelikle ailenin bu süreci kabullenmesi çok önemli ama çoğu aile kabullenme sürecini atlatamıyor. Bu süreç onlar için çok meşakkatli gelebiliyor. Bu sefer farklı kulvarlara geçmeye çalışıyorlar. Çünkü internete girdiğinizde, 1 serum ile otizmi iyileştiriyoruz diyen de var, bir seri ilaç ile otizmi yok ettiklerini söyleyen de var. Bazı velilerimiz, ailelerimiz de maalesef yönelmeler oluyor. Çünkü birebir eğitim hem maliyetli, hem de uzun bir süreç. Emek isteyen, özveri isteyen bir süreçtir. Aileler bilinçliyse, önceden konuyla ilgili çeşitli bilgiye ulaştıysa bizimle birlikte hareket ediyor. Biz de çocuğumuzun değerlendirmesini yapıyoruz ve ayda ne kadar, kaç saat eğitim alması gerektiği konusunda bir program yapıyoruz. Hedeflerimizi belirleyip aileye bu programı sunuyoruz. Eğer aile bizimle birlikte ilerlemeye devam ediyorsa ders programlarını hazırlıyoruz. Bazı çocuklarımızın Ergoterapiye, bazılarının egzersiz eğitimine ihtiyacı olabiliyor. Eğitim planlamasını yaptıktan sonra aileye, gerekli seans saatlerini bildiriyoruz. Özel eğitim çok maliyetli bir eğitim. Çünkü birebir gerçekleştiriliyor. Bu yüzden devlet, ayda yalnız 12 saatin bedelini karşılıyor. Avrupa standartlarında olması gereken eğitim haftada 20 saat. Ne yazık ki çoğu aile buna ulaşamayacağı için biz genelde ayda 40 saat eğitimle otizmli bireylerin desteklenmesi gerektiğini savunuyoruz. Her gün 2’şer saat çocuğu görmemiz gerekiyor. Aile yoğun eğitim aldırmak istiyor maddi gücü yetmiyorsa, bize burs başvurusunda bulunuyor. Komitemiz ailenin bütün bilgilerini aldıktan, evraklarını değerlendirdikten sonra ihtiyacına göre bir burs oranı belirliyor. Devletin desteklediğini ve ailenin karşılaması gereken tutarı burs desteği vererek ailelerin eğitim sürecine katkı vermeye çalışıyoruz. Bizde eğitimler seanslıdır. Sabah saat 09.00’da gelip, akşam saat 15.00’te gitme yok. Çünkü bu uygulama kısmi destek eğitimi kapsıyor. Çocukların bir kısmı sabahtan anaokuluna gidiyor, öğleden sonra eğitime geliyor. Küçük yaş grupları genelde sabah eğitime gelir. Öğretmenin o günkü programı bellidir. Ders hazırlığımı yapar, öğrencisini karşılar, eğitimlerini verir, eğitimler sırasında veri tablosunu hazırlar. Amacı çalışırken göz teması yapmaktır. Öğrencide göz teması yoksa, 1 ay göz teması çalışılır. Hedefe ulaşıldıktan sonra çocuğun grafisi çıkar. Grafik yükseldikten sonra, düz yatay devam ettiğinde bu hedef bırakılarak diğer hedefe geçilir. Otizmin ilk belirtilerinden birisi seslenildiğinde bakmama, göz teması kurmamaktır. Çoğu otizm tanısı, erken çocukluk dönemindeki otizm tanısı olan çocuğumuzda bu durum yetersizlik olarak var. Eğitimde ilk bunlarla çalışma başlıyor. Eğitimler verildikten sonra videolar çekilir. Çocuk ailesiyle gelmediyse defterine yazılarak aileye bilgi verilir. Çünkü gün içerisinde 2 saat verilen eğitimle hedeflere ulaşmak olanaksızdır. Evde de mutlaka annenin, babanın veya çocuğun bakımını üstlenen kim ise ona da eğitimler verilerek, eğitim sürecinin evde devam etmesi sağlanır. Sık sık çocuğun değerlendirmesi yapılır. Hedeflere ulaşıldıysa hemen yeni hedefler belirlenir. Amaç, çocuğun akranlarıyla aynı seviyeye gelebilmesi için eksik yönlerini tespit etmek ve bunları telafi etmek, akranlarıyla onu aynı seviyeye getirecek doğru bir eğitimden yararlanmasını sağlamaktır. Vakıftaki eğitimin ereği de budur.
Anne babaya nasıl eğitim veriyorsunuz?
Eğitim koordinatörümüz anne ve babaya İhtiyaçlar konusunda genel bir bilgi verir. 4-5 yaşına gelmiş tuvalet eğitimi olmayan çocuklar var. Bunu nasıl yapması gerektiği çizelgeler hazırlanarak anlatılır. Problem davranışı varsa o problem davranışı öncesinde ne oldu? Problem davranışı ortaya koyduğunda öğretmen nasıl müdahale ediyor? Bunların videosu çekilir, video eğitimleri yapılır. Ailenin talebi ve bizim talebimiz doğrultusunda aile vakfa çağrılır ve çalışma programları hakkında bilgiler verilir ve aileden geri bildirimler alınır. Okul öncesi öğretmenlerimiz özel eğitim üzerine sertifika eğitimlerini tamamlamıştır. Küçük yaş grubu olduğu için okul öncesi öğretmenliğinden mezun olup, üzerine özel eğitim sertifika programına katılmış olan öğretmenlerimiz bu eğitimlerde gerçekten çok başarılı oluyor. Uygulamalı davranış analizi diğer ismiyle Aba’yı (Applied Behavior Analysis) kullanıyoruz. Otizmli birey eğitiminde pek çok bilimsel dayanaklı uygulamaların Balıkesir’de uygulayıcısıyız. Öğretmenlerimizi her sene Türkiye genelinde düzenlenen kongrelere gönderiyoruz. Öğretmenler eğitimlerini aldıktan sonra muhakkak her Cuma günü kendi içimizde hizmet içi eğitim programı düzenliyoruz. Mesai ve dersler ve seanslar bittikten sonra bir öğretmenimiz belli bir konu veya bir çocuğumuzun çalışması hakkında bütün öğretmenlere sunum yapar. OBİDEV’de 38, rehabilitasyon merkezimizde 19 öğretmen var. Spor eğitmenlerimiz, müzik ve resim öğretmenlerimiz var.
Öğretmenlerin aylıklarını devlet mi, vakıf mı karşılıyor?
Öğretmenlerimizin aylıklarını vakıf karşılarken, devlet, Rehberlik ve Araştırma Merkezi (RAM) destek eğitim raporu varsa, çocuğun 8 saat bireysel eğitim, uygun görürse 4 saat grup eğitimi olmak üzere toplam 12 saatlik ücretini karşılıyor. Bireyin 12 saat eğitime geldiğini kamera kayıtlarıyla kanıtlayıp Milli Eğitim Bakanlığına fatura kesiyoruz ve karşılığında 12 saatlik destek geliyor. Bunun dışındaki gelir kaynaklarımız eğitimlerdeki seans ücretleri, sabit bağışçılarımızın destekleri ve bizim üreten gönüllü kadın ekibimizin yaptığı ürünlerin ticari işletmemiz Obi Dükkan’daki satışından elde ettiğimiz gelir ile vakfın ve eğitim kurumumuzun giderlerini karşılamaya çalışıyoruz. Ayda 40 saat yoğun eğitim alan çocuklarımız var. Öğretmenlerin ücretleri, bina kirası, vergi gibi, bütün giderlerimizi belirttiğim kanallardan elde ettiğimiz gelirlerle karşılıyoruz. Devlet, eğer Çocuklar için Özel Gereksinim Raporu (ÇÖZGER) varsa, oranı % 80’in üzerindeyse anneye ya da aileye bakım parası ödüyor.
Ebeveynler eğitimden ve öğretmenlerden ne bekliyor, ailelerin ne yapması gerekiyor?
Ailelerin maalesef hep bakış açısı, akademik başarı. Okumayı, yazmayı öğrensin, nesneleri tanısın, alışveriş yapmasını öğrensin, parayı bilsin. Ailelerin atladığı önemli bir şey var. Egzersiz eğitimi. Egzersiz eğitimi çocuklarımızın ruh sağlığını destekleyici bir eğitim. Aynı zamanda göz koordinasyonunu destekliyor. Beynin hem sağ hem sol lobunun çalışmasını sağlıyor. Yapılan çalışmalarla oluşturulan parkurlarla denge eğitimi gelişimi destekleyen müthiş olgulardan biri. Çocuklarımız ileride kaynaştırma öğrencisi olduklarında sınıftaki arkadaşlarıyla aynı ortamda, aynı egzersizi, aynı spor eğitimlerini yapabilsinler diye spor eğitimleri gerçekleştiriyoruz. Egzersiz eğitiminde otizmli bireyin ileride bir sporla ilgili branşı olsun. Sosyal hayatın içerisinde olabilsin. Yüzme eğitimleri yaptırıyoruz ki anne baba deniz tatiline gittiğinde rahat edebilsin. Çünkü anne baba yüzme eğitimi veremiyor, çünkü ayrı bir yöntemi var. Normal bir çocuk, 10 seanstan sonra yüzmeyi öğreniyor, bizim çocuklarımız 1 yılda gerçekleştirebiliyor. Çünkü suya karşı bir hassasiyeti ve ya dengeyle ilgili bir sorunu var. Birebir ve belli bir eğitim modeli sürecinde öğretilmesi gerekiyor. Resim, müzik ve spor özel eğitimde belirlenen hedefleri destekliyor. Resim eğitimini ilk dönemlerde aileler büyük direnç gösterip kabul etmedi fakat şu an her çocuğumuzun muhakkak haftada bir seans resim eğitimi var. OBİDEV’in her yıl oluşturduğu takvimlerin her sayfasındaki resimler çocuklarımızın yaptığı eserlerdir.
Obi Dükkan nedir?
Hazır giyim öğretmeni olduğum için, ailelerimize terapi olsun diye dernek binasında halk eğitim aracılığı ile çeşitli el sanatları kursları açtırdım. Anneler üretsinler, farklı beceriler kazansınlar, bunları yaparken yaşadıkları sorunlardan uzaklaşsınlar diye bir hedefim vardı. Fakat öğrencilerimizin anneleri ile çocuklarıyla yaşadığı bazı sorunlardan dolayı başarılı olamadık. Kurslar sayesinde, benim öğretmenlik döneminden arkadaşlarım, onların arkadaşları, emekli olmuş, sosyal hayattan kopmak istemeyen, bir hedefim olsun diyen, evden çıkmak için bahanem olsun diyen becerikli, gönüllü kadınlar bizim dernekte buluştular ve kaliteli ürünler yapılmaya başlandı. Bu ürünleri kermeslerde satıyorduk, hediye götürüyorduk. Vakıftan eğitim alan çocuklarımızın çok yüksek burs desteğine ihtiyacı olduğu için üretilenleri, kermeslerde değil, her zaman satabileceğimiz bir işletme kurmaya karar verdik. Vakıf bünyesinde Obi Dükkan diye ticari bir işletme kurduk. Obi Dükkanın sloganını, “Otizmli bireyler bir gün değil, her gün eğitim alsınlar diye üretiyoruz” ibaresiyle belirledik. Gönüllü kadınların Obi Dükkanın 2 personelinin nezaretinde yaptığı üretim çalışmalarını biz, Trendyol, Çiçeksepeti gibi e-ticaret yapan firmalar aracılığıyla satışlarını yapıyoruz.
Hayat boyu öğrenme meslek edindirme kurslarının temeli nasıl atıldı?
OBİDER’i kurduğumuz 2012 yılının Haziran ayında bir genelge yayınlandı. Devletin özel eğitim verdiği okul, iş eğitimi uygulama okulu kapatıldı. Yıllardır kesintisiz özel eğitim okuluna devam eden, kimi 25, kimi 30 yaşındaki öğrenciler o sene mezun edildiler. Ne yapacaklarını soran engellilerin ailelerine Halk Eğitim Merkezi’ne gitmeleri önerilmiş. Aileler Halk Eğitim Merkezine gitmişler ama yetkililer, yerleri ve usta öğreticileri olmadığı gerekçesiyle kurs açamayacaklarını söylemiş. Mağdurlar bizi buldu. Kursa yazdırmak istedikleri öğrencilerin hepsi zihinsel engelliydi ve aralarında hiç otizmli yoktu. Buna rağmen olumsuz yanıt vermedik. Ben çok araştırdım, halk eğitime gittim, soruşturdum. Düzenlenen kursların içerisinde Mehter kursunu gördüm. Çok fazla materyale ihtiyacı olmadığını düşündüm. Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ile dernek arasında bir protokol hazırladık. Sakatlar Derneği Lokalini kiralayıp mehter kursunu açtık. Bando Astsubay Meslek Yüksek Okulu’ndan emekli 2 mehter öğretmeniyle eğitim başladı. Kursiyerlere kız meslek lisesinde kıyafetler diktirttim. Mayıs ayının ilk haftası engelliler haftasıdır. Milli Eğitim’le görüştüm, çelenk koyma töreninde kursiyerlerimiz 2 parçalık bir gösteri yaptı. Hükümet konağının önüne gittik. Öğrencilerimiz aynı gösteriyi valilik binası önünde yaptı. Mini konser bittiğinde vali bey beni çağırttı ve nasıl destek olabileceğini sordu. Konuşmamız sonrasında bir okulun bünyesindeki bodrum katın tadilatını yaptırıp çalışmamız için bize tahsis etti. Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Edip Uğur büyük bir makine teçhizat desteği verdi. Bu sayede çocuklarımıza, resim, yiyecek içecek ve mehter kursu açtık. 4 yıldan sonra orayı bize kapattılar. Bu çocuklar gene dışarıda kaldı. 2020 yılında Güney Marmara Kalkınma Ajansı (GMKA) bir hibe programı açtı. Bu programdan yararlanarak Üçpınar Mahallesi’ndeki eski okulu restore edip, OBİDEV Mesleki Eğitim ve Kurs Merkezini hizmete aldık.
Milli Eğitim Müdürlüğü binayı OBİDEV’e mi bağışladı?
Ben yolsuzluklarla çok suçlandım. CİMER’e pek çok kez şikayet ettiler. Tabi bu şikayetlerin nedeni bizim doğru bir eğitim modeli ortaya koymamızdan rahatsız olanlardan kaynaklandı. Kendi öğrencilerini kaybedeceklerinden korktular. Onun için benim hakkımda 2 defa gazete haberi yapıldı. Milli Eğitim Müdürü bunlardan haberdar olduğu için vermek istemedi. Sonrasında ikna olunca Üçpınar Mahallesi’nin harabeye dönen okulunu bize 10 yıllığına tahsis ettiler. Hayat Boyu Öğrenme Meslek Edindirme Kursları Merkezi binası vakfımıza ait değil. Güney Marmara Kalkınma Ajansı’na proje yazdık, kabul edildi. 1 milyon 800 bin liralık projenin, 1 milyon 600 bin lirası GMKA tarafından karşılanırken, gerisini biz eş finansman olarak sağladık.
2020 yılı Pandemi dönemiydi. Pandemiden nasıl etkilendiniz?
Pandemi döneminde dernekte maske diktik ve çok güzel para kazandık. İdari personel arkadaşlar, mağdur olmasınlar diye tam maaşlarını ödedim. Çok satış yaptık, çok güzel destek aldık. Sonrasında Trendyol ile satış anlaşmasına vardık. Kurs merkezi tadilatı gerçekten mucize oldu. 2020’deki Proje bedeliyle ihaleye çıktığımız 2021 yılında, 650-700 bin lira gibi bir açık ortaya çıktı. Binayı desteklerle tamamladık. Kale Vakfı ıslak zemin, iç ve dış cephe boyasını verdi. Eşimin firması Hisar-Pen Obi Cafenin pencerelerini yaptı. Ravini ve Çizgi mermer firmaları tabanda kullanılan mermerleri, Aydınlar Metal Şirketi demir verdi. Proje ortağımız Balıkesir Büyükşehir Belediyesi, elektriğimizi, suyumuzu, yakıtımızı, güvenlik görevlimizi sağladı, bahçe düzenlemesi yaptı, eş finansman desteği de verdi. Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü de proje iştirakçisi olarak kurs açmamıza destek oluyor. Karesi Halk Eğitim Merkezi’ne çocuklarımızın listesini verip kurs taleplerinde bulunuyoruz bize 9 kurs açıyor. Yönetmeliğe göre açılan kurslarda taşımayı da o bölgenin ilçe milli eğitim müdürlüğü yapmak zorunda. Karesi bölgesinde oturanları, Karesi İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Altıeylül İlçesinde oturanları belediye araçları taşıyor.
Kurslarla ilgili bilgi verir misiniz? Kursiyerler ne gibi işlere imza atıyor?
Ürettiğim için mutluyum projesi kapsamında, mehter kursundaki öğrenciler gösterilere çıkıyorlar. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Balıkesir’e geldiğinde konser verdiler. Talep olduğunda gelen konuklara çalıyorlar. Bazı etkinliklerde yer alıyorlar. Baskı sanatları atölyemiz var. Burada teknolojiyi yakalamayı hedefledik. Kursiyerlerimiz orta ve ağır düzeyde zihinsel engelli ve otizmli olduğu için bir firmada istihdam edilebilecek durumda değiller. Burada onlara iş ortamını yaratmaya çalıştık. Grafik atölyemizde 1 baskı makinesi, 1 fotokopi makinası bulunuyor. Burada fotokopi çekip spiral makinesi ile kitapçık oluşturuyorlar. Magnet, tepsi, tabak ve çeşitli yüzeyler üzerine baskı yapan 1 makine kursiyerlere hizmet veriyor. Seramik atölyesinde de magnet ve çeşitli küçük objeler çalışıyorlar. Bizdeki mantık, işe göre personel değil, personele göre iş üret. Seramikte çocuklarımız hamuru belli bir kalınlığa kadar açıyor, olması gereken kalınlığa öğretmenler getiriyor. Yıldız, çam ağacı, kalp gibi standart kalıplarla seramik hamuruna şekil veriyorlar. Fırınlandıktan sonra gençlerimiz boyama yapıp, tekrar sırlandırarak ürünü nihai hale getiriyor. Tekstil atölyesinde Obi dükkanda ve Trendyol’da satılan tekstil ürünlerinin alt hazırlığı yapılabiliyor. Çantaların sertleştirilmesi için preste dok tela yapıştırılıyor. Gönüllüler çantaları diktikten sonra çocuklar iplerini kesip geri çeviriyor. Büyükşehir belediyesinin her sene bize verdiği sipariş çantaların baskılarını yapıyorlar. Spor atölyemizde birebir veya 2 öğrenciye 1 öğretmen ile denge, koordinasyon çalışmaları gerçekleştiriliyor. Tabi bunlar yapılırken, herhangi bir olumsuzluğa karşı revirimiz bulunuyor. Revire ayda 1 kez gönüllü hemşire geliyor, çocukların şeker kontrolünü yapıyor, tansiyonlarını ölçüyor. Onların çok hoşuna gittiği gibi bir tür sağlık taraması gerçekleşiyor. Merkezin mutfağında, bulaşıkçılık, çorba yapımı, kahvaltı hazırlama kursu veriliyor. Mutfakta önlükler, boneler, eldivenler, takıldıktan sonra arkadaşlarına, o gün sunacakları menü neyse o yemeğin hazırlığını yapıyorlar. Saat 15.00’te atölyelerden çıkan kursiyerler, yemekhaneye geliyor, ellerini yıkıyorlar, yemeklerini alıp, oturduktan sonra, asker ocağındaki gibi dualarını, şükürlerini yapıp yemeklerini yiyorlar. Saat 16.45’te dersleri bitiyor. Servisler onları ailelerine ulaştırıyor. Kursiyerler kendi yemeklerini kendileri yapıyor, finansmanını vakıf karşılıyor. Ailelerden aldıkları bu hizmet karşılığında ücret almıyoruz. Bağış yapmak isteyenler bağış yapıyorlar. Bunun dışında buradaki akışı sürdürülebilirliği destekleyen iş insanları var. Hanımeli Gıda, Remzi Çakar Gıda Sanayi, Tellioğlu Un, Balıkesir Un, gibi firmalar gıda desteği veriyor.
Obi Mutluluk Cafe’nin işleyişi ile ilgili bilgi verir misiniz?
Obi Mutluluk Cafe’miz var. Burada çocuklarımızın, gençlerimizin ürettiklerinin sunumunu ve satışını yapıyoruz. İşletmemizde, dışarıdan talep eden insanlar organizasyonlarını gerçekleştirebiliyor. Doğum günü partileri düzenleniyor. Ekler pasta, puding, kısacası bir pastanede olan tatlıların çoğunun hazırlığını buradaki gençlerimiz yapıyor. Hedefimiz, kursiyerlere tek başlarına bağımsız olarak bu tür gıdaları yaptırabilmeyi sağlamak. Bu yöntemin temelini şu an vakıfta atmaya çalışıyoruz. Vakıftaki eğitimlerde öğrencilerin akademik başarısının yanında, patatesli omlet yapma, kek yapmada başarılı olmalarına özen gösteriyoruz. Yemek tarifleri kitabında olduğu gibi 2 tane yumurta, 1 çay kaşığı tuz gibi, öğretmenlerimiz okulda çocuklarımıza bunu yaptırıyor. Çalışma esnasında çekilen fotoğraflar çocukların defterlerine yapıştırılıyor, anneden aynı uygulamayı yaptırmasını, video çekip bize göndermesini istiyoruz. Çocuklara altyapı oluşturulmadığı için sıfırdan öğretmemiz gerekiyor. Hiç olmazsa bir parçasını yapabiliyorlar. Merkezimizde meyve, sebze kurutmak hedeflerimizden biriydi. Atölye kurmak istedik, bütçeler revize olunca, enflasyon artınca bu makinaları alamadık. Doğrama makinası, meyve kurutma ve paketleme makinası alabildik. Kursiyerlerimiz, mevsim meyvelerini makinada dilimliyor, tepsilere koyup fırına sürüyorlar. Kuruduktan sonra paket yaparak satışa hazır hale getiriyorlar.
Topluma, insanlara vereceğiniz bir iletiniz var mı?
Engellilik, karşı tarafın, toplumun engel koymasıyla başlayan bir olgudur. Engeller ortadan kaldırıldığı zaman herkesin yaşama dair umudu oluyor. Engelli ve özel gereksinimi olan birey ailesi olmak çok zordur. Bunu kolaylaştıracak olan, yasalar, yerel yönetimler ve toplumdaki vatandaşlarımızdır. Duyarlılık bekliyoruz, yapılanların görülmesini bekliyoruz. Bu çocuklarımız, evlatlarımız, bu toplumda en iyi şekilde, hem eğitim alma, hem sağlık hizmetinden yararlanma hakkına sahiptir. Bu hakların verilmesini istiyoruz. Duyarlı bir toplum istiyoruz. Koruyucu hekimlik çok önemlidir. Bu engel durumuna gelmemek adına koruyucu aile hekimlikleri olabilir. Bunlar talebimiz. Otizm camiası olarak biz aynı zamanda bir federasyon üyesiyiz. Türkiye otizm meclisi üyesiyiz. Türkiye’deki 135 STK’nın bir çatı örgütüdür Türkiye Otizm Meclisi. 2012 yılından beri yaptığımız çalışmalar sonunda 6 maddelik otizm eylem planı hazırladık. Bizim ihtiyaçlarımız neler ve bu ihtiyaçların çözümü için hangi kurumlar katkı sağlayabilir? Hangi yasalar çıkartılmalı? Bununla ilgili hazırladığımız bir rapor var ve şu an Cumhurbaşkanının önünde kabul bekliyor. Özel gereksinimli çocukların aileleri olarak bir an önce otizm eylem planının hayata geçirilmesini istiyoruz.