HADDİNİZİ BİLİN, DEVLETİN İŞİNE KARIŞMAYIN

AYVALIK Cunda’da Sahil Güvenlik Komutanlığı için büyükçe bir komuta merkezi yapılacak.

Ayvalık Belediye Başkanı Mesut Ergin ve azımsanmayacak bir kitle, “komutanlık binasını buraya yapmayın, zaten şuncacık bir balıkçı barınağımız var, onu da yok etmeyin” diyor ve projeye karşı çıkıyor.

Geçen gün ada merkezinde basın açıklaması yaptılar; neden istemediklerini gerekçeleriyle anlattılar.

 

***

BELEDİYE Başkanı Mesut Ergin, “Cunda’nın silüeti bozulacak, ada trafiği etkilenecek, kent dokusu olumsuz etkilenecek, burası sit alanı, adada bu büyüklükte bir bina mevcut değil” diyor.

Ayrıca sosyolojik, ekolojik, korumacılık ilkeleri, planlama teknikleri ve güvenlik açısından uygun olmadığını ileri sürüyor.

Sahil Güvenlik binasının Ayvalık’ın açık deniz tarafında inşa edilmesinin daha mantıklı olacağını düşünüyor.

Ayvalık’taki çeşitli sivil toplum örgütleri ve vatandaşlar da bu görüşü destekliyor.

 

***

CUNDA, bölge turizminin en gözde noktası. Yerli ve yabancı turistlerin en çok ilgi gösterdiği bölge.

Sahil Güvenlik’e ait botlar, tekneler, gemiler yıllardır adada demirliyor.

Şimdi oraya bir komuta merkezi yapılması gündemde.

Zaman zaman sokaklarında dolaşalım, ada dondurması yiyelim, fotoğraf çekelim, sahilde yürüyelim diye gideriz biz de herkes gibi.

Bazen iskele tarafında yoğunluk olur.

O yoğunluk, Sahil Güvenlik timlerinin Ayvalık bölgesinde yakaladığı, boğulmaktan kurtardığı kaçak göçmenlerin yoğunluğudur.

Düşünsenize.. Siz ailenizle, dostlarınızla ada havası soluyup dondurma yalıyorsunuz..

Onlarca insan, dandik şişme botlarla karşı kıyıya kaçmak isterken geri itiliyor; bizimkiler gidip kurtarıyor.

Yarı aç, yarı çıplak, sırılsıklam haldeki bu insanlar, yeni bir yaşam umuduyla çıktıkları kaçak göç yolunda yakalanıyor, kurtarılıyor ve adaya getiriliyor.

İskelede balık istifi halde bekliyorlar.

Adadaki meraklı kalabalığın gözleri önünde yaşanıyor bu dram.

İnsanın içi burkuluyor.

Hep düşünürüz; daha görünmez bir yerde konuşlansa Sahil Güvenlik.. Bu göçmenler kurtarıldıktan sonra oraya getirilip işlemleri yapılsa.. Yerli yabancı binlerce insanın gözü önünde yaşanmasa…

 

***

TABİ Sahil Güvenlik’in işi yalnızca kaçak göçmenlerle sınırlı değil. Kaçak geçişler, deniz kontrolü, kıyı emniyeti, kaçakçılık vesaire pek çok işleri var.

Ama bir de Cunda’nın tarihi dokusu, doğallığı, turistik özellikleri, denizi, sahili ve en önemlisi gastronomisi var. Adayı, Sahil Güvenlik yoğunluğuna hapsetmek, tüm bu özellikleri tüketebilecek bir sonuç oluşturmaz mı?

Bir yanda turizm, bir yanda aksiyon.

Mesut Ergin’in söylediği gibi, denizin açık tarafında, uygun görülecek bir alanda konuşlandırılabilir bu komuta merkezi.

 

***

DEVLET karar verir, projelendirir, uygular. Ne ki, projenin uygulanacağı yerin sakinleri de yurttaş sorumluluğuyla bir şeyler söyleyebilmeli.

“Devleti yıpratmayın, haddinizi bilin” çıkışı yerine, “bu işin olurunu olmazını birlikte konuşalım” diyebilmeli devlet!

 

***

AYVALIK Belediye Başkanı ve halkın “buraya yapmayın” diye karşı çıkması, onların devletin itibarını zedelediğinin göstergesi değildir. Güvenliği zaafa uğratma girişimi değildir.

İyi niyetli bir taleptir yalnızca.

Bu noktada Vali Hasan Şıldak’ın Ayvalık’taki ağaçlandırma etkinliğinde “haddinizi bilin” çıkışı ilçe halkını ve ilçeyi yönetenleri üzmüş olmalı.

 

***

Şöyle diyor Vali Hasan Şıldak:

Bazı yerlerde, bazı haber ve iddialar ortaya atılıyor. Lütfen bu konularda görüş sahibi olmadan önce, bilgi sahibi olmaya dikkat edelim. Devletimizin yaklaşımına kurumları olarak dikkate almaya çalışalım. Yoksa diğer hususlar devletin kurumlarını yıpratıcı bir mahiyet alabilir. ‘Filanca kurumun binası burada olmasın’ derken, bunun bir temeli olması lazım. Devlet bir iş yapacağı zaman herkese sormak zorunda değil. Soracağı konular da vardır. Ama hiç sormadan da bir şeyi yapacaksa da yapar. Devlet olmanın gereği budur. Devlet bir otorite kullanmaktadır. Hele hele güvenlik ile ilgili konularda, her şeyi sorup danışmak zorunda da değildir. Devlet neyin ne olacağını en iyi şekilde bilir. Bu konularda kimsenin haddini aşmasını da istemeyiz. Tavsiye de etmeyiz. Bu itibarla bu konudaki düşüncelerimizi sizlerle paylaşmak ve Ayvalık kamuoyunun bilgisine sunmak isterim. Kapımız her zaman, her düşünceye açık. Ancak, devletin itibarına, hele de güvenlik birimlerimizi zafiyete uğratacak girişimlere hiçbir zaman müsaade etmeyeceğimizi de ifade etmek isterim.”

 

***

DEVLET, vatandaşının talebini, isteğini, şikayetini dinler.

Haklılığını, haksızlığını inceler, değerlendirir, ona göre karar verir.

Vatandaş, otoriter devletin tebaası değildir; yurttaştır, bireydir, örgütlü toplumdur.

Güvendiği, sığındığı, vergi ödediği, koruduğu, savunduğu devletin kendisini dinlemesini, sesini duymasını bekler.

Her karşı çıkışı ihanet, itibarsızlaştırma girişimi vesaire diye adlandırmak sağlıklı bir iş değil.

Hem “haddinizi bilin, devletin işine karışmayın…”

Hem “kapımız her düşünceye açık…”

Olmaz yani.

 

 

 

*****************

 

Çabuk özür dileyin!

 

YİNE Ayvalık’tan bir mevzu.

AK Parti Milletvekili Adil Çelik, “Ayvalıklılar bize özür borçlu” demiş.

Ağaçlandırma etkinliğinde konuşan Çelik’in özür borcundan kastı, geçen yıl çıkan yangında kül olan sahanın imara açılacağı iddiaları.

Yani ilçe halkı “buraları kasten yakıyorlar, ormanı yakıp alanı imara açacaklar” kaygısını dillendiriyordu.

Ama öyle değil midir; bu ülkede nerede bir orman yangını çıksa, hemen o komplo teorisi, o kaygı, o önyargı ortaya çıkar: “Buraları imara açacaklar, rant sağlayacaklar!”

Zırt pırt yangın çıkan, orman varlığını yitiren Ayvalık için de normal bir kaygı değil mi bu?

Vatandaşı azarlar gibi konuşmak, “bizden özür dileyeceksiniz” diye çıkışmak kimin haddine?

Aynı etkinlikte Vali Bey “haddinizi bilin” diye uyarıyor; Adil Bey de millete had bildiriyor.

Adil Çelik’in “özür dileyeceksiniz” sözünün devamında, bölgenin imara açılmayıp yeniden ağaçlandırılmasının karşılığı olarak teşekkür beklentisi de var.

“İmara açmadık, rant sağlamadık, yeniden yeşillendiriyoruz” de geç.

Ne özrü, ne teşekkürü?

 

 

********

Memleketimden  yol manzaraları

 

SAVAŞTEPE yolu geçen gün üç can daha aldı.

Bir beton mikseri zincirleme kazaya sebep oldu.. Beş araç birbirine girdi.

BASKİ’nin Abone İşleri Daire Başkanı Mustafa Karakuzu, kurum şoförü Ali Erden ve Mesut Cüce adlı vatandaş hayatlarını kaybetti.

Araçlar tanınmaz halde; hurda bile denmez, o derece…

Bu yolda yakın zamanda başlayan bölünmüş yol çalışmaları sürüyor.

Geçen hafta Ulaştırma Bakanı yol şantiyesinde incelemeler yapmış, kırk kilometrelik yolun 7 kilometresinin tamamlandığını söylemişti.

Bu yol on yıl önce bitmeliydi.

Savaştepe’yi Balıkesir’e bağlayan tek güzergah.

Otoyoldan gitmek de mümkün tabi; paran yeterse.

Savaştepe yolu ağır vasıtaların vızır vızır gelip geçtiği bir yol.

Virajlarıyla, iniş çıkışlarıyla, tehlikeli noktalarıyla en iyi, en dikkatli sürücünün bile kaza yapma olasılığı yüksek.

Zincirleme kazada yaşamını yitiren vatandaşların sorumluluğu, bu yolun yapımını geciktirenlerin, öteleyenlerin omuzlarındadır artık.

Yani, sürücü hatası deyip geçemeyiz.

Kepsut yolu da böyledir. O yol da çok canlar aldı; almaya devam ediyor.

Bir yandan otobanlar, bölünmüş yollar, hızlı trenlerle ulaşımda çağ atlıyoruz.

Diğer yandan, il merkeziyle ilçesini birbirine bağlayan tek şeritli yollara mahkum oluyoruz!

AK Parti’nin oy deposu Dursunbey’i Balıkesir’e bağlayan yolda daha yeni başladı çalışmalar.

Kaç yılda biter artık, bilemeyiz.

Savaştepe, Kepsut, Dursunbey.. Bu üç kırsal ilçe iktidara çalışır. Üçünde de AK Partili yerel yönetimler işbaşında.

İktidarın beş milletvekili var ayrıca.

Bakan konuşunca elleri patlarcasına alkışlıyorlar ama..

Bu gecikmelerin ağır faturası var bir de.

Gidin canım siz gidin; Kazdağı’nın cam terasını falan inceleyin.

Tarlada domates toplama pozu verin bol bol.

Gecikmiş yatırımlara aldırış etmeyin.

Mesleğe yeni başladığımızda Susurluk yolunu yazıyorduk hep.

“Ölüm yolu” diyordu herkes.

Yıllar geçti, ne iktidarlar değişti, ne vekiller, ne bakanlar geldi geçti.

Bizim Susurluk yolu gecikti de gecikti.

Şimdi bölünmüş, genişlemiş, eli yüzü düzelmiş bir Susurluk yolu var; yıllardır gelip geçiyoruz.

..ve fakat giden canlar, dul kalan eşler, öksüz yetim çocuklar hâlâ ağlıyor, o eski yolda yitip giden canlara.

Bir de meşhur Bigadiç kavşağımız vardı eskiden.

Çevre yoluyla bağlantılı. O günün projesinde köprülü geçişler varsa da, ödenek yokluğundan yapılmamış.

Sinyalizasyon bile yok.

Hergün kaza haberleri geliyor, hergün canlar yanıyor.

Biz de hergün manşetlerden, köşelerden Bigadiç kavşağını gündeme taşıyoruz.

Düşünsenize; projede köprü var, para yok diye yapılmıyor.

İki trafik ışığı bile koyamıyorlar.

Günün birinde dönemin Valisi Alaaddin Yüksel duruma el attı.

Köprü falan olmadı tabi; ışık koydular sadece.

Balıkesir’in böyle yol hikayeleri çoktur.

O hikayelerin oluşmasında emeği geçen herkese selam ederim…

 

10 BALIKESİR

 

Exit mobile version