TÜRKİYE KÜRESEL GIDA GÜVENLİĞİ ENDEKSİ’NDE SON 10 YILDA 13 SIRA GERİLEDİ. PEKİ NEDEN?
İnsanlığın en temel ihtiyaçlarından biri beslenmedir. Beslenme hiçbir ülkede lüks olarak kabul edilmemektedir. İnsanlığın yaşamına sağlıklı bir şekilde devam edebilmesi için alması gereken besinleri hemen hepimiz ilkokuldan bu yana görmüşüzdür. Vitaminler, proteinler, aminoasitler, karbonhidratlar…
Bu öğeler standart ölçülerde tüketildiği takdirde insanoğlunun yaşam kalitesi artar. Ancak ülkemizde ne yediğimizi bilemez duruma geldik, getirildik. Küçük maliyet hesapları uğruna hepimizin sağlıyla oynandı. Oynanmaya devam ediyor.
Küresel Gıda Güvenliği Endeksinin 2022 raporuna göre Türkiye gıda güvenliğinde 113 ülke arasından 49. Sırada. Geçtiğimiz 10 yılda 13 sıra geriledik. Nedir bu Gıda Güvenliği Endeksi diye soracaksınızdır. Yediğimiz her ürünün, yetiştirilmesinden ilaçlanmasına, satışından alışına, yani önümüze gelene kadarki süreci inceleyip raporu tutulmakta ve tüm dünyayla kıyasa sokulmaktadır. Ambalajlı bir ürünün içerisinde geçen yıl ne kadar kimyasal madde vardı? Bu yıl ne kadar var? Ürünün total gramajı geçen yıl ne kadardı? Bu yıl ne kadar?
Hepimiz biliyoruzdur, bazı ürünler fiyat artırmamak adına gramajlarını düşürdü. Bizimki gibi yüksek enflasyon sorunu yaşayan ülkelerin en büyük problemlerindendir. Fiyat yükseltip pahalı algısı yaratmamak adına ürün gramajları küçültülerek piyasaya sürülür. Bir de içerikle oynama olayı vardır. Örneğin bir paket çikolata alacaksınız, ürünün ambalajında ürün içeriği yazar ‘’%1 oranında çikolata kullanılmıştır’’ bu oran gün geçtikçe %0,1 düzeyine kadar düştü. Firmalar zam yapamadığı için ürün içeriklerini değiştirdiler. Doğal içeriklerle veremedikleri tadı ve görünümü kimyasal ürünlerle piyasaya sunmaya başladı. TÜİK gıda enflasyonunu %76,8 olarak açıklasa da hepimiz biliyoruz ki çok daha fazlası.
Ülkelerinde kendi gıda kodeksleri vardır. Ürünlerin nasıl, ne şartlarda üretileceği, içeriğindeki kimyasal oranı, ürün etiketinde eğer çikolata yazıyorsa mesela ürünün içeriğinde en az %50 çikolata olması zorunluluğu gibi katı ve uygulanabilir kuralları vardır. Bu ülkeler vatandaşlarını düşündükleri için bu kuralları sıkı bir denetime tabi tutarlar. Bizde ise sadece fiyat konusunda denetim yapılıyor. Ürün içerikleri, satış koşuları genelde göz ardı ediliyor. Bu nedenle her geçen yıl gıdalarımız daha da güvensizleşiyor. Yurtdışına çıkanlarınız vardır. Oraların marketlerinde Türk malı ürünler görürseniz ambalajın arkasını muhakkak inceleyin. Ürünü o pazarda satabilmek için ülkenin gıda kodeksine göre üretmesi gerektiğinden, çikolataların içeriğinde en az %50 çikolata vardır.
Bu listede başı çeken ülkeleri de yazalım. 1’nci Finlandiya, 2’nci İrlanda 3’ncü Norveç…
Farkındaysanız bu ülkeler genel olarak listelerin başında yer alıyor. Eğitim Düzeyi Raporunda Finlandiya zirvede, Yaşam Standartları Raporunda Norveç zirvede. Ekonomik Özgürlük Raporunda İsviçre zirvede… Bu ve bunun ne kadar rapor yayınlanırsa bu ülkeleri üst sıralarda görüyoruz. Onlarda olup bizde olmayan nedir diye soruyor insan haliyle. Biz neden kendi ülkemizdeki ürüne güvenemiyoruz? Biz neden daha kaliteli beslenemiyoruz? Neden daha kaliteli yaşayamıyoruz? Bu ülkeler bunu yapabiliyor sonuçta. Bakalım nasıl yapıyorlar mesela. Örnek alabileceğimiz tutumları vardır belki. Neden bakmıyoruz? Ülkemiz deprem bölgesinde yer alıyor maalesef. Neden her deprem olduğunda müteahhit malzemeden çalmış mıdır diye düşünüyoruz? Neden gönül rahatlığıyla ‘’çalamaz, Devlet izin vermez, müsaade etmez’’ diyemiyoruz?
Türkiye’de,27009 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan Gıda Güvenliği ve Kalitesinin Denetimi ve Kontrolüne Dair Yönetmelik’te gıda güvenliği, ‘’gıdalarda olabilecek fiziksel, kimyasal, biyolojik ve her türlü zararların bertaraf edilmesi için alınan tedbirler bütünüdür’’ ve TGDF (Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri) tarafından da gıda güvenliği (foodsafety), “sağlıklı ve kusursuz gıda üretimini sağlamak amacıyla gıdaların üretim, işleme, muhafaza ve dağıtımları sırasında gerekli kurallara uyulması ve önlemlerin alınması” şeklinde ifade edilmektedir.Ne denli uyulduğu ise sizin malumunuz. Sosyal medyayı ayağa kaldıran görüntüler vardı. Süt fabrikasında süt tankında banyo yapan, şarap üretim tesisinde üzümlere çıplak ayakla basan, zeytinyağı fabrikasında pisliğin içinde sıkılan zeytinler… Hepimiz gördük bunları. Görmeyenleriniz varsa eğer internette aratıp görsellere rahatlıkla ulaşabilir. Bu olayların sonrasında fabrikalar, üretim tesisleri geçici süreliğine mühürlendi tabi. Ama burada dikkat çekmeye çalıştığım olay şu; Neden bunları gönül rahatlığıyla yapıp servis edebiliyorlar? Neden caydırıcı bir denetleme mekanizması yok? Var ise neden çalışmıyor?
Kimileri için pek de önemli bir husus değildir belki gıda güvenliği. Ama yine de bilmeniz gerekir. Tarım ve Orman Bakanlığı’na bağlı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü gıda güvenliği konusunda bir önlem alıyor mu? Geçtiğimiz 10 yılda güvensizleşen gıdamızın hesabını kime sormalıyız? Kendine ve çevresine rahatlıkla yetebilen tarım ve hayvancılık ülkesi Türkiye’nin bugün bu duruma gelmesi gerçekten üzücü. Umuyoruz ki bu rapor bir başlangıç olur ve paradan önce insan sağlığı gözetilerek hareket edilir.