
İlk perde:
Bir kez daha “iki ayyaştan” birincisini Anıt Kabir’de ziyaret edecekler, huzurunda saygı duruşunda bulunacaklar, şeref defterine “izindeyiz” yazacaklar, alkolsüz resepsiyonda çatık kaşlı bakışlarla gözleri saatte, tebrikleri kabul ederek “ulusal egemenlik” bayramını kutlayacaklar!
İlk perdenin sonu…
İkinci perde:
24 Nisan sabahından itibaren yeniden 22 Nisan’a dönecekler, “ayyaş” demeye ve “2023 hedeflerine kutlu yürüyüşe” kaldığı yerden devam edecekler.
İkinci perdenin sonu…
Üçüncü perdeyi düşünmek dahi istemiyorum. Ya “Yeni Türkiye’nin daha da yenilenmiş” yönetim şekli “milli iradenin” oylamasına sunulursa?
“Ulusal Egemenlik” adına kandıranlar da, kandırılanlar da,kişisel çıkarları uğruna kişiliklerini satanlar da, kanmayanlar da, kanmayacaklar da…Hepsi belli. Kananlar,satılanlar sebep, kandıranlar sonuç! Kabahat kandıranda mı yoksa kananda, satılmışta mı?
CHP’ye: “Laik devletin yer almadığı 1921 Anayasasından yola çıkan, ‘altı parça yamalı bohça ittifakı’ taklitçilik yaparak AKP’nin alternatifi olmaya çalışıyor, seçim kazanma hesabı yapıyor. Gereksiz, boşuna. Aslı varken taklidini alan olmaz! Yanlış yapanı taklit etmek, o yanlışı yapmaktan daha tehlikelidir. Yanlışın temellerini sağlamlaştırmaya yarar.Oylarına talip olduğunuz kitle sizin için; ‘bak nasıl yola geldiler’ der ama oy vermez. İlkelerini savunmaktan korkanlar sadece kaybederler!
Düşünen Adam