EVDE KALMAK!

Yıl 2020 olsa da ülkemizin değişmek bilmeyen gerçeğidir: Evde kalmak.

Evlenmeyen, evlenemeyen, evlenecek aday bulamayan kadınlar ve hatta erkekler için kullanılır bu deyim. Hayatın illa ki evlilik ile geçmesi gerektiğini dikte eden feodal ve ataerkil toplumun bizdeki silinmeyen izlerinden biridir. Ama şimdilerde evde kalmak, hayatta kalmanın yolu oldu. Tüm dünyaya yayılan virüsten korunmanın yolu, temastan kaçınmak, temiz kalmak ve evde kalmak.

Toplumumuz evde kalmayı sevmiyor. Evde sıkılan, dışarıda boş boş gezmeyi seven, evde oturup eş dost akraba ile söyleşmeyi, kitap okumayı, film izlemeyi, müzik dinlemeyi bir türlü sevmeyen insanımız, bu sıkılma halini cahilliği ile örtüp kapalı cami kapılarını yumruklamaya, parklarda mangal yapmaya ve hatta bize bir şey olmaz demeye kadar vardırdı bu işi. Evde kalmanın zorunluluk haline gelmesi halinde, yani sokağa çıkma yasağı uygulanması halinde ise, otoritenin koyduğu kurallara uymasını bilecek kadar da itaaatkar insanlarız.

Ama şimdilerde uygulanan belirli yaştaki insanların ve kronik hastaların evden çıkmasının yasaklanması hali bir yasak değil bir öneri hatta rica olarak algılandığı için yaşlı insanlarımız da hasta insanlarımızı da sokakta görmek mümkün oluyor. Kimimiz evde kalarak hayatta kalmayı başaracak, kimimiz ise evde sıkılıp sokakta hastalığa ve ölüme yürümeyi kader sayıp geçecek bu zamanın içinden.

Yarın bir gün bu virüs belası hayatımızdan çekip gittiğinde ise bugünleri kolayca unutup o bildik, o tanıdık ve o sıradan günlerimize ve alışkanlıklarımıza geri döneceğiz. Virüsün bu hayattan kopardığı canları unutacağız. Terörün bu hayattan kopardığı insanlarımızı unuttuğumuz gibi. Virüsün ömrümüze nasıl ve neden bulaştığını unutacağız. Trafik kazalarının, şiddetin, suçun ve tecavüzlerin unutulduğu gibi. Virüsleri ve ölümleri kader sayıp geçeceğiz. Ömrümüzden yitip gidenleri belki arada anıp geçtiğimiz gibi.

Ekonomik sıkıntılar, intiharlar, tecavüzler, yıkımlar, cinayetler, kaza deyip geçtiğimiz olaylar ve ölümler, hayatımızın içinden bir esinti gibi gelip geçerken biz unutmanın ve ders almamanın insanı sarhoş eden kucağına esir olacağız. Bugünlerde zorla ya da bilip isteyerek evde kaldığımız gibi, yarınlarda da bu hayatta ama cahil kalacağız.

Ömrümüzün cahiliyiz. Günümüzün körleriyiz. Yarınlarımızın ise meraklı yabancılarıyız. Zamanın bir yerinde hangi belanın bizi bulacağını bilmeden ve anlamadan, yeni ve taze belalar, yıkımlar, ölümler ve yitip gitmelerin içinde nefes alıp vermeyi şans sayacağız. Biz yine de evde kalalım. İnsanın evi, yüreği ve beynidir. Akıldan ve duygulardan kaçmayı marifet saymayalım.

Exit mobile version