EV TAŞIMANIN DAYANILMAZ AĞIRLIĞI

HERKESİN hayalidir bir ev sahibi olmak.

Biz, “kiracıysan bütün evler senin” düsturuyla hareket ettik.

Genç zamanımızda iki üç senede bir ev değiştiriyorduk..

Hareket oluyordu. Spor bir nevi.

Hem öyle ki, on beş günde bir evin şeklini değiştirirdim; o ağır, o hantal eşyaları bir başıma yerinden oynatır, sürüye sürüye başka bir yere taşırdım.

Tebdili mekanda ferahlık vardır nitekim.

Sonra, on altı yıl bir daireye çakıldık.

İzmir yolunda büyüdük zaten; yine orada kiracı olduk, on altı yıl oturduk.

Üçüncü senenin sonunda duvarlar üstüme üstüme gelirdi.. Bunalırdım.

Eşyalar sıkış tepiş, hareket kabiliyetin az. Daha, daha ferah bir yer arayışı…

Eskiden öyleydi.

On altı yıl aynı evde nasıl oturdum?

Yaş ilerledikçe öyle oluyor insan demek ki.

 

***

TADİLAT BİZİM İŞİMİZ…

ALLAH denk getirdi.. Demek ki, “artık sen de kendi evinde otur, kira ellerinde debelenip durma” dedi; bize de bir ev nasip etti.

Borca girdik, krediye yazıldık, küçük bir arsa hissemiz vardı onu sattık, denkleştirdik falan..

Başımızı sokacak bir ev aldık.

Sıfır değil tabi; taa doksanlardan kalma bir bina.

Tadilat tamirat gerektiriyor. Hem öyle böyle değil.. Daireyi sil baştan yenilemek gibi bir şey neredeyse.

Sıfır evi nasıl alacağız; müteahhit milleti arsa fiyatları ve inşaat maliyetlerinin yüksekliği bahanesiyle iki göz odalı eve köşk fiyatı çekiyor!

Veren veriyor tabi.. Biz veremeyiz.

Neyse.. Evi aldık, o haliyle oturulur mu, oturulur elbet.

Yavaş yavaş yaparsın ne yapacaksan.

“Olmaz” dedik, “yenileyelim sağını solunu…”

Duvarları indirdik, odaları birleştirdik, mutfağı sıfırladık, salon basketbol sahası gibiydi, ikiye bölüp bir oda daha çıkardık.

Kapılar, şunlar bunlar değişti falan.

İki ayda bir şeyler yaptık, evin elini yüzünü düzelttik.

Nerede takıldık?

Marangozda!

 

***

MARANGOZUN İYİSİ İKİ GÜNDE HALLEDER İŞİNİ…

ALLAH razı olsun marangozumuzdan; eksik gedik, tadil tamirat hepsinde yardımcı oldu.. Ustasını, hastasını buldu, pazarlığını yaptı, işi halletti.

Ama kendi yapacaklarına gelince, araya başka öncelikleri sokuşturdu, bizim işleri öteledi.

Salla babam salla, iki ay…

Oturduğumuz evi boşaltıyoruz, yeni evin mutfağı yok henüz.

“İki günlük iş, hallederiz” dedi hep.. İki hafta, beş hafta, sekiz hafta…

Mutfaksızız yani.

“Bayram öncesinde kesin bitecek” dedi, bekliyoruz.

Mutfaksız bir bayram çekilmez yani.

Tabi daha marangozluk çok iş var evde; hepsi “iki güne hazır!..”

Şimdi ‘hazır mutfakçı’ abiler arayıp “hazırından verseydik, böyle beklemezdin” diyecek.

Vallahi üç mutfak parasına bir mutfak alacak kapı dışarı para yok; kusura bakmayın gari.

 

***

ÇÖP BİRİKTİRMİŞİZ SENELERCE…

İLK kez taşınma işi bu kadar yorucu geldi bana.

Eh, gençlik geride kaldı.. Eskinin gücü, kuvveti yok.

Gerçi “n’aptın” diye sorarsanız, ayakta durdum.

Yani sırtımla eşya taşımadım. Taşıyanları seyrettim.

Bir de kolileme, paketleme yaptım.

Sonra, yeni eve gelen kolileri açıp yerleştirme işleri falan.

Dört gündür anam ağladı. Ayaklarım şişti, bileklerim, topuklarım sızlıyor. Vücut yorgun. Oturdum mu kalkamıyorum. O derece.

Bu satırları yazarken, hâlâ yerleşebilmiş değiliz. Ortalık koliden geçilmiyor.

Evin yarısını attık; on altı yıl çöpe atmak için biriktirmişiz onca eşyayı.

Yine de, her açtığımız koliye bakıp, “bunları niye getirdik ki, atsaydık” diyoruz hep.

Ne kadar çok eşyan olursa, o kadar çok zengin göstermiyorsun yani.

Evi yok yere dolduruyorsun, çöp ev oluyor bir nevi.

 

***

LİKİTGAZ ERHAN ARTIK DALGA GEÇEMEYECEK…

YANİ dostlar, yeni eve taşındık eksik gediğe rağmen.. Ama öldük bittik.

Bizim hanımın tırnakları kırıldı, yerlerdeki sıva artıklarını kazırken.

Bir elinde elektrik süpürgesi, bir elinde bez; üç dört gündür bu halde.

Haa bir de ne oldu..

Gittik doğalgaza yazıldık.. Açılışa geldiler.

Bu arada ilk kez doğalgaz kullanacağız. Kömürlü merkezi sistemi bırakıyoruz geride.

Kombi mombi görmemişiz.

Mutfakta tüp kullanmışız bunca zaman.

Likitgaz Erhan, ne zaman tüp için arasam dalga geçiyordu.. Artık geçemeyecek!

Hani mutfak yapılmadı, tesisat bağlantısı yok, yemektir, bulaşıktır falan olmayacak ama.. En azından sıcak suyumuz olur, terledikçe yıkanırız hesabı yapıyorduk..

Kombi arızalı çıktı iyi mi!

Pompası mı ne bozukmuş; değişmezse çalışmazmış.. Üç bin üç yüz liraymış.

“Yenisi ne kadar” diye sorduk.. Bizimki kazanlı sistemmiş, on beş bin lirayı bulurmuş.

Amanin…

Cumartesi gece anneme gittim yıkandım.

“Bizim hanım yorgunluktan bitap düştü; gitti soğuk suyla duş aldı” desem şimdi..

“Vay vicdansız, kendisi annesine gidip sıcak suyla yıkanıyor, eşini soğuk suya mahkum ediyor” diye bıy bıy yaparsınız.

O yüzden demiyorum.

 

***

“ALLAH BANA DA BENİM GİBİ

BİR EVLAT NASİP ETSİN…”

BİZİM oğlan öfkeli.. Kızımız elini hiçbir şeye sürmüyor.

Bütün yük oğlanda.

Geçen gün, ne dese beğenirsiniz:

“Allah bana da benim gibi bir evlat nasip etsin…”

Bu süreçte O’nu çok yormuşuz, her işi O’na yaptırmışız, getir götür, taşı yerleştir, sil süpür falan.

Hiç ses etmeden yapmış hepsini.. Ama biz kıymet bilmiyormuşuz.

Sesimizi çıkarmıyoruz; sonuçta bağırıp çağırıyor ama yapıyor.

Bizim için önemli olan o!..

 

***

BİRKAÇ gündür taşınma yerleşme telaşından gazeteyle de ilgilenemedik hiç.

Yazılarımı özlemişsinizdir.

İşte fırsat bulduk, yazdık bir şeyler.

Sanırım bu haftayı da aynı telaşeyle geçireceğiz.

Bayrama kadar…

Çok iş var daha çooook…

 

 

 

******************** 

 

YAVUZ SUBAŞI YILDIZLARI VAAT EDİYOR

 Gökyüzündeki binlerce yıldızın görsel şölenini Balıkesir’den izlediniz mi?

 

 

TBMM tutanaklarında böyle bir cümle var artık.

“Samanyolunu, gökyüzündeki binlerce yıldızın görsel şölenini Balıkesir’den izlediniz mi?”

Yani, yıldızlar en güzel Balıkesir’de izleniyor.

Gece Gönen Ovası’na uzanıyorsun sırt üstü meselâ.. Yıldızları izliyorsun. Binlerce yıldız.. Ay ne romantik.

Bu romantik cümle, AK Parti Milletvekili Yavuz Subaşı’na ait.

Balıkesir’in kaynaklarını, potansiyelini anlatıyor Meclis’te.. Nereden estiyse artık, neye gerek duyduysa.. Balıkesir’in özelliklerini, ürünlerini, kaynaklarını anlatıyor.

İş efendim ne bileyim, denizi, kumu, plajı, güneşi, dağı, ormanı, termali, doğası, faunası, bilmem nesi.

“Neye gerek duyduysa” derken.. Bir sonuca bağlamış tabi.

Bu yaz milletvekillerini Balıkesir’de tatil yapmaya çağırıyor.

Haydi anladık, bütün potansiyeli anlattın, kaynaklarını, ürünlerini sıraladın falan da.

Gökyüzündeki yıldızlar nedir Allah aşkına?

Dünyanın neresine gidersen git, gökyüzündeki yıldızlar aynı.. Her yerden güzel görünürler.

Görmesini bilene.

Şehir ışıkları yıldızları engeller aslında. Subaşı’nın dediği gibi binlerce değildir, milyonlarca, belki milyarlarcadır.

“Gökyüzündeki yıldızları vaat etmek” diye bir söz var siyasete dair.

Bozkırın ortasına deniz getirmek gibi bir şey.

Neyse.

Subaşı, otoyolun Balıkesir’den geçmesinden demiryollarına, ilçelerin özelliklerinden termal kaynaklara varana kadar her şeyi sıralamış da..

Bizim Yazı İşleri Müdürü Ömer Kantarlıoğlu bir eksiği fark etmiş:

“Susurluk ayranı ve tostu listede yok” dedi.

Harbiden yok.

Gönen’in pirincini yazmış, kendi memleketine torpil geçmiş; tescilli ayranı ve tostu listeye koymamış.

“Susurluk seçimde İYİ Parti’yi tercih etti de ondan” desek.. Subaşı’nın memleketi Gönen de CHP’yi tercih etti yani. Demek ki bununla bir ilgisi yok.. Subaşı’nın danışmanları akıl edememiş diyelim.

TBMM’de Balıkesir’i anlatıp vekillere “tatile bekleriz” çağrısı yapan Yavuz Subaşı, “Balıkesir’e çok önemli bir hizmette bulundum” diye seviniyordur şimdi, kim bilir.

Ama anlattıkları şeyleri bilmeyen yok. Milletvekillerinin yolu bir biçimde Balıkesir’e düşmüştür; bu memleketin kaynakları hakkında bilgi sahibidirler çoğunlukla.

Tekrar tekrar anlatmaya gerek yok yani.. Bilen biliyor.

Yani, bilinmeyen şeyler değil. Subaşı ekstradan bir şey katmıyor.

“Bugüne kadar Balıkesir için öne çıkan bir icraatım olmadı, bari memleketimin özelliklerini anlatayım da hiçbir şey yapmadı demesinler” düşüncesiyle “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri” diye söze başladı muhtemelen.

 

Exit mobile version