ENGELSİZ HAYATLAR

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

3 aylık bir aradan sonra yine ve yeniden Politika okurlarının karşısında kaldığımız yerden devam etmeye hazırım. Daha dolu içerik ve yazılar ile karşınızda olmak benim için gerçekten çok anlamlı ve güzel…. İlk yazılarıma başladığım da nekadar süre yazabilirim diye düşünürken sanırım 45 haftalık yazının üstünde yazmışım. Geriye dönüp baktığımda bu işe olan inancım siz okuyucularında verdiği destek ile buluşmuş ve yazılarıma kaldığım yerden devam ediyorum. Hem Tekerlekli Sandalye Basketbolundan ve Balıkesir de ki faaliyet gösteren(cek) tüm Engelli spor alanlarında bu gazeteden yazılarıma şahitlik etmeye birlikte devam edeceğiz…

Tekerlekli Sandalye Süper Lig’inde mücadele eden Basketbol Takımımız ile ilgi yazılarıma önümüzdeki ay başlayacağım. Çünkü Ligler 1 Ekim’de start alacak. Bende aslında bu boşlukta bir kaç zamandır kafamda taslağını oturtmaya çalıştığım bir proje ile başlamak istiyordum.

Nedir bu proje?

Balıkesir’de Engelleri ortadan kaldıran engelsiz hayatları sizler ile tanıştıracağım. Bununla ilgili çevremizde okadar çok başarıyla hayatına devam eden Engelli arkadaşım varmış ki eğer onları sizlerle buluşturabilirsem her hafta bu arkadaşlarımdan birinin hayatta neleri başardıklarına şahitlik edeceksiniz. Umarım başarabilirim….

 

 

Bu yazı dizisinin ilk misafiri hayat arkadaşım Esra olacak. Neden ilk Esra ile başladım diye soracak olursanız çünkü benim örnek aldığım başarıları ile gurur duyduğum ilk isim oydu.

1992 yılının soğuk bir kış akşamı Büyük bostancı köyünde her şeyden habersiz açmış dünyaya gözlerini. Anne karnında fark edilmemiş. Düşünün köy yerinde annemiz babamız her şeyden habersizler. Gözlerini açan bu minik dünya tatlısı kızdoktora gittiklerinde duymuşlar SPİDA BİFİDA adını… Ne olduğunu doktor anlatmış onlara yani anne karnında oluşan bir rahatsızlık. Hastalığın en büyük sebebi Folik asit eksikliği olduğu ve bebeğin omurgası şekillenirken tam olarak kapanmaması. Ve Dünyada her bin bebekten 3 tanesinde bu rahatsızlık görülürmüş. Yani Esra’da 3 şanslı bebekten biri olarak dünyaya gelmiş. Şanslı diyorum çünkü bu rahatsızlığın 3 farklı durumu söz konusu. Ya sinir sisteminiz tamamı kayboluyor hiç yürüyemiyorsun ya da beyinde oluşan hasar sebebiyle konuşamıyor ve algılayamıyorsun. Esra bunlardan 3. Yani kısmen sinirleri çalışıyor ve kısa mesafelerde yürüyor algılıyor ve konuşuyor. Ben bu yüzden şanslı adını koydum bu hastalığa…

 

 

O yıllarda tedavisi Balıkesir’de olmadığı için Esra İzmir’e gider ve uzun soluklu tedaviye orada başlarlar. Düşünün bir bebek ve acılar ile dünyaya açıyor gözlerini omuriliğini açmak yada düzeltmek için yapılan ameliyatlar… Doğum günlerinde hep hastane odalarında kutluyor hemşireler ve doktorları ile. Ailenin geçim kaynağı tarlalara ekilen mahsüller ve hayvanlar. Çünkü tedaviler için para gerekli. Baba ve Annemiz maalesef para kazanmak zorunda. Babaanne ve Dede hastanelerde Esra’nın yanındalar. Zaman hızlı akıyor Esra köyde yaşamına devam ediyor. Köyde onunla beraber doğan çocuklar emeklemeyi atlayıp yürümeye hatta koşmaya başlamışlar ama Esra hala emekliyor yaşı 7 olmasına rağmen. Yürüyemiyor arkadaşları ile oynayamıyor 4 duvarlı kerpiç evden dışarı çıkamıyor. Okul zamanı geliyor ve Esra’yı yaşıtları gibi okula yazdırıyorlar. Bazen kucakta bazen traktörle ama azimle okula gidiyor. 1.sınıfın ortalarında evlerinin avlusunda bulunan ve bazı akşamlar anne babasının yardımıyla çıkartıldığı 5-6 metrelik yüksek bir alanda onları izlerken düşüyor ve sağ kolu dönüyor. Zaten kalem tutmaya yeni başladığı kolu alçıya alınıyor. Alçılı sağ kolu ile aylarca okula gidiyor ilk yazmayı tek sağlam kolu sol eliyle öğreniyor. Okul da başarılı bir öğrenci her sene sonu müsamerelerde başlangıç sunumlarını Esra yapıyor. Her gün Babaannesinin kucağında yada sırtında gittiği için okul yönetimi Babaanneye okulda iş veriyor hem yemekleri ve temizliği yapıyor hem de Esra’ya sahip çıkıyor. İlk okulun sonunda okulların kapanmasına az bir zaman kala tekerlekli sandalyesine kavuşuyor Esra. Biraz düşünürsek ilk okul 5 kadar kucakta traktörle okula giden kız çocuğunun sandalyesi oluyor 10 yaşında. Şimdi arkadaşları ile oyunlar oynamaya başlıyor okulun bahçesinde. İlk okul başarı ile bitiyor. Ortaokul ayazılması gerekiyor. Ama köyde okul yok en yakın okul Balıkesir merkezde. Okul Müdürü Esra’nın okumasını istiyor başarılı olacağından emin. Ama o dönem de onun Balıkesir gitmesi yada götürülmesi imkânsız… Ankara’da bedensel engelli çocukların okutulduğu yatılı bir okul bulunuyor. Ama aile o yaşta yalnız gönderilmesine karşı ve Esra köyde evde kalıyor. 2 yıl evde geçen zaman ardından Esra’nın ablası Açık öğretimden ortaokulu bitireceğini söylüyor ve hemen kayıt ettiriyor. Ve Esra 2,5 yılda Ortaokulu bitiriyor. Bu hikâyenin bundan sonraki kısmında ister istemez ben dahil oluyorum. Nasıl mı?

 

 

Trafik kazamdan 2 yıl sonra Dernekte kurduğumuz Basketbol Takımının programları ile uğraşırken Şermin abla beni aradı. Derneğe engelli bir kızı olan bir babanın geldiğini ve görüşmem gerektiğini söyledi. Bende hemen derneğe geldim. Esra’nın babası olduğunu söylediler. Ve babası Esra’yı anlatmaya başladı bana.Anlatılanlardan en ilginç olanı ne engelliydi ne öğrenim hayatı nede yaşıydı. Hala unutamadığım ve Esra ile tanışmamızı sağlayacak en önemli cümle” Kızım Akşamüstleri okulun bahçesinde bulunan Basketbol Sahsında Basketbol oynamaya gidiyor”cümlesiydi.       Daha Esra’yı görmeden o cümleden etkilenmiştim. Haftada sadece cumartesi günleri derneğin orada kurulan pazar için çıkan Esra’yı haftada 3 gün yaptığımız antrenmanlara katılmasına izin çıkmıştı…. Yıl 2010

Antrenmana ilk geldiği günü ilk bindiği spor sandalyesi ile topla buluşmasını hiçbir zaman unutmadım.  Elimizde bulunan en uygun sandalyeye (3 Esra binebilirdi) esray oturtarak başlattık BASKETBOLA. Ama hiç pes etmedihiç aldırış etmedi ne sandalyenin büyüklüğüne nede takımda tek bayan olmasına. Her antrenmana aynı azimle ve istekle geldi. Köy minibüsü ile çardaklıya sabah saat 10’da geliyor saat 14.00 kadar dernekte bekliyor idman saat 16.00’da ve bittikten sonrada Çardaklıda 18.30’da ki kalkan minibüsle tek başına köyüne dönüyordu yağmur kar kışa aldırış etmeden. Bu azmini ve isteğini kaybetmeden devam etti çalışmalara lisansı çıktı ve artık takımın ve Belediye sporun sporcusu oldu kısa zamanda. 1 yıl sonra Milli Takım Antrenörlerinin dikkatini çekti ve milli Takım seçme kamplarına çağrıldı.  Her gittiği kamptan son elenen o oldu. Yıl 2013 sonlarını gösterdiğinde Belediye sporun yeni yönetimi bizler ile bir toplantı düzenlediler. Nelere ihtiyacımız olduğunu soran Yöneticimizden biri Dinçer Orkan dı. Esra söz aldı ve başkanım bizim en büyük sıkıntımız Sandalyelerimiz dedi. Şuan kullandığımız sandalyeler ve düşünün 36 numara ayakkabılarınız var ama siz 40 numara ayakkabılar ile basketbol oynuyorsunuz. Milli Takımdaki rakiplerimden tek farkım sandalye ve ben bu yüzden seçilemiyorum dedi. Dinçer Orkan da ben mesajı aldım dedikten  tam 3 ay sonra 36 numara ayakkabılar yani sandalyesine kavuştu ve Esra o yıl Milli Takıma seçildi ve yıllarca bu kutsal formayı başarı ile taşıdı hem bizlerin hemde Balıkesir’in gururu oldu. O köy evinden İspanya’ya Almanya İngiltere’ye uzanan bir hikâye yazdı bunu sadece kendisi başardı….

Yazı dizisinin devamını bir sonraki hafta yayınlayacağım. Sevginin Basketbol ile başlayıp bu sevginin engelleri ortadan nasıl kaldırdığımız diğer yazımda okuyacaksınız.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
ENGELSİZ HAYATLAR
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!