En eşitsiz seçim yarışına doğru

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Cumhuriyet tarihinin belki de en eşit şartlarda yarışılmayan seçimlerinden birine doğru gidiyoruz. İçerden çok fark edilmese bile yabancı gözlemcilerde bu durumun farkında. Erdoğan’ın özellikle sistem değişikliği sonrası geçmişle kıyaslanamayacak ölçüde devletin imkanlarını kullandığı, Yüksek Seçim Kurulu gibi bağımsız olması gereken kurumların iktidar yanlısı duruşu, geleneksel medyanın çok büyük bölümünün iktidarın kontrolü altında olması ve buna benzer pek çok faktörün muhalefetin işini çok zorlaştıracağının tüm dünya farkında.

 

Bu yüzden, tüm güçlüklere rağmen muhalefetin seçimi kazanması, çoğulcu demokrasi adına çok kıymetli bir demokrasi zaferi olacaktır. Sadece Türk demokrasisi adına değil, dünyanın genelinde popülizm tehdidini savuşturmakta zorlanan liberal demokrasiler için de önemli bir kazanım olacak.

İktidar değişikliği, Türkiye’yi demokrasi rotasına geri çevirirken, sadece içeride değil bunun doğal yansıması olarak dış politikasında da yaşanacak önemli değişimlerin bölgesel anlamda da çok belirleyici etkileri olabilir.

 

Millet İttifakının vaat ettiği gibi, demokratik geri gidişi durdurup, hukukun üstünlüğü, temel hak ve özgürlükler gibi demokrasinin olmazsa olmaz unsurlarını evrensel standartlara uygun şekilde yeniden oluşturması durumunda, Türkiye’nin özellikle başta ABD ve Avrupa Birliği olmak üzere, Batılı müttefikleriyle ilişkileri daha sağlıklı yapıya kavuşacaktır.

Mevcut tabloda özellikle Türkiye’deki otokratik yönetim nedeniyle hem Batılı demokrasilerle doku uyuşmazlığı hem de ciddi bir güvensizlik yaşanıyor. İktidar Batı karşıtlığını bir taraftan pompalayıp bir taraftan da bu karşıtlıktan beslenip, iç siyaset saikleriyle yönettiği ilişkiler müttefiklikten ihtiyaca göre hasımlığa evrilen bir gidişat içine girdi.

 

Muhalefetin iktidara gelmesi ve demokrasiyi yeniden inşa etmeye başlaması, Avrupa’nın yıllardır ötelediği, ‘’Türkiye’’ meselesinin yine önlerine gelmesine neden olması kaçınılmaz gözükmektedir.

Avrupa medyasında çıkan değerlendirmelerde ‘’AKP artık umudu değil baskıyı sembolize ediyor. Kılıçdaroğlu, Türkiye demokrasisini yeniden kurmaya ve AB’ye üyeliğe geri dönme ve Batı ile ilişkileri düzeltme vaadini veriyor’’ ifadelerini kullanıyor. Analizde, ‘’AKP, modernleştirici bir güç hissiyatını kaybetti. Birçok muhafazakar genç için sorun laiklerin baskısı değil. Onlar Twitter’da ya da TikTok’ta gözaltı riskine girmeden bir şey paylaşmaktan daha çok endişe ediyorlar’’ deniliyor. Ayrıca ‘’Erdoğan’ın iktidarı artık yenilmez görünmüyor. Erdoğan’ın Türkiye’yi tutma gücü zayıflıyor ve yerel seçimlerin sonuçlarında gördüğü üzere demokrasi şaşırtıcı bir şekilde dirençli’’ yorumları yapılıyor.

 

İç ve dış basındaki iddiaların aksine tarihin en eşitsiz seçim yarışı dışarıdan görüldüğü gibi içeriden görülmüyor değil; alışılmışlık, kanıksanmışlık hali acı tabloyu normalleştiriyor.

Oysa bu kadar eşitsiz, dengesiz bir seçim yarışının görülmemesi mümkün mü?

Bugüne kadar Batı ile iyi ilişkilerle övünenler bugün Batı karşıtlığı üzerinden siyaset geliştirirken aynı zamanda otokratik yönetim anlayışıyla kendilerini her şeyin sahibi gibi görmekle kalmıyor ‘ülkenin sahibi’ gibi davranıyorlar. Her bakanın bir ilden milletvekili adayı olmasıyla bakanlık imkanlarını sonuna kadar kullanan bakanlardan Murat Kurum ‘tabi ki kullanacağım’ diyor. Valiler devletin olanaklarını iktidar lehine kullanmakla kalmıyor aynı zamanda iktidar mitinginde konuşmacı olarak kürsüde boy gösteriyor. Yüksek Yargı Kurumu Danıştay Başkanı kuruluş yıldönümünde partili cumhurbaşkanı önünde ‘siyasi mesajlı’ konuşma yapıyor.

Bugüne kadar Batı’nın övgülerinden kendisine başarı devşiren iktidar The Economist’in seçim değerlendirmesini kendisine yönelik ‘parmak sallamak’ olarak görüp; izin vermeyeceğini söylüyor.

 

Seçimlere az bir süre kala en büyük kaygı ‘seçim güvenliği’ kaygısı toplumun temel kaygısı haline geldi. Bu yükselen kaygı karşısında ‘seçim güvenliğini’ sağlaması gereken devletin kurumlarındaki devletin görevlileri ‘endişeye mahal yok, devletin kurum ve görevlilerine güvenin’ diyemiyor, dese de inandırıcı bulunmuyor.

Öyle bir duruma gelindi ki, namaz sonrası cami avlusunda cemaate seçim konuşmaları yapılıyor, camilere, okullara, kamu binalarının görünen alanlarına partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bakanların posterleri asılıyor. Statlarda kendilerine yönelik protesto sonrası ‘spora siyaset karıştırılmamalı’ diyen iktidar spor dahil her şeyi siyasallaştırmayı kendine hak olarak görüyor.

 

İktidardakileri öyle bir korku sarmış ki Gaziantep’ten sonra Erzurum’da da Ekrem İmamoğlu’nun mitingini önce engellenmek istediler olmadı, bir avuç provokatörün taşlı saldırmasına göz yumdular.

Tarihin en eşitsiz seçimleri içerdeki ve dışardaki kaygıları artırıyor olsa da yaşanan sorunların çözümü, sopalı ekonomiden, sopalı çoğunlukçu yönetim anlayışından kurtulmak ve yeni bir başlangıç umudu için toplumun sağduyusunun sandıkta çözüm üretmesinden başka bir çıkış yolu yok.

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
En eşitsiz seçim yarışına doğru
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!