Atatürk ve Sosyal Demokrasi (4) yazınızda başka bir yazardan alıntılar yapıyorsunuz. Bu yazarın yazdıklarına katılıyorsunuz, anlam böyle çıkıyor.
Şöyle deniyor:
“Atatürk’ün 1920’ler ve 30’lu yıllarda Halkçılık ve Devletçilik ilkeleriyle Karma Ekonomi uygulamasıyla Batı Avrupa’da 1960’lar ve 70’lerde gelişen sosyal demokrasiyi öncelediği söylenebilir.”
Bu ifade tam bir niyet okuma ifadesidir. Bilimsel hiçbir değeri yoktur. Devrimci büyük bir liderin devrimci olmayan evrimci bir ideolojiyi öncelemesini nasıl savunuyorsunuz?
Halkçılık ve Devletçilik ilkeleri diğer dört ilke olmadan işlerlik kazanamaz.
1960’lar ve 1970’lerde ve de günümüzde sosyal demokrasinin ağırlıklı olduğu günümüzde Almanya hariç hiçbir ülkede CUMHURİYET yoktur. Cumhuriyetçi olmayan bir ideolojiyi, Cumhuriyeti birinci ilke edinmiş bir ideolojiye monte etmek istiyorsunuz. Bu katiyen doğru değildir, gerçekçi değildir.
Devam edelim:
“CHP’nin Altıokla belirlenen ilkelerini 1970’lerden itibaren demokratiksol, sosyal demokrasi ile tanımlaması yapay eklemlenme değil tarihsel süreçle gelişen organik bir bütünleşmedir” denilmektedir.
Tarihsel sürece Türkiye’deki sosyal demokrasinin tarihsel sürecine bakarsanız sosyal demokratlar Altıok misyonunu taşımayı dert edinmiştir. Buna Ecevit ve Baykal’da dahildir. Ecevit, Altıoku bırakmış, reddi miras etmiş, güvercin resmini amblem yapmıştır. Bu konuları kendisiyle görüştüm.
Altıok’un misyonu günümüze kadar sosyal demokrasi ile demokratik solla taşınamamıştır, taşınmamıştır. Taşınsaydı bugünkü durumda olmazdık.
Altıok, cumhuriyetçi, milliyetçi, devletçi, halkçı, laiklik anlayışı farklı, devrimci değil evrimci bir ideolojiyle nasıl taşınabilir?
Bu yaklaşım gerçeği değil, aşırı zorlayıcı bir yaklaşımdır.
Mustafa Kemal’in 13 Mayıs 1925’de Sosyal Demokrat Parti’yi kapatmasını neden görmezden geliyorsunuz?
Sayın Ecevit’e ve Sayın İsmail Cem’e sorduğum ama tatminkar bir cevap alamadığım soruyu size de sormak istiyorum: Kemalizm’in neresi noksan da sosyal demokrasiye gidiyorsunuz?
