Türkiye’de yargı geçtiğimiz yüzyıl daha mı adildi?
Yoksa Adalet her zaman kişilere göre mi tecelli ediyor?
Bundan 33 yıl öncesine 1989 yılına geri gidelim…
26 Mart 1989 yerel seçimlerinde seçimi kaybeden Beyoğlu Belediye Başkan Adayı, sayımların yapıldığı sabaha karşı saat 04.00 de partilileriyle birlikte seçim kurulunu basıyor.
Ve Seçim Kurulu Başkanı’na ‘Şu haline bak sarhoş adam. Şu adalete bak. Kimlere kalmış. Seni yakacağım. Hepinizi adli tıbba göndereceğim, (hakime hitaben) Seni süründüreceğim. Yakacağım’ şeklinde Seçim Kuruluna ve Başkanına tehditte bulunuyor…
Beyoğlu İlçe Seçim Kurulunun şikayeti üzerine hakarette bulunan Beyoğlu Belediye Başkan Adayı, 31 Mart 1989 tarihinde polis nezaretinde Beyoğlu Adliyesi’ne getiriliyor ve tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk ediliyor…
İddia şu ki tutuklanacağını anlayan hak savunucusu (!) aday, bir yolunu bulup bekleme salonundan kaçıyor ve gıyabında tutuklama kararı çıkıyor…
Yani tutuklu yargılanacakken firari olarak 27 Nisan 1989 tarihinde yapılan ilk celseye geliyor. Avukatı daha sonra Adalet Bakanı olacak olan Şevket Kazan. Duruşmanın ardından hakarette bulunan aday tutuklanarak Bayrampaşa cezaevine gönderiliyor. İstenen ceza ise 18 aydan iki yıla kadar hapis cezası…
Bir hafta sonra 4 Mayıs 1989 tarihinde tekrar hakim karşısına çıkan adaya, mahkeme, hakime hakaret suçundan 6 ay hapis cezası ve 20bin TL. para cezası veriyor. Hapis cezası ise TCK’nın 72. Maddesi gereğince 920bin TL. para cezasına çevriliyor….
Bundan 33 yıl önce Seçim kuruluna ve başkanına hakarette bulunan ve ceza alan ise bugünün Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan…
İnsan sormadan edemiyor…
33 yıl önce bu gibi durumlarda TCK daha yumuşak, daha az cezalara mı hükmediyordu?
Aradan 33 yıl geçmiş, bir yüzyıl devrilmiş yeni bir yüzyıla girmişiz. Seçim Kuruluna hakaret ettiği iddiası ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu için iddia makamı 4yıl 1ay hapis cezası ve siyaset yasağı istiyor. Mahkeme ise 2yıl 7ay 15gün hapis cezası ve siyaset yasağı getiriyor…
Peki niçin?
İmamoğlu sözde Seçim Kurulu üyelerine “ahmak”dediğiiçin…
İmamoğlu, savunmasında bu sözü kendisine söyleyene iade etmek amacıyla söylediğini, Seçim Kurulunu kastetmediğini delilleriyle ortaya koymasına rağmen mahkemeden mahkûmiyet kararı çıktı…
Adaletin tecellisi için mahkemeler niyet okuyarak karar veremez…
İmamoğlu’na verilen cezada mahkeme niyet okuyarak karar vermiştir…
Niyet okuyarak verilen karar ise hukuki olamaz ve siyasi bir karardır…
Bugün İmamoğlu’nu mahkûm eden hâkim, 33 yıl önce Erdoğan’ı yargılayan hâkim olsaydı muhtemelen onu uzun yıllar hapiste tutacak ve siyaset yasağı getirecek kararın altına imza atacaktı…
Öyle ya;
33 yıl önce seçim kurulunu basmak var, kamu görevine müdahale var, seçim kuruluna ve başkanına hakaret var ve üstelik tehdit de var…
***
Son olarak gerek Meral Akşener’in, gerek Davutoğlu’nun ve gerekse Babacan’ın Saraçhane’de yaptıkları konuşmada yaptıkları yanlış mukayeselerine değinmek istiyorum…
Hepsi, bundan yaklaşık 25 yıl önce Erdoğan’ın okuduğu şiirden dolayı mahkûm olmasına atıfta bulunarak İmamoğlu’na verilen cezayı aynı kefeye koyuyorlar…
İkisi çok farklı ve hiç alakası yok…
6 Aralık 1997 Siirt’in Cumhuriyet Meydanında Erdoğan söylediği şu sözler yüzünden mahkûm oldu ve 4 aylık hapis sonrası bir kahraman yaratıldı…
“Türkiye’de düşünce özgürlüğü yok ve ırk ayrımı yapılıyor. Referansımız İslamiyet. Bizi hiçbir zaman sindiremezler. Batı insanının bile inanç hürriyeti var. Türkiye’de neden buna saygı gösterilmiyor?
Minareler süngümüz/kubbeler miğferimiz/camiler ise kışlalarımızdır.
Okunan ezanı kimse susturamayacak. Türkiye’deki ırk ayrımına kesinlikle son vereceğiz.”…
Söylediği buydu…
Aradan uzun yıllar geçti. Kendisinin Cumhurbaşkanı olduğu günümüzde 20 yıllık iktidarı neticesinde düşünce özgürlüğü daha mı iyi?
Laik, Demokratik ve Sosyal Hukuk Devleti düzeninde hiçbir inanç devlet yönetimi için referans alınamaz. Oysa Erdoğan yaptığı konuşmada açıkça İslamiyeti referans aldığını söylüyor. Camileri kışla, Minareleri süngü, Kubbeleri Miğfer olarak tanımlıyor…
Bu olayla mukayese edilen İmamoğlu ise seçim kuruluna “ahmak” ifadesi kullanarak hakaret ettiği iddiası ile yargılandı…
Mukayese için ikisi taban tabana zıt şeyler…
Bunu o gün Erdoğan’a verilen hapis cezasını haklı gördüğüm için yazmadım…
Tam aksine verilen cezayı o günde doğru bulmadım, bugünde doğru bulmuyorum…
Ayrıca mahkemelerin verdiği kararlara göre siyasetin şekillenmesi de bana doğru gelmiyor…
İmamoğlu’naverilen ceza sonrası farklı çıkarımlar, farklı senaryolar, farklı komplo teorileri, deyim yerindeyse havada uçuşuyor…
Bunlara daha sonraki yazımda değinmek ise en iyisi…