Temmuz başında TÜİK’in yaptığı açıklamaya göre Türkiye’nin nüfusu 85.279.553 kişiye ulaşmıştı. Bizdeki yaşlı nüfus AB ortalamasına göre % 53 daha az, buna karşın genç nüfus ise % 43 daha fazla görünüyordu. Yani ülkemizde iş, aş, eğitim bekleyenlerin oranı çok daha yüksek ama işgücü arzı da bir hayli fazla. Eylül ayında İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre de, ülkemizdeki toplam “düzenli göçmen” sayısı 4.744.622 kişiydi ki bunların 3.374.053’ü Suriyeli.
Bu göçmenlerin bir kısmı halen kayıtlı, geri kalan çoğunluğu ise kayıtsız olarak bir işte çalışıyorlar ama neredeyse tamamı devletin sağladığı sosyal yardımlar sayesinde ayakta duruyor. Özetle, toplamda 90 milyon insan yaşıyor ülkemizde. Devletin bunlara cari dönemde ekonomik anlamda destek olması, yarına hazırlaması ve geleceklerine de bir çözüm bulması gerekiyor. Türkiye’nin önde gelen sorunlarından birisi bu.
Sosyal yardımlar da bir hayli büyük bizde. Eski Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık “2020 yılında ülke genelinde yapılan düzenli sosyal yardımlardan faydalanan hane sayısının 2.450.080 olduğunu” açıklamıştı. Ülkemizde toplam 24 milyon hane olduğuna göre, her 10 evden birine sosyal yardım girdiği de aşikar oldu böylece. TÜİK ise geçen yıl yaptığı açıklamada “ülkemizde sosyal koruma kapsamında emekli/yaşlı, dul/yetim ve engelli/malul maaşı alan kişi sayısı 2020 yılında 14.288.000 iken, 2021 yılında 14.624.000 kişiye yükseldi. Sosyal koruma kapsamında maaş yardımı sayısı 2020 yılında 14.979.000 iken, 2021 yılında 15.362.000 kişiye yükseldi” demişti.
Sosyal yardımlar oldukça geniş bir yelpazeye yayılıyor ve gıda yardımı, genel sağlık sigortası, şartlı eğitim yardımı, şartlı sağlık yardımı, yaşlı aylığı, eşi vefat etmiş kadınlara yapılan yardım, öksüz ve yetim aylığı, muhtaç asker çocuğu yardımı, doğum yardımı, aşevi yardımı, kronik hastalık yardımı, eğitim materyali yardımı, öğrenci taşıma barınma ve iaşe yardımı, engelli aylığı, engelli yakını aylığı, engelli ihtiyaç yardımı, engelli öğrenci taşıma yardımı, yaşlı ve engelli evde bakım yardımı şeklinde sıralanıyor.
Geçtiğimiz ay, yeni Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Ö. Göktaş da hak sahibi başına 5.097 TL “Evde Bakım Yardımı” ödemesinin yapıldığını ifade etmiş ve bu arada “Halihazırda 566 bin vatandaşımız Evde Bakım Yardımından yararlanıyor” demişti. Buna göre sadece bu kalemde 2.884.902 TL aylık, 34.618.824 TL yıllık ödeme yapılmaktadır. Bütün bu sosyal yardımlardan yararlananların toplam 15 milyon kişiyi geçtiği ifade edilmektedir. Yardımlar önemli ama yardıma bağımlılık hali oldukça sıkıntılıdır. Ülkemizin önde gelen sorunlarından birisi de budur.
Bugün ekonomik anlamda en sıkıntılı kesim ise devletten emekli aylığı alanlardır. Öyle ki, günümüzde açlık sınırının bile altında kalmış olan asgari ücret, en düşük işçi emekli aylığını geçmektedir. 2003 yılında asgari ücret 226 TL iken en düşük emekli maaşı 332 TL idi. Bugün ise, asgari ücret 11.402 TL ve en düşük emekli işçi maaşı 7.500 TL olmuştur. Üstelik asgari ücret 2012 yılında 466 USD karşılığıyken, bugün ancak 407 USD karşılığıdır. 2022 yılı sonunda emekli sayısı ise 13.977.000 idi. Bu sene EYT (Emeklilikte Yaşa Takılanlar) düzenlemesi 3 Mart’ta uygulamaya alınınca Mayıs’ta emekli sayısı 15.9 milyona çıktı. 2023 yılı sonuna kadar da 16.3 milyona ulaşması bekleniyor. Böylece sadece bir senede emekli sayısı %17 artmış olacak ve her 2 çalışana 1 emekli düşecek artık. Oysa bu oran AB ülkelerinde 3’e 1’dir.
Ülke ekonomisi “kötü durumda” olduğu için de, emekliye rahat yaşayabileceği bir aylık verilemediği sıkça söylenmektedir bizde. Bu durumda emeklilerin önemli bir kısmı da yeniden çalışmak zorunda kalıyorlar. Bir miktarı kayıtlı, önemli bir kısmı ise kayıtsız çalışıyor. Kayıtsızların sayısı tam olarak bilinemiyor ama köyde ve kentte 8 milyon civarında olduğu tahmin ediliyor. 1.750.000 kadar emekli ise kayıtlı olarak çalışıyor ve devlete destek primi ödüyor. Son günlerde emeklilerin 12.9 milyonuna “Cumhuriyet İkramiyesi” adı altında 5.000 TL ödeneceği açıklanmış ama çalışan emekliler bundan yoksun bırakılmıştı.
Eşitlik ilkesine aykırı olan bu karar, haliyle büyük tepki yarattı. Fakat iktidar çevreleri “ödenmeyen ikramiyenin 8,5 milyar TL olduğunu ve Hazine’nin de bu tasarrufu yapması gerektiğini” söylediler. Özetle, ülkemizde 16 milyon civarı emekli var ve bunların 9 milyonu (%57’si) yalnızca 7.500 TL aylık alıyor, sürekli olarak “geçinemediğini” söylüyor ve yılsonunu beklemeden maaşlarında düzeltme yapılmasını istiyor ama bunun yerine ikramiye verilmesine rağmen de bir kısmına o bile çok görülüyor. Bu halin açık ifadesi, iktidarın ülke ekonomisini getirdiği durumdan kendisini sorumlu görmek yerine, çalışan emeklilerin açıkça mağdur edilmesidir. Emeklilerin büyük çoğunluğu “sadaka gibi” görüyor o ikramiyeyi ama Kasım’ın ilk haftasında ödenmesini de ümitle bekliyor. Emeklilerin hali de ülkemizin önde gelen sorunlarından birisidir. (devam edecek…)