Ekonomide Şimşek dönemi-modeli!

Doğru düzgün kalıcı, sürdürülebilir üretim planlamaları olmadan mevcut yönetim sistemiyle, sadece finans kapital ekonomi politikalarıyla refaha çıkmak mümkün değildir. Bu anlayışla kısır döngü içinde aynı sorunlar tekrar tekrar yaşanmaya devam eder.

ergün-aydoğan-mehmet-şimşek-modeli

 

1 yıl önce enflasyon yüzde 39,59 iken 1 yıl sonra TÜİK rakamlarına göre yüzde 75,45. Faiz yüzde 8,5 iken şimdi yüzde 50. Dolar 21,20 TL, şimdi 33,57 TL. Euro 22,60 TL, şimdi 36,95 TL. LPG 10 TL, şimdi 22,94TL. Benzin 21,25, şimdi 44,10 TL. Motorin 19,30 TL, şimdi 44,28 TL. Ekmek 5 TL, şimdi 12 TL. Et 250 TL, şimdi 700 TL. 12 kg tüp 350, şimdi 750 TL.

Peki üretici her geçen gün yoksullaşırken, birçok üretici üretim alanlarını terk ederken gıda fiyatları 4 yılda nasıl katlanarak artmış. Bazı temel gıda fiyatlarına baktığımızda Ayçiçek yağı 2020’de 33,99 TL den yüzde 488 artışla 2024’te 200 TL. Yumurta 13,99 TL den yüzde 935 artışla 145 TL. Beyaz Peynir 29,99 TL den yüzde 866 artışla 290 TL. Çay 29,99 TL’ den yüzde 393 artışla 147,50 TL. Makarna 1,79 TL den yüzde 570 artışla 12 TL. Un 15 TL den yüzde 700 artışla 120 TL. Toz şeker 8,99 TL den yüzde 788 artışla 80 TL.

Sanki üretici-tüketici makus talihiyle baş başa bırakılmış gibi üretici sürekli feryat halinde ürettiğinin karşılığını alamadığından şikayet ederken vatandaş temel gıda fiyatlarına erişimde zorlanmaktadır. Dünyada gıda enflasyonu düşerken Türkiye’de sürekli olarak yükselmektedir. Hangi üründe olursa olsun ürünler tarlada kalırken, tüketici fiyatların hızına yetişememektedir. Çay, fındık, limon, buğday, Ayçiçek üreticilerine yaz mahsulü üreticileri kavun, karpuz, domates, biber üreticileri de maliyetlerin artması, fiyatların düşmesiyle isyan halinde. Domates tarlada 1,5 TL, pazarda 15 TL, karpuz tarlada 2-2,5 TL, pazarda 10-15 TL… bu fiyatlar üretim maliyetlerini, toplayıcı yevmiyesini bile karşılamıyor.

Eskiden üretici dönemsel olarak bazı ürünlerden zarar ederdi şimdi ise üreticinin zarar etmediği herhangi bir ürün yok.

Ve en sonunda daha önce traktörleriyle iktidara destek olan Bursa-Kemalpaşa çiftçileri bu sefer ‘’bıçak kemiğe dayanmış olmalı ki’’ traktörleriyle Bursa-Balıkesir-İzmir yoluna kapatarak ilk kez ‘’hükümet istifa’’ dedi. Bursa çiftçilerinden sonra Balıkesir-Bandırma-Sındırgı çiftçileri de traktörleriyle yollara düştüler, seslerini iktidara duyurmaya çalıştılar; bu sesleri duyan, kulak veren olur mu, kulak vermek için üretime dair bir politikanın olması lazım. Oysa iktidar planlama ve politika yerine sürekli ya ‘’dış güçler’’ ya da ‘’lobiler’’ diyerek sorumluluğu üzerinden atıyor. Bir gün soğan, patates depolarını basıyor, bir gün marketlere baskın düzenleyerek sorunu çözmeye çalışıyor.

Akaryakıt-mazot, tohum, gübre fiyatlarını yükselterek maliyetlerin yükselmesinin önüne geçemeyeceğiniz gibi akaryakıt, yol-köprü zamlarıyla taşıma maliyetlerini yükselterek market raflarına gelen ürünlerin fiyat artışlarına yol açarsınız. Hem bunları yükseltip üreticinin kazanmasını sonra da tüketicinin uygun fiyata gıdaya erişimini sağlayamazsınız!

Mehmet Şimşek’in, sermaye girişini sağlamak için uyguladığı ‘yüksek faiz, düşük kur’ politikası elbette sürdürülebilir, mevcut yönetim sistemi içinde sorunların çözümünde kalıcı etki bırakacak politikalar değildir. Methiyeler düzülün AKP’nin ilk dönemi 2002-2010 arası da uygulanan ekonomi modeli buydu. Sorun sıcak para girişiyle çözülecek sorun değil, sistemsel yönetim sistemiyle birlikte; yapısal reformlar yapılmadan kalıcı çözüm sağlamak mümkün değildir.

Deneme yanılma yöntemiyle ülke laboratuvar olarak, vatandaşlarda kobay olarak kullanılmaktadır.

Damat Bakan Berat Albayrak da ‘’Şubat, Ocak’tan, Mart, Şubat’tan, Nisan, Mart’tan iyi olacak” diye uyuttu! Nebati de benzer iddialarla altı ay sonra uyandığımızda harikalar olacak diyordu.

Ben ekonomistim, ekonominin sorumlusu ‘benim ben’’ diyen partili cumhurbaşkanı Erdoğan hala sabır telkin ederek ‘’yarının bugünden’’ daha iyi olacağını vaat ederek ‘’ekonominin hızla iyileşmeye, enflasyonun düşmeye’’ başladığını iddia etmektedir.

Oysa Ağustos ayında % 65,93 kira artış oranıyla 20 bin TL’lik bir evin kirasının 33 bin TL olmasıyla en temel barınma hakkı en büyük yaşamsal sorun haline gelmiştir.

Doğru düzgün kalıcı, sürdürülebilir üretim planlamaları olmadan mevcut yönetim sistemiyle, sadece finans kapital ekonomi politikalarıyla refaha çıkmak mümkün değildir. Bu anlayışla kısır döngü içinde aynı sorunlar tekrar tekrar yaşanmaya devam eder.

Emperyalizm; Önce çiftçiler iflas etmeye zorlanacak, sonra tüm ekilebilir araziler satın alınacak, gıda arzının tamamı ele geçirildikten sonra kaçacak yeri ve yapacak bir şeyi olmayanlar teslim alınacak!

‘’Sofradan en fazla payı alanlar, bize kanaatkar olmayı öğretiyor. Karnını doyuranlar, açlara seslenip gelecek günlerden bahsediyor’’ Berdott Brecht.

Exit mobile version