KUBİLAY S. ÖZTÜRK
EDREMİT VE YEREL SEÇİM
2019’daki yerel seçim yarışında ipi göğüslemeyi başaranların önünde, tam 1.825 gün vardı. Fakat zaman hızla akıp geçti. Şimdi sadece 110 günleri kaldı seçilenlerin ve sıra geldi seçmene hesap vermeye. 31 Mart 2024’de tekrar aday olmaya niyetlenme kararına bağlı olmaksızın, bütün başkanlar görev sürelerini nasıl kullandıklarını, neleri yapıp neleri yapmadıklarını ve bunun nedenlerini seçmene izah etmek durumunda şimdi.
Hiç de az bir süre değil elbette kalan zaman. Şimdiden çıkıp, Ocak veya Şubat’ın falanca gününde hangi projesini bitireceğini, açılışını nasıl yapacağını ifade edenler de var. Halka verdiği sözleri tutan, 2019’dan bu yana projelerini büyük ölçüde yerine getiren başkanlar haklı bir gurur içindeler. Tabii ki yerine getiremeyen, hatta hiç başlanmayan projeleri olanlar da var. Bunlar için seçmenlerine makul ve şeffaf açıklamalar yapanlar oluyor. Fakat susmayı tercih edenler de çıkıyor. Ancak tarzı ne olursa olsun, görev süresince nasıl performans gösterirse göstersin, çıkıp da basına ve seçmenine “bir beş sene daha” diyen, epeyce de başkan var.
Mesela bizim güzel ama yerel yöneticiler açısından “bahtsız” ilçemiz Edremit’in mevcut belediye başkanı da, yeniden aday olduğunu ifade ederek partisine gerekli başvuruyu yaptı. Tabii ki herkes aday olabilir, yasal hakkıdır sonuçta.
Ancak Edremit’i pek tanımayanlar için, kendi partisinde tek aday olmadığını söylemek lazım mevcut başkanın. Beş yıl boyunca beraber çalıştığı arkadaşları da içinde olmak üzere, CHP’nde sayısı 10’a ulaşan başka adaylar var. Demek ki, bizim başkanın en azından 10 yol arkadaşı, gösterdiği performanstan memnun olmamışlar ve “ben daha iyisini yapmaya adayım” diyerek müracaatlarını tamamlamışlar.
Bu önemli bir gösterge. Tabii, AKP başta olmak üzere başka partilerden de adaylar var. Daha da çıkacaktır muhtemelen. Kendi partisinden olur da, başka partilerden olmaz mı bizim belediye başkanının başarısız olduğunu düşünen? Siyaset sonuçta iddialı olmayı gerektiriyor değil mi?
Yani bu “daha iyisini yapmaya adaylık” eğiliminde en çok adayın CHP’den çıkması dikkat çekici ama ilçemizde gerçekten bir aday bolluğu yaşanıyor. Çok da kıymetli kişiler var içlerinde. Velhasıl durum böyle ve seçim yarışı 31 Mart’tan epeyce önce başladı bizde. Tabii şimdiki daha ziyade parti içi yarışlar ve yöntemin ne olacağı da çok önemli. Malum iktidar tarafı ve diğer bazı partiler, bunu merkezi değerlendirme ile yapıyorlar. CHP’de ise kurultayda çokça dile getirilen hususlardan birisi “önseçim” idi ama bunun süre ve yasal prosedür nedeniyle fiilen uygulanamayacağı belli oldu sonradan. Şimdi teamül yoklaması, mülakat ve projelerin dinlenmesi gibi farklı bir yöntem izleniyor. Aslında bunlar bile, önceki seçim sürecinden bir adım öne geçmek anlamına geliyor CHP’de. Fakat ne kadar “demokratik” olduğu da epeyce tartışmalı.
Halbuki ülkemiz en çok da demokrasiye muhtaç ve neredeyse tek demokratik alan olarak kalan yerel yönetim seçimlerinde çok daha farklı, adil ve gelecek için ümit yaratan yöntemler izlenmesi yararlı olabilirdi. Yetkileri doğranmış olsa bile, hala seçimle gelen muhtar da, ilçe veya il belediye başkanı da, Meclis üyeleri de çok önemli. Zira bir süre sonra iktidar cenahı “mevcut illerde belediye seçimini alana, ilçeler de şube olarak bağlansın” diyerek kestirip atabilirler. O vakit de ne yerel yönetim kalır, ne de yerel demokrasi. Aynen bizim belediye başkanının 5 senedir yaptığı gibi “gönüllü şube yöneticisi” olur çıkarsa birileri, “aman iyi geçineyim de, imkan sağlayayım ilçeme” diye mi yapmış olur bunu, yoksa “imar dosyaları takılmasın” diye mi, bunu da tam olarak bilmeyiz. Çünkü ülkemizde bu süreçler açık, şeffaf ve sade değil. Muhtemelen, Meclis üyelerinin bile bu işler olup bittikten sonra anlayabildiği, komisyonlarda karar verilen bu konuları, biz sıradan vatandaşlar nasıl anlayalım ki?
Belediye Başkanı Selman Hasan Arslan da demokratik hakkını kullandı ve yeniden aday oldu Edremit’te. Muhtemelen işçisine, memuruna olan ücret-maaş borçlarını ödemeden gitmek istemiyor kendileri. Şimdi bir yerlerden borç para alıp bu sorunu halletse, bu sefer belediyenin toplam borcu iyice tavan yapacak. Bileşik kaplar gibi çalışıyor bu işler malum. Borcu, borçla kapatmak mümkün değil, bir taraf azaltsa diğeri artacak. Muhasebeci tabii kendileri, bu hususu gayet iyi biliyordur.
Fakat işin aslı, belki de bu kadar bütçe dengesi kaybolmuş bir kurumu başkasına dert yumağı şeklinde devretmek yerine, “110 günde olmaz bu denklik, bari yeniden bir 1.825 gün daha alayım da, pürüzsüz devir yapayım” diyor da olabilir. Üstelik pek çok mazeretleri de varmış kendisinin. Pandemi ve AKSA çok engel olmuş icraatlarına. Pandemi işini anlamadım doğrusu. Nasıl engel oldu acaba? Millet evine hapisken, 65+ olanlar dışarı çıkıp bir şişe süt bile alamıyorken, kapı kapı dolaşıp da gıda ulaştıran bir kooperatif bile kurmadı ki? “Hazır hemşerilerim eve tıkılmışken, gerekli önlemleri alarak işçiyi çıkartayım da sokağa, hiç olmazsa ana caddelerde gereken onarımları yaptırayım” da demedi. Belediye bütçesinden, işi gücü bozulan esnafa destekleme ödemesi de yapmadı. Fakir fukaraya yemek de dağıtmadı. Bildiğim kadarıyla kendisi virüsten aylarca hastanede yatmak zorunda da kalmadı. Öyleyse nedir?
AKSA’nın doğal gaz dağıtımı için, önceki başkanı suçlamasının da hiçbir anlamı yok. “Sözleşmeyi öyle imzalamışlar” demekle, sırtından atamaz bu süreçte yaşanan bütün aksamaları. Şirkete “şartlar çok değişti” diyemez miydi, konuyu kamuoyuna, hukuka, Bakanlık’a taşıyamaz mıydı? Kendisi bütün demokratik ve idari temayüllerin dışına çıkıp, ilçenin en büyük mülki amiri olan kaymakamla, halkın seçtiği bir belediye başkanı olarak bu konuda toplantı da yaptı üstelik. Fakat o toplantıda AKP’nin ilçe başkanı da bulunuyordu.! Neden ve hangi sıfatla üçlü toplantıda yer aldı acaba?
Seçilmiş belediye başkanının, nasıl böyle bir şeyi kabul ettiği meçhul kaldı. Buna bile rıza göstereceğine, şirketi çağırıp da “sen bu hafta burayı kaz, ben de bozduğun yolu tamir edeyim, burası bitmeden yeni bir sokağa girmene izin vermeyeceğim” demesi çok mu zordu? Haydi diyemedi, bozulan sokakları aylarca seyretmek yerine, araya kış ve yağış girmeden hemen tamir etmeye koyulabilirdi. Oysa bekledi ve tamiri imkansız hale gelen yolları tamamen söküp yeni baştan yapmayı tercih etti. Böylece de belediyenin kaynaklarını tüketti. Belediye çalışanları maaş bile alamadı, üstelik belediye arazileri bile satılmak zorunda kalındı ama belediyeye paket taşı ve çimento satanlar epeyce kazançlı çıktılar.
O kadar çok ve anlaşılması mümkün olmayan iş oldu ki bu 5 yılda. Tavşantepe’de işlevsiz kalıp çürümekte olan ve nasıl değerlendirileceği belli olamayan bir anfitiyatro varken, Kazdağı Milli Parkı’nda da 2.000 kişilik çadır konaklama tesisi, 2.000 kişilik anfitiyatro yapılmaya girişildi, başkan yine sessiz kaldı.
O işi yapan Metin ve Mehmet Aslan da Edremitli değil miydi? Başkan, Yolören’de işyerlerine uğrayıp bir çaylarını içse, “bırakın Milli Park’ta anfi yapmayı gelin Tavşantepe’yi çalıştırın ben de yardımcı olayım” dese olmaz mıydı? Milli Park’ta 2.000 kişiyi çadırda konaklatıp, anfide konser vermek akıl karı bir iş olabilir mi? Adı üstünde çivi bile çakılamaz, korunması gereken bir doğal değer orası, insan yoğunluğu ve konser gürültüsü ile hayvanların kaçması mı hedefleniyor ormandan?
Rock Festivaline sahip olamayan, Milli Park’ta da görüş üretemedi haliyle. Peki ne yaptı? 5 yıldır nasıl değerlendireceğini bilmeden beklettiği Tavşantepe anfitiyatro arazisini, giderayak 25 yıllığına Balıkesir Üniversitesi’ne bağlı olarak açılması planlanan Tarım Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi’ne tahsis etti. Ne olacak şimdi, anfitiyatro yıkılıp yerine üniversite binaları mı yapılacak? İyi de, daha sonra Çamcı, Tavşantepe ve Güre’ye dağılan bütün bu okullar, nasıl birleşip de bir üniversite kampüsü oluşturacaklar? “Bir işe yaramasını, inşa eden başkan gibi ben de sağlayamadım, bari verip kurtulayım” kafası mı bu? Evet ta kendisi.! 500 milyon TL harcanan Ülkü Yolu’na kutsal bir emir gibi razı olup, “arıtma yapsaydın bu parayla bari” diyemeyen bir Büyükşehir Meclis üyesidir kendisi aynı zamanda. Çamtepe’de “Roman’ların ihtiyacı olan tesisleri yapalım, zaten burada üç tane cami var bir yenisi daha gerekmiyor” diyemeyen; Tuncay Kılıç’ın verdiği on yıllık sürenin bitmesine aylar kala belediyenin arazisini geri alamayan; üstelik Büyükşehir’in orada siyasi bir yatırım yapmasına, bazı dini çevrelere göz kırpmasına da olanak yaratan bir Edremit Meclisi üyesidir kendisi. Altın madeni için Çanakkale’de nutuk atan ama gelip Dalyan’a inşaat ruhsatı veren bir Belediye başkanıdır kendisi. Üstelik ‘Ege ve Marmara Çevreci Belediyeler Birliği’ adını taşıyan bir kurumun da başkanıdır kendisi. Muhtemelen, görevde olduğu 5 yıl “Edremit’in gördüğü en kötü yerel yönetim dönemi” diye anılacak ileride. Üstelik daha da yüzlerce hatası, yanlışı da sayılabilir kendisinin.
Böyle bir başkanın, tekrar süre istemesi, aday olması gerçekten trajik bir durum aslında. Kendi partisi de onay vermeyecektir buna sanırım. Zira eğer aday olursa, Edremit’te CHP’ye oy verenlerin neredeyse tamamı sandığa bile gitmezler. Bunu göze alabilecek bir parti yönetimi olacağını da düşünmüyorum zaten. Kendisinin de mensubu olduğu inanç grubuna ait bir sivil toplum kuruluşunda, seçilmiş yöneticiyi istifaya zorladı kendisi. Pir Sultan için yapılan bir anma gecesinde ise, bir yandaşına sordurduğu çanak soruya yanıt verir gibi yaparken, tekrar adaylık müjdesini de çoktan halka iletmişti.
2019 proje kitapçığı ile halka sunmuş olduklarını yapmadı, verdiği hiçbir sözü de tutamadı bugüne kadar. Başka işlerle uğraştı, başka açılışlar yaptı. Fakat o anma gecesinde söylediğini tuttu ve tekrar aday oldu.! Edremitliler kendisinin bu kararından hiç memnun değiller. Arabayı devirmeden, 2019’dan beri sergilediği sansasyonel davranışlarına bir yenisini eklemeden, ülke gündemini bir kere daha şaşkınlık yaratan eylemleriyle meşgul etmeden, görev süresini tamamlayıp gitmesi bekleniyor sadece kendisinden.
Hiç olmazsa bunu yapmalı Edremit için.
Kim gelirse gelsin Edremit Belediyesi’nin başına, Selman Hasan Arslan’ın bırakacağı mirasla işi bir hayli zor olacak. Fakat açık ve net bir şekilde ilçenin sorunlarını ortaya koyması bile yetecektir aslında. Arıtmalar, dereler, deniz kirliliği, depreme hazırlık, küresel iklim değişimine dikkat, altyapı olmadan yeni inşaatlara fırsat vermemek başta olmak üzere, sorunları doğru tarif eden ve çözümünü de açıklayan bir başkan ise, halkın açık desteğini alacaktır.