Hilmi DUYAR /POLİTİKA/ Dünyadaki 208 ülkeden 59’unu 75 kez gezen Veteriner Hekim Oğuz Şenol’un hedefinde Uzak doğu ülkeleri var. En çok merak ettiği ülkenin Japonya olduğunu, ilk fırsatta bu ülkeye gideceğini belirten Oğuz Şenol, Türk Lirasının aşırı değer kaybetmesi sonucu seyahatlerin bir hayli güçleştiğini vurguladı. Amerika kıtası ile Uzakdoğu ülkelerine gidip 10-15 gün kalabilmek için 2-4 bin doları gözden çıkarmak gerektiğini hatırlattı. Şenol, gezip dolaştığı ülkeler arasında en çok Peru’dan etkilendiğini, Buradaki antik kalıntıların çok gizemli olduğuna dikkat çekti. Oğuz Şenol yurt dışına seyahat edeceklere de önerilerde bulundu, 1993 yılından bu yana yaptığı gezileri politika okurlarına anlattı.
Oğuz Şenol Kimdir?
Oğuz Şenol 1976 yılında Fırat Üniversitesinden mezun oldum. Eğitimimi sürdürürken, Elazığ’da yerel gazetelerde başyazarlık, Hürriyet Gazetesi’nde 6 yıl muhabirlik yaptım. 1975 yılında Turizm Bakanlığı ve Basın Yayın Genel Müdürlüğü’nün düzenlediği yarışmada, röportaj dalında birinci oldum. 12 yıl değişik kentlerde Veteriner Hekim olarak görev yaptım.1987 yılında Bigadiç İlçe Tarım Müdürü iken, istifa ederek özel sektöre geçtim. Balıkesir’in köklü kuruluşlarından Kula Yağ ve Emek Yem Fabrikasının müdürlüğünü aralıksız 25 yıl sürdürdüm. Bu süre içinde Şampiyon ve Babacan gibi, ülke genelinde marka olan ve Türkiye’nin en fazla satılan yemlerinin formüllerini hazırladım. 6 Yıl süreyle Balıkesir Veteriner Hekimleri Odası Başkanlığı yaptım. Yerel ve ulusal yayın organlarında pek çok makalem yayınlandı. Bigadiç’teki kız öğrenci yurdu, Bigadiç Kültür ve Eğitim Vakfı’nın (BİKEV) kurucuları arasında yer aldım. Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği (ÇYDD), Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD), Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği (YKKED) ve Lösemili Çocuklar Vakfı’nın (LÖSEV) üyesiyim. Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Balıkesir Örgütünde uzun yıllar çeşitli görevler üstlendim. Balıkesir Kırsalında üreticilere 120’yi aşkın seminer vererek ulaşılması güç bir rekora imza attım. En büyük tutkum Dünyayı gezmektir Bugüne kadar 59 ülkeye seyahat gerçekleştirdim. Evli, 2 çocuk babasıyım. 3 torununum var.
Bugüne kadar kaç ülkeye gittiniz?
Bu soruya ayrıntılı bir yanıt vermek istiyorum. Avrupa’da, İtalya’ya 4, Almanya’ya 3, Avusturya’ya 4, Yunanistan’a 3, Çekya’ya 4 İrlanda’ya 2, Macaristan’a 3,Fransa’ya 3, kez gittim. İspanya, Galler, Arnavutluk, Makedonya, Vatikan, İngiltere, Bulgaristan, Montenegro, Slovenya, Sırbistan, Kosova, Finlandiya, Hollanda, İskoçya, Hırvatistan, Bosna Hersek ve Monaco’ya 1 defa gittim Asya kıtasında, Rusya’ya 2 defa giderken, Endonezya, İran, Hindistan, Tayland, Srilanka, Vietnam, Çin, İsrail, Kamboçya ve Nepal’i gezdim. Amerika’da Brezilya ve Meksika’ya 2, Bolivya, Panama, Arjantin, Şili, Nikaragua, Küba, Amazon, Kostarika, Peru, Guatemela ve El Salvador, seyahatlerim oldu. Afrika’da ise, Güney Afrika, Fas, Zambiya, Zimbabwe Mısır seyahatlerim oldu. Toplam olarak 59 ülkeye 75 kez gezi yaptım. İnsanın içine “Gezi virüsü” girmeye görsün. Covid virüsünden daha etkili. Farklı kültürleri görmek, onları yaşamak gerçekten sizi sarıp sarmalıyor. Daha bir ülkeden dönerken, onun ardından hangi ülkeye gideceğinizin planını yapıyorsunuz. Hani bir deyim vardır; ”Çok okuyan mı, çok gezen mi bilir?” diye, gezmek o kadar çok farklı bir duygu ki anlatılmaz gezilir desem yeridir.
Yabancı ülkelere gitmeye hangi tarihte başladınız. İlk gezimi 1993 yılında Rusya’ya yaptım. Önce gidip gitmemek arasında bocaladım. çünkü o dönem, Rusya’nın karmakarışık oluğu dönemdi. Ne olacağıbelli değildi. Gözümü karartıp gitmeye karar verdim. İyi ki gitmişim. Moskova ve Saint Petersburg’a hayran kaldım.20 yıl sonra ikinci kez gittim.
Gezilerinizi yalnız mı yaparsınız?
İş seyahatlerim hariç, gezilere giderken mutlaka yanımda eşim olur. “Kafa Dengi” derler ya bende her zaman kendisiyle sohbet edeceğim, derdimi anlatacağım arkadaşlarımın yanımda olmasını isterim. Tek başına seyahat bir noktadan sonra çekilmez olur. Aksi takdirde kendine buyruk kişilerle seyehat hem rehberiniz için zor olur, hem zaman kaybedersiniz.
Uçak, Gemi, Tren söz konusu olduğunda hangisini tercih edersiniz? edersiniz?
Uzak ülkelere yolculuk yapacaksanız mutlaka uçak zorunlu oluyor. Fakat gittiğiniz ülkelerde yakın mesafelere yolculuk yapacaksanız, çevreyi izlemek için tren harika bir tercihtir. Özellikle Cruise Gemileri benim pek sevmediğim, tercih etmediğim bir ulaşım aracıdır. diyebilirim.
Gezdiğiniz ülkeler arasında en ucuz ve en pahalısı hangileri?
Seyahat ettiğim ülkeler içinde en ucuz ülke kesinlikle İran. Pahalı olanlar, İngiltere ve tüm Avrupa ülkeleri. Birleşik krallıkta yani İngiltere’de bir çorba içmek için en az 380 lira ödemeniz gerekir. Parası değerli olan ülkeler haliyle bize göre pahalı oluyor.
Bu geziler hayli pahalıya mal olmuyor mu?
Bir Bosna Hersek özdeyişi vardır. “Seyahatin önündeki tek engel kapının eşiğidir” denilir. Önceleri gerçekten öyleydi. Paramız değerliyken birkaç ay çalışıp biriktirdiğim parayla bir ülkeye gidebiliyordum. Ancak şimdilerde çarık ayağı çok sıkmaya başladı. Geçen yıllarda en az 3-4 ülkeye gidiyordum. Ancak şimdi sanırım yılda sadece bir ülke ile yetineceğim. Çok zorlarsam iki İyi ki bugüne kadar gezmişim.
Sizi en çok etkileyen hangi ülkeler oldu?
Bu durum seyahat eden kişiye göre değişir ben kendüşüncelerimi açıklayacak olursam, birinci sıraya hiç tereddüt etmeden Peru’yu koyarım. Erkeklerin evde örgü ördüğü, Machu Picchu gibi harika bir antik kalıntıya sahip ve daha pek çok inanılmaz özellikleri ile Peru benim için bir numara. İkinci sıra Endonezya olur. Depremleri, sık sık patlayan volkanları, tsunamileri, Papualı ilkel kabileleri ve 13 bin adası ile Endonezya inanılmazın da ötesinde bir ülke. Macera arıyorsanız başka bir ülke düşünmenize gerek yok. Üçüncü sırada ise komşumuz İran var. İran’la ilgili bütün bildiğinizi unutun. Müthiş tarihi, zengin kültürü ve dost insanları ile İran’da kendinizi hiç yabancı hissetmezsiniz. Bu 3 ülkenin ardından Meksika, Hindistan, Kamboçya, Vietnam ve Nepal’i sayabilirim. İşin doğrusu her ülkenin kendine özgü kültürü ve güzellikleri var.
Bu gezilerde unutamadığınız anılar ve yaşadığınız tehlikeler oldu mu ? Unutamadığınız anılar derseniz üç gün anlatsam yetmez. Ancak birkaç yaşadığım ciddi tehlikeyi ileteyim. Endonezya’da iken bir deprem ve bir aktif yanardağ patlaması yaşadık. Volkan bizden uzak bir adada oldu ama, Bali’de iken 6.2 şiddetinde bir depremi canlı canlı yaşadık. Güney Amerika’da Amazon ormanlarının içindeki bir gölde ilkel bir salla gezinirken iri bir timsah etrafımızda daireler çizerken, rehberimiz sakın konuşmayın, hareket etmeyin dedikçe yaşamımın en zor anlarını yaşadım. Tam bir buçuk saat timsaha sabah kahvaltısı olmamak için bildiğim bütün duaları defalarca tekrar edip durdum. Diğer tehlikeyi ise Meksika’da yaşadık. Otobüsümüz Mexico City’in uzak beldelerine doğru yol alırken, önümüzü 35-40 kişilik kadınlı erkekli ellerinde yeşil bayraklar olan, ağızları maskeli, silahlı bir grup çevirdi. Rehberimiz otobüsün içinden polisi aradı,45 dakika bekledik gelen giden olmadı. Rehber bir süre sonra polisin bu bölgelere giremediğini itiraf etti. Sonra bizden 30 metre uzakta bekleyen silahlı grubun yanına gitti. Birkaç dakikalık konuşmadan sonra, rehberi tokatlayarak geri gönderdiler.15 dakika sonra ne olduğunu anlayamadığımız bir şekilde yolu açtılar ve devam etmemizi söylediler. Meksika’ya gitmeden önce yaptığım araştırmada, birçok turistin kaçırıldığı bilgisini edinmiş olduğum için korku dolu dakikalar yaşamıştık.
Çok sayıda ülke gezdiniz, her ülkede gönül rahatlığı ile yemeklerini yiyebildiniz mi? Ben pek yemek seçmem, hatta gittiğim ülkenin oraya özgü yemeklerini tercih ederim. Yemek konusunda iki ülkede çok zorlandım. Bunlar Hindistan ve Mısır. Nedeni kesinlikle yemeklerin tatları değil, neden hijyendir. Onun ötesinde bütün yemekleri yedim. İçlerinde çok beğendiklerim oldu. Örnek vermek gerekirse Küba’da Timsah kavurması, Zimbabwe’de yine timsah pizzası, Peru’da soğan ve fasulyeyle yapılan ve marine edilmiş çiğ balıktan yapılan “Seviçe” isimli yemek, Fas’ta huni şeklinde bir güveç kabında yapılan et veya tavukla birlikte patates ve zeytin kullanılan Tajin isimli yemek unutulmazlarımın arasındadır. İran mutfak kültürünün önemli bir kısmı ise et ve çeşit çeşit safranlı pilavdan oluşuyor. İran’da yemek açısından hiç sıkıntı çekmedim. Bu arada Çin’de soya soslu deniz salyangozu, Vietnam’da Kurbağa bacağı yemekten geri durmadım. İkisi de son derece lezzetliydi. “Müslüman mahallesinde salyangoz satılmaz” diye bir söz vardır. Yüzde 99’u Müslüman olan Fas’ta meydanlarda onlarca salyangoz satıcısı gördük. Çok önemli oranda tüketimi varmış. Bu arada Vietnam’da sadece köpek eti satan restoranlar olduğunu da belirtmiş olayım.
Seyahat kararı alırken kimlere danıştınız? Değişik yerler görmek insanı çok heyecanlandırıyor. Bir defa gezi tutkusuna kapıldıysanız, doğrusunu söylemek gerekirse, pek kimseye danışmadım. Ancak, seyahat önceleri gideceğim ülkelerin özelliklerini, iklim koşullarını, yiyeceklerini, mutlaka araştırır, ona göre hazırlık yaptıktan sonra yola çıkarım. Bu söylediklerim seyahata çıkacak herkes için geçerlidir.
Ülke dışına çıkarken yanınıza neler alırsınız? Öncelikle iklim koşullarına uygun giysiler, ülkenin internet özelliğine göre paketler, kitap ve ilaçlarım önceliklerim arasında olur.
Sizi en çok hangi ülkenin müziği, kültürü, yaşam tarzı etkiledi?
Müzik denilince Küba’yı tek geçerim. Her sokağında müzik grupları Latin ezgilerini öylesine canlı icra ederler ki, yerinizde duramaz ve kendinizi coşkulu dansların içinde bulursunuz. Kültür konusunda İran, Meksika ve Nepal’in daha etkili olduğunu söyleyebilirim. Yaşam tarzında ise Peru’da erkeklerin evde oturup örgü örmesi, kadınların ise dışarıdaki işleri yönetmesi benim için çok şaşırtıcı olmuştu. Peru’yla Bolivya arasında Titicaca Gölü var. O yörede kutsal bir göl olarak anımsanıyor yani. Gölünün ortasında adacıklar var. Bu adalar bunlardan bir tanesi çok ünlü. Uros Floting Islands, denilen bu adacıkların birinde Peru’nun en eski halklarından Uro’lar yaşamaktadır. Bu ada bildiğimiz adalar gibi değil. Toprağı olmayan, tamamen o yöredeki sazlarla örülerek yapılmış. İnsanlar sazları örmüşler ve ada yapmışlar. Bu adada, kreş var, sağlık ocağı var. Ortaokul var. 700-800 kişi yaşıyor. Tamamı sazlarla örülmüş bir yer. Evler, Okullar sazlardan yapılmış. Bu sazlar ateşe dayanıklı, yanmıyorlar. İnsanın aklına şu soru geliyor. Bu insanlar neden burada? Uro’lar zamanında İnkaların zulmünden kaçmışlar ve böyle bir sistem bulmuşlar. Bir ada örüp oraya yerleşmişler. Günümüzde ne İnkalar kaldı, ne de zulümleri kaldı. Bu insanların oradan ayrılmasına devlet izin vermiyor. Daha doğrusu Uros Adası’nda durmaları için devlet burada yaşayanlara parasal destek veriyor. Çünkü Uros Adası bir başka benzeri olmayan olağanüstü bir turizm cenneti niteliğinde. Adadaki sazdan yapılmış yapılar 20 yıllık bir sürede eriyip gidiyor. Urolar tekrar tekrar sazdan yapılmış binaları yeniliyor. Peru’yla Bolivya arasında bir Tuz Otelinde kaldık. Bir milyon metreküp tuzdan bir otel inşa etmişler. Akla gelen her şey tuz. Yataklar tuzdan, resepsiyon tuzdan, koltuklar tuzdan, koridor tuzdan. Sadece yatakların üstüne yorgan gibi, döşek gibi bir şey koyuluyor. Onun dışında yemek kapları da dahil her şey tuzdan. Orada solunum olayı sorun. O yöreler biraz yüksek 3 bin 400ila 3 bin 800 rakımda olduğu için alışık olmayanlar nefes almakta zorlanıyor. Yine Peru’da . Machu picchu var. Herkesin bildiği dünyanın 7 harikası, Giza Piramidi, Babil’in Asma Bahçeleri, Olympia’daki Zeus Heykeli, Efes’teki Artemis Tapınağı, Halikarnas Mozolesi, Rodos Heykeli ve İskenderiye Feneri gibi muhteşem, bugüne dek ayakta kalabilmiş Machu Picchu bütün görkemiyle duruyor. Günümüzde dünyanın 1 numarası desek yanılmayız. Binlerce yıl önce inşa edilmiş sulama sistemleri, tarım sistemleri, orada yaşayanların yerleşim sistemi 40-50 yıl önce bulunmuş antik eserler. yeni bulunmuş. 40-50 yıl önce bulunmuş. Ve oradaki yapıların pek çoğunun nasıl yapıldığına dair ipucu aranıyor. Machu Picchu sakinleri bir çiçek hastalığı sonucu ya ölmüşler, ya da başka yerlere göç etmişler. Machu Picchu, zamanla ağaçlarla kaplanmış ve gizli kalmış. Bir İngiliz ve Amerikalı bir kaşif tarafından ortaya çıkarıldı.
Gezdiğiniz ülkelerde ilginizi çeken başka nelere tanık oldunuz?
En son gittiğim ülke Sri Lanka’da fil yetimhanesi var. Dünyadaki ilk ve tek fil yetimhanesi Sri Lanka’da kurulmuş. Annesi babası ölen filler, avcılar tarafından ebeveynleri vurulan fillerin küçük yavruları ya da ormanda kaybolmuş fil yavrularını topluyorlar, hayvanat bahçesi gibi bir yerde büyütüyorlar. Yetimhanede sütle mama ile beslenen fil yavruları var. Bu yavruları, genellikle Avrupalı turistler evlat ediniyorlar. Evlat edindikleri zaman alıp da götürmüyorlar, beslenmesi için yetimhaneye para veriyorlar. Yetimhanenin bakıcıları da her 3 ayda bir yavruların fotoğrafını çekerek evlat edinenlere gönderiyorlar. Filleri sahiplenenlerde böylece onların gelişmesini izliyor. Nepal gibi, Hindistan gibi ülkelerde ölü yakma ritüelleri var. Ölülerin çoğu yakılarak külleri nehre atılıyor
“Ben geziye gideceğim” diyen arkadaşlarınıza ne önerirsiniz? Öncelikle gidilecek ülke çok iyi tanınmalı ve ona göre hazırlık yapılmalıdır. Gidilen ülkede rehberin söylediklerine mutlaka uyulmalı, aracın hareket saatlerinden birkaç dakika önce hazır olunmalıdır. Gurup birlikte hareket etmeli, bireysel davranışlardan kaçınılmalıdır. Ülkelerin hassas olduğu konulara dikkat edilmelidir.
Yukarıdaki resim bir Kumari Kumari’nin kelime anlamı bakire demek Nepal’de 4-9 yaş arasındaki bazı çocuklar Kumari olarak seçiliyor ve kutsal sayılıyor. Nepal Halkı Kumarilere tanrıça gözüyle bakıyor. Bu çocuklar ilk adetlerini görünce, Kumarilikleri son buluyor.
Şili’deki Atatürk anıtı
Ernesto Guevera tanınan adıyla Che Guevera. Güney Amerika’da Che “Hey arkadaş” anlamına geliyor.