Dünyayı dolaştı Demirkapı’ya yerleşti

OCG

Büyükelçi Ali Rıza Çolak, 1981 yılında Dışişleri Bakanlığı nezdinde çıktığı yurt dışı görevlerinde 9 ülkede bulundu. 132 ülkeye gitti. Değişik kültürlere tanık olurken, edindiği bilgi dağarcığı ile Türkiye Cumhuriyeti’ne büyük yararları dokundu. Türk Hava Yolları’nın (THY) Japonya seferlerini başlatmasına öncülük etti. Büyükelçi Çolak, Türkiye’nin Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü’nün (ICAO) 1947 senesindeki ilk Konsey üyeliğinden 66 yıl sonra yeniden seçildiği ICAO Konseyinde Büyükelçi ve Daimi Temsilci olarak ülkemizi temsil etti.

Balıkesir’in Demirkapı Mahallesi’nde ikamet eden Ali Rıza Çolak, halen etkin bir düşünce kuruluşu olan Ankara Politikalar Merkezi’nin Bursa, Balıkesir ve Güney Marmara temsilciliğini yürütüyor. Dışişleri Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, hakimlik savcılık, Milli İstihbarat Teşkilatı sınavlarına öğrenci hazırlıyor. Üniversitelerde ve sivil toplum kuruluşlarında konferanslar vererek birikimlerini aktarıyor. Büyükelçi Çolak görev yaptığı ülkeler hakkındaki görüşlerini Politika Gazetesi okurları için anlattı.

 

 

Ali Rıza Çolak kimdir?

TED Ankara Koleji ve Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi mezunuyum. Dışişleri Bakanlığı, merkez teşkilatında, Denizcilik ve Havacılık, Savunma Anlaşmaları, Siyaset Planlama ve NATO dairelerinde; yurtdışında, Oslo, Pekin, Tokyo, Houston ve Lizbon’da görev yaptıktan sonra 2002-2004 yıllarında Frankfurt Başkonsolosluğu görevinde bulundum. 2005-2008 yıllarında Konsolosluk İşleri Genel Müdür Yardımcılığı görevini yürüttüm. 2008-2010 yıllarında Addis Ababa, 2010-2012 senelerinde Belgrad Büyükelçiliği yaptım. 2013 yılının ocak ayında Dışişleri Bakanlığı İkili Ekonomik İşler Genel Müdürü olarak atandım,  2015 – 2020 tarihlerinde, dünya sivil havacılığının düzenleyicisi Birleşmiş Milletler Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü (ICAO) nezdinde Daimi Temsilcilik ve ICAO Konsey üyeliği görevinde bulundum. 2019 yılında emekli oldum. Şu anda Ankara Politikalar Merkezi’nin (APM) Bursa, Balıkesir ve Güney Marmara Temsilciliğini yürütmekteyim. Mülkiyeliler Birliği ve Anadolu Kulübü üyesiyim. Emekli THY mensubu (kabin kontrol amiri, purser, Cumhurbaşkanlığı özel uçak kabin amiri) Oya Hansu Çolak ile evliyim. İleri seviyede İngilizce bilmekteyim.

 

 

Yurt dışındaki ilk görev yeriniz neresi oldu?

Yurt dışındaki ilk görev yerim 1981 senesinde Norveç oldu. 3’üncü katip olarak görevlendirildim. 3’üncü katiplik meslek memurlarının en düşük rütbesidir. Asteğmen rütbesi gibi düşünebilirsiniz. Genelde konsolosluk ve basın işlerine bakarlar. Bizim dönemimizde 9 yıl çalışmanın ardından başkatiplik sınavlarına girerdik. Başkatip olduktan sonra önünüzdeki yollar açılır. Norveç’ten sonra Pekin’e atandım ve 1987 yılına dek ikinci katip ve başkatip olarak çalışıp Ankara’ya döndüm. Savunma Anlaşmaları Dairesinde şube müdürlüğü yaptım. 1988-1992 yıllarında Japonya’da başkatip ve müsteşar olarak hizmet verdim.

 

 

THY’nin Japonya’ya uçak seferleri başlatmasında nihai çalışmaları sizin yaptığınız söyleniyor. Bu gelişme nasıl oldu?

1990 senesi, Türkiye Japonya ilişkilerinin başlamasının 100’üncü yılına tekabül eder. Japonya İmparatoru Meiji’nin akrabası Prens Komatsu Akihito 1887 yılında bir savaş gemisi ile İstanbul’u ziyaret edince II. Abdülhamid Japonya’ya Ertuğrul Fırkateyni ile heyet gönderir. Gemi 7 Haziran 1890’da Yokohama limanına ulaşır. İmparator Meiji tarafından görkemli törenle karşılanır. 3 ay süren Japonya ziyaretinden sonra Ertuğrul Fırkateyni dönüşte 18 Eylül 1890’da çıkan fırtınada Kuşimoto yakınlarında kayalıklara çarparak batar. 69 denizcinin kurtulduğu kaza, Türk Japon halklarını yakınlaştırdı. Bilindiği gibi Japonlar Orta Asya’dan doğuya adalara göç etmişlerdir. Bu nedenle yer yatakları, yer sofraları ve benzer gelenekleri vardır. Türkçe ve Japonca gramerleri hemen hemen aynıdır. O dönemdeki Büyükelçim ile Narita Uluslararası Havaalanında bir heyet karşılayacaktık. Pasifik Adaları’nın birinin uçağı indi. Büyükelçim, “Bunlar bile buraya uçuyor, biz THY’yi uçuramıyoruz” diyerek beni hayli zamandır duraksama içine girmiş sivil havacılık görüşmelerini koordine etmekle görevlendirdi. Müzakereler bir süre devam etti. Ülkeler arası sivil havacılık anlaşması yapmak için o ülkenin taşıyıcılarının da rızası olması gerekir. Taşıyıcıların çıkarları zarar görüyorsa anlaşmaları rahatlıkla engelleyebilirler ya da kolaylaştırabilirler. Bu güçlükleri aştık, ancak, Japonya’ya sefer başlatmak o sırada THY’nin çok sıcak baktığı bir konu değildi. Filonun yeterli olmadığı ve zarar edileceği endişesi vardı.  Biz bu işi 8’inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal‘a anlattık ve kendilerinin talimatı ile THY Japonya uçuşlarını başlattı. Bugün Japonya THY’nin en karlı hatlarından biridir. Günümüzde THY Narita’dan sonra Haneda Havalimanı’na da sefer başlattı. Ben bakanlığa Denizcilik Havacılık Dairesi’nde başladığım için görevim süresince THY ile çok ilgilendim,  Bakanlık hayatımı da ICAO’da tamamladım.

 

 

Tokyo’da, Türk havacılığına büyük katkılarınız olmuş. Tokyo dönüşü neler yaptınız?

Tokyo’dan dönüşte, Siyaset Planlana Dairesinde çalıştım. Türk dış politikasının temel kağıtlarını hazırlardık. Her ay Milli Güvenlik Kurulu’na sunumları da biz yapardık.

1993 Eylül’ünde Amerika Birleşik Devletleri Houston Başkonsolosluğu, Başkonsolos Yardımcılığına atandım. Houston dünyanın tıp merkezidir. Sağlık sektörü alanında çok öğretici oldu. Burada 4 yıl çalışmanın ardından Ankara’ya dönüp NATO Dairesi, NATO Dairesinden ayrıldıktan sonra Portekiz’in başkenti Lizbon’da 2000-2002 yılları arasında Maslahatgüzar olarak çalıştım. 2002-2004 yıllarında Frankfurt Başkonsolosluğunu yürüttüm. Almanya dönüşü Konsolosluk İşleri Genel Müdür yardımcılığından sonra 2008-2010 yıllarında Addis Ababa’da, 2010-2012 yıllarında  Belgrad’da Büyükelçilik yaptım.

 

 

Etiyopya eski adıyla Habeşistan. Köleler ülkesi olarak anılıyor. Neden bu ad verilmiş?

Köleler ülkesi tabiri yanlış.  Etiyopya, hiçbir zaman kölelerin ülkesi olmadı. Etiyopya Afrika’da sömürgeleşmemiş,  hiç kimsenin kolonisi olmamış tek ülkedir. Tarihi boyunca, sadece Benito Mussolini döneminde 6 yıl İtalyan işgalinde kalmış, onları da yenip göndermişlerdir. Bu nedenle de Afrika Birliği’nin merkezi ve gurur abidesi olarak kendine özgü bir ülkedir. Enteresan bir tarihi ve siyasi tarihi vardır. Marksist dönemler görmüştür, İmparator Haile Selassie’yi görmüştür. Doğu Afrika’nın en kalabalık ülkesidir. Yaklaşık 90 milyon nüfusu vardır. Yarısı Hristiyan, yarısı Müslümandır. Hristiyanlar en eski Hristiyan Ortodokslarıdır. Hristiyanlık İsa’nın Havarileri tarafından Etiyopya’ya götürülmüştür. Dolayısıyla Barnabas İncili’ne benzeyen çok eski bir İncil, eski bir dil üzerinden kiliseye önderlik eder. Domuz haramdır, oruçları vardır. En eski, en saf Hristiyanlık diyebiliriz. Müslümanlarda Sünni Müslüman’dır. Müslümanlarla Hristiyanlar arasında en ufak bir sürtüşme ve çekişme tarih boyunca çıkmamıştır. İlk sahabeler Etiyopya’ya geldiklerinde Kral Necaşi Ashame’ye Müslüman olduklarını söylemişler, kral nasıl bir din olduğunu sorduğunda Ali İmran suresini okumuşlar. Bu surede Meryem Ana’dan çok büyük bir saygıyla söz ediliyor. Necaşi Ashame, “Meryem Ana’dan bu kadar saygıyla bahseden bir din benim düşmanım olmaz” diyerek sahabelere ilk topraklarını vermiştir. İmparator Haile Selassie’nin enteresan bir öyküsü var. 1967 senesinde Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’ın Etiyopya’yı ziyareti sırasında Selassie, Sunay’ın Büyükelçilikte rahat edemeyeceğini düşünüp saraydaki koltuk takımı kanepelerinden bir tanesini Türkiye Büyükelçiliğine gönderiyor. O kanepe Cevdet Sunay’dan beri büyükelçilikte kalıyor. Büyükelçi olarak oraya gittiğimde bu kanepeyi atıl bir durumda buldum. Elden geçirildikten sonra Elçilik salonunun başköşesine koydum. Bir gün Etiyopya Devlet Müzesinden aradılar. Haile Selassie’nin sarayının müzeye dönüştürüldüğünü söyleyip saraydaki takımı tamamlamak için koltuğu istediler. Büyükelçiliğe giren, misafire verilmiş bir kanepenin yerinden oynatılamayacağını söyleyip, takımı tamamlamak istemeleri halinde diğer iki koltuğu da elçiliğe vermelerini söyledim.

 

 

Etiyopya’da 80 ayrı dil konuşulduğu doğru mu?

Etiyopya’da putperest kabilelere kadar pek çok topluluk var. Bunların çoğunun şiveleri ve dilleri ayrılıklar gösteriyor. Etiyopya’nın resmi dili Latin Alfabesinden farklı Amhar Alfabesi ile yazılan Amharca’dır, Oromca, Tigrinyaca, Sidamoca, Gamoca, Afarca, gibi pek çok etnik topluluğun yerel dil ve lehçeleri kullanılmaktadır. Geri kalmış kabileler dışında herkes Amharcayı kullanıyor. Bu ülkede en çok kullanılan yabancı dil İngilizce olurken ikinci sırayı Arapça alıyor.

Konsolosluk ve büyükelçilik yaptığınız yıllarda sizi en çok hangi ülke etkiledi?

Sırbistan’ın başkenti Belgrad görev yaptığım ilk Osmanlı toprağı.  Benim için çok önemli bir topraktı. İlk gittiğimde de bir hayli şaşırdığımı söylemem lazım. Çünkü Sırpları, Türklere çok yakın, çok dost ve çok sıcak buldum. Burada herkesin sokaktaki düşüncesinin aksine Türklerle son derece sıcak ilişkiler vardı. Sonuçta Türklerin 583 yıl etkisi olan bir toprak parçası. İlişkileri geliştirmek konusunda da bir hayli adım attık. Sırbistan bugün Avrupa’da Türklerin kimlikleriyle girdikleri tek ülkedir.  Sonuçta çok uzun süre beraber yaşanmış bir ülke. 7-8 bin Türkçe kelime var ve bu kelimeler günlük yaşamda kullanılıyor. Görev yaptığım yıllarda çok zengin değillerdi. 250-260 bin turist yurtdışına seyahat ederdi. Bu turistlerin yarısı Türkiye’ye gelirdi. Türkler buraya geldiğinde havaalanında, sokakta, her yerde çok iyi karşılanır.  Söylemek çok acı bir şey ama onların en büyük sorunu Boşnaklar. Bunu yabana atmamak gerekir. Bence çok önemli bir sorun. O felaketleri, katliamı unutmak mümkün değil. Avrupa’nın göbeğinde yaşanmasa çok iyi olurdu ama maalesef Avrupa’nın çok büyük bir ihmali ve dayatmasıdır aslında. Bu gezegen çok güzel bir gezegen. Bu gezegende çok beğendiğiniz ve çok nefret ettiğiniz her şey bir arada yaşanıyor. Dünyanın en güzel ülkesi burasıdır demek doğru olmaz. Her ülke çok güzel, her ülkenin çok güzel, çok iyi, çok hoşa giden tarafları var. Her ülkenin çok rahatsız edici tarafları var. Belli bir şekilde beni şu ülke etkiledi veya güzel demem çok zor.

 

 

Yugoslavya’yı ayakta tutan Tito muydu?

Yugoslavya 1960’lı yılların sonunda, Amerika’ya otomobil ihraç etmiş. Kendi savaş uçaklarını yapmış. Bugünkü topraklara bakacak olursanız, Slovenya’da Yugoslavya, Hırvatistan’da Yugoslavya, Makedonya’da Yugoslavya, Sırbistan’da Yugoslavya, Bosna Hersek de Yugoslavya, Kosova’da Yugoslavya, bunların hepsi Yugoslavya. Sadece ve sadece Yugoslavya’nın yaşadığı yer Bosna Hersek. Sadece Bosna Hersek’te Hırvatlar, Sırplar ve Boşnaklar var. Diğerleri homojen cumhuriyetler. Slovenya’da Slovenler, Hırvatistan’da Hırvatlar var. Dolayısıyla nerede karışıklık varsa Tito’nun ölümünden sonra esas sorun birlikte yaşadıkları alanda çıktı. Diğerlerinin zaten kendi cumhuriyetleri, vardı. Tito’nun bir Yugoslav Birliği oluşturamamasından ve o deneyi sadece Bosna Hersek’te yapmasından kaynaklanıyordu. Bosna Hersek’te de Sırplar dışarı, Hırvatlar dışarı, burası sadece Boşnakların deseydi, o zaman Sırbistan’ın içinde tamamı Müslüman bir toplum olacaktı. Bu o dönemde çok kolay kabul edilebilir bir şey değildi. Çünkü netice itibariyle Osmanlı yönetiminden dolayı İslam dinine bir alerjinin olduğunu kabul etmek gerekir. Oraya Hırvatları ve Sırpları da sokunca bu mozaik sonradan patladı.

 

 

9 ülkede görev yaptınız Bu ülkelerin en çok beğendiğiniz yönleri nelerdi?

Görev yaptığım ülkelerde Almanların toplum düzeni, disiplin anlayışı, verimliliği etkindir. Kusuru en az ülkeler Norveç ve Japonya’dır. Norveç 1980’li yıllarda da aynıydı. Norveç Kuzey Denizinde petrol buldu. Kare Willoch başbakandı. Bu adamlar petrol gelirlerine, petrolü çıkardıkları tarihten bu yana neredeyse hiç el sürmediler, hiç harcamadılar. Kendi hayatlarını devam ettirdiler. Bugün 6 milyon halkı için yaklaşık 500 milyar dolar güvenlik fonu, varlık fonu vardır. Hiç kimse evsiz değildir. Hiç kimse sokakta yatmaz. Hiç kimse isterse çalışmaz ve müreffeh bir hayat sürer. Sıkıcı yönleri de vardır. Günler çok kısadır ya da çok uzundur. Geceler çok uzundur ya da hiç gece olmaz. Japonya’ya gelirsek; Japonya gerçekten müthiş bir toplum yaratmış. Japonya’da her şey çok iyi gider. Allah korkusu, ahiret korkusu olmadan bir toplumun bu kadar ahlaklı ve dürüst olabilmesi çok zor bir iştir. Tokyo’da sabah saatlerinde 3 milyon kişinin geçtiği metro istasyonunda 1 cüzdan kaybolmaz, bir eldivenin teki kaybolmaz.  O insanlar onu alırlar, buldukları yerde merdivenin kenarına koyarlar. 100 cüzdan kaybolsa 99’u teslim edilir. Bir tanesi ya çöpe gitmiştir ya da bulunmamıştır.

 

 

Japonya’da 2. Dünya savaşından sonraki ilk seçimde yalnız üniversite mezunlarının oy kullandığı doğru mu? Çalışanların işyerlerine girerken bizim, “Andımız” gibi marş söyledikleri gerçek mi?

Japonya 2. Dünya Savaşı’nda 2 nükleer bomba atılan tek ülke. Fakat ABD bugün hala Japonya’nın savunmasını üstlenmiş durumda. Japonya’nın anayasasına göre silahlı kuvvetleri yok, sadece öz savunma güçleri var. Bu teknolojileri yok anlamına gelmiyor. 1991’de lazer güdümlü Japon tankı 1 günde üretiliyor. Eğer üretmeye kalksa günde 60 tane üretir. Japonya ABD’nin en önemli müttefiklerinden biridir. Japonya’da sadece üniversite mezunları değil, lise mezunları da oy kullanıyor. Japonya’da Lise mezunu olmayanlar yerel seçimlerde, belediye ve köyündeki muhtar için oy kullanabiliyor. Japonya’da liseyi bitirmeyen yok gibi. Japonya’da her fabrikanın bir mottosu, bir sloganı var. Sabahları antrenmanlarını tamamlar ve işbaşı yaparlar. Bunlar doğru ama dünyadaki her şey çok hızlı değişiyor. Japonya’da yeni nesil değişimden nasibini aldı. Okul sadece eğitim verir, aile ise terbiye verir. Okulda terbiye kazanmak söz konusu değildir. Şimdi Japon çocukları okula başladıklarında zaten toplumun temel değerlerini almış oluyor. Okula servisle gidilmez. Okula en işlek caddelerden, ışıklarda karşıya geçilerek gidilir. Küçücük çocuklar sıra halinde yürür başlarındaki lider trafiği durdurur çocuklar karşıya geçer. Herkes geçtikten sonra lider eğilerek trafiğe teşekkür eder. Japon okullarında hademe yoktur, temizlikçi yoktur. Camları çocuklar siler, sınıflarını çocuklar temizler. Çocuk daha işin başında bir takım sorumlulukları ve iş yapma becerisine kavuşmuştur. Çinliler şimdi yavaş yavaş Japonları geçiyor. Uzak doğuda Singapur olsun, Çin olsun, Kore olsun, Japonya olsun, çok hızlı bir şekilde teknolojide ilerlerken hem nüfusları daha genç, bir parça da diğer toplumların önüne geçmiş vaziyetteler. Donald Trump görevi devraldığında Amerika’yı yeniden büyük yapacağım. Amerika çok fena sürünüyor demesi bundandır.

 

 

ABD’de görev yaptınız. İnternette ABD’nin sağlık sisteminin iyi olmadığı yolunda bilgiler var. Siz katılıyor musunuz?

Sağlık sisteminin iyi olmadığı söyleniyor ama dünyadaki sağlık sistemlerinin hiçbirisi iyi değil. 1993-1997 yıllarında Amerika’daydım. Houston, yalnız ABD’de değil dünyadaki en iyi tıp merkezidir. Dünyanın en iyi hastaneleri oradadır. Mayo Clinic’ten Anderson Cancer Center’e dek dünyada herhangi bir hastalık konusunda herhangi bir araştırma geliştirme Amerika Birleşik Devletleri’yle Avrupa’da da Fransa’da Pasteur Enstitüsü’nde olur. Bu durum bugün hala geçerlidir. Amerika’da devletin güvencesi olmadığı için siz kendi özel sigorta sisteminize tabi olduğunuz için, parası olan dünyadaki en iyi sağlık hizmetini alır. Parası olmayan da Demokrat Parti’nin, Obama’nın yaptığı gibi, bazı dönemlerde insanlara sigortalarının daha kapsayıcı olma kararları alınır. Sonra bu kararlar Cumhuriyetçiler tarafından geri çekilir. Amerika’da herkes emekliliğini kendi sağlar. Çok az federal görev dışında emekli olduktan sonra maaş vermezler. Siz emeklilik fonunu çalışırken kendiniz yaratırsınız. Bu emeklilik fonlarında ne biriktirirseniz biriktirirsiniz, emekli olduktan sonra bunun getirisiyle, hayatınızın sonuna kadar geçinmeye çalışırsınız.

 

 

Elinizde sihirli değnek olsaydı Türkiye’de hangi ülkenin eğitim ve sağlık sistemini yaratmak isterdiniz?

Eğitim sistemi olarak Japonya, Singapur, Kore. Bunlar dünyada her işte birinci oluyorlar. Koruyucu sağlık sistemi olarak İskandinav ülkeleri? Eğer çok kaliteli, araştırma, geliştirilmeye dayalı çok üst seviyede sağlık sistemi istiyorsanız, ABD,  Japonya, İngiltere, müttefikleri Kanada, Avustralya, Yeni Zelanda. Bunlar birbirlerini örnek alırlar.  Dünyada bazı ülkeleri teknikle kabul edeceksiniz. Kanada’nın parasının üzerinde eskiden İngiltere Kraliçesi’nin şimdi de kralın resmi var. Kanada’nın devlet başkanı İngiltere Kralı, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın da devlet başkanı İngiltere Kralıdır. Bunları bir ülke göreceksiniz. ABD, Kanada. Yeni Zelanda, Avustralya ve İngiltere bir Anglosakson’dur. Aralarında çatışma olmaz. Küçük politik ayrımları olabilir ama sonuçta bu insanlar ortak dil kullanıyorlar ve ortak geçmişe sahipler ve hepsinin kaynağı İngiltere’dir. Avusturalya’ya Yeni Zelanda’ya İngiliz mahkumlar gitmiş. ABD İngiltere’ye karşı bağımsızlık savaşı yapmış. Hepsini bir kenara bırakırsak Uzakdoğu eğitim sisteminin üzerinde bir eğitim yok. Hangi ülke en fazla bilim adamı çıkarıyor, hangi üniversite daha fazla makale yayımlıyor? Sizin üniversiteleriniz kaçıncı sırada? Amerikan üniversiteleri kaçıncı sırada? Hepsi internet sitelerinde var.  Türkiye’de eğitim sisteminin geliştiğini söylemek mümkün değil. Sınıfta kalma olmadığı için köy okulunda 5’inci sınıfta okuma yazma bilmeyen çocuk biliyorum.

 

 

ICAO’da görev yaptınız. Önemi nedir anlatır mısınız?

ICAO’nun kuruluşunda Türkiye kurucu üye, konsey üyesi olarak çağırılmış. Coğrafi temsil yüzünden değil, havacılıkta geliştiği, uçağını yaptığı için çağırılmış. Sonra biz bu işin dışında kalmışız. Uçağı boş ver, demiryolunu boş ver, kara yolunu yap denilmiş ABD tarafından. 2’nci Dünya Savaşı’ndan arta kalan tankı al, arabayı al, uçağı ne yapacaksın? Gemiyi ne yapacaksın? Dendiği için biz netice itibariyle bu yola girmişiz. ICAO’da 66 sene sonra ben 2015’te göreve başladım. Çünkü hem THY çok gelişmiş bir hava yoludur hem ne kadar eleştirilirse eleştirilsin İstanbul Havaalanı kadar kaliteli bir havaalanı dünyada çok azdır. Dünyanın en büyük hava alanlarından birisi olmaya devam edecek, her sene yolcu kapasitesi artacak. Dünyada en fazla ülkeye uçuş yapan THY, Guinness Rekorlar Kitabı’na girdi. Birisi dünyada bir yerden bir yere gitmek istiyorsa mutlaka Türk Hava Yolları’nın uçağına binecek. Başka çaresi yok. Hiç kimsenin uçmadığı kendi milli hava yolu olmayan ülkelere uçuyor. Ruanda’ya, Burundi’ye uçuyor. Bazı ülkeler, ikimizin arasında Türk Hava Yolları sefer yapsın istiyorlar. Kabotajı bırakmış vaziyetteler. Dolayısıyla böyle bir hava yolu doğal olarak çok insan taşıyor. İstanbul Havaalanı tam bir hup dediğimiz ulaşım merkezidir. Bazı hava yolları pandemiden sonra çok fazla küçüldüler. Sivil havacılık çok önemliydi ve tekrar konsey üyesi olmamız çok kolay iş değildi. 66 yıl sonra konseye girmek çok verimli olmamızı sağladı.

 

 

Emekli oldunuz şimdi ne yapıyorsunuz?

İstanbul’da ulaşım çok zor, işlerimi yürütemiyorum. Bir yerden bir yere gidip gelmesi çok zaman alıyor. Pandemide çok kapalı kaldık. İstanbul’da evlerimiz var gidip geliyoruz ama hayatımızı  Çerkez olan eşimin köyü Demirkapı’da geçiriyoruz. Çok güzel köpeklerimiz var. Balıkesir’deki 70 kiloluk Alabay cinsi köpek sadece bende var. Kangalımız ve kedilerimiz var.  Şu anda, akademisyenler, gazeteciler, büyükelçiler, üst düzey bürokratların bulunduğu 59 üyeli Ankara Politikalar Merkezi adlı düşünce kuruluşunun Balıkesir, Bursa ve Güney Marmara temsilciliğini yapıyorum. Büyükelçi emekli olmaz. Büyükelçi Dışişleri Bakanlığı’ndan emekli maaşını almak için ayrılır ama büyükelçilik hayat boyunca taşınılan bir unvandır. Size birtakım görevler yükler.  Bunlar gönüllü görevlerdir, danışma görevidir. Bu işin dışında sürekli bölgeyle ilgili bilgilendirmeler yapıyorum. Sorduklarında, kurumlara gidip konferanslar veriyorum.  “ABD seçimleri hakkında ne düşünüyorsunuz?” deniyor o zaman sivil toplum kuruluşlarına bilgiler veriyorum anlatıyorum. Verdiğim bilgiler için hiçbir zaman ücret almıyorum.  Türkiye’nin bütün üniversitelerindeki 3 ve 4’üncü sınıf, uluslararası ilişkiler, kamu yönetimi, hukuk, tarih, iktisat ve işletme öğrencilerinden oluşan kendi seçtiğim 50 kişilik bir grubum var. Onlara, dışişlerine nasıl girilir, sınavda nasıl bir çalışma içinde olmak lazım? Mülakatta ne giymek, nasıl konuşmak lazım? Hangi kitapları okumak lazım? Dış işlerine, kaymakamlık sınavına girecekleri Milli İstihbarat Teşkilatı sınavına girecekleri, hakim, savcı sınavına girecek olanları sınavlara hazırlıyorum. Şu anda yaptığım ve en fazla değer verdiğim konu bu.

 

 

Siyasete girmek istediniz mi?

Hem partilerden hem üniversitelerden teklifler aldım. Ders konusunda ısrarcı oldular. Ama sadece tek bir konferanslık dışında kabul etmedim. Ben 40 sene 4 ay çok disiplinli çalıştım. Bundan sonra hayatımda herhangi bir saat, herhangi bir patron, herhangi bir program, herhangi bir şekilde belirli bir süre ders vermek, pazartesi, salı ya da çarşamba şu saatten şu saate angaje olmak istemem.

Yoğun bir çalışmanın içinde kendinize zaman ayırıyor musunuz?

En önemli hobilerimden biri teknoloji. Teknolojiyi çok yakından takip ediyorum. Bilgisayar teknolojisi olsun, iletişim teknolojisi, yapay zeka kullanımını gündelik hayattaki yaygın kullanım işini iyi beceriyorum ama en çok hoşuma giden işlerden biri, 1990’lı yılların ortasından beri, video oyunları ve playstation var. Bunların Beta geliştiriciliğini yapan kişilerden bir tanesiyim. Büyük şirketler, çok yatırım yaptıkları video oyunlarını dünyanın değişik yerlerinde altılı yedili gruplar oluşturmuş insanlara gönderiyor. Bu insanlar bu oyunları denemeye başlarlar. Şu eksiği var, bu eksiği var. Şurada çalışıyor, burası çalışmıyor diye düşünce belirtir ondan sonra oyun mükemmelleşir ve piyasaya çıkar. Ben çok büyük şirketler için bu işi yapıyorum. Grubumda Koreli, Meksikalı, 2 Amerikalı, 1 Rus ve Güney Afrikalı var. Birlikte 7 kişiyiz. Dünyanın her yerinde bu ekiplerden 9-10 tane var. İnsanı hem teknolojiye çok yakınlaştıran Hem de teknolojik gelişmeleri çok sıkı takip ettiren bir iş. Şimdi diyeceksiniz ki bu oyun nedir? Oyun dediğiniz şeyin yıllık cirosu yaklaşık olarak 800 milyar dolar. Pek çok evde bunlardan var. İşte bunu doğru kanalize etmek de çok önemli. Her oyun, her filmin içinde bir mesaj var.

 

Exit mobile version