Sıfır sorunlu dış politika diye çıktığımız yolda sorunlu olmadığımız ülke nerdeyse yok gibi. ABD’yle bir dargın bir barışık; Trump bazen dostumuz, bazen düşmanımız. AB’yle ipleri atalı, üyelik ilişkilerini askıya alalı çok oldu, şimdi kapıları açtık; bundan sonrasını siz düşünün, daha fazla yükü taşıyamayız noktasındayız.
Ortadoğu, Arap ülkelerini söylemeye gerek yok; Katar dışında sıcak ilişki içinde olduğumuz Arap ülkesi yok.
Son dönemin en sıcak ilişkisini kurduğumuz, karşılıklı dondurma ikramları yapılan Rusya ve dostum dediğimiz Putin’le ilişkilerimiz İdlib’te 34 şehidimizin olmasını engellemedi.
Eskiden beri tekrar edilen ve her diplomatik krizde, uluslararası hayal kırıklıklarında dilimizden düşürmediğimiz; Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur. Hiçbir ülke Türkiye’nin iyiliğini istemiyor duygusunu yaşar, dünyaya karşı yalnız olduğumuz duygusuna kapılırız.
Bunun karşısında da aman iç cepheyi sağlamlaştıralım, iç cepheyi sıkı tutalım; rahmetli Çetin Altan’ın deyimiyle dışa karşı enseyi karartmayalım deriz.
Demesine deriz de iç cepheyi ayrıştırmayı da ihmal etmeyiz…
Önce 9 sonra 22 sonra 33 en son resmi açıklamalarda 36 ve nihai olarak 34 olarak kayıtlara geçen şehit kayıplarımızda bile iç cepheyi sıklaştıramadık. Rakamları söylemek, yazmak kolay acısını yaşamak kolay değil. Anneler, babalar, oğullar, kardeşler; ocaklara ateş düştü, yürekler yangın yeri…
SİYASET YÖNETENLER Mİ?
Bildiğiniz gibi! Milli Savunma Bakanı anamuhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun telefonuna çıkmıyor, geri dönmüyor. Partili cumhurbaşkanı Erdoğan bilinen üslubunu; sen kimsin, ben seni niye arayacağım, sen bu işleri bilmezsin Bay Kemal demeyi sürdürüyor.
İstanbul’daki eski yeni milletvekilleri toplantısından sonra Ankara’da topladığı partililerine, partili kimliğiyle ayrıştırıcı dil ve üslubuyla hitap etmeye devam ediliyor.
DEVLET BAHÇELİ’NİN KILIÇDAROĞLU’NUN ELİNİ SIKMAMASI
Sayısının bile netleştirilemediği şehitler vermişiz. Bir ve beraber olmanın, dış cepheye karşı safları sıklaştırmanın tam zamanı iken Ankara’da şehit cenaze töreninde MHP Genel Başkanı, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmıyor.
Toplum acılı, toplum üzgün, şehidine son görevini yapmak için cami avlusuna toplanmış. Protokol zevatı en öne dizilmiş. Devlet Bahçeli ve ekibi orada, Kemal Kılıçdaroğlu ekibi ile birlikte geliyor, herkesin elini sıkıyor, herkese selam veriyor. Devlet Bahçeli elleri paltosunun cebinde (hava soğukmuş!) ellerini lütfedip çıkarmıyor, Kemal Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmıyor. Kafa sallıyormuş! Kılıçdaroğlu’na kızgınmış! Kılıçdaroğlu Esad’ı eleştirmiyormuş! Bundan sonra da Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmazmış!
Sıkmayın Sn Bahçeli; çok iyi yaparsınız! Topluma çok iyi örnek olursunuz! Toplumsal bütünlüğün sağlanmasına büyük katkı sağlarsınız! Sonsuza kadar aman sıkmayın!
Siyaset, devlet adamlığı bir tarafa, insani ve nezaket kurallarına uygun değil, kaba ve hoyrat asla olmaması gereken bir davranış.
Esad’ı eleştirmiyor gerekçesi ile Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmıyorsunuz ama Esad’a kardeşim diyen, aile boyu tatil yapan, dün en ağır dille suçlama yönelttiğiniz Erdoğan’la ittifak yapıyor, her türlü siyasetine ortaklık ediyorsunuz.
SADECE O MU?
Daha önce PKK’lı, bölücü, terörist dediğiniz Selahattin Demirtaş’ın elini ‘’Meclis’te yanyana çalışıyoruz. Görmemezlikten gelmek olmazdı. Nezaket gereğiydi. Türkiye’nin bugünlerde bu tokalaşmalara ihtiyacı var’’ gerekçesi ile Demirtaş’ın elini sıkmaktan imtina etmediniz. Doğrusunu yaptınız.
Peki ya bugün?
Kılıçdaroğlu ile aynı Meclis’te yanyana değil misiniz? O gün Türkiye’nin ihtiyacı olan tokalaşmalara, birlik beraberlik görüntülerine; bugün Türkiye’nin ihtiyacı yok mu?
MECLİS’TE ERDOĞAN NİYE YOK?
Şehitlerimiz olduğu anda Meclis’in olağanüstü toplanma talebine kayıtsız kalındı. Bugün Meclis’in olağan toplanma günü, aynı zamanda Meclis’te grubu bulunan partilerin grup toplantılarının yapıldığı gün.
Bugün saat 15’te açılacak Meclis’te İdlib’te yaşananlar, verdiğimiz şehitlerle ilgili kapalı toplantıda Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu Meclisi bilgilendirecek.
Ama çok önemli bir eksik var. Nedir o? Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine göre bütün politikaları partili cumhurbaşkanı belirlemiyor mu? Onun belirlediği stratejiye göre politika şekilleniyor, kararlar ona göre verilmiyor mu? Yani başkomutan olarak askeri kararları o yönlendirmiyor mu?
Bütün bunlarla birlikte yapılanları ve izlenen politikaları sonuna kadar savunduğu ve eleştirenlere en yüksek perdeden o cevap verdiğine göre bugünkü Meclis’te yapılacak kapalı toplantıda Erdoğan’ın olması ve onun Meclis’i bilgilendirmesi gerekiyor.
Deniyorsa ki; Meclis ne önemi var, saraydan yön vermeye devam, o başka!