12°
Gözbebeği
Cumhuriyet, Atatürk, lâiklik, hilâfet… Bunlar ne zaman tartışma konusu olur, -durumdan vazife çıkaran- AKP sözcüsü, kurulmuş saat gibi; “bunlar bizim gündemimizde yok. Atatürk, Cumhuriyet (lâiklik yok)! bizim ‘göz bebeğimiz’ diyerek nedense savunma yapmaya gereğini duyar! Ne denilebilir ki? “Yarası olan gocunur”…
SPE, SPE’ye Karşı
Kamu bankaları aldıkları talimat üzerine taşıt kredilerinde -SPE (serbest piyasa ekonomisi) kurallarına ters- bir uygulama yaptı. Önce kredi faizlerini düşürdü. Aldıkları kredileri nasıl ödeyeceklerini düşünmeden çok sayıda kişi araç almaya koştu. Araç talebi artınca -otomotiv sektöründeki üreticiler – SPE kurallarına uygun- bir kararla fiyatlarını arttırdılar. Bunun üzerine aynı bankalar zamlı marka araç almak isteyenlere kredi vermeme kararı aldı. Bu da SPE ile zıt bir durum! Tanımı; “SPE, SPE’ye karşı”NOKTA!
“Z Kuşağı”
Dünya’nın ve Türkiye’nin yeni umudu, “Z Kuşağı”. Söylemleri ağırlıklı olarak “demokrasi ve özgürlükler” üzerine. Ekonomik sisteme, düzene ilişkin bir ideoloji yok. Olması gerekir. Özgürlük, ancak refahla beslenir, zenginleşirse kalıcı olur. Z kuşağı için şimdilik; “yetmez ama evet”ten öteye bir şey söylemek güç…Bu sözün de yakın zamanda başımıza ne işler açtığı malûm! Fazla heyecana gerek yok!
Fedai zengini DİB
Kılıcını kuşanarak verdiği hutbede söylediği “inciler”in! ardından resmi, gayri resmi, sivil, asker onlarca fedaisi tahta kurusu misali ortaya çıktı. Diyanetin başının söylediklerinin yanlış anlaşıldığını, kastının ‘öyle’ olmadığını söyleyebilmek için! Söylemeyi unuttukları bir söz var: “tercüme hatası olmuş”! DİB’in sırtı yere gelmez. Ya “dibi”?
Ekonomi
Anlamadıkları, kabul edemedikleri ekonomi gerçekleri ve doğruları çok fazla. En başta her vesile ile tekrarladıkları “serbest piyasa ekonomisi”.SPE talimatla, sopayla yürütülemez, sürdürülemez. Kim bulmuşsa işin ruhuna aykırı bir ekonomi yönetimi anlayışı! En başta ekonominin katili olarak adlandırılan “faiz”. Üstelik “haram”! Zaten “hedef tahtası” olmasının nedeni de bu.
Ekonomide gelir dağılımı eşitsiz, tasarruf potansiyeli düşükse, insanlar ev, otomobil, tatil, sağlık, eğitim…ihtiyaçlarını kazandıkları gelirlerinden değil de bankadan aldıkları kredilerle karşılıyorlarsa borç aldıkları paranın maliyeti artar. Tıpkı pazardaki domatesin, limonun, balığın…yeterli miktarda bulunamadığı zamanlarda olduğu gibi. Fiyatları emirle düşürmek istediğinizde ekonomide “Gresham Kanunu” işler, kötü para iyi parayı kovar. Ellerinde TL tasarrufları olanlar dövize, altına saldırırlar. TL, ‘kötü para’, döviz, altın ‘iyi para’ olur. İyi para pahalılaşır, bulunamaz olur. Yatırımlar azalır, toplam ve birim üretim maliyetleri artar, gelir dağılımındaki eşitsizlik büyür, yoksulluk yaygınlaşır. Sonuç; stagflâsyon (durgunluk içinde enflâsyon) olur. Türk ekonomisinde yaşanan budur. Bir kere daha SPE, SPE’ye karşı. Bu çarpıklığın bu kafayla düzeleceği yok!
Yandaş ve Yalaka
Her alandaki yanlışlıkları, çarpıklıkları görmek istemeyen, kanaatlerini yaşananları, gözlemlediklerini düşünmek yerine gözündeki at gözlüğü ile değerlendirene, saplantılarına tutsak olana “yandaş”, yaşanan çarpıklıkların farkında olup da bile bile bunlar yokmuş gibi konuşana, yazana “yalaka” denir. Bunlar, televizyonlardaki konuşmaları, gazetelerindeki yazıları ile satılmışlıklarının karşılığında aldıklarının “hakkını verebilmek” çırpınırlar. Kulakları sağır, yüzleri köseledir! Böyle yap(a)mazlarsa son kullanma tarihleri gelir ve çöpe atılırlar. Bunları “geri dönüşüm” kumbaraları da kabul etmez! Yalaka, yandaştan daha tehlikelidir. Yandaş -teknik olarak- yalakadan dürüsttür! Yandaşlar “taraflı” medyada, yalakalar ise sözde “tarafsız” ancak özde yalaka medyada boy gösterirler. İsimleri belli. Saymaya değmez!
Özetle; Devenin cevabı doğru. “Neremiz doğru ki”?
Düşünen Adam
