DERS ALDIK MI, ALIR MIYIZ? ALMADIK… ALMAYIZ!..

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Değil 24 yıl 124 yıl da geçse zihniyet değişmediği sürece aktörler değişir, acıları yaşayanlar değişir ama acıların yaşanması sona ermez.

1999 yılında meydana gelen Marmara ve Düzce depremleri sonrası dönemin siyasi aktörü rahmetli eski Başbakan Mesut Yılmaz ‘’Sivil savunma hizmetlerimiz aksamıştır, kurtarma işlerimiz yetersiz kalmıştır, müteahhitlerimiz malzemeden çalmıştır, imar düzenimiz laçkadır’’ sözleriyle durumu özetlemiştir.

O depremden sonra aslında bazı işler yapılmak istendi. Bunlardan en önemlisi, ilk olarak 03.02.2000 tarih ve 595 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 27 il pilot olarak seçilmiş ve Yapı Denetim Şirketleri kurularak uygulamaya geçilmiştir.

 

Son olarak 13.07.2010 tarih ve 27640 sayılı resmi gazetede yayımlanan değişiklik ile yapı denetim uygulaması tüm illere yaygınlaştırılmış ve akabinde 07.08.2010 tarihinde yayımlanan değişiklik ile de yapı denetim şirketleri ve laboratuvarlarda çalışacak denetçilerin deneyim süreleri 12 yıldan 5 yıla indirilmiştir. Mevcut durumda ise tüm illerde yapı denetim kuruluşları kurulmuş, Bakanlık tarafından kuralar çekilmiş, firmalar belirlenmiş ve öngörülen süre olan 01.01.2011 tarihinden uygulamaya geçileceği planlamıştır. Yapı denetimin 81 ili kapsayacak şekilde genişletilmesi olumlu bir adım olarak görülse de denetim görevinin meslek odalarından alınarak özel şirketlere devredilmesi yönetmeliğe uygun olmayan ve depremde binlerce kişiye mezar olan binaların yapılmasına zemin hazırlamıştır.

 

4708 Sayılı Kanunun 1. Maddesi; ‘’Bu Kanunun amacı; can ve mal güvenliğini teminen, imar planına, fen, sanat ve sağlık kurallarına, standartlara uygun kaliteli yapı malzemesi için proje ve yapı denetimini sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektedir’’ şeklindedir.

 

Fakat geride kalan süre içerisinde kanun amacından sapmış, denetim görevini yerine getirememekte, yasal bir zorunluluk olarak görülmekte, evrak üzerinde denetim varmış gibi gösterilmekte ve olaya rant penceresinden bakılmaktadır. Bakanlık da üzerine düşen denetim yetkisini yeterince kullanamamakta, yeterli denetim yapamamaktadır. Yani yapı denetimine denetim lazımdır. (TMMOB Denizli Şubesi sayfasındaki raporundan, detaylı çözüm önerilerine bakılabilir).

 

Rapordan da anlaşılacağı gibi birçok şey kağıt üzerinde tam gibi gözükse de çok açık eksikler herkes tarafından bilinmektedir. Ayrıca yapı denetim firmalarında görevli gözüken birçok mühendisin diplomalarını kiralayarak hiç işyerine gitmeden, yapılan işleri yerinde görmeden-denetlemeden, imza attığı iddiaları oldukça yaygındır ve korkunçtur!

Deprem kuşağında bir ülke olduğu bilindiği halde gerekli altyapıyı oluşturmayan, riskli alan ilan edilen alanları cumhurbaşkanı kararnamesi ile riskli alan olmaktan çıkaran, kaçak yapılara göz yumulduğu gibi sürekli imar barışı çıkaran siyaset kurumu. Gerekli cezaları uygulamayan yargı kurumu. Denetim yapmayan yapı denetim kuruluşları. Malzemeden çalan hırsız müteahhitler ve bir-iki kat daha fazla çıkmak isteyen, kolon kesen açgözlü bina sahibi vatandaşlar.

 

Kısacası sorumluluk dereceleri farklı olsa bile herkesin suçlu olduğu bir tablo!

Vatandaş bir-iki kat daha fazla olsun isteyebilir, müteahhit biraz daha fazla kazanmak için malzemeden çalmayı düşünebilir, denetlemesi gereken mühendisler diplomalarını kiralayabilir, ama burada en büyük görev kuralları koyan siyaset kurumunun denetim silsilesini oluşturması, görevini yapmayanlarla ilgili en ağır cezaları getirmesi, yargının da bu cezaları en ağır şekilde uygulamasıdır.

Yazıya 24 yıl önce Mesut yılmaz örneğiyle başladık, daha henüz iktidarının başında 2003 Bingöl depremi sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan o gün ne demiş ‘’Buna ihmal denmez. İhalenin şartlarına uyulmamıştır. Zemin etütleri iyi yapılmamıştır. Malzemeden çalınmıştır.’’ derken.

Aynı Erdoğan 20 yıl sonra ‘’olanlar hep oldu. Bunlar kader planının içerisinde olan şeyler’’ demektedir. Yani 24 yıl önce yapılmayanlar bugün eksiksiz yapıldı tüm ‘tedbirler’ alındı mesele sadece ‘tevekküle’ mi kaldı! Hayır, tam aksine, imar rantına göz yumuldu, yaşananlar kader planına bağlandı!

 

Yaşanan acılardan ders aldık mı, ders alır mıyız, almadık, almayız. Acıların yaşandığı yer değişir, acıları yaşayanlar değişir, bir-iki sembolik kurban dışında sorumlular değişir ama sorumlu bir türlü bulunmaz, sorumluluk noktasındakiler şimdiye kadar olduğu gibi ya kendisi dışındakilere ya da kadere bağlar; vatandaş ağlar! Bugün herkesin deprem uzmanı kesildiği günler birkaç gün sonra unutulur; bugüne kadar yapılanlar bundan sonra da yapılmaya devam eder.

 

Bu arada sorumluluk noktasında olanlar sorumluluktan kaçmak için ‘herkes suçlu’ diyerek sorumluluğundan kurtulamaz. En önemlisi ‘siyasetin finansmanı’ şeffaflaşmadığı süreci acıların son bulması söz konusu olamaz!

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
DERS ALDIK MI, ALIR MIYIZ? ALMADIK… ALMAYIZ!..
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!