DEPREM VE BİZLER

İlk Depremle tanışmam 1999 Gölcük depremiydi. Üniversite sınavlarına girmiş sonuçlarımızı bekliyorduk. Yaz dönemi boş gezmeyelim harçlığımızı çıkaralım düşüncesiyle Ovaköy de Deneks Salça Fabrikasında çalışıyordum. Vardiya sistemi olduğundan 16-24 vardiyasından çıkmış çok yorgun eve gelmiştim. Saat 03.15’te Rahmetli annemin korkulu sesi ile uyandım beni kaldırıyor hemen aşağıya iniyoruz deprem oluyor demişti. Apartmandan inmemiz çok uzun sürmemişti. Tüm apartman sakinleri aşağıda depremin merkez üssünün Balıkesir olduğunu düşünürken Rasathaneden gelen habere göre depremin üssü Kocaeli Gölcük olduğunu öğrendik. Orada yaşayan Amcamların tatilde olduklarını bildiğimiz için içimize biraz su serpilmişti fakat o bölgelerin yerle bir olduğunu televizyondan izledikten sonra çok büyük bir felaket ile ülkenin ve o bölgenin karşı karşıya kaldığını öğrendiğimde 20 yaşında bir deli kanlıydım. İlk aklıma gelen de ertesi gün o bölgeye gidip insanlara yardım etmek olduğunu hatırlıyorum. Ama gidememiştim… Bilmiyorum ya imkânımız yoktu oraya gitmek için ya da çalışıyor olmam beni frenlemişti… Yaklaşık 1 ay sonra Üniversite sonuçları açıklanmış ve Kocaeli Karamürsel Deniz Liman İşletme bölümünü kazanmıştım. Yani o gün oraya yardıma gidememiştim ama Kasım ayında açılacak üniversitemiz için yeni bir hayata orada başlayacaktım. Balıkesir Garajdan Efe tur binip sabaha karşı Değirmendere de indim. Otobüste tek konuşulan konu depremdi ve beni de içine şimdiden almıştı. Amcam Donanma Komutanlığı lojmanlarında kaldığından dolayı eşyalarımla onlara gittim. Yeğenlerim depremden dolayı okul kayıtlarını aldırmışlar ve Anneannelerinin yanına gitmişlerdi. Deprem Televizyondan seyrettiğim gibi hiç değildi. 3 ay geçmiş, enkazlar kaldırılmış olmasına rağmen Gölcük ve Değirmendere eskisi hallerinden eser kalmamıştı.17.000 canımızı o depremde kaybetmiştik. O iki sene içinde depremzedeler için tolu konutlar yapılmaya başlamıştı.  O zaman şunu öğrenmiştim gerçekten deprem insanı öldürmüyordu binalardı bu masum insanları öldüren. Çünkü ne kadar bina yıkılmış olsa da o deprem de bir o kadar da ayakta kalan bina vardı ve o binalarda yaşamını devam ettiren insanlar…

Çok hayat hikayesine şahit olmuştum o yıllar da. Üniversitenin bitmesiyle o hikayelerde hayatlarını kurtarmış çok insan tanımıştım mucize kurtarılışlar… Ama hayatını tekerlekli sandalye ile devam eden bir çok yaşamında içine girmiştim o yıllarda. Bir tanesi 7 yaşında bir çocuktu ailesinin tamamını o depremde kaybetmiş onu sağ çıkarmışlardı hayatına depremden sonra dedesiyle beraber Tekerlekli sandalye ile devam edecekti. Benim hafızamda yer alan bir hayattı o çocuğun yaşamı ama okulum bittikten sonra da o çocuğun hikayesi de sadece beynimin bir tarafında kalmış ve sonra unutulup gitmişti. Hayatına nasıl devam edeceğini hiç düşünemedim ta ki 5 yıl sonra bende Tekerlekli Sandalye ile yaşamıma devam etmek zorunda kaldığım o ana kadar…

Deprem o dönem bana çok şeyi göstermişti. Belki de ilerleyen zamanda orada ki öğrendiklerim işime bile yarayacaktı. En başta aniden yaşlarımızın değişeceğini öğretmişti 1999 Depremi…Çünkü tam 5 yıl sonra 2004 yılında geçirdiğim trafik kazasında benim de hayatım da bir anda değişmişti aynı depremdeki hayatlar gibi. Onların hayatları ve o hayatlarına tutunma çabaları işte o zaman zihnimde tekrar canlandı. 7 yaşında ki çocuğun o sandalye ile evin önünde masum yüzü aklıma geliyordu ve hayat devam edecekti başka bir yolu yoktu.

Geçtiğimiz hafta Ülkemizi yasa boğan bir felaket ile yine karşı karşıya kalmıştık. Bizler Pazartesi oynayacağımız maç için Yalova ya gitmiştik. Otelde öğrendik Depremin olduğunu ve 10 ili sarstığını. Otel odasında televizyonu açtığımda ölüm sayısı o anda 145 olarak belirtiliyordu ama; Kahramanmaraş, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Urfa, Malatya, Hatay, İskenderun, Adana şehirler yok oduysa ölümlerin de çok olacağını bilebiliyordum. Şu an ki tabloya baktığımda 31.643 canı kaybettiğimizi görebiliyorum. Enkazlar tamamen kaldırıldığında bu tablo daha çok canımızı yakacağını da biliyorum. Bu illerden Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya, Hatay, İskenderun ve Adana’dan Liglerde oynayan takımlarımız vardı. Yalova’dan ayrıldıktan sonra orada ki engelli arkadaşlarımızdan haber almak bizim için çok önemliydi. Çünkü yıllardan beri beraber aynı ortamda mücadele ettiğimiz kardeşlerimizdi hepsi. İletişim sağlamak çok zordu ilk etapta ve hemen haber alamadık. Sonra aldığımız haberlerde birçok arkadaşımızın evinin yıkıldığını ama can kaybı olmadığını öğrenmek içimize su serpmişti. Balıkesir döndüğümüz gibi Esra ile birlikte oradaki vatandaşlarımızın kullanabileceği eşyalarımızdan ayırarak toplama alanına götürdük. Avlu Kültür ve Kongre merkezi o kadar kalabalıktı ki eşyalarımızı bagajdan indiren gençleri sonra içeride gelen eşyaları ayrıştıran ablaları sonra koli yapıp tırlara yükleyen abileri gördükten sonra ilk aklıma gelen bu ülkenin bir vatandaşı olduğum için çok şanslı olduğumdu. Ve bizlerde o insanların arasına karışarak elimizden ne geliyorsa yapmaya çalıştık ve çalışmaya da devam edeceğiz…

 

Yazımın sonunda son olarak Balıkesir’in bu zor sınavı başarı ile verdiğini görmek Bu şehrin bir bireyi olarak beni gerçekten çok gururlandırdı. Balıkesir Valiliğimizin Koordinasyonu ile Balıkesir Büyükşehir Belediyemizin ve 20 İlçe Belediyesinin Planlı programlı ve doğru koordinasyonu ile o bölgedeki vatandaşlarımıza nefes aldırmıştır. Çalışanından gönüllüsüne emek veren herkesin yüreklerine emeklerine sağlık… Kaybettiğimiz canlara Allahtan rahmet diliyorum. Umuyorum bu felaketleri bundan sonra çok daha az hasarla atlatabilmek için doğru adımları atabiliriz. Çünkü Deprem Öldürmez, Binalar Öldürür…

Exit mobile version