DEPREM GECESİ NOTLARI

Ş. TARIK SÜRMELİOĞLU

 

TAM o sıra mutfakta cigaramı tellendirip bulmaca çözüyorum cepten.

Hane halkı odalarına çekilmiş, uykuya hazırlanıyor.

Bizim kızın doğum günü; dışarıda yedik bir şeyler, eve geldik.

Kahve yapayım dedim, üşendim, vazgeçtim.

Bulmacaya odaklanmıştım ki çatırtı koptu.

Böyle anlarda nedense çok sakinimdir. Millet panik halde oradan oraya koşuşur, saklanıp korunacak bir yer arar korkuyla. Ben sakin sakin oturur sarsıntının geçmesini beklerim.

Geçmeme olasılığını hiç hesaba katmam!

Oturduğum yerdeyim hâlâ.. Sarsıntı sürüyor.

Mutfak dolaplarından tangır tungur sesler geliyor. Duvarlardan çatırtı sesleri.

Beş on dakika sonra baktım ki herkes sokakta. Çoluk çocuğunu kapmış herkes, sokağa çıkıyor.

“Çıksak mı, çıkmasak mı” diye düşündük.. Bizim kız “ben yatıyorum, siz ne yaparsanız yapın” dedi.

O sıra ikinci bir sarsıntı; ilkinden daha hafif.

Hani uzman değiliz ama, “ilki öncü, bu artçı, demek ki bundan sonrakiler daha hafif olacak; sıkıntı yok” deyip kendimizi rahatlattık.

Odama gidip depremle ilgili haberlere yoğunlaştım. Haber sitelerinde takıldım biraz; sosyal medyadan laf sarkıttım falan.

Hâttâ gecenin üçünde, üstüne bir de film seyredeyim dedim, Netflix’i açtım.

Sonra gözler kapandı tabi.

Ne olursa gece olur, gün ağarınca kötülük biter, taptaze bir güneş doğar falan…

Hani ezan da okundu, birazdan aydınlanır ortalık; deprem riski biter…

Bu kafadayız yani!

 

***

SONRA 17 Ağustos gecesi geldi aklıma.

Bizim memleket merkez üssü olmasaydı, bu büyüklükte bir depremi ‘hisseden bölge’ olsaydık eğer..

Merkez üssündekiler enkaz olmuştu çoktan!

Bizde beş şiddetinde hissedilirse, merkezinde altı buçuk yedi…

O Ağustos gecesinde ‘hisseden’dik.. Marmara’nın kuzeyi yıkıldı; biz sallandık.

Herkes gibi sokaktaydık 17 Ağustos’ta. Sabahladık. Hem habercilik yaptık o gece, hem vatandaştık.

Korkmadık desek yalan olur.. Korkmaya fırsat bulamayanlardan daha şanslıydık elbet.

Bizim oğlan o zaman dört yaşında falan; ilk şoktan sonra oğlanı kapıp don gömlek dışarıya attık kendimizi.

Sonra sabah oldu, gün ağardı; hafiften bir rüzgar çıktı.

“E o zaman gidip yatalım…”

 

***

17 AĞUSTOS depreminde Balıkesir Valisi Alaaddin Yüksel’di. Balıkesir’den sonra soyadı gibi yükseldi zaten. Buradan İzmir’e, oradan Antalya’ya, sonra Başkent…

Deprem gerçeğinden bihaber Balıkesir’de, kriz masası falan yok tabi. Ne toplanma yeri tesbiti, ne erzak deposu, ne çadır, ne başka şey. Balıkesir’de yıkıcı bir durum yoktu, rahattık. İmkansızlıklara karşın deprem sürecini iyi yönetmişti. Depremin vurduğu Kocaeli taraflarına insani yardım desteği bile sağlamıştı.

Sonra kriz merkezi oluşturdular, organizasyon şemaları falan hazırladılar. Deprem tatbikatları, görevlendirmeler, toplanma alanlarının tesbiti. Bir de arayınca telefona çıkar, ne sorarsanız yanıt verir, Valilik binasına gittiğinizde kapıdan çevirmezdi, görüşürdü; bilgiyle donatırdı sizi. Allah sağlık versin kendisine.

 

***

BİZİM memleket deprem hattında; inşaatsal açıdan ‘birinci derece’de. 17 Ağustos depreminden sonra çıkarılan yasa ve yönetmeliklere uyma zorunluluğu var. Doksan dokuzdan sonra yapılan binalar görece daha sağlam.

Ya eskiler?

Hani altı şiddetinde bir deprem yaşansa Allah göstermesin; doksan dokuz öncesinde inşa edilmiş yapıların çoğu hasar görebilir. Balıkesir’de bu durumda o kadar çok yapı var ki.

 

***

ŞİMDİ gelelim önceki geceye.

Balıkesir’de can ve mal kaybı yok. Depremin merkez üssü bazı köylerde eski yapılarda çatlak patlak olmuş ama cana zarar gelmemiş. Bunu da atlattık böylece.

..ve fakat Balıkesirli’nin yaşadığı paniği sönümlendirecek, sorulara yanıt verip içleri ferahlatacak bir çaba göremedik. Kriz Merkezi’nde şehri yönetenleri toplayıp çay içerken krizi yönetmenin ötesinde, kendini sokağa atan vatandaşlara rahat nefes aldıracak bir küçük mesaj duyamadık.

WhatsApp’ta dolaşan bir ses kaydı üzerine derin panik yaşayan vatandaşları, “asılsız bilgilere itibar etmeyin” açıklamasıyla rahatlatamazsınız yani.

En önemlisi, Kriz Merkezi’nin bildiği, ama halkın bilmediği toplanma alanları…

Bin küsur toplanma alanının varlığından söz ediliyor ama, buralar nereler bilen yok.

Sokağa çıkan vatandaş, altı katlı binanın yanı başında depremden korunmaya çalışıyor. Bina çökse altında kalacak.

Peki bu vatandaş nereye gidecek?

Şu toplanma alanlarını listeleyin, nereler olduğunu millet bilsin, ezberlesin; evine en yakın olana en kolay yoldan ulaşabilecek durumda olsun.

SMS’lerle, sosyal medya paylaşımlarıyla “şebekemizde sorun yok, bir sorun olursa bize bildirin” mesajıyla vaziyeti kurtaran kurumlar vardı meselâ.

 

***

HERKES ekranlara kilitlenmiş, rahatlatıcı bir mesaj bekliyor. Canlı yayınlara çıkıp hem durum tesbiti, hem vatandaşın yapması gerekenler, hem de rahatlatıcı bir iki açıklama yapan yok. Balıkesir öyle boşlanmış ki, en baba haber ajansının muhabiri bile yok memlekette; Çanakkale’den Balıkesir’deki depremi anlatıyor ekranda!

Büyükşehir çay çorba işine girişiyor. Çocuk Köyü’nün sabaha kadar açık tutulacağı, isteyen vatandaşların gelip çay çorba içebileceği belirtiliyor. Civar semtlerdeki vatandaşlar tamam da, uzak semtlerdeki vatandaşlar gecenin soğuğunda nerede ısınsın; yer var mı, çay çorba var mı?

Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz da, bir iki sokak turu yapıp Çocuk Köyü tarafına geliyor; burada toplanan vatandaşlarla hoşbeş ediyor. Sonra sosyal medyada görüntüleri paylaşıp ‘görev ve sorumluluğunu yerine getirmiş oluyor.

Biz Balıkesirliler, “depremle ilgili hastanelere başvuru yok, hasarlı bina yok, can kaybı yok” açıklamalarının ötesinde bir şeyler bekledik açıkçası. En çok da ertesi sabah erkenden çocuğunu okula gönderecek vatandaşlar okullar tatil mi değil mi sorusuna yanıt bekledi.

Hani büyük ihtimalle sabaha kadar sokakta bekleyecekti çoluk çocuk; ertesi gün onca çocuk uykusuz halde okula mı gidecekti? Gecenin ilerleyen saatlerinde sosyal medyadan “eğitim öğretime devam” paylaşımları yapıldı; o kadar.

 

***

EN sinir olduğumuzsa, her zamanki gibi “İstanbul’u etkiler mi” sorusuna, uzmanlarından yanıt arayanlardı. Canlı yayın bağlantılarıyla mevzunun uzmanlarına o soruyu soruyordu spikerler:

“Balıkesir’deki deprem İstanbul’u etkiler mi?”

Anadolu’nun bu yakası yansın, yıkılsın; önemli değil.. Yeter ki İstanbul’a bir şey olmasın…

 

Exit mobile version