Neydi? Demokrasi mağduruydular!
Kendilerini, sistemin dışladığını iddia ettikleri, kendi tanımlarıyla ülkenin zencileriydi!
Kimler mi? Bugünün iktidar-muktedirleri. Demokrasi bizim için ‘amaca giden’ tren, hedeflenen istasyonda ineriz diyenler…
Sözde, demokrasi adına, demokratik yöntemleri kullanarak iktidara geldiler. İktidar olsak da, bu ülkeyi ‘bize’ yönettirmezler diyenler, muktedir konuma yükseldikten sonra ‘bizden’ başka kimse bu ülkeyi yönetemez noktasında…
17 yıldır yönettikleri ülkenin hali ortada!
Ne diyordu bunlar? Halk iradesi! Halk ne isterse, kimin yönetmesini isterse o yönetsin! Halkın seçtikleri üzerinde kimse ‘vesayet’ kurmaya kalkmasın! Hele o, bürokratik oligarşi, halkın seçtikleri üzerinde ‘vesayet’ kurmaya kalkmasın; atanmışların değil, seçilmişlerin sözü geçecek. Seçilmişler atanmışlardan değil, atanmışlar seçilmişlerden ‘emir’ alacak.
Kurum vesayeti de olmayacak! Halkın iradesiyle seçilenler, kendi kadrolarını istedikleri gibi oluşturacak, istedikleriyle çalışacak, istemedikleriyle çalışmaya mecbur bırakılmayacak! Her gelen kendi kadrolarıyla gelecek, karolarıyla gidecek!
Yıllarca bu ve benzeri sözde demokrasi! taleplerini dinledik. Toplumun önemli bir bölümü de bu sözlere inandı, hadi bakalım madem öyle inandığınız demokrasiyi yaşatın görelim.
Gördük elhamdülillah! Hem de ilk önemli seçim 31/Mart, 23/Haziran seçimlerinde İstanbul, Ankara ve önemli bazı büyükşehirleri kaybedince; süslü lafların altındaki, paslı gerçek yüzler ortaya çıkıverdi! Zorlama seçim iptalleri yaşandı sayelerinde…
Şimdi, ne yaparız da, İstanbul, Ankara başta olmak üzere bu belediyeleri çalıştırmayız, önlerine açık-gizli hangi engelleri çıkarır da başarısız olmalarını sağlarız derdine düştüler.
Şunu düşünüyorsanız, canım bunların dünyevi mal, mülk, mevki, makamla işleri yok, bunlar millete hizmetkar olmak için yola çıkmış, bunlar partili ayrımı yapmadan, yaratılanı yaratandan dolayı severler, haksızlık etmeyin diyorsanız; yanılıyorsunuz!
Bunlar değil mi?
Seçilseler ne olacak, ilçe belediye sayısı ve meclis üye çoğunluğu bizde… merkezi iktidar bizde… ancak vitrin süsü olur, diyenler.
Şimdi, vitrin süsü olur sözünün içini doldurmaya çalışıyorlar. Nasıl mı?
Büyükşehir belediye başkanlarının atama, görevlendirme yetkilerini kısarak. Belediye şirketleri-iştiraklerine atama yetkilerini genelgelerle engellemeye çalışarak. Bakanlığın çıkardığı genelge yargı tarafından kaldırılınca hemen kanun çıkarma çalışmasına başladılar.
Yakında, mecliste üye sayısı az bile olsa, encümen uygulamasıyla başkanların hızlı karar alma mekanizması, encümen uygulamasını da kaldırmak isterlerse şaşırılmamalı.
Ne diyor ABB Mansur Yavaş, iştiraklere atama sorununu çözemezsem konuyu cumhurbaşkanı Erdoğan’a iletmek için huzuruna çıkacağım. Doğru iyi niyetli bir çaba, lakin bunlar zaten partili cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bilgisi dahilinde olan işler değil mi?
Yani bugüne kadar, yok öyle davul benim boynumda, tokmak başkasının boynunda diyenler; davulda tokmak ta benim boynumda, yok davul başkasının boynuna geçse bile tokmak benim elimde olmalı, tokmağı kimseye vermem ısrarında!
Ya, İBB Ekrem İmamoğlu özel olarak çalıştırılmak istenmeyen başkanı!
Hele bir de ikinci kez tarihi farkla seçimi kazanınca hepten oklar üzerinde! Çalışmaması, başarısız olması için ne gerekiyorsa yapılacak, seçimlerden hemen sonra FSM köprüsünün bakıma alınması, bakım süresinin bugüne kadarki uygulamaların aksine daha uzun zamana yayılması. Zaten sorun olan ulaşımın, daha da büyük sorun haline getirilmeye… İstanbulluya, bakın bunlar gelir gelmez sorunlar artmaya, yaşam çekilmez hale gelmeye başladı mesajı vermek için her yola başvuracaklar. Ekrem İmamoğlu’nun İETT olanakları ile sorunu hafifletme kararlarına 3’ncü, YSS (Yavuz Sultan Selim) köprü fiyatlarında indirime gidilmesi veya ücretsiz hale getirilmesi talebi anında; Ulaştırma Bakanlığı tarafından ret edildi.
YSS sahipliği özel işletmeye ait, bu konuda tasarruf sahibi biz değiliz denirse. O zaman Hazine’nin geçmeyen araçlar için verdiği 90-100 bin araç için yapılan geçmeden ödeme karşılığı geçecek araçlardan ücret alınmaz; araçlar geçmese de hazine zaten ödüyor!
Tamam, iktidar istediği kadar engel çıkarmaya çalışsın halk bunu görür ve ters teper denilebilir. Olabilir, halk belki gerçekleri ‘artık’ görür. Ama mesele o değil, mesele bugüne kadar bize, sistem bizi ezdi, sistem bizi yok sayıyor, biz sistemin zencisiyiz, halk bizi seçse bile sistem bizim ülkeyi yönetmemize müsaade etmez diyenlerin…
17-25 yıl sonra geldikleri nokta. Artık sistemin zencisi olmaktan çıktılar, kendi sistemlerini kurduklarını düşünüyorlar, devleti kendi özel mülkiyetleri gibi görmeye başladılar.
Zor geliyor gitmek, gitmek istemiyorlar. Düne dair söyledikleri ne varsa bugün tam aksini söylüyor ve yapıyorlar.
Tramvaya benzettikleri demokrasi treninin inecekleri istasyona geldiğine inanıyor olabilirler…
Seçmen ikazı yaptı, ikazı anlamak istemediler, gidecekler; gitmek istemiyorlar.