KUBİLAY S.ÖZTÜRK
31 Mart yerel seçimlerine odaklanıldı. Her ne kadar “emekliye refah payı”, “kök maaşı”, “Gazze”, “hilafet ve cihat çetesi”, “Anayasa Mahkemesi” gibi başlıklarda konuşulmaya devam edilse de, bunların toplam seçimle bağlantılı olarak dile getiriliyor artık. Sonu seçime çıkmadan tek konu bile kalmadı siyasette. Bu nedenle adayların belirlenmesi ve ilanı, tüm yayınların daha çok yer aldığı basında yer alıyor. Kiminle karşılaşacak kim gelecek? Hangi aday adayları partisinin tercihinde ilk sırayı kapıp aday olmayı başaracak? Parti merkezleri ile teşkilatının ve partilerin ile seçmenin aday tercihleri tamamen uyumlu olacak mı?
Temel bakış açısı bu birleşmeye çalışılıyor. Oysa seçmenler, haklı olarak parti tercihine göre beklediği aday, kişi olarak görmek istediği kadar, adayın projelerini, o kaynak çözümlerinin nasıl çözüleceğini ve adayın hangi kadroyla çalışacağını da görmek istiyor. Genel olarak bazı siyasi şiddetlerin tekrarlanması veya “nurlu ufuklar üzerine” atılan nutuklar ise seçimden pek etkilemiyor.
***
Ancak, her yılki seçimin yürütülmesi ve tercihinin tam olarak bu kıvama geldiği, proje ve kamusal olarak sürdürülebilir olmakta olduğunu söylemek de oldukça zor elbette. Hala etnik, dini, bölgesel, inançsal yardımlara bağlılık ve bu çerçevedeki söylemler seçmeni etkilemeye devam ediyor. Bundan dolayı, günde öyle ciddi bir toplumsal yarılma genel kurul ki, seçmenin kendisini ve aday da buna göre günümüze dikkat ediyor. “Projeleri iyi ama o bizden değil” denilmesi bile, seçmenin tercihinin yönünü anında etkilemeye yetmiyor.
***
Bir diğer önemli husus ise, bu seçime yerel yönetimin belirlenmesi için yapılacak kapsamı kapsamlı bir anlam yazılımıdır. 31 Mart seçim sonrasında, gelecekte nasıl bir geleceğin doğru yürüyeceğinin de şekillenmesi bekleniyor. Tarımın eski sisteminde son verildi ama yenisi de tam olarak kurulamadı. Onun tam olarak neye benzeyeceğine dair doğal olarak çok fazla. Kişiye göre belirlenmiş, otokratik ve dini çerçeveye oturtulmuş bir yönetim kurulmak istendiği görülüyor. Bu nedenle, o çok derin yarıyılın her iki “tarafı” da, bu yerel seçimleri farklı bir milat, bir dönüm noktası olarak algılıyor. Yerel seçimden, iktidarın ittifakının başarılı bir şekilde çıkarsa, Anayasa değişikliğiyle “yeni” sistemin şekillenmesindeki son rötuşların yapılmasına giriş yapılacağı görülüyor.
Çünkü iktidar, hedeflediği sistem değişikliğine ilişkin yasal düzenlemelerin yürütülmesine rağmen, fiiliyatta bunu bütünüyle hayata geçirmek için yeni adımlar atmadan önce, kalan son pürüzleri de temizlenmesi istiyor. Ankara, İstanbul gibi büyükşehirler, muhalefet tarafından yönetilirken, baştan sona hakim olmayı görüyor. Bu nedenle, iktidar açısından bu kentlerin yönetiminin geri toplanması, en azından “ver 400’ü, uçuralım ülkeyi” esneklik kadar önem taşıyor. Muhallefetin elindeki oğlu mevziler de geri alınsa, artık engel kalmayacağı hesaplanıyor.
***
Amacın bir parti devleti yapısı oluşturmak olduğu da, sadece bizde değil artık bütün dünyada ifade ediliyor. Böyle olursa olsun, bir zamanlar “tek parti” döneminde mağduriyetleri sıklıkla dile getirerek iktidara gelmeyen bir siyasi anlayışlar, eleştirdiklerine dönüşmüş olarak ve artık mağrur bir tarzla, kendi sistem tasarımını da tamamlamış olacak. Ancak bu dağılımı pek de dert etmiyorlar, zira iktidarlarının sürekliliğini sağlıyor, ilerlemek onlar açısından çok daha önemli.
fazla siyasi çatışmanın karşısında, artık bir direniş ittifakı bile yok ne yazık ki. Muhallefet partileri, Mayıs seçimleri sonrasında çok dağınık haldeler ve birbirlerine karşı güvensizlik tavırlarını da seçmekten çekinmeden, alenen sergiliyorlar. Bu durumda muhalefet partilerinin, bir demokrasi paydasında birleşmesini ve geriye kalan son demokratik mevzileri hep birlikte savunmasını beklemek oldukça zor.
Hal böyle olduğunda, muhalefet partilerinin seçmenin karşısına çıkmada ne gördükleri büyük önem kazanıyor. “Dikkat et bu seçim de verirsen, geleceğin kararır” diyebilir mi? Elbette diyebilir ama sadece söylemeyeceksin. Ortaya makul, çözüm odaklı ve seçmeyi mutlu edecek bir gelecek ile umut veren bir ortak yönetim modeli koyabilmeleri gerekiyor. Buna ikna olan parti, seçimin kayıtlı olması için mutlaka kazanır. Edemeyenin işi zordur. Seçmene göre, tarihte de hesap bırakılacak ilerde. Bu durumda seçmenin de tercihini uzun vadeli bakarak mı, yoksa sadece kısa vadeye odaklanarak mı gerçekleştirileceği doğal olarak.
***
AHMET AKIN HERKESİ KUCAKLAMA
SÖYLEMİYLE DESTEK BULABİLECEK Mİ?
Bu genel ilişkilerde, büyük kentleri merkezlerine saklanmak da yazıyor, çok şimdi konuşuyor. Bu nedenle ben, kendi ilimize ve Körfez’e bakarak bir yerel seçim değerlendirmesi yapmak istiyorum. Balıkesir’de daha önce ana muhalefet partisi CHP’nin adayı, parti merkezi tarafından “o zaten doğal adayımız” denilerek açıklandı. Doğal söylemi 2019 yerel seçimlerine bağlanıyor. O vakit, CHP genel merkezi Ahmet Akın ‘ı adaylıktan alıp, ortak gün olarak İYİ Partili adayı çıkarmıştı. Ancak genel olarak İsmail Ok’un seçimde kaybettiği, ardından partiden ayrıldığı ve daha sonra AK Parti’ye geçtiği görüldü. Halen orada ve milletvekili olarak siyaset devam ediyor. Bütün bunlar yaşanıp, sonra bile ittifak, adına veya partiler olarak seçmene dönerek “affet” diyen olmuyor. İYİ Parti bu sefer “özü başına” adayını açıklarken, bu eski tercihi hatırlayıp, 2019 için bir özür dileyecek mi seçmenden? Bakalım CHP ve İYİ Parti bu sefer ayrı ayrı sonuç alabilecek mi? Bir isim değeri olan Ahmet Akın, bu sefer herkesi kucaklama anlatımıyla nasıl bir destek bulabilecek?
***
AK PARTİLİLER ÇOK MU MEMNUNDU YÜCEL YILMAZ’DAN MI?
AK Parti ise, biraz zorlanarak tamamlanan yoğun söylentilerin dolaştığı bir süreçten sonra, halen belediye başkanı olan Yücel Yılmaz’la devam etmeye karar verdiğini açıkladı. Beklenen bir şekilde, bu açıklamanın zaten olması gerekenin şekli bir doğallıkla değil de, sanki bir zafer kazanılmış gibi kamuoyuna sunuldu. Bu durum bile, o sürecin biraz sancılı olmasında bir işaret olarak görüldü. Sandıkların açıldığı gece de aynı yerde mi olacaklarını elbette bilemeyiz. Fakat “AK Parti tarafı çok memnundu Yücel Yılmaz’dan, yoksa başka bir gün mü çıkartamadı?” ödemenin zamanını alır. Bu tercihle ilgili seçmen tepkileri ise çok çeşitli. Balıkesir seçmeni “bize ne yaptı ki, bütün yatırımını sahil ilçelerine yönlendirdi” derken, özellikle Ege kıyısındaki ilçelerde ise “sadece dağıtım yaptı, altyapıya kuruş bile harcamadı” diyor mesela. Oysa Yücel Yılmaz, yatırımlarını AK Partili seçiminin geçmişinin yoğunluğuna göre yaptı, oy sorunlarıne de genişlemeyle yetindi. Haliyle şimdi seçmenler de, onun bu kaydı kaydedilerek oylarının görünümüne karar verecekler.
***
Diğer muhalefet partilerinin ve DEM Parti ile müttefiklerinin adayları da, yerel seçimde büyük önem kazanacak. Sonuçta Balıkesir’de tüm günler belli olup, ittifaklar da şekillendikten sonra artık projeler ve çözüm önerileri önden başlayacak. İşte o yerde, hangi günün hangi kişinin ne kadar vakıf olduğu ve nasıl bir çözümle seçmenin karşısına çıkacağı ise sonucu belirleyecek.
Elbette iktidar partilerinin şimdi aynı zamanda “devletin ta kendisi olduğu” gerçeğini de dikkate almak gerekiyor. Hem bakanlıklar, hem bürokrasi hem de parasal olanaklar, bu yerel seçim kazanmak için bir kez daha yapılacak. Temel atma törenleri, açılışlar yapılacak ve gelecek için yatırım sözleri verilecek. Elbette ki karşı tepkiyi de görmek gerek. Haliyle Büyükşehir’e dönerek “bu vakte kadar neredeydiniz?” diyen seçmenler de olacak.
Velhasıl aday değişimleri ile sonuçlanabilmek aynı şey değil. Bu anlamda seçimlere kadar yaşanacak süreç, bütün partiler için, sistem için, geleceğimiz için ve vatandaş için son derece öğretilen tecrübelerle geçecek. Esas mesele de, gelecekte bu günler için “keşke” demek zorunda kalmak zorunda kalmayacak tercihler yapabilmek olacak.
***
Balıkesir Büyükşehir’de durum böyle. Edremit ve Körfez için de bir tespit yaparak tamamlamata fayda var. CHP’nin yerel yönetimde olduğu Körfez ilçelerinde, bu partiden çok sayıda aday çıktı. Bu durum, parti içi demokrasiyle izah ediliyor ama mevcut yönetim tarzına, kendi içlerinde bile hoşgörü kalmadığının da bir göstergesi oluyor. Tabii ki AK Parti ile birkaç partinin adayları var. Sonuçta bu yetişkinler, şu anda adaymış gibi çalışıyorlar. Ziyaretler birbirini takip ediyor, yerel basında sürekli haberler yapılıyor. Bu dağılım ise seçmeni yoruyor.
Yarın partilerin kesin günleri belirlenince, yapılan bütün bu çalışmalar bir kere daha tekrarlanacak ve daha üç aya yakın zaman var. Bu nedenle, seçime giren siyasi partilerin aday belirleme süreçlerini biran önce tamamlamaları ve kişiler üzerinden değil de, seçmenin sorunlarının çözümü üzerinden politika yapma odaklanmaları daha isabetli olacak. Zira Körfez’de yaşadıklarının sürdüren sıra, ülkenin genel dertlerinin yanı, bölgede artık tahammül bile edemedikleri, uzun yıllar boyunca birikmiş dertleri de var. “Çözüm” diyor Körfez. “Çözümü çantada olmayan, eksik olanların gelmesin” diyor. “Bugüne kadar yapmayan, şimdi hangi yüzle gelecek?” diyor.