“ÇOK ŞÜKÜR CAN KAYBI YOK!”

CANIM seçilmişim bayram tatilinde.. Oturmuş gruba karşı kahvesini yudumluyor.

Bir eli cep telefonunda. Sosyal medyayı takip edecek elbet; bir bayram mesajı sarkıtmak, bir iki siyasi mesaj patlatmak lazım.

Bir bakıyor ki ada yanıyor!

Oturduğu yerden, yani istifini hiç bozmadan, whats-up grubundan yollanan iki yangın resmini alıp paylaşıyor:

“Ciğerlerimiz yanıyor…”

E n’apsın canım; gidip yangını mı söndürsün?

Ekipler orada.. Havadan, karadan, denizden müdahale ediyorlar işte.

Herkesin işi başka.

Hem ne desin yani; “oh maşallah, ne güzel yanıyor” falan mı yazacak?

Ama şunu yazmasın bari:

“Marmara Adamızdaki yangın söndürüldü, soğutma çalışmaları devam ediyor, tek tesellimiz can kaybı olmaması…”

Evet çok şükür can kaybı yok.

Mal kaybı çok. Mal yerine gelir elbet.. Can gitti mi gelmez bir daha.

Candan kasıt, insanoğlu.

Canlıların en kıymetlisi, en değerlisi, en akıllısı, en kutsalı.

Ötekiler can değil.

Ormandan beslenen kurdu, kuşu, yılanı, çıyanı, börtü böceği falan…

Hem zaten insan kaybı olursa ‘yaşamını yitirdi’, hayvan kaybı olursa ‘telef oldu’ demez miyiz?

Yangında ölen kaplumbağa için ‘yaşamını yitirdi’ denir mi; insan mı bu?

Yani onları can olarak görmeyiz pek.

Görmek lazım…

Seksen hektar alanı kül eden yangında, adanın canları gitti. Cayır cayır yandı çoğu.

Hem sonra bitkiler de candır.. Onlar olmasa, biz ne yaparız?

Yanan ağaçtır, ottur, çiçektir, yeşilliktir.. Yananın yerine yenisi dikilir.

Var olanı kaybettikten sonra, yenisi gelecek diye bekle işte.

 

 

 

************

 

 

Burhaniye İtfaiyesi’ni tebrik ediyoruz

 

CANLARDAN bahis açtık madem, bir arada yaşadığımız türlü çeşitli hayvanın imdadına koşanları da mevzu etmek lazım.

Meselâ Burhaniye İtfaiyesi.

İHA’nın abonelerine servis ettiği Burhaniye haberlerinin büyük çoğunluğu, hayvanların imdadına koşan İtfaiye ekipleriyle ilgili.

Çatıda kedi kaldı koş.. Köpek yavrusu kuyuya düştü koş.. Kedi enciği duvara sıkıştı koş.. Karga yavrusu dala takıldı koş.. Eşek batağa saplandı koş.. İnek dereye düştü koş…

Burhaniye İtfaiyesi gün içerisinde herhalde üç beş kere bu işler için koşuyor.

İHA temsilcisi arkadaş da onların peşinde demek ki; Burhaniye’den servis edilen haberlerin onda dokuzu insan kaynaklı engellere takılan hayvanların kurtarılma operasyonlarıyla ilgili.

Haberleri toparlarken “ulen yine mi kedi köpek haberi” diye ofluyoruz ama..

İtfaiyeci arkadaşların hakkını vermek de gerekiyor.

“Bırak ölsün, sonuçta hayvan” demiyor arkadaşlar.

Gidip kurtarıyorlar.

Yeniden doğal yaşam ortamına salıyorlar.

İnsani ve vicdani bir iş yapıyorlar.

Burhaniye İtfaiyesi’nin bu çabasını alkışlamak lazım.

Hâttâ bu çabayı ödüllendirmek lazım.

Yetkili ve etkili abilerin dikkatine çekmiş olalım.

 

 

 

***************

 

 

Balya’yı özlemişiz

 

FRANSIZDAN kalma maden atıklarıyla hep gündemdedir ya bizim Balya.

Gerçi bizim gündemimizdir o, yönetenlerin değil.

Aslında unutulmuş, ötelenmiş, kaderine terk edilmiş haliyle, bizim Balya atıklarıyla baş başadır hep.

Neyse, içinizi karartmayalım yine.

Neşelenelim.. Daha doğrusu nasıl neşelendiğimizi anlatalım.

Bayramın üçüncü günü Balya’da ‘Balıkesirliler Buluşması’ vardı.

İl dışındaki Balıkesirli derneklerinin yöneticileri, üyeleri geldiler. Balyalılar ve civar köylerden gelenlerle Balya’nın Kadıköy Mahallesi bayram yerine döndü.

İlk kez böyle bir şey oldu. Yani Balya için bir ilkti.

Belediye Başkanı Orhan Gaga’nın ev sahipliğinde sportif yarışmalar düzenlendi, keşkekler karıldı, yenildi, içildi, eğlenildi. Bayram günü, Kadıköy deresini çevreleyen yemyeşil ağaçların altında serin serin oturdu insanlar.

Orhan Gaga güzel bir iş yaptı.

Bu etkinlikle Balya’yı hatırlattı en başta.

Konukseverlikte sınır yoktu. Millet yedi, içti, dinlendi, eğlendi; neşeli saatler geçirdi yani.

Akşamına konser vardı. Balıkesirli sanatçılar sahne aldı. Şarkılarıyla, türküleriyle kalabalığı coşturdular.

Bir yanda şarkılar, bir yanda akan derenin sesi, bir yanda çocuk cıvıltıları.

Geç saatlere kadar Balya’daydık.

Dostlarla, eskiden tanıdığımız yıllardır görmediğimiz Balyalı’larla bir aradaydık.

Balya güzel memlekettir, kıymetini bilene.

Öğrendik ki, Balya’nın atıkları için görüşmeler yapılıyormuş.

Yani, milyonlarca ton atığın oradan alınması için.

Çinli bir grup talipmiş galiba.. Atıkları alıp götürecekler, gittikleri yerde içinde kalan değerli metalleri ayrıştıracaklar.

Yıllar önce de böyle bir şey gündeme gelmişti. On milyon tondu sanırım; bu miktarda bir atığın satışı konuşulmuştu. Yine Çin vardı işin içinde. Sonra kaldı o iş.

Bakalım; bu konudaki gelişmeleri merakla bekliyoruz.

 

 

 

 

********************

 

 

 

Sebahattin Gülümser beni çıkaramadı…

 

BALIKESİR’in yetiştirdiği değerli bir sanatçımızdır Sebahattin Gülümser.

TRT İzmir Radyosu sanatçılarından.

Türk Halk Müziği’nin güçlü seslerindendir.

Vicdaniyelilik diye bir şey vardır Balıkesir’de.. O mahallenin çocuğudur yani.

Ortaokul – lise çağlarında bizim de koro moro işleriyle meşguliyetimiz vardı.

Müzik öğretmenimiz merhum Sami Şavkan’ın korosundaydık yani.. Değerli bir müzik adamıydı kendisi. Pek çok enstrümanı çalardı.

E o zaman az biraz ses var bizde; darbuka tef falan da çalarız, kabiliyetliyiz yani.

Koronun has elemanlarındanız.

Sebahattin Gülümser bizden iki üç yaş büyük; Koray Lisesi’nde okuyor, BİZ Karesi Ortaokulu’nda.

Koray’ın korosunda halk müziği söylüyor. Başarılı bir ses; herkes severek dinliyor.

Necatibey Eğitim Fakültesi’nin salonunda yılsonu müsamereleri, okullar arası ses yarışmaları, koroların konserleri falan olurdu. O yıllardan tanırız Sebahattin Gülümser’i.

Siyah beyazlar arasında çok aramam lazım; birlikte çekilmiş fotoğraflarımız da var yani.

Neyse efendim.

Aradan geçmiş otuz beş – otuz altı yıl..  Herkes kendi yolunu çizmiş.

Yıllar sonra Balya’da rastlaştık. Daha doğrusu biz arkadaşlarla Kadıköy’deki kahvenin bahçesinde otururken onlar ekip halinde geldi, yandaki masaya oturdular. Akşamki konser için oradalar.

Gittim yanlarına, bayramlarını tebrik ettim.

Sizli bizli konuşmaya başlayınca, “beni çıkaramadın” diye takıldım.

Çıkaramadı.. Tanıyamadı yani.

Anlatınca, az biraz çıkarır gibi oldu; yine de tam çıkaramadı sanırım.

Olsun.. Bazen bende de oluyor böyle.

Dereden tepeden sohbet ettik birkaç dakika. Ortak tanıdıkları andık falan.

Neden anlattım bunu?

Balıkesir’den öyle çok sanatçı çıkmaz.. Sebahattin Gülümser’in buralara gelmek için verdiği mücadeleyi önemsemek lazım o bakımdan.

Bu memleketin çocuğudur. Hani dünyanın parasını ödeyip kaprisini çektiğiniz şarkıcı milletine çok da hak etmedikleri ilgiyi, ihtimamı gösteriyorsunuz ya.

Sebahattin Gülümser’i daha çok bağrınıza basın derim.

Exit mobile version