HALİNE acıyıp sokaktan aldığın, evde besleyip büyüttüğün, kendi çocuğun gibi sevdiğin kediyi, köpeği çiplendirecek devlet.
31 Aralık’a kadar çiplendirdin, çiplendirdin.. Yoksa para cezası!
Ehliyet işine benzeyecek yine. Kısıtlı süre verirsen yığılma yaşanır; zorunlu ehliyet değişiminde gördük bunu.
Sonra ne yaptılar?
“İşin içinden çıkamıyoruz, iki yıl uzattık…”
Çip olayı da öyle olacak muhtemelen.
Veterinerlere soruyoruz meselâ, piyasada çip olmadığını söylüyorlar.
E ne olacak o zaman?
Tarım müdürlüklerine gidip beyanname vereceksiniz. Çip takılmasa da, kayda geçecek.. “Çipsiz ama kayıt altında” olacak.
***
EN baştaki cümle:
“Haline acıyıp sokaktan aldığın, evde besleyip büyüttüğün, kendi çocuğun gibi sevdiğin…”
Yani, sokaktaki bir canı sahipleniyorsun.. “Bundan sonra sana ben bakacağım” diyorsun.
Sokaktan bir canı kurtarıyorsun. En azından açlıktan, soğuktan, susuzluktan, kendi türlerinin ya da başka sokak hayvanlarının saldırısından, insanoğlunun şerrinden falan kurtarıyorsun.
On – on beş yıllık ömrünü sıcak bir yuvada mutlu mesut geçiriyor hayvancık.
Bunun karşılığında bütçeyi zora sokan harcamalar da var.
Aşısı, bakımı, tedavisi, maması, taşıma kutusu, yatağı, tırnak çakısı, şusu busu.
Kısırlaştırma operasyonu falan da oluyor tabi; o da ateş pahası.
Hele de aşı, ilaç ve mamalar fena geriyor adamı.
Üstüne bir de çip parası ödeyeceksin.
Evdeki kedi köpek kayda girecek.. Yarın başına bir iş gelirse devlet hesap soracak!
Yani, evde kedi köpek beslemenin, ‘hesap sorma – hesap verme’ karşılığı da var.
***
OYSA devlet, “sen bir canı sokaktan kurtardın, iyi insansın, güzel yurttaşsın” deyip desteklemeli vatandaşını.
“Çipi de benden, tedavisi de.. Sen mamasını al, gönlünü hoş tut hayvanın, gerisi bizde” demesin mi devlet?
***
EVDE üç, gazetede dört kedi var bizde.
Bir tane de çomar.. Köyde perişan halde bulduğumuz, karnını doyurup tedavi ettirdiğimiz sokak canı.
Bundan bir ay kadar önceydi..Hergün köye gidip karnını doyurmaya çalıştığımız çomarı yerde kanlar içinde bulduk. Köydeki diğer köpekler saldırdı diye düşündük.
Köpecik henüz altı yedi aylık falan. Canı yanıyor, gözleri puslu, gitti gidecek.
Vetbülans’ı aradık hemen. Ekip gelene kadar “n’olur ölme çomar” diye dua ettik başında.
Vetbülans geldi, aldı götürdü Ovaköy’deki barınağa.
Biz de ardından tabi.
Hergün iki kez arıyoruz, durumunu soruyoruz, gidip kontrol ediyoruz.
Meğer bir veya birden fazla serseri, muhtemelen gaz tabancasıyla ateş etmiş hayvana. Vücudunda saçma delikleri tespit ettiler. Biz, diğer köpekler saldırdı diye düşünürken, meğer silahla yaralamışlar hayvanı.
Hâttâ kuyruk tarafında cam parçaları olduğunu söyledi veteriner arkadaşlar.
Tedavisi yapıldı, yarı aygın yarı baygın teslim ettiler.
Şimdilik bizim marangoz arkadaşların bahçesinde duruyor. Köydeki eve bahçe kapısı yaptıramadık fakirlikten; bitince alıp götüreceğiz. Bir de kulübe yapacağız ona.
Suskun koyduk adını.. Çok masum, çok sessiz, çok çelimsiz. Her sabah erkenden kontrole gidiyoruz, karnını doyuruyoruz, sevip oynuyoruz.
O da bizi seviyor. Ama yaşadığı olayın ya da olayların travmasını atlamadığı belli.
“Yarın görüşürüz” deyip yanından ayrılırken öyle bir bakışı var ki.. Sanki onu terk ediyormuşuz, bir daha görüşmeyecekmişiz gibi kaygı dolu gözlerle bakıyor arkamızdan.
Şimdi Suskun’u da sahiplendik malum.. Ona da çip takılacak, kaydı yapılacak.
Yarın hasta olsa, yaralansa, ne bileyim maazallah ince hastalığa tutulup çomar cennetine gitse, “gel bakalım Tarık efendi” diyecek devlet, “ifadeni alalım…”
***
İŞİN bu kısmı böyle.
Bir de öteki kısım var.
Sokakta ipsiz çipsiz dolaşan diğer kedi ve köpekler.
Onlar kayıt altında değil.
Bu mevzunun sonunda, “kayıt altındakiler bizimdir, kayıtsızlar kara toprağın” muhabbetiyle karşılaşmayalım.
***
BU arada 31 Aralık son tarih ama, bu konuda kimsenin bir şey bildiği yok.
Tarım ve Orman Bakanı’na soruyor gazeteciler: “Süre uzatılacak mı?”
Bakan Bey’in yanıtı: “Bakacağız.. Şu ana kadarki rakamlar ve genel gidişata bakarak değerlendireceğiz.. Daha beş gün var…”
Vatandaş, her işini son dakikaya bırakır.. Devlet de öyle…
***
MADEM Tarım ve Orman Bakanlığı’nın tasarrufunda bu mevzu.
Büyükbaşa, küçükbaşa, koça keçiye teşvikti, desteklemeydi falan, ne istersen var.
Bakanlık, kamu kurumları, belediyeler, hayvancılık yapana destek yağdırıyor.
Meselâ bizim Büyükşehir Belediyesi damızlık koç, buzağı kulübesi, torba torba yem dağıtıyor besiciye.
Çipleyip kayıt altına aldıkları kedi köpeğe bir şey yok!
Çipin parasını senden istiyorlar.
Tedavisi, bakımı, büyütmesi, yemesi, içmesi, barınması, mutlu mesut yaşaması falan, hepsi senin sorumluluğun.
Evinde kedi köpek besleyen vatandaşa da teşvik isteriz!
İsteyenin bir yüzü kara…
Tabi bu işin de cılkını çıkarır bizim vatandaş.
Birken beş, beşken on olur evdeki kedi sayısı.. Her bir kedi köpek için artı teşvik durumları…
Hasta, yatalak ve yaşlı kedi köpekler için ekstra ‘bakıcı ücreti’ talep edilir; “o kadar da olmaz artık” demeyin, olur vallahi.