ÇARDAKLI bölgesinin karmaşasını bilirsiniz.
Ne uzmanlar, ne mühendisler uğraştı, çalıştı, çabaladı; oradaki kaosa bir türlü son veremedi.
Köprülü kavşak yaptılar meselâ; hani trafik sorunu çözüldü mü?
Yine delinatörlerle yol bölüp trafiğe ayar vermeye çalışıyorsunuz.
Balıkesir kırsalından gelenlerin indi – bindi bölgesi orası. Köylü garajı, arkasında hastane, karşısında okul, Milli Eğitim, Kaymakamlık hepsi orada.
Balıkçılar da var..Balıkesirli’nin balığa ulaşabildiği tek nokta neredeyse.
Geçenlerde ‘taş döşedik’ diye haber yolladıkları sokak meselâ.. İnşaat malzemeleri vesaire satılan dükkanlarla dolu. Orası ayrı bir yoğunluk.
İnsan sirkülasyonunun da çok yoğun olduğu bir bölge.
Tüm bunların üstüne tüy dikmek nedir?
***
ALTIEYLÜL Belediyesi, koca Balıkesir’de başka yer kalmamış gibi Çardaklı’nın göbeğine çeşme dikiyor!
Hem öyle böyle değil, heyüla gibi bir şey.
Hani Valilik binasının karşısında var bir tane. Plastik yoğunluklu, Selçuklu – Osmanlı mimarisi diye bize gazladıkları türden.
Sanki Selçuklu’dan, Osmanlı’dan bir tek eser bırakmışlar da Balıkesir’de, çeşmesi kusur kalmış!
Karmakarışık haldeki Çardaklı’nın orda yerine, kubbeli mubbeli bir çeşme yapıyorlar şimdi.
Taksi durağı, araç parkları, babalar, delinatörler, trafo kutuları, reklam tabelaları, trafik işaretleri derken, yayaların yürümekte en çok zorlandığı bölgenin ortasına çeşme kondurmak nedir?
***
BAZI şeyleri kafanıza göre yapamazsınız. İhtiyaç vardır, uygun olup olmadığı araştırılır, böyle bir tercih var mıdır yok mudur ona bakılır. Yani bölgedeki esnaflara, ikamet eden vatandaşlara, gelip geçenlere sordunuz mu?
Hayır.
Ayrıca illa ki oraya bir çeşme gerekiyorsa, daha mütevazı, daha az yer kaplayan, göze batmayan çeşme modelleri de var. Şimdi bu ahşap plastik karışımı gereksiz şeyi oraya dikiyorsunuz ya.. Musluklarından tatlı su mu akacak?
MeşhuurAyvatlar suyu mu içecek kana kana bu vatandaş?
Bildiğin şebeke suyu muhtemelen.
***
BU tür çakma şehir mobilyalarına dünyanın parasını harcıyorsunuz. Hizmet ettiğinizi sanıyorsunuz, hizmet falan değil bu.. Dalga geçmek bir nevi!
Bir kere bu plastik şeylerle, Selçuklu’nun, Osmanlı’nın mimari üslubuyla dalga geçiyorsunuz.
Bölgenin yapı dokusuyla taban tabana zıt bir görüntü çıkıyor ortaya.
Ayrıca Çardaklı’daki yoğunluğu hiç hesaba katmadan.
Toygar meydanına plastikten mamul Karesi Bey heykelini dikip bando mızıkayla açılış yapanlarınkiyle aynı mantık.
***
AKILLI uslu şeylerle uğraşın.. Laf olsun – torba dolsun formatındakiicraatlardan kaçının.
Paracıkları çarçur etmeyin.
O heyüla gibi çeşmeyi oraya kondurmakla Çardaklı’nın cümle sorununu çözmüş olmuyorsunuz.
Daha daraşmalık, daha sıkışık bir bölgeye dönüştürüyorsunuz. Bölgenin trafik sorununu çözmek için kafa yorun bence.
*********************
Cehennem çukuru.. Bedava mezar!
MADENCİLİK faaliyetinin sona erdiği sahanın eski haline dönüştürülmesi kuralı var.
Madeni çıkardın, eştin, kazdın, koca araziyi hallaç pamuğu gibi attın meselâ..
İşin bitti, rezerv tükendi; öyle ceketi alıp “eyvallah” demek yok.
Eski haline dönüştüreceksin.
ÇED raporunu alırken bunu da taahhüt ediyorsun sonuçta.
Ama Türkiye’de madenciliğin nasıl yapıldığı ortada. Kazdağları’ndaki madencilik faaliyetlerinden az çok biliyoruz.
***
EDREMİT – Havran arasında Tepeköy kırsal mahallesi var. Özdoğu Madencilik A.Ş. burada açık ocak çalıştı. Çok büyük asit havuzları açtı. Tepeden bakınca yemyeşil arazinin ortasında kocaman, sapsarı bir maden alanı görürsünüz.
Şirket burada bakır ve molibden çıkardı. Bakır ve Molibden Zenginleştirme Tesisi.
Bir süre önce üretim durdu, maden faaliyeti sona erdi.
Ne ki, maden sahasının rehabilitasyonuyla ilgili hiçbir adım atılmadı.
Bu işin maliyeti var tabi; hayli külfetli.
Söylenen o ki, maden şirketi bu konuda yasal yükümlülüklerini yerine getirmiş.
Bölgedeki madencilik faaliyetlerini yakın takibe alan çevre platformları ise buna inanmıyor. Yükümlülüklerin yerine getirilmediğini söylüyorlar.
Maden ocağı öylece duruyor. Zehirli su ihtiva ettiği söylenen büyük havuzlar öylece duruyor.
Ayrıştırma havuzlarındaki zehirli suların buharlaşıp havaya karıştığı, bunun doğaya, çevreye, canlıya zarar vereceği belirtiliyor. Ayrıca havuzlardaki suyun yeraltı kaynaklarına karışma olasılığı da var.
***
ŞİRKET, rehabilite etmeden kapattığı maden sahasını Orman’a vermek istiyor önce.
Atık havuzlarının yaz aylarında sıkça yaşanan orman yangınlarına müdahale için kullanılabileceği belirtiliyor. Tabi bu işlemler içinde sahada yüksek maliyetli çalışmalar yapılması gerekiyor. Orman, yakınlardaki Havran Barajı’ndan su alıp yangın söndürme çalışmalarında kullanabiliyor. Yani, bu işlem için Tepeköy’deki maden ocağına gerek görülmüyor.
Sonra bir ara maden çukurlarının çöp depolama alanı olarak kullanılması fikri doğuyor ve Havran Belediyesi’ne teklif götürülüyor. Şirketin bu teklifi de kabul edilmiyor.
Tabi bu kabul edilmeyişin ardında Büyükşehir Belediyesi’nin taa seçim döneminden beri gündeminde olan bir proje var.
Şirket öylece bırakılan maden sahasını Büyükşehir’e verip yükümlülükten kurtulmayı planlıyor.
Büyükşehir buna dünden razı.
Dedik ya, seçim döneminde bu projeden söz ediliyordu. Körfez bölgesinde Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın seçim çalışmaları sırasında maden sahasını çöp depolama alanı olarak kullanmayı planlandığına dair söylemleri var.
***
KONU Büyükşehir Meclisi’ne geldi bundan bir süre önce. İlgili komisyona havale edildi.
Büyükşehir Belediyesi, Körfez’in çöpünü Balıkesir’e taşımaktansa oralarda bir yerlerde depolamayı daha maliyetsiz görüyor.
Peki maden ocaklarının hallaç pamuğu gibi attığı Kazdağları bölgesine, madenden geriye kalan alana vahşi depolama yapmanın bölgeye, canlıya, doğaya, havaya, suya, insana, hayvana, toprağa, bitkiye, ağaca, zeytine maliyeti nedir?
Bunun hesabını da yapmak gerekir.
CHP Milletvekili Ensar Aytekin bu konuyu gündeme taşıdı, yetkilileri uyardı.
Bir kişinin uyarısı, çabası yetmez. Tüm milletvekilleri bu projeye karşı çıkmalı. ‘Çevre işlerine muhalefet bakar’ diye bir şey yok. İktidarı da ilgilendiriyor. Hâttâ en çok iktidarı ilgilendiriyor. Meselâ bu projeden kaynaklanacak bir çevre felaketinin direkt sorumlusu iktidar olacak, muhalefet değil.
Öyleyse AK Partisine, CHP’sine, bilmem nesine bakmadan, herkesin duruma müdahale etmesi gerekiyor.
Çöp depolama alanı olarak değerlendirilecek daha uygun yerler bulunabilir. Olur olmaz her yere ruhsat vererek Kazdağları bölgesinde oluşturdukları tehdit yetmiyormuş gibi, bir de terk edilen maden alanını çöp deposu olarak kullanma işi çıkıyor karşımıza.
Bu konu üzerinde çalışan Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz’ın ne yapmak istediğini açık seçik anlatması gerekir.
Çevreyi, doğayı, canlıyı düşünen bir yerel yönetici, maden şirketinden geriye kalan çukura ‘bedava mezar’ olarak bakmaz.. Aksine, yasa ve yönetmeliklerle sabit, öylece bırakıp gittikleri maden sahasının kapatılıp eski haline dönüştürülmesi yönünde idari ve siyasi açıdan baskı uygular.
***
EDREMİT Çevre Platformu’nun sosyal medya hesaplarında bu konuda çok detaylı bir açıklama yer alıyor; bulup okuyun.
O açıklamada şu soruya yanıt aranıyor:
“Tepeköy’ün üç kilometre üzerindeki bu çukura, Körfez ilçelerinden taşınacak binlerce ton eski köp malzemesi gömülebilir mi? 170 metre derinliğindeki bir çukura metan gazı çıkış boruları döşenebilir mi? Bunca çöpün altına sızdırmazlığı sağlayabilecek bir malzeme serilmesi mümkün olabilir mi? Deprem bölgesi olan bu coğrafyada böylesi bir risk alınabilir mi?
Aynı açıklamada önemli bir noktaya daha dikkat çekiliyor:
“Bu tür projeler, belediye meclislerinin, komisyonların kararlarıyla değil, tarafsız bilim insanları ve üniversiteler tarafından incelenmeli. Belediye meclisi çevre uzmanlarıyla mı dolu? Böyle projeler asla siyasi olamaz, bilimsel olmak zorunda. Hiçbir yetkili veya seçilmiş yönetici Özdoğu A.Ş.’nin geride bıraktığı bu cehennem çukuruna, içine atlanacak bedava mezar gözüyle bakmaya kalkmasın.”
Evet Yücel Bey, top sizde şimdi.