TİYATRO sanatçısı Gülriz Sururi’nin ifadesi bu.
Yeni yılın ilk günü hayatını kaybetmişti malum. Daha doğrusu, 1 Ocak’ta vefat ettiği açıklandı. Oysa bir gün öncesinde yaşama veda etmiş ve sessiz sedasız defnedilmişti.
Vasiyeti öyleymiş.. “tören istemiyorum” demiş.
Gerekçesi şu:
“Çünkü ben cami avlusu kokteyl partisi istemiyorum. Bizim insanımızın tören kültürü yok. Ne yapıyorlar; ay saçın ne güzel olmuş, yok efendim üstündekini nereden aldın.. Böyle şeyler olacağına tören yapılmasın.”
Doksan yaşında hayata veda eden sanatçının bu vasiyetinden yola çıkarak..
“Ateistti, inançsızdı” deniyor ya.
Bu kısmı bizi ilgilendirmiyor.
Herkesin kendine göre inanmak veya inanmamak üzerine kurguladığı bir yaşam anlayışı var ve biz buna saygı göstermek zorundayız.
Törensiz defin istemiş ve bu yerine getirilmiş.
***
PEKİ, Gülriz Sururi’nin vasiyeti üzerinden hiç düşündünüz mü, hiç kendi kendinizi sorguladınız mı?
Hani, cenaze törenlerindeki hal ve hareketlerinizi falan.
Eşraftansanız, tanınıyorsunuzdur.. Nişana, düğüne, oraya buraya nasıl gidiyorsanız..
Cenazelere katılmak da eşraflık görevi elbet.
Bizde çoğu cenaze Paşa Camii’den kalkar.
Tabut musallaya konur..
Vakit ezanı okunana kadar eş, dost, hısım, akraba, tanıdık cami avlusuna doluşur.
Cenaze yakınlarına başsağlığı dilenir.
Başsağlığı faslı birkaç dakika sürer.
Sonra muhabbet başlar.
Avlunun orasında burasında öbek öbek toplanan kalabalığın her biri ayrı telden muhabbettedir.
Kahkahalar yükselir kimileyin.
Biri espri patlatır, millet gülüşür.
Cenaze musalladadır.. Üzüntülere gark olmuş, gözyaşı döken kimseyi göremezsiniz; ölünün en yakınındakilerden başka.
Hayat devam ediyordur.. Ölenle ölünmez netekim.
Ama ölüye saygı faslında, daha dikkatli olmak gerekir.
Ne ki dikkat etmeyiz; muhabbet ağır basar.
***
GÜLRİZ SURURİ, “insanlar cenaze törenlerinde sosyalleşiyor” demiş meselâ.
Evet, cenaze törenleri sosyal bir eylem gibi artık.
Sosyal medyanın vazgeçilmezi aynı zamanda.
En çok da siyasilerin paylaşımlarını görüyoruz.
Sürekli cenazedeler.. Belediye başkanları, milletvekilleri, parti yöneticileri, şunlar bunlar.
Siz de görüyorsunuz o paylaşımları.
Sanırsınız, cenaze törenlerine katılmaktan başka bir işleri yok!
En tuhafı da, atanmışın, seçilmişin cenaze namazında en önde saf tutma zorunluluğu!
Böylece kendilerini gösterecekler.
İmamın hemen arkasında, “Allahu ekber” derken fotoğrafları çekilecek..
Medyada yayınlanacak.
Sonra sosyal medyadan duyuracaklar: “Bilmem kim ağabeyimizin cenazesine katıldık, ailesine başsağlığı diledik, cenaze namazını kıldık, defnettik…”
Yani cenaze işlerini de siyasete alet ettiğimizin resmidir bunlar aslında.
***
DAHA bitmedi..
Tabut musallada dururken, vakit ezanı okunmaya başlar.
Camiye girip vakit namazını kılan çok azdır.
Çoğunluk cenaze namazını bekler dışarıda, avluda.
Muhabbet ganidir.
Avluda bekleyenlerin her biri doğuştan abdestlidir.. Cenaze namazı için geldikleri camide abdest alırken göremezsiniz çoğunu.. Haydi bir kısmı evinde, işyerinde falan aldı geldi, hepsi mi öyle?
Abdestli hali korumak kolay değildir.. İllaki abdesti bozan bir şey olur.. Ne bileyim, gaz çıkarırsın falan.
Tazeleme, zaman kaybıdır.
O sıra zaten imam efendi “er kişi niyetine” demiştir.
Abdestsiz halde saf tutarsın.
Yani benim de abdestsiz cenaze namazı kılmışlığım var, oradan biliyorum.
Bunlar küçük ayrıntılar, çok dikkat çekici olmaz.
Asıl dikkat çeken, Sururi’nin vasiyetinde söylediği gibi, şık şıkıdım, takmış takıştırmış, süslenip püslenmiş gelenlerin halleri.
Cenazeden cenazeye başını örten kadınlar, avlunun dışında bir köşede bekleşir tören boyunca.
Defin sırasında da bu böyledir.
Kadınlar, ölünün defnedildiği mezarın uzağında olan biteni izler.
O sırada dualar okunur.. Dudaklar amin der, ama kafalar başka yerdedir.
Onun paltosu, şunun ceketi, berikinin çizmesi, ötekinin pantolonu, makyajı.
Bıdı bıdı bitmez.
Ölüye rahat verilmez.
***
CENAZELERDE kara gözlük takmayanı da dövüyorlar biliyorsunuz!
O gözlükler illa ki takılacak.
Herhalde akmayan gözyaşlarını saklamak için…
Gözlük denince, marka da mühim tabi.
En çok da erkeklerde var bu marka fetişizmi.. Marka ve pahalı gözlüklerin yarıştığı yerlerdir cenaze törenleri.
***
TABİ kıyaslamalar da yapılır her zaman.
“Bilmem kimin cenazesine şu kadar insan geldi, bununkinde kimse yok…”
Çocukluğumuzda öyle öğrettiler; kalabalık cenaze iyidir.
Kimisinin tanıdığı çoktur, seveni falan fazladır.. Cenazesine katılım büyük olur.
Kimisi, birkaç kişinin omzunda gider mezarlığa.
Bir de “gitmesen olmaz” cenazeler vardır.
“O bizimkine geldiydi, gitmesek ayıp olur…”
Hani düğün dernek işleri gibi..
Tabutun üstündeki örtüye bir de küçük altın iliştirdin bari, tam olsun!