Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresi Notları

Bandırma Üniversitesi’nde düzenlenen 22. Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Kongresindeydik. Birbirinden değerli Türkiye’nin farklı illerinden akademisyenler ve işveren ve işçi sendikalarına yön veren liderler oradaydı. Cumhuriyetin 100. Yılında bu kadar önemli bir kongreyi Balıkesir’e ve Bandırma Üniversitesine taşıyan rektör Prof. Dr. Süleyman Özdemir ve proaktif dekanımız Prof. Dr. Serap Palaz Hocalarımı kutluyorum.

 

Sabah oturumunda moderatör Pamukkale Üniversitesinden Prof. Oğuz Karadeniz hocamızın Cumhuriyetin sosyal kazanımlarına ve vurgusu önemli ve değerliydi.  Üretim oldukça paylaşım olacak ve paylaşım oldukça sosyal politikalar önemini koruyacak notunu aldım.

 

Gazi Üniversitesinin duayen hocalarından Prof. Dr. Eyüp Bedir hocamız çalışma ekonomisinin yarınını ele aldığı kısa konuşmasında, teknoloji, iklim sorunu, sürdürülebilirlik ve olası sorunların çalışma ekonomisi üzerindeki etkilerini başarıyla irdeledi ve akademik çalışmaların hangi alanlarda yoğunlaştırılması gerektiğine işaret etti.

 

Uludağ Üniversitesinden Yusuf Alper Hocamız İktisat’ın üretim ve kaynak yönetimine odaklanmasına karşı sosyal politikanın bölüşüm ve paylaşıma odaklandığını ve insanlık tarihinin bir üretim ve paylaşım tarihi olduğunu vurguladı. Branşa ilişkin yaptığı değerlendirmelerde bölümün ve çalışma ekonomisi çalışmalarının geleceğine işaret ederek akademisyenleri ve üniversiteleri çalışmalarını sivil toplumla birlikte yürütmeleri konusunda ve daha çok görünür olma konularında ikaz etti.

 

Öğleden sonraki oturumda örgütlü emeğin liderlerini dinledik.  Moderatör İÜ İktisat’tan Prof. Sayim Yorğun Hocaydı. Yorğun yeni dünya düzeni söylemini kabul etmediğini soğuksavaştan bu yana yaşadığımız şeyin bir “düzensizlik” olduğunu ve acımasız bir yoksullaşmanın söz konusu olduğunu vurguladı. TİSK Genel Sekreteri Akansel Koç TİSK olarak sorunların çözümünde işveren ve işçi tarafı olarak birlikte hareket etmek odaklı yaklaşımlarını, TİSK’in çalışanlar lehine gerek pandemi döneminde gerekse sonrasında kamu nezdindeki girişimlerini ve kazanımlarını paylaştı. Önemli notu TİS görüşmelerini sadece ücretin konuşulduğu bir zemin olmaktan çıkaralım oldu. Sosyal diyaloğun önemini vurguladı.  Akansel Koç’un çalışanların üzerindeki vergi yüklerine dair vurguları ve askıda kalan sendikalı işyerlerinin öne çıkarılacağı Beyaz Bayrak uygulamasına dair açıklamaları da diğer önemli notlardı.

 

İkinci olarak söz alan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu Cumhuriyet, örgütlü emek ve sivil toplum ilişkisini vurguladı. Ülke nüfusunun büyük bölümünü oluşturan çalışan kesimin şayet örgütlü değillerse kendilerini ilgilendiren kararlarda söz ve etki sahibi olamayacaklarını dolayısıyla demokrasinin mümkün olamayacağını belirtti. Emeğin GSYİH den aldığı payın 12 Eylül döneminde bile bu kadar düşmediğinin altını çizdi ve yeni bir toplumsal mutabakatın oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.

 

HAK İş Genel Sekreteri Eda Akbulut güvencesiz istihdamın karşısında olduklarını dile getirdi. Örgütlenme hakkı, kayıt dışı ile mücadele ve işçi hakları konularının önemi üzerinde durdu. Sosyal model, sosyal diyalog, sosyal sorumluluk, istihdam, üretim, verimlilik, rekabet, örgütlülük, endüstriyel demokrasi üzerine kurulu yeni bir sosyal politik bakışın gerekliliğinin altını çizdi.

 

Son olarak söz alan Türk İş Eğitim Sekreteri Nazmi Irgat ise yeni dünya düzeni ve neo liberalizm’de ücretli kesimlerin yaşadığı hak kaybına tepkisini dile getirdi. Örgütlenme hakkının fiili olarak engellendiğini ve sosyal diyaloğun gerçek olmadığını belirtti.  Gelir vergisinin işçiler üzerindeki yükü ve reel enflasyonun açıklanandan çok daha fazla olduğunu belirtti. Asgari Ücret komisyonunu TİS zannedenlerin olduğunu belirten Nazmi Irgat, Asgari Ücret Komisyonunun reel verilerle çalışan bir uzlaşma komisyonu olduğunu belirterek sendikaların işçilerin asgari ücrete mahkûm edilmesinin önündeki tek engel olduğunu belirtti.

 

Katıldığım bir diğer oturumda Prof. Dr. Yusuf Alper’in emekli maaşlarının asgari ücrete oranını yıllara göre incelediği ve ilk defa 2016 yılında asgari ücretin gerisine düşen en düşük emekli aylığının günümüzde asgari ücretin neredeyse 1/3 ü seviyesine gerilediğini SGK’nın artık bir sosyal güvenlik kurumu değil bir sosyal yardım kurumu gibi çalıştığı eleştirisi manidardı.

 

Değerli kişileri tanıdığım ve çok önemli şeyler öğrendiğim dolu bir gün geçirdim. Beri yandan  özel sektör  temsilcilerinin, basının, kamu kesiminden ve diğer sosyal branşlardan akademisyenlerin böylesi önemli bir etkinliğe yeterince ilgi göstermediğini düşünüyorum. Kişisel görüşüm işin geleceği sosyal politikalardan geçiyor. İşçi bulmak, motivasyon, bağlılık, verimlilik, iş barışı ve işveren markası hep bugün BANÜ’deki kongrede konuştuğumuz konularla ilgili. Pazarlıkta ağırlığın nitelikli çalışanlara doğru kaydığı bir sosyal konjonktürde şirket yönetimlerinin bu tip kongrelerde ortaya çıkan bakış açıları ve entelektüel zenginliğe bence çok ihtiyaçları var.

 

Exit mobile version