ÇALIŞAN SESİ VE ÇALIŞAN SESSİZLİĞİ

service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

 

Şirketler her seviyedeki çalışanların işi daha iyi yapmak için zihin ve duygularıyla işyerini iyileştirmek için görüş ve düşüncelerini seslendirmesiyle büyür ve gelişirler. Bu görüş ve düşünceler o kadar değerlidir ki çoğu şirket büyümelerini, atılımlarını, inovasyonlarını, rekabet üstünlüklerini bir çalışanın ortaya koyduğu fikir, diğerinin uygulama cesareti gösterdiği eylem, bir diğerinin iş modeline dönüşen uygulaması ile yaratmıştır.

 

Şirketlerde çalışanların görüş ve düşüncelerini dile getirmelerine “çalışan sesi” diyoruz. Çalışan sesi teoride “çalışanların kurum gelişimine veya değişimine katkı sağlayabilecek yapıcı fikirleri yöneticileri-çalışma arkadaşları ile paylaşmalarına tanımlayan bir kavramdır. Bir anlamda çalışan sesi çalışanın rutin iş ve görevleri dışında iş süreçleri boyunca ortaya çıkan durumlara karşı ortaya koyduğu ilerletici ve geliştirici zihinsel emektir.  Çalışan sesi bir şirkette çalışanların kendilerine değer verildiği, saygı duyulduğu ve görüşlerinin önemsendiği durumlarda ortaya koydukları bir efordur. Ayrıca çalışanların fikir ve düşüncelerini dile getirmesinin konumlarına zarar vermemesi yani amirleri tarafından tepki görmemesi de önemli bir unsurdur. Çalışan sesi çalışanların şirketi sevmeleri ve ona inanmaları neticesinde ortaya konan bir efordur. Hiçbir çalışan bağlılık hissetmediği veya önemsenmediğini düşündüğü bir şirket için “ses vermez”. Kurumsal adaletsizlik çalışanların bir kısmını diğerlerinden daha az değerli hissettirdiği için adaletin olmadığı yerlerde çalışan sesi zayıflar.

 

Geçmişte birlikte çalıştığım firmaların birinde mesai saatlerinden sonra bir grup çalışanın gittikleri eğlence mekanlarında neredeyse sabaha kadar firmaları ve işlerinden coşkuyla bahsettiklerine şahit olmuştum. Bu müthiş bir deneyimdi. Firmaya ve yönetime inanç ve onların görüşlerine değer verildiği düşüncesi bu gençleri özel zamanlarında bile işlerini coşkuyla düşünmeye ve kendi aralarında tartışmaya motive ediyordu.

 

Buna karşın çalışan sessizliği çalışanların Bir şeylerin değişeceği ve iyileşeceğine umutlarını yitirmeleri ve şirket ile içsel bağlarını koparmaları sonucu olur. Memnuniyet anketlerine katılım düşer, toplantılarda kimse konuşmak istemez, insanlar fikirlerini dile getirmenin kendilerini tehlikeye atacağını düşünerek susmayı tercih ederler.  İşten sonra maillere bakılmaz, telefonlar kapanır. Çalışanlar kendilerinden asgari beklenenleri yaparlar ve daha fazlası için kıllarını kıpırdatmak istemezler. Bu durum şirketler için kötü zamanların habercisidir. Çünkü şirketler beklenmedik koşul ve durumlarla rutin işleyişin dışında refleks gösterebilen çalışanlarla başa çıkarlar. Bu çalışanların sessizliği şirketler için ölüm sessizliğidir.

 

Şirketler için çalışan sesi o kadar değerlidir ki birçok şirket öneri sistemleri, beyin fırtınaları yoluyla çalışanların görüş ve düşüncelerinden yararlanmaya çalışır. Yönetim bilimci Karl Albrecht şirketlerin zekalarını şirketteki çalışanların kümülatif zekalarının bir toplamı olarak görür. Ancak bu kümülatif zeka asla hayata tam olarak geçmez. Şirketteki yönetim hataları, demotivasyon, çatışma ve silolar şirketin parasını ödediği bu zekadan tam olarak yararlanmasının önüne geçer. Bir anlamda çalışan sessizliği yüzünden kolektif zekâ erir.

 

İşverenler çalışanlarının seslerine yakından kulak kabartarak zamanlarını satın aldıkları en tepe yöneticiden en basit çalışanın kolektif zekasından, sesinden ve enerjisinden ne kadar yararlandıklarını izleyerek “çalışan verimliliği” konusunda bir fikir edinebilirler.  Şirketler sürdürülebilir başarı için çalışanlarının seslerini “ daha çok” duyabilecekleri bir yapı geliştirmek zorundalar.

 

Tepki Ver | Tepki verilmemiş
0
harika
Harika
0
_ok_do_ru
Çok Doğru
0
kat_l_yorum
Katılıyorum
0
_a_rm_
Şaşırmış
0
_zg_n
Üzgün
ÇALIŞAN SESİ VE ÇALIŞAN SESSİZLİĞİ
Giriş Yap

Balıkesir Haberleri ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!